Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İKİNDİ NAMAZININ SÜNNETİ İLE YATSININ İLK SÜNNETİ BAZEN TERK EDİLEBİLİR Mİ?

Farz namazların öncesinde ve sonrasında kılınan revatip sünnetler, müekked ve gayr-i müekked sünnetler olmak üzere iki kısımdır. Mükekked sünnet, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kılmaya devam ettiği fakat bağlayıcı olmadığını göstermek amacıyla bazen terk ettiği; gayri müekked sünnet ise bazen kıldığı, bazen de terk ettiği sünnet demektir. Gayr-i müekked sünnetlere müstehap da denilmektedir. Müekked sünnetleri mazeret olmadan terk etmek doğru değildir. Mazeretsiz terk edilmeleri, ‘isaet’ yani yanlış ve kusurlu bir davranış olur; azap gerektirmese de ahirette kınanmayı gerektirir. Gayr-i müekked sünnetler ise mazeret olmadan da bazen terk edilebilirler. Bunları terk etmek kınanmayı gerektirmez (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, Riyad, 1423/2003, I, 218-221). İkindi ile yatsı namazlarından önce kılınan sünnetler gayri müekked sünnettirler (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, Riyad, 1423/2003, II, 451-453). Bu duruma göre, bu sünnetlerin ara sıra kılınmamasından dolayı herhangi sakınca ve bir kınanma söz konusu olmaz. Peygamber Efendimizin bazen terk ettiği sünnetleri sırf sünnet niyetiyle bazen terk eden bir mümin yine sünnete uymakla ayrıca sevap kazanmış olur.
D.Vakit Namazlarıyla Birlikte Kılınan Sünnetleri Terk Etmenin Mahzuru Var mıdır?
Vakit namazlarıyla birlikte kılınan düzenli (revatip) sünnetler imkânlar ölçüsünde kılınmalıdır. Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde: “Kulun kıyamet günü ilk hesaba çekileceği konu, farz namazlardır. Eğer bu tamamsa işi kolaylaşmıştır. Aksi halde, ‘Bakın bakalım, nafileden bir şeyi var mı? ‘ denir. Nafile ile farz eksikleri tamamlanır.” buyurmuştur (Tirmizi, Salât, 188; Ebu Davud, Salât, 145). Farz namazların öncesinde ve sonrasında kılınan revatip sünnetler, müekked ve gayr-i müekked sünnetler olmak üzere iki kısımdır. Mükekked sünnet, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kılmaya devam ettiği fakat bağlayıcı olmadığını göstermek amacıyla bazen terk ettiği; gayri müekked sünnet ise bazen kıldığı, bazen de terk ettiği sünnet demektir. Gayri müekked sünnetlere müstehap da denilmektedir. Müekked sünnetleri mazeret olmadan terk etmek doğru değildir. Mazeretsiz terk edilmeleri, ‘isaet’ yani yanlış ve kusurlu bir davranış olur; azap gerektirmese de ahirette kınanmayı gerektirir. Gayr-i müekked sünnetler ise mazeret olmadan da bazen terk edilebilirler. Bunları terk etmek kınanmayı gerektirmez (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, Riyad, 1423/2003, I, 218-221; II, 451-453).
Vaktin daralması durumunda nafile namaz kılmak mekruh olduğundan dolayı, sadece farz namazı eda edecek kadar zaman kaldığı durumlarda müekket sünnet olsun, gayri müekket sünnet olsun terk etmekte bir mahzur yoktur. Çünkü vaktin darlığında namazın kazaya kalması söz konusudur.
E.Nafile Namazlara Nasıl Niyet Ederiz
Namazlarda niyet de şarttır. Şöyle ki: Niyet aslen bir azimden ve kesin bir iradeden ibarettir. Kalbin bir şeye karar vermesi ve bir işin ne için yapıldığını düşünmeksizin bilmesi demektir.
Namazla ilgili niyet, Yüce Allah’ın rızası için ihlasla namazı kılmayı istemek ve hangi namazın kılınacağını bilmektir. Yapılan işlerin önemleri ve sevapları niyetlere göredir. İnsanın niyeti halis (sırf Allah rızası için) olmalıdır. İnsan yapacağı bir ibadeti şuurlu bir halde yapmalıdır. Yapacağı işle, Allah rızası gibi, yüksek bir gaye gözetmeli ve gaflet içinde bulunmamalıdır.
Niyet kalbe aittir. Bununla beraber kalp ile niyet yapıldıktan sonra dil ile de söylenmesi daha iyidir. Bir insan başlayacağı bir namaza, kalp ile niyet edip de dili ile bir şey söylemese, o namazı caiz olur. Fakat kalp ile niyet etmekle beraber “şu vaktin farzını veya sünnetini kılmaya niyet ettim” demesi, daha iyidir. Bu şekilde, hem kalp, hem de dil ile niyet edilmesi, sahih olan görüşe göre müstehatdır. Kalben niyet olmaksızın dil ile yapılan niyet sahih değildir.
Farz namazlarla bayram ve vitir namazlarından bunları yerine getirirken hangi vakitler olduğunu belirlemek gerekir: “Bugünkü sabah namazına” veya “Bugünkü cuma namazına, bugünkü vitir namazına, bugünkü bayram namazına” diye niyet edilir. Yalnız farz namaza niyet etmek yeterli değildir. Böyle bir niyetle farz namazları tayin edilmiş olmaz. Fakat hangi namaz olduğu belirlenmeksizin vakit içinde: “Bu vaktin farzını kılmaya” diye niyet edilmesi kafi gelir. Rekâtların sayısını anmaya gerek yoktur. Yalnız cuma namazı böyle değildir; onu vaktin farzı niyeti ile kılmak olmaz; çünkü asıl vakit öğlenindir, cumanın değildir.
Nafile namazlara gelince: Bunlarda sadece namaza niyet etmek kâfidir. Fakat şu vaktin ilk sünnetine veya son sünnetine niyet ettim, diye de kılınırlar. Bu namazların müekked veya gayri müekked olduklarını belirlemeye de gerek yoktur. Ancak teravih namazı için: “Teravih namazını veya vaktin sünnetini kılmaya niyet ettim” demelidir, ihtiyat olan budur. ( Büyük İslâm İlmihâli, Ömer Nasuhi Bilmen)
Diyelim ki fazileti açısından öğlenin son sünnetini ve yatsının son sünnetini dört rekât kılacağız. Ozaman “Niyet ettim Allah rızası için dört rekât namaz kılmaya” demek yeterlidir.
Nafile namazların kılınışına ilişkin olarak Peygamberimizden nakledilen bilgiler, bu namazlarda uzun sûrelerin okunması, kıyam şartının aranmaması ve binek üzerinde kılınabilmesi gibi noktalarda toplanmaktadır. Bu hükümler toplu olarak değerlendirildiğinde, nafile namazın anlamı da daha belirgin hale gelmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, uzun okuma, okuduğu üzerinde düşünme, tefekkür ve tezekkür etme işi özellikle nafile namazlarda yapılmaktadır. Belki de bu uzun okuma, tezekkür ve tefekkür etme sebebiyle, oturarak kılınabileceği söylenmiştir. Hal böyle olunca nafile namazlar, yeterli vakti ve imkânı bulunan insanlar için âdeta özel bir ibadet ve münâcât halidir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER