Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İNANÇ BAKIMINDAN İNSANLAR – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 18 Şubat 2010 Perşembe 02:00:00
  İmâm-ı Rabbâni Hazretleri buyururlar ki:
“İki dini tasdik eden dahi şirk ehlinden sayılır. İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden dahi müşriktir. Hâlbuki küfürden teberi etmek (uzaklaşmak) İslâm’ın şartıdır. Şirk şaibesinden sakınmak tevhiddir…”
Hinduların büyük bildikleri günlere ta’zim, Yahudilerce bilinen adetlere uymak, küfrü icap ettirir. Nitekim ehl-i İslâm’ın cahilleri, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merasimini icrâ etmektedirler. Bunları kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar… Böylelikle o merasime tam manası ile îtina ve îtibar ederler.” İslâm’da bunların hepsi şirk ve küfür alametleridir. (Mektubat-ı İmam-ı Rabbânî, 3/41)
Yine Mektubât-ı Şerife’nin 1. cildin 266. mektubunda şöyle buyuruyorlar:
“Bir defasında, bir hastanın ziyaretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Haline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde. Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde saklı duran küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların kaynağı dahi küfür ehli ile dost geçinip durmasıdır. Bana malum oldu ki bu zulmetlerin def’i (kaldırılması) için teveccüh yerinde bir iş değildir. Zira onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezası olan cehennem azabına bağlıdır. (Yani o günahlardan temizlenmesi için cehennemde yanması gerekir) Ve bana malum oldu ki, onda imandan bir zerre miktarı mevcuttur (yani onda az da olsa iman vardır) ve bunun bereketiyle cehennemde ebedi kalmaktan kurtulacaktır.”
Bütün bunlar, küfürle dostluk ve onların adetlerine uymak konusunda çok dikkat etmemizin gereğine dikkat çekmektedir.
Münafıkların sonuna Tevbe suresinde şöyle dikkat çekiliyor:
“Ey ikiyüzlüler! Siz, sizden önce daha kuvvetli, malları ve çocukları daha çok olup, hisselerince bunlardan faydalanan kimseler gibisiniz. Sizden öncekiler, hisselerince faydalandıkları gibi siz de hissenizce faydalandınız ve onların bâtıla daldıkları gibi siz de daldınız. İşte bunlar dünyada ve âhirette işleri boşa çıkanlardır, işte bunlar mahvolanlardır.” Tevbe/69
Ey münâfıklar sizin durumunuz tıpkı sizden önceki münâfıkların durumlarına benziyor. Onlar vücutça sizden daha güçlü, siyasal ve ekonomik yönden sizden daha önde, mal ve evlât yönünden sizden daha ilerdeydiler. Ama Allah’ın helâk yasaları, sünnetullah onları yakalayıverdi. Onlar Allah’la başedememişlerken sizler mi baş edeceksiniz? Onlar Allah’ın helâkinden kurtulamamışlarken sizler mi kurtulacaksınız? Onların düştükleri yanlışlara düşerek onların başlarına gelenlerin sizlerin de başınıza geleceğinden sakınmıyor musunuz?
Bir Müslüman münafık olmadığı halde yukarıda sayılan münafıklık alâmetlerini üzerinde taşıyabilir. Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanetlik etmek, kafirleri ve müşrikleri dost edinmek, onların örf ve adetlerini taklit etmek gibi bazı kötü huylara sahip olabilir. Hz. Ömer gibi cennetle müjdelenmiş bir halife bile Hz. Huzeyfe’ye her gün, “Bende münafıklık alâmeti var mıdır?” diye sorarmış. Bu bakımdan hem münafıklardan hem de münafıkların alâmetlerinden uzak durmaya çalışmalı ve İslâm ahlakı ile ahlaklanmalıyız.
Küfür Ve Kafir
“Küfür” kelimesi sözlükte, örtmek, perdelemek, gizlemek, uzak durmak ve nimete nankörlük etmek demek olup imanın zıddıdır. Bu nedenle kalbinde bulunan inancını örten kişiye kâfir denmiştir. Din ıstılahında ise küfür; Hz. Peygamberi ve onun Allah’tan getirdiği kesinlikle sabit olan şeyleri yalanlamak, tevatür yoluyla bize ulaşmış bulunan dini hükümlerden birini ya da birkaçını inkar etmektir. Küfür kelimesi inkarın her çeşidini ifade eder. İman esaslarını inkâr eden kimseye kâfir denir. Bir insanın kâfir olması için iman esaslarının tamamını inkâr etmesi şart değildir, Kur’ân âyetlerinden birini, bir helalı veya bir haramı, bir emir veya bir yasağı veya dînî bir hükmü inkâr etse veya beğenmeyip küçümsese kâfir olur.
Mümin, dîni görevleri yapmazsa sözgelimi beş vakit namazı kılmasa, içki içse, kumar oynasa yani büyük günah işlese yine mümindir ancak isyankârdır, günahkârdır. Allah’a tövbe etmesi gerekir. Şartlarına uygun tövbe ederse Allah’ın af ve mağfiretine mazhar olur.
Bir insan kâfir olarak ölürse ebedi olarak cehennemde kalır. Bu husus Kur’ân’da bir çok âyette açıkça ifade edilmiştir. Mesela Al-i İmrân Suresinin 91. âyetinde buyurulmaktadır:
(Devamı Yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER