'İşgal edilen yerlerde Yunanca mecburi dil olmuştu'

'Zafere Giden Yolda Öğretmenler' başlıklı konferansta Doç. Dr. Sibel Yazıcı ile Dr. Öğretim Üyesi Ceren Utkugün, işgal döneminde eğitimcilerin fedakar çalışmalarını anlattılar

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü ile Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanlığı tarafından Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesinin 101’nci yıl dönümü kutlamaları kapsamında “Zafere Giden Yolda Öğretmenler” konferansı gerçekleştirildi.
“YUNANCA
İŞGAL BÖLGELERİNDE ZORUNLU DERS OLDU”
Atatürk Kongre Merkezinde düzenlenen konferansta; Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü ve Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sibel Yazıcı “Zafere Giden Yolda Öğretmenler”, Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdür Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ceren Utkugün ise “Öğretmenler Ordusu Cephede” konusunu anlattı. Konferans, Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü ve Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sibel Yazıcı’nın “Zafere Giden Yolda Öğretmenler”, sunumu ile başladı. Doç. Dr. Sibel Yazıcı, Milli Mücadele sürecinde öğretmenlerin bir kısmının Ankara Hükümetine bir kısmının İstanbul Hükümetinin yönetimi altında bulunduğunu Yunan işgalindeki bölgelerde ise Anadolu Eğitim Genel Müdürlükleri açıldığını ifade etti. Yazıcı, şunları söyledi: “Sevr Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte Yunanistan, Batı Anadolu’da elinde bulundurduğu bölgelerde kurumsallaşma yoluna gitmiş, Yüksek Komiser Stergiadis yönetiminde bir devlet yapılanması oluşturmuştur. Eğitim meselelerine müdahale eden bu kurum Yunancayı, işgal bölgelerindeki okullarda zorunlu ders olarak okutmuştur. Yunan Fevkalade Komiserliği’nin İzmir ve yöresinde Türk ilkokullarının yönetimi ile ilgili olarak çıkardığı kararnamenin 14. maddesi, ilkokul öğretmenlerinin atamaları ve yer değiştirmeleri ile ilgiliydi. Bu maddeye göre Fevkalade Komiserlik istemedikçe hiçbir öğretmenin ataması yapılmayacak, yeri değiştirilmeyecekti. Yine İzmir’de kurulan Mahalli Yunan idaresi, öğretmen aylıklarının önceden olduğu gibi mahalli idare tarafından verilmeyeceği kararını alması üzerine Türk okulları ve öğretmenler parasızlıktan çok zor duruma düşmüşlerdi.”
“O DÖNEM TOPLAM
2 BİN 345 OKUL VARDI”
Ankara Hükümetine bağlı okul sayısı ve öğretmenler hakkında bilgi veren Yazıcı, “38 il ve sancakta 2 bin 345 ilkokul vardır. Bu okullardan 581 tanesi kapalıdır. Orta öğretimde ise 28 Sultani, 50-60 kadar İdadi ve 18 kadar öğretmen okulu vardır. Öğretmen aday sayısı 900 olarak belirlenmiştir. 19 Kasım 1921’de Maarif Vekili olan Mehmet Vehbi Bey’in Mecliste yaptığı konuşmada öğretmen sayısını 2 bin 627 erkek, 689 kadın olarak açıklamış, bunlardan ancak 1207’sinin öğretmen okulu mezunu olduğunu ve daha 600 muallim ve 250 muallimeye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir.” diye konuştu.
“ÖĞRETMENLER KUVAYI
MİLLİYE HAREKETİNE KATILDI”
Milli Mücadele içerinde yer alan pek çok öğretmenin Kuvayı Milliye hareketine örgütçü olarak katıldığını belirten Yazıcı, “Bunların arasında önemli isimlerden biri Vilayeti Şarkiye Müdafaa-İ Hukuk Cemiyetinin Şubesini Erzurum’da açan, Erzurum Kongresi sırasında delegelikten istifa ederek yerini Mustafa Kemale bırakan Cevat Dursunoğlu’dur. Yine aynı Cemiyette yer alan Süleyman Necati, Erzurum Numune Mektebi müdürüdür. Süleyman Necati, güneybatı geçici Kafkas Hükümetinin yayın organı olarak da Albayrak gazetesini yeniden yayın hayatına kazandırmıştır.” şeklinde konuştu.
“ANADOLU’DA OKULLAR PROPAGANDALARIN
YAPILDIĞI YERLER OLDU”
Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdür Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ceren Utkugün ise “Öğretmenler Ordusu Cephede” konusunu anlattı. Öğretmenlerin Milli Mücadelede Döneminde; propaganda ve örgütlenme dışında, çarpışmalara katılarak cephe gerisinde, bazen de fiili olarak savaş cephelerinde gönüllü olarak çalıştıklarını söyleyen Utkugün, “Anadolu’da okullar Milli Mücadele için en etkili propagandaların yapıldığı yerler olmuş, kongre kararları okullarda tartışılmış, basılmış ve halka ulaştırılmıştır. Öğretmenler Milli Mücadele hareketini destekleyen konferanslar, mitingler, temsiller düzenlemişlerdir. Özellikle İzmir’in işgalinden sonra Fatih, Üsküdar, Kadıköy, Sultanahmet ve Darülfünun mitinglerinin düzenleyicileri ve konuşmacıları arasında öğretmenler ön plandadır.” ifadelerini kullandı.
“İŞGAL BÖLGELERİNDE ÖĞRETMENLER BÜYÜK SIKINTILAR ÇEKTİ”
Milli Mücadele yıllarında işgal altındaki bölgelerde öğretmenlerin büyük sıkıntı çektiğini belirten Utkugün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birçok okul kapanmış, okul yönetici ve öğretmenlerinin aylıkları kesilmiş, bazı öğretmenler görevlerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır. En büyük sıkıntı Yunanlıların barış anlaşmasının onaylanmasını beklemeden Yunan toprağı haline getirmeye niyetlendikleri Ege Bölgesi ve Trakya’da çekilmiştir. Buralarda bir yandan Osmanlı kanunları ve eğitim düzeni devam ederken diğer yandan Yunanlılar kendi sistemlerini kurmaya başlamışlardır. Yunanlıların Anadolu’ya tayin ettikleri Eğitim Genel Müdürü verdiği bir emirle, işgal altındaki yerlerin bütün okullarını Yunan Hükümeti’ne bağlamış ve bir genelge yayınlayarak Ege Bölgesi’ndeki okulların kendi yönetiminde olduğunu ilan etmiştir.”
“KANUN TEKLİFİ KABUL EDİLMİŞTİ”
Dr. Öğretim Üyesi Ceren Utkugün, Milli Mücadele Hareketi’nin başlaması ve savaşın eğitim üzerindeki olumsuz etkisinin devam etmesi nedeniyle Mustafa Kemal Paşa ve TBMM üyelerinin eğitimde yaşanan sorunlara karşın imkânlar ölçüsünde çözüm arayışı içinde olduğunu belirtti. Utkugün, yapılan çalışmalar hakkında şu ifadelere yer verdi: “7 Mart 1921 tarihli ve Muallimin ve Talebenin Askerlikten Tecilleri Hakkında Kanun başlığını taşıyan kanun teklifi öğretmen milletvekillerinden Yasin Bey ile Rasih Efendi’den gelmiştir. Bu kanun teklifinin görüşmelerinde Milletvekilleri Birinci Dünya Savaşı sırasında herhangi bir sebeple sağ kalan öğretmenlerin de askerliğe alınması halinde Maarif Vekâlet’inin yok olacağını bildirmişlerdir. Tüm memlekette öğretmenlerin kısaltılmış hizmete tabi ya da er olarak savaşa gitmeleri halinde, zaten Birinci Dünya Savaşı’nda öğretmen okulları ve sultanilerin üst sınıf öğrencilerinin ihtiyat zabiti olarak askere alınıp çoğunluğunun şehit olması dolayısıyla irfan boşluğunun oluştuğu ve birçok okulun kapatıldığı, durumun daha da kötüye gideceği düşüncesinde birleşmişlerdir. Yapılan görüşmeler sonucunda bu kanun teklifi kabul edilmiştir. O yıllarda öğretmenler vatan ve millete karşı görevlerini yerine getirmek için; vatansever öğrenciler yetiştirmek, kürsülerde ve dershanelerde konferanslar vermek, yazılar yazıp kitaplar, dergiler yayınlamak, Müdafaa-i Hukuk örgütlerinde görevler almakla sınırlı kalmamışlardır. Bazı yerlerde öğretmenler gece asayiş için nöbet tutup gündüz derslerine girmişlerdir. Askerlikleri tecil edilse de öğretmenlerden bazıları gönüllü olarak silah kuşanmışlar, Kuvayı Milliye Hareketine katılarak savaşmış ya da bu örgütlerin kurulmasında görev almışlardır. Öğretmenler cephelerdeki gönüllü görevlerinde genellikle müfreze komutanı olarak görev yapmış, düşmanla mücadele etmişlerdir. İçlerinde bu savaşta yaralanan, esir alınan ve şehit düşenler olmuştur.”

Bakmadan Geçme