• Haberler
  • Genel
  • “İbadet adete dönüştürülmez, adetten ibadet olmaz”

“İbadet adete dönüştürülmez, adetten ibadet olmaz”

Allah-u Teala’nın emir ve yasaklarını anlatan Kur’an-ı Kerim'i idrak ederek okuyup, namazın layıkıyla kılınıp zevk alınması için okunan ayet ve surelerin anlamlarının bilinmesi gerektiğini hatırlatan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan, saygının adresinin şaştığını, ibadetten adet, adetten ibadet olmayacağının altını en kalın çizgilerle çizdi. Okuyan, namazların yeniden özenle kontrol edilmesini istedi. Prof. Dr. Mehmet Okuyan, [&hellip]

"İbadet adete dönüştürülmez, adetten ibadet olmaz"

Allah-u Teala’nın emir ve yasaklarını anlatan Kur’an-ı Kerim’i idrak ederek okuyup, namazın layıkıyla kılınıp zevk alınması için okunan ayet ve surelerin anlamlarının bilinmesi gerektiğini hatırlatan Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan, saygının adresinin şaştığını, ibadetten adet, adetten ibadet olmayacağının altını en kalın çizgilerle çizdi. Okuyan, namazların yeniden özenle kontrol edilmesini istedi. Prof. Dr. Mehmet Okuyan, bir imam evladı olarak bu mesleğin önemini en iyi bilenlerden biri olduğunu söyledi. Okuyan, imamların toplumun önderi, Resulullah’ın kültürel mirasçıları olduklarına işaret etti

Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle il Müftülüğü’nce düzenlenen konferans ve kan bağışına din görevlileri yoğun katılım gösterdi. İl Müftüsü Mustafa Kaya’nın yaptığı açılış konuşmasının ardından On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan’ın espirili ve doyurucu anlatımı ile verdiği konferansında namazın ve Kur’an-ı Kerim adabı hakkında ki gerçeklerin altını çizdi. Müslümanların Kur’an-ı Kerimlerin yeni kalması ile övünmek yerine her zaman sıkça okuyup okuduğunu idrak edenlerden olmaları gerektiğine temas eden Prof. Dr. Mehmet Okuyan; “Gıp gıcır hiç açılmayan Kur’anla övünülmesin. Bana çok okunduğu için yıpnaran Kur’an getir. Hiç açılmayan Kur’anla övünmenin bir alemi yok. Onun için milletimizin Kur’an sevgisini Kur’an saygısını daha içi dolu bir yapıya dönüştürmek durumundayız. Mevcuttan memnunuz ama yeterli değil. Biliriz ki bizim ecdadımız Kur’an olan yerde yatmazmış. Onun olduğu oda da ayağını uzatmazmış edepsizlik olmasın diye. Biz böyle bir ecdadın torunlarıyız. Ama onlar onun huzurunda ayak uzatmamayı Kur’anın içindekileri bildiği için yapıyor. Şimdi ise biz bilmeden saygıyla geçiştiri-yoruz.” dedi.
Saygının adresini şaşırdık
“Afyonlu kardeşlerime sorarım; Abdestsiz mushafa dokunulur mu?” diyen On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan, abdestsiz Kur’ana dokunulamayacağını tekrarladı. Edep gereği Mushaf-ı Şerife abdestli dokunmak gerektiğini vurgulayan Okuyan, abdest yokken kağıda dokunmayı uygun bulmamaya rağmen abdestsiz olarak “o kağıdı” Mushaf yapan nesneyi okumakta sakınca görülmemesine dikkat çekti. Prof. Dr. Mehmet Okuyan; “Kur’an cümleleri bir kağıda yazılmasaydı, mevcut kağıda Kur’an-ı Kerim basılmasaydı bu kağıdın başka bir kağıttan farkı olmayacaktı. Demek ki bunu kıymetli kılan üzerine yazılan ilahi kelamdır. Onun yazıldığı kağıda saygı gösteriyorsun ama kitabı kitap yapan kelama saygı duymuyorsun. Saygının adresini şaşırdık. Nereye saygılı olacağımızı anlamaz olduk. Bana soruyorlar, ‘Hocam Kur’an abdestsiz dokunulur mu?’ Dokunulur. ‘Yapma ya.’ Evet yaptım dokunulur. Allah ‘ın kitabı dokunulsun diye indirilmiştir. Dokunmasınlar diye değil. Buna dokunulur fakat anlamak gayesiyle okursan dokunulur. Onu anlaya anlaya içinde ki hakikatleri kavraya kavraya sonunda buna abdestsiz dokunulamayacağını anlarsın. Ama dokuna dokuna anlayacaksın bunu. Dokunmaya dokunmaya anlaşılmaz. Kur’an a abdestli dokunmak bir edep işidir. Ama içindeki muhtevayı bilenler için bu böyledir. İçinde ki hakikatlerdern kimsenin haberi yok. Yazık ki böyle.” diye konuştu.
Namaz içinde entrikalar kuruluyor
Kur’anın manasının temayülünü ortaya koymak bir tarafa bazı Müslümanların namazda okuduğu kadar surelerin dahi anlamından bi haber olmasından yakınan On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan, Allahu Ekber cümlesinin dahi tercüme edilemediğini belirtti. Fatiha suresinin dahi anlamının pek çok kişi tarafından bilinmediğini, namaz içeriside okunması gereken zamlı sure olarak Kevser ve İhlas surelerinin tercih edildiğine değinen Okuyan; “En kısa zamlı sureden bir kaç satır okunuyor. Manasını bilmediği sureyi okuyunca da namazdan bir zevk alamıyor. Bu arada namazın içerisinde başka entrikalar kurmaya başlıyor. Allahu Ekber dedikten sonra; Milletvekilimiz burada onun namazını da tarif edeyim. İl Müftüsünün namazını da tarif edeyim. Benim kıldığım namazı da tarif edeyim. Vekiliimiz Allahu Ekber derken düşünüyor ‘Ben Afyon’a nasıl hizmet etsem. Hangi yatırımları getirsem, kiminle görüşsem.’ esselamün aleyküm rahmetullah diyerek namazı bitiriyor. Mütfü de öyle. ‘Bugün Cuma bu Mehmet Okuyan Muğla da iyiydi. Acaba Afyon’da nasıl bir performans sergileyecek. Şimdi bu ne der nasıl konuşur? Acaba gelenler memnun olur mu olmaz mı?’ derken esselamün aleyküm diyerek o da namazı bitirecek. Ben de öyle. ‘Kim gelecek bu sıcak günde Afyon’da ki konferansı dinlemeye. Herkes işinin başındadır, efendim meşguliyetleri vardır.’ Bende Afyonlular konferansa gelecek mi gelmeyecek mi diye sizleri kafamda tasarlarken Cuma bitti hiçbir şey anlamadık.” şeklinde konuştu.
Namazımızı yeniden kontrol etmeliyiz
Diğer Müslüman kişilerin kıldıkları namazların verdiği üç ayrı örnekten daha beter olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mehmet Okuyan, namaz içerisinde okunan ayet ve surelerin anlaşılmadığı için bu durumun ortaya çıktığını bildirdi. “Adetleri ibadete dönüştürdük, ibadetleri adetleştirdik.’ diyen Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan; “Alıştığımız için namaz kılmaya başladık. İbadet adete dönüştürülmez, adetlerden ibadet olmaz. Allah’u Teala bize namazı tarif ederken Ankebut Suresi’nin 5. ayetinde buyuruyor ki; ‘Sana kitapta bahsedilenin gereğini yerine getir. Namazı kıl. Çünkü muhakkak ki namaz bütün çirkinliklerden, hayırsızlıklardan insanları uzaklaştıracaktır.’ Uzaklaştırıyor mu bizi namaz kötülüklerden. Uzaklaştırmıyor. Öyle ise namazımızı yeniden kontrol etmek zorundayız. Biz namaz kılıyoruz ama namaz bizi kılamıyor. Biz oruç tutuyoruz ama oruç bizi tutamıyor. Yakalayamıyor ki. Orucuz diye sahura kadar Ramazan kumarı tombala oynuyor. Kişi sahurda eve geliyor yiyor bir kamyon yemek. Ondan sonra da o kadar yemek yiyince komaya girip yatıyor. İkindi namazında zar zor uyanıyor. İkindi ile akşam arası zaten az. Akşam bir kamyon daha yiyor, ondan sonra da Ehamdülillah Ya Rabbi Şükür. Bari Elhamdülillah deme. Bu kadar yemek yiyorsun bu yemeği fakirlerle bölüşmediğin sürece yemeğin hamdini yapmadın demektir. Dilinle bunu söylemek hakiki bir anlam ifade etmez. Sofranda bir fakir yoksa, senin malından bir fakir doymuyorsa, sen tıka basa doyup ondan sonra Elhamdülillah diyorsan görevini yaptığını zannetme. Kusura bakma. Ondan sonra ‘Hocam bu sene Ramazan bize hiç dokunmadı.’ Tabi sen Ramazan dokunmadın ki o da sana dokunsun. Yan yana gidiyor ikisi de.” ifadelerini kullandı.
Ramazan’a dokunmazsanız
Ramazan’da size dokunmaz
Ramazan ayı içerisinde sabah ve öğle yemekleri olmadığı için akşam saatinde yapılan iftarda; “Ya Rabbi sen misin gündüz beni aç bırakan bende akşam acısını çıkarırım.” gibi bir yaklaşımın ortaya konulduğunu kaydeden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Okuyan, böyle bir oruç tutma anlayışının olmaması gerektiğini savundu. Ramazan ayı yaklaştığında tüm marketlerin kıtlık ilan edilecek düzeyde akına uğradığına dikkat çeken Okuyan şöyle konuştu: “Ramazan adama az yemeyi öğretir. Ramazan adama açlığı öğretir. Ramazan adama açları öğretir. Ramazan adama fedakarlığı öğretir. Ramazan bana dokunmadı diyebiliyor ondan sonra. Tabi dokunmadı Ramazan seni yakalayamıyor ki nasıl dokunacak? Sonra birde teravih namazı kılıyoruz ondan sonra. Teravih de bir nefeste kılınıyor. Yirmi rekattın sonunda selam verilip 11 dakika da bitirilen bir teravih namazı yaşadım. Yaşlı bir amcaya secdeden kalkarken ayağa kalkmamasını söyledim. Çünkü o doğrulurken biz onu yakalıyorduk. Boşuna uğraşmasın çünkü kalkamayacak. Teraviden çıkarken hocaya Allah kabul etsin denildi. Allah neyi kabul edecek? Böyle namaz olur mu? Hoca sonunda beni gördü. ‘Oooo hocam sen burda mıydın.’dedi. Bende olmaz olaydım dedim. Kendisine aynı akşam başkaca bir yerde daha namaz kıldırıp kıldırmayacağını sordum. Böyle namaz olma-yacağını söylediğimde haklı olduğumu, kendisinin de isteyerek bunu yapmadığını, bu şekilde kıldırdığı namaz için 25 kilometre mesafeden kişinin camiye geldiğini söyledi. Cemaat suçlu. Adam hızlı namaz kıldırmayınca Müftüye şikayet ediyorlar.” (Kocatepe)

Bakmadan Geçme