Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İNSANIN YARATILIŞINDAKİ ÜÇ HİKMET (4)

İnsanın Yaratılışındaki Üç Hikmet “Hilafetullah, İbadetullah ve İmaret’ul Arz”
İmam-ı Gazalî döneminde yaşamış ve hicrî 6.yy’da vefat eden Müslüman âlim Ragıb El-İsfehani’nin “Dinin güzelliklerine götüren yol” adlı kitabında insanın yaratılış gayesini açıklarken şöyle der:
“Arzı/yeryüzünü imar etmekle, işlemekle ve Allah’a kulluk etmekle ve (ibadetullah) ibadet etmekle yükümlü olan insan aynı zamanda yeryüzünü adalet içerisinde idare etmekle (Halifetullah) de yükümlüdür. Yüce Allah âlemde nasıl ki adalete dayanan ve tıkır tıkır işleyen bir düzen kurduysa, Allah’ın halifesi olan insanoğlu da yeryüzünde hakka ve adalete dayanan ve saat gibi tıkır tıkır işleyen bir düzen kurmakla ve yeryüzünü imar etmekle işlemek (İmaretuül arz )le yükümlüdür.”
Mü’min her zaman ahiret hayatını dünyaya tercih etmekle beraber, çalışmayı, üretmeyi terk etmeyecek, dünya ile ahriet arasında denge kuran denge insanı olacaktır. Günümüzde yanlış anlaşılan tasavvufi kavramlardan birisi de “Dünyayı terk etmek” anlayışıdır. Şüphesizki dünyayı terk etmek, kasp yani çalışmak ve üretmek yönünden değil, kalp yönündendir. (Mahir İz, Tsavvuf s, 42)
Mahiyetine hem madde hem mânâ derc edilen insan, maddenin mahkûmu olmamalıdır. Zira madde, ancak mânâya hizmetkâr olabilir. Müslüman çok çalışmalı, üretmeli, para kazanmalı, fakat parayı kalbine değil, kasasına koymalı ve o parayı Allah yolunda harcamalıdır. İslâma hizmet etmelidir. Mevlâna Hazretlerinin deyişiyle: “Su geminin içine girerse onu batırır. Altında bulunursa, onu yüzdürür.”(Mevlana, I, 76.)
Parasını kasasına ve cüzdanına koymak yerine kalbine koyan insan, paranın ve maddenin esiri ve malı olmuş demektir. Esirlikten ve mal olmaktan kurtuluş ve gerçek anlamda insan ve Mü’min oluş bize emanet olarak verilen bu servetleri, bu malları Allah’ın emrettiği şekilde kullanmak ve Allah yolunda harcamakla mümkündür. İşte bu anlamda güçlü Mü’min her zaman zayıf Mü’minden hayırlıdır.
Bir kısım sofîlerin, dünyayı terk noktasında “bir lokma bir hırka” telakkileri, kendi hususî anlayışlarıdır. Yoksa bu, tasavvufta bir esas değildir.(Ahmed b. Hanbel, Müsned, V1, 226.) Asıl hüner, dünyayı ahiretin tarlası olarak görüp, ekip biçmek, üretmek, insanlara faydalı olmak ve arzı işlemek ve imar etmektir. Unutmayalımki dünya ahretin tarlasıdır ve ahret bu dünyadaki yapmış olduğuklarımızla kazanılır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER