Kurban Bayramı arifesinden bir gün önce bir aile dostumun kızının Kına Gecesi öncesi özel bir fotoğraf çalışması amacıyla Büyükyayla olarak bilinen Eskişehir-Afyonkarahisar yolunda güzel bir coğrafyaya gittim.
Sözünü ettiğim bu yere ilk kez gittim. Burayı görme fırsatını bulduğuma hem sevindim bir o kadar da üzüldüm. Niye mi? Türk Kızılay’ının yeşil maden suyu şişelerinden tutunda kahverengi bira şişelerinin itina ile kırılıp etrafa saçılmışlığı, tüketilen yiyecek ve içecek atıklarının, pet şişelerinin canım tabiatı ne hale getirdiğini görmek üzdü bendenizi.
Okur yazarlığın, fiyakalı, pahalı okullardan alınan diplomaların, daha fiyakalı kariyer sıfatlarının çevreyi korumaya yetmediği yaşlı dünyamız SOS veriyor. İnsanlığı, medeniyeti, Müslümanlığı dolayısıyla temizliği kimseye bırakmayanlar. Yüz metre ötede çöp kutusu olmasına rağmen içtiği içeceğin atığını bulunduğu yere terk edenler.
Abartısız kirletilmiş, mahvedilmiş gölüne rağmen Avrupa kıtasında bir coğrafi mekan görünümünde olan bu yeri keşfetmek sevindirirken, bu keşfi hakketmediği ölçüde kirli olarak yapmak üzücü oldu.
Kirli haliyle bile güneşli bir yaz bitiminde tüm güzelliğini esirgemeyen tabiat ana, daha doğrusu Yüce Rabbimiz çok cömert. Ne kadar şükür ve teşekkür edilse az şüphesiz. Temiz bulmak için temiz bırakmaya, nasıl davranılmasını arzu ediyorsak ona göre davranmaya, edeple gelenin lütufla gideceğini idrak için bizlere ne lazım ki?
Sözün özü dostlar, doğaya en büyük zulüm inanın insanoğlu!!!