I.Dünya Savaşında Hitler Ne Yapıyordu

Adolf Hitler, 1913 yılında Avusturya'dan ayrılarak Almanya'nın Münih şehrine yerleşti. Babasının mirasının son kısmını alarak geçimini sanattan sağlamaya çalışan Hitler, burada resim ve mimari üzerine çalışmalar yaparak yaşamını sürdürdü.

Ancak, bu dönemdeki önemli bir dönüm noktası, askere alınması ve sonrasında Bavyera'da askerlik hizmetine başlamasıydı.

ASKERLİKTEN KAÇMA VE BAVYERA ORDUSU'NA KATILIM

1913’te, Avusturya’dan askere çağrılan Hitler, çeşitli bahanelerle bu hizmetten kaçmayı denedi. Birçok tarihçi, Hitler’in Habsburg İmparatorluğu’na hizmet etmek istemediğini ve bu nedenle askerlikten kaçmaya çalıştığını belirtmektedir. Ancak, Bavyera polisi onu yeniden askerlik için çağırarak Salzburg’a gönderdi. Burada fiziksel yeterlilik testinden geçemeyen Hitler, Münih’e geri döndü. Aynı zamanda, Avusturya vatandaşlığına sahip olmasının da etkisi büyük olmuş ve Bavyera askeri yetkilileri, onun bu dönemdeki askerlik hizmetini kabul etmişti.

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başladığında, 25 yaşındaki Hitler, Avusturya vatandaşı olduğu için Bavyera Ordusu’na katılabilmek için özel bir izin aldı. Ancak yapılan bir incelemede, gerekli yasal prosedürlerin atlanmış olduğu ve Hitler’in orduda yer almasının aslında bir hata sonucu olduğu ortaya çıkacaktır.

SAVAŞ YILLARI: CEPHEDEKİ DENEYİMLER

Birinci Dünya Savaşı sırasında Hitler, Bavyera Rezervi Piyade Alayı 16’da görev aldı. Bu alay, özellikle Batı Cephesi’nde Fransa ve Belçika’da önemli çatışmalara katılmıştı. Hitler’in birliğinin yer aldığı Birinci Ypres Muharebesi, 20 gün içinde 40.000 Alman askerinin hayatını kaybettiği büyük bir felaket olarak hatırlanır. Hitler’in alayı, savaşa 3.600 askerle katılmış ve sonunda yalnızca 611 asker kalmıştır. Ayrıca, Hitler’in birliğinden sadece 42 kişi sağ kalabilmiştir. Bu korkunç kayıplar ve cephedeki ölümcül mücadele, tarihçi John Keegan’a göre, Hitler’in savaş boyunca daha da içine kapanık ve yalnız bir karaktere dönüşmesine neden olmuştur.

Hitler, savaşın başlangıcında "Schütze" (Er) rütbesiyle cephede yer aldıktan sonra, gösterdiği cesaretle "Gefreiter" (Onbaşı) rütbesine terfi etti. Aynı zamanda, alayının mesaj koşucusu olarak da görev yapmıştır. Bazı tarihçiler bu görevi "güvenli bir iş" olarak değerlendirse de, aslında cephe hattı ile karargah arasındaki kritik iletişimi sağlamak, Hitler’i sık sık tehlikeye sokmuştu.

MADALYALAR VE SAVAŞIN PSİKOLOJİK ETKİLERİ

Hitler, savaşta gösterdiği cesaret nedeniyle iki kez madalya kazanmıştır. 1914 yılında, savaşın başlarında Demir Haçı İkinci Sınıf’ını aldı. 1918’de ise, Birinci Sınıf Demir Haçı ödülünü kazandı. Bu madalya, genellikle daha yüksek rütbeli askerlere verilen nadir bir ödüldü. Hitler’e bu ödül, cephede büyük kayıplar veren ve bir saldırı sırasında 60 askerin ölümüne sebep olan bir çatışmadan sonra verilmiştir.

Ancak, savaşın sonlarına doğru, Hitler 1916’da Somme Muharebesi sırasında sol uyluğundan ağır yaralanmış ve yaklaşık iki ay hastanede tedavi görmüştür. 1917’de cepheye geri dönmeye çalışan Hitler, 1918’de İngilizlerin kullandığı hardal gazı nedeniyle geçici körlük yaşamış, 10 Kasım 1918’de Almanya'nın savaşı kaybettiğini öğrendiğinde ruhsal olarak büyük bir sarsıntı geçirmiştir. Bu dönemde, Almanya’nın yenilgisi Hitler’in düşünsel bir dönüşüm yaşamasına ve Almanya’yı özgürleştirme fikrini kafasında şekillendirmeye başlamasına yol açmıştır.

SAVAŞ SONRASI: YENİDEN BAŞLANGIÇ

Savaşın sonunda, Hitler, 1918 Kasım ayında Pasewalk’taki hastaneden taburcu edilerek Münih’e döndü. 21 Kasım’da, 2. Piyade Alayı 1. Yedek Taburu’na atandı ve Ocak 1919’da Savaş Esiri kampında nöbetçi olarak görevlendirildi. Münih, o dönemde sosyalist Kurt Eisner’in öldürülmesi ve ardından yaşanan kaosla sarsılmıştı. Hitler, 1919 yılının Nisan ayında askeri irtibat görevlisi olarak görev aldı.

HİTLER’İN SİYASİ FİKİRLERİNİN GELİŞİMİ

1919’un başlarında, Reichswehr’in (Alman Ordusu) istihbarat bölümünde görevli olan Hitler, bolşevik karşıtı bir eğitim programına katılmaya davet edildi. Bu süreçte, çeşitli siyasi grupların toplantılarına katılarak, onların ideolojilerini inceledi. Özellikle Alman İşçi Partisi (DAP) ve Anton Drexler’in milliyetçi, antisemitik ve anti-komünist görüşleri, Hitler’in ilgisini çekmiştir. 12 Eylül 1919’da, DAP kurucusu Anton Drexler, Hitler’i partisine katılmaya davet etti.

Bu dönemde, Hitler’in milliyetçi ve antisemitik düşünceleri daha da pekişmiş ve Almanya’nın geleceği için kendisini lider olarak görmeye başlamıştır. Bu, Hitler’in siyasete atılmasının ve daha sonra Nazi Partisi’nin temellerinin atılmasının başlangıcını oluşturmuştur.1913-1919 yılları arasında yaşadığı deneyimler, Hitler’in kişiliğini ve dünya görüşünü derinden etkilemiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndaki travmatik kayıplar ve savaşın sonunda yaşadığı psikolojik şoklar, onun radikal milliyetçi ve antisemitik düşünceler geliştirmesine yol açmıştır. 1919’dan sonra, Hitler hem Nazi Partisi’nin ideolojisini şekillendirmeye başlamış hem de Almanya’nın geleceğine dair kendi vizyonunu oluşturmaya karar vermiştir. Bu yıllar, Hitler’in sadece bir asker olarak değil, aynı zamanda bir ideolog olarak da doğuşunun temellerinin atıldığı yıllar olmuştur.

Bakmadan Geçme