• Haberler
  • Genel
  • İnsan nefsinin heva mücadelesi büyük cihattır

İnsan nefsinin heva mücadelesi büyük cihattır

“Ramazan ve Nefis Tezkiyesi” başlıklı konuşmasında en büyük cihadın insanın nefis hevası ile mücadelesi olduğu mesajını veren Şakir Celayir, nefisin insanın emrinde olup, insanın nefisin emrinde olmaması gerektiğine söyledi Ensar Vakfı Afyon Şubesi’nce düzenlenen İkindi Sohbetleri devam ediyor. “Ramazan ve Nefis Tezkiyesi” başlıklı sunumu Altınoluk Muradiye Vakfı’ndan Şakir Celayir gerçekleştirdi.MERHAMET TÜM YARATILANLARA OLMALIDIRAltınoluk Muradiye Vakfı’ndan [&hellip]

İnsan nefsinin heva mücadelesi büyük cihattır

“Ramazan ve Nefis Tezkiyesi” başlıklı konuşmasında en büyük cihadın insanın nefis hevası ile mücadelesi olduğu mesajını veren Şakir Celayir, nefisin insanın emrinde olup, insanın nefisin emrinde olmaması gerektiğine söyledi

Ensar Vakfı Afyon Şubesi’nce düzenlenen İkindi Sohbetleri devam ediyor. “Ramazan ve Nefis Tezkiyesi” başlıklı sunumu Altınoluk Muradiye Vakfı’ndan Şakir Celayir gerçekleştirdi.
MERHAMET TÜM YARATILANLARA OLMALIDIR
Altınoluk Muradiye Vakfı’ndan Şakir Celayir, tüm yaratılanlara karşı insanların merhametli olmaları gerektiğini ifade etti. Allah-u Teala’nın her mahlukatına rahmet nazarıyla bakılıp, onların ürkütülmemesi gerektiğine temas eden Celayir; “Uçan sinekten bile rahatsızlık duymamak lazım. Çünkü Cenab-ı Hakk, ‘Hiçbir şeyi boşa yaratmadık.’ diyor. Cenab-ı Hakk her şeyi mutlaka bir ihtiyaç için ortaya koymuştur. Onu niye yarattığının hükmünü ancak o bilir. Cenab-ı Hakkın merhametini celbetmemiz için yeryüzündekilere merhamet ediniz ki diyor ki Peygamber Efendimiz, göktekilerde sizlere merhamette bulunsun diyor. Merhametin en ince noktasını söyledik. Herkes çoluğuna çocuğuna merhamet ediyor. Anaya, babaya v.d. bunu saymıyoruz. Ama kimsenin dikkat etmediği bir hadiseden bahsediyoruz. Allah-u Teala’nın bütün yarattıklarına merhametli olmak. gerekir.” dedi.
HER İMTİHANIN AĞIRI VE BÜYÜĞÜ VARDIR
Kulların imtihanlar karşısında tam bir sabırla güzel bir duruş sergilenmesi gerektiğine değinen Şakir Celayir, dıştan sabırlı görünüp, içten isyan edilmemesi zorunluluğunun altını çizdi. Dıştan sabırlı görünüldüğü üzere kulun içinden de “Biz Allah’a aitiz O’na döneceğiz.” anlayışı ile her türlü hastalık, kaza, bela ve imtihanların ağırı büyüğü ne olursa olsun sabır gösterilmesi gerektiğini söyleyen Celayir; “Her imtihanın muhakkak daha bir büyüğü ve ağırı vardır. Hiçbir zaman bize gelen bir imtihanın bir ağırı yoktur diyemeyiz. O yüzden her gelen imtihana sabır gösterip, içinizde ki isyanı bastırmanız gerekiyor. Neden geldi neden oldu gibi hep bahanelerle haşa Allah-u Teala’ya kafa tutma isyan etme gibi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. İşte bunun nefsimizden olduğunu bilirsek ‘Sen ne yapıyorsun’ deriz. Bu da Rabbimizden bize bir hediyedir, ikramdır. Bu imtihanlarla Cenab-ı Hakk katında vereceği nimetlere ulaşmamız için bizleri imtihanlara tabi tutuyor. Yoksa imtihansınz bir kulu, istiğfarsız bir kulu, salavatı şerifesiz bir kulu, tevhidsiz bir kulu Cenab-ı Hakk ne yapsın?” diye konuştu.
ALLAH KULLARININ KALPLERİNE BAKAR
Şakir Celayir, kulun acziyetini istiğfar ederek ortaya koyduğunu, estafirullah el azim denildiğinde “Ya Rabbi bizler aciziz. Bizlere sen rahmet etmez, ağ ve mağfiret etmezsen bizim halimiz nice olur.” diye Cenab-ı Hakk’a yalvarmak gerektiğinden söz etti. Celayir; “Peygamber Efendimiz (SAV) ‘Sizin duanız olmasa Rabbim size niye değer versin.’ diyor. Duanın özü istiğfar. İstiğfarda da acziyet meydana gelmesi lazım. Acziyet gelmediği sürece de Allah korusun insan elini açar dua eder. Ama kalbi başka yerdedir. Cenab-ı Hakk ise, ‘Bu bizden birşey istiyor. Ama bizim nazar ettiğimiz kalbi başka yerlerle meşgul.’ der. Hadisi kutsi de geçiyor, ‘Biz sizin ne bedeninize, ne güzelliğinize ne giyim kuşamınıza bakmayız. Neye bakarız kalplere bakarız.’ diyor. Çünkü kalp Cenab-ı Hakk’ın nazargahı ilahisidir. Cenab-ı Hakk kalblere günde 360 defa nazar eder. Bunu iyi düşünmek gerek. Allah-u Teala’nın nazarı rahmeti kalbimize giriyor mu girmiyor mu bunun muhasebesini yapmazsak ne olur? Allah korusun Allah’tan uzak bir hayat yaşanır.” şeklinde konuştu.
DİLE VE SÖYLENENLERE DİKKAT EDİN
Şakir Celayir, Cenab-ı Hakk’ın bir yere konulamayacağını “Yukarı da Allah var.” gibi ifadeler sonucu Allah’a yer belirtmenin şirk (Allah’a ortak koşmak) olacağına dikkat çekti. Celayir; “Çok ince bir şey. Peygamber Efendimizin (SAV) zamanında şirklerin büyüğü vardı. İslamiyetle birlikte bu şirklerin hepsi kalktı. Efendimiz baktı ki Allah-u Teala kıyamete kadar gelecek ümmetini gösteriyor. Ümmetini gördükten sonra Efendimiz diyor ki; ‘Ümmetim büyük şirklere düşmez.”http://m.kocatepegazetesi.com/”Ama küçük şirklerden de kendisini koruması çok zordur.’ diyor. Küçük şirkten bir örnek verirsek; Beyazıt Bestami büyük bir Allah dostudur. Kendisi Peygamber Efendimizin bu sözünden çok etkilenmiş. Bu küçük şirke de düşmemek için elinden gelen herşeyi yapmış. O da her fani gibi vefat ediyor. Bizler de gideceğiz. Beyazıt Bestami vefat ettiğinde sual melekleri geldiğini söylüyor. Sual melekleri Rabbin kimdir diye soruyor. İlk defa böyle bir yere yatıyor ve sorguya çekiliyorsunuz. Mübarek çok hazırlıklı olduğu için ‘Rabbin kim sorusuna”http://m.kocatepegazetesi.com/”Ben Rabbim benden razı olmazsa ben doğru söylesem bile hiçbir işe yaramaz.’ diyor. Cilveyi Rabbaniye yapıyor. ‘Rabbime beni sorun. Benden razı ise ben öyle cevap vereyim.’ der. Cenab-ı Hakk bunları görüyor. ‘Bırakın sormayın, ona ben soracağım.’ Cenab-ı Hakk sorar, ‘Ey Beyazıt, huzuruma ne ile geldin?”http://m.kocatepegazetesi.com/”Ya Rabbi şirksiz geldim.’ Allah-u Teala ‘Ey Beyazıt, senin bir keçi sütü hadisen vardı? Bundan haberin var mı?’ diye geçmişte yaşanan bir olayı hatırlatıyor. Cenab-ı Hakk; ‘Senin keçilerin vardı. Onların sütünü ve ürünlerini yerdin. Sonra senin karnın ağrıdı. Talebelerin geçmiş olsuna geldiler. Sen teke keçinin sütünü içip karnının ağrıdığını söyledin. İşte bu da bizim katımızda küçük bir şirktir Ya Beyazıt. Çünkü teke keçiye sütü veren bizdik. Bizim sütümüzü kime şikayet ediyorsun.’ Ne kadar hassas bir konu. Bunu zamanımıza çevirirsek örneğin doktora gittim iyileştim deniliyor. Böyle birşey yok. Doktor sebeptir, şifayı veren Allah’tır. Doktora da gidilecek. Ama insanlar dillerine ve söylediklerine dikkat edecekler.” dedi.
NEFİS TEZKİYESİNE
CİDDİ İRADE GEREK
Şirke düşme tehlikesinin (Allah’a ortak koşma) içinde bulunulan zamanda çok daha fazla olduğunu dile getiren Şakir Celayir, manevi terbiye olarak tanımlanan, Allah dostlarıyla, gönül bağı ile Allah dostlarının örnek alınması gerektiğini belirtti. Resulullah zamanında olunmadığını vurgulayan Celayir şöyle konuştu: “Ama onların varisi, o dostların izinde giderek, onları örnek alarak bu içimizdeki düşmandan haberdar olup ona göre tedbir almaya çalışıyoruz. Bir ayeti kerimede Cenab-ı Hakk Tevbe Suresi’nde şöyle buyuruyor, ‘Mümin erkekler ve Mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emrederler, kötülükten alı koyarlar. Bunlar namazı dosdoğru kılar, zekatı verirler, Allah’a ve Resule dosdoğru itaat ederler. Bunları Allah rahmetine mazhar kılacaktır. ‘Şüphesiz ki Allah mutlak güç sahibir hüküm ve hikmet sahibidir.’ deniliyor. Rahmete vesile olan bu hususlar aynı zamanda tezkiye vesileleridir. Nefsin tezkiyesi bu vesilelere ciddi bir irade ve sağlam bir niyetle sarılmakla sağlanabilir. Fakat birçok kimse tezkiye adına bu iradeyi gösteremez. Yüce Allah peygamberlerini kullarını tezkiye etmekle vazifelendirmiştir.”
NEFİSLE MÜCADELE BÜYÜK CİHAT
Şakir Celayir, nefis tezkiyesi ile ilgili olarak Peygamber Efendimizin (SAV) “Din nasihattır, din nasihattır, din nasihattır.” sözünü tekrarlamanın son derece yararlı olacağını belirtti. İnsan nefsinin azmaması için buna gerek duyulduğunu söyleyen Celayir şunları söyledi: “Nefis insanın emrinde olmalı. İnsan nefsin emrinde olmamalı. Peygamberimiz Tebrük seferinde çok sıcak ve kurak bir zamanda 30 bin kişi sefere katılıyor. Üç dört kişi katılmıyor onlara da ceza geliyor. Peygamberimiz 30 bin kişinin geri döndüklerinde derilerinin kemiklerine yapıştığını ifade ediyor. Saçları ve sakalları da birbirine girdiğini, Medine ile Tebrük arasının bin kilometre olduğunu belirtiyor. Efendimiz Medine’ye döndüklerinde diyor ki; ‘Şimdi küçük cihattan büyük cihata döndük.’ diyor. ‘Ya Allah Resulu halimizi görüyorsun. Bundan daha büyük bir cihat olur mu?’ diye soruyorlar. Resulullah, ‘Bundan daha büyük cihat insan nefsinin hevası ile mücadeledir.’ buyuruyor. Kuran bize her yönü ile kıyamete kadar bize kılavuz olacak, bizler gidip bizlerden sonra gelecek nesillere dahi yol gösterecek bir kitaptır. Ölmüşlerimizin kabirlerinde okumanın muhakkak sevabı var. Ama Kuran canlılara inmiştir. Yani hayatta ki insanlara inmiştir. Ebedi hayatlarını kurtarsınlar diye. Öbür insanların bir şekilde defterleri, amelleri kapanmış. Cenab-ı Hakk ayeti kerimede, ‘Nefsin hevasını ilah edinenini gördün mü?’ diyerek uyarıyor. O yüzden Peygamber Efendimiz de (SAV) Tebrük seferinden döndüklerinde ashabına bu şekilde ‘Küçük cihattan büyük cihata dönüyoruz.’ sözü ile nefis cihadının, nefisle mücadelenin ne kadar önemli olduğunu buyuruyor.” >> Burcu AYDIN’ın haberi

Bakmadan Geçme