Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İNFAKTA AZLIK ÇOKLUK DEĞİL, ORAN ÖNEMLİDİR

Muharrem Günay 23 Mayıs 2018 Çarşamba 13:11:46
 

Her zaman söylediğimiz gibi İslâm’da determinizm anlayışı yoktur. Yâni bin lira infak eden bin liralık sevap kazanır, bir milyar lira veren de bir milyarlık sevap kazanır diye bir şey yoktur İslâm’da. Meselâ düşünün ki bir adamın bir çuval hurması var, bir başka adamın da bir tek hurması var. Bir çuval hurması olan adam yüz hurmayı çıkarıp fakirlere veriyor, bir tek hurması olan da bölüp onun yarısını bir kardeşine infak ediyor. Şimdi hangisi üstündür bunların? Yarım hurma veren değil mi? Neden? Çünkü birinin bir çuval hurması vardı, bunlardan yüz tanesini infak etti, geri kalan hurmaları kendisine kaldı, ama berikisinin bir tek hurması vardı, bölüp onun yarısını infak etti. Ona ihtiyacı varken, kendisine ancak yetebilecekken yarısını veren bu ikinci kişi ötekisinden daha üstündür. Hatta malının yüzde doksanını bile “gösteriş” için veren kişi sevap kazanmak şöyle dursun günaha girer. Demek ki bütün ibadetlerde olduğu gibi infakta da esas olan Allah rızasını kazanmaktır.
Evet, unutmayalım ki infakta azlık çokluk değil, oran önemlidir. Bir milyon lirası olup da onun beş yüz binini infak eden bir Müslümanın ulaştığı sevaba ulaşabilmesi için, bir trilyonu olan mü’minin beş yüz milyarı infak etmesi gerekmektedir. Hz Ali efendimizin rivayet ettikleri bir hadislerinde Allah’ın Resûlü bu hususu şöyle anlatır:
“Resulullaha üç grup geldi. Onlardan biri: “Benim yüz dinarım vardı, onunu tasadduk ettim” dedi. Öbürü: “Benim on dinarım vardı, birini tasadduk ettim” dedi. Diğeri de: “Benim  tek bir dinarım vardı, onun on da birini tasadduk ettim” dedi. Bunun üzerine peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu: “Hepiniz sevapta eşitsiniz. Çünkü her bireriniz malının onda birini sadaka olarak vermiştir.”
Allah korusun günümüzün Müslümanları çoğu maalesef  bu âyetlerden ve hadislerden habersiz bir hayat  yaşamaktadırlar; veya bildikleri halde bilmez gibi davranıp,  kâra dayalı, kazanma esasına dayalı, lükse ve israfa dayalı  bir hayat programı gerçekleştirmenin hesabı içine düşmektedirler.
Bakıyoruz bugün, hemen hemen Müslümanların hepsi, siyasetçisi, hacısı; hocası da dahil olmak üzere geceli gündüzlü daha fazla kazanmak, daha fazla büyümek, daha büyük ekonomik güce erişmenin hesabı içinde çırpınmaktadırlar.
Müslümanlar bunu din adına yaptıklarını söyleyebilmektedirler. Efendim Müslüman zengin olmalıdır. Bugün bizlerin zengin olma hedefimiz, büyüme isteğimiz, daha fazla ekonomik güce ulaşma programımız daha iyi, daha faziletli Müslüman olmak, Allah rızasını kazanmak, iyilikte, ihsanda, infakta bulunmak, İ’lâ-yı Kelimetullah yani Allah’ın adını yüceltmek içindir. Daha Müslümancı bir hayata ulaşmak içindir; Karun gibi, firavunlar gibi yaşamak için değildir.
İşin bir başka garip yönü de bugün Müslümanlar, “Allah için kazanıyoruz” dedikleri halde kazandıklarını Allah için değil de, hep kendileri için harcıyorlar. Atlarını, arabalarını daha lüks hale getirmek için, ev eşyalarını değiştirmek için, kılık kıyafetlerini değiştirmek için, yeme içmelerini farklılaştırmak için, sofralarını zenginleştirmek için harcıyorlar. Çoğu fabrikasında çalıştırdığı işçin in hakkını vermiyor. Çalıştırdığı işçiyi asgari ücrete mahkûm etmiş durumda. Bumudur Allah için kazanmak? Bumudur Müslüman olmak?
Ey Müslümanlar! Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki Allah rızasını kazanmak iddiasıyla topladığınız mallar, Allah yolunda ve Allah’ın emirleri doğrultusunda harcanmadıkça sizleri Allah’tan, imandan ve Kur’an’dan ayırmaktan başka bir işe yaramaz. Öyle ise tez elden aklımızı başımıza toplamak ve Müslüman gibi davranmak zorundayız.  
“Allah’ın kendilerine lütfünden verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, bunun, kendilerim için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. (Al-i İmran,3/180)
Öyleyse evlerimize götürdüklerinizden başkalarının evlerine de gitmesini sağlayalım. Giydiğimizden başkalarının da giymesini, yediğimizden başkalarının da yemesini sağlayalım! Paylaşmadan yana olalım. Başka kardeşlerinizi de düşünelim.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER