Hüsrev Paşa: Osmanlı'nın Fırtınalı Hayat Süren Veziri
Bosna'dan Saraya Uzanan Yol Hüsrev Paşa, Bosna asıllı olup ünlü Sokullu ailesiyle akraba olduğu tahmin edilen önemli bir Osmanlı devlet adamıdır. Lala Mustafa Paşa'nın ağabeyi olan Hüsrev Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselme devrinde büyük görevler üstlenmiş ve inişli çıkışlı bir kariyer sürmüştür.
Enderun’da Başlayan Kariyer Sarayda, Enderun’da eğitim gören Hüsrev Paşa, genç yaşta kapıkulu süvari bölüklerine katıldı. Ancak tarihçi Âlî Mustafa Efendi’ye göre, işlediği bir suç nedeniyle bu görevinden alındı ve bir süre Rumeli’de haydutluk yaptığı belirtilir. Bu zor dönemin ardından affedilerek yeniden saraya dönen Hüsrev Paşa, burada sırasıyla çaşnigirlik (sofra hizmetlisi), kapıcılar kethüdalığı (kapı görevlisi amirliği) ve mirahorluk görevlerinde bulundu.
Beylerbeylik Yolu 1514 yılında Karaman beylerbeyi olarak görevlendirilen Hüsrev Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı eyaletlerinde önemli görevler üstlendi. 1521 yılı başlarında Anadolu beylerbeyi, aynı yılın sonunda ise Diyarbekir beylerbeyliği görevine getirildi. Diyarbekir’de uzun yıllar görev yapan Hüsrev Paşa, iddialar ve suçlamalar nedeniyle 1531 yılında görevden alındı.
Ancak yetenekleri ve deneyimi göz önünde bulundurularak 1532 yılında ikinci defa Anadolu beylerbeyi olarak atandı ve Osmanlı ordusuyla birlikte Alman seferine katıldı. Daha sonra Halep (1532), Şam (1534) ve Mısır beylerbeyiliklerinde önemli hizmetlerde bulundu. Mısır’daki görevinde hakkındaki iddialar nedeniyle 1536 yılında görevden alınan Hüsrev Paşa, üçüncü kez Anadolu beylerbeyliğine atanarak devlet hizmetine geri döndü.
Rumeli Beylerbeyliği ve Askerî Başarılar Haziran 1538 tarihinde Rumeli beylerbeyi olarak görevlendirilen Hüsrev Paşa, Boğdan Seferi’ne katılarak önemli başarılar elde etti. 1539 yılında Castelnovo’nun alınmasında ve Budin’in savunmasında gösterdiği kahramanlıklarla dikkat çekti. Bu başarıların ardından 1541 yılında dördüncü vezir olarak Kubbealtı’na alındı.
1543 yılında Estergon ve İstolni Belgrad’ın alınmasında önemli rol oynayan Hüsrev Paşa, Osmanlı ordusunun zaferlerinde büyük pay sahibi oldu. Çeşitli görevlerde gösterdiği başarılar sayesinde ikinci vezirlik makamına kadar yükseldi. Ancak bu yükseliş, Osmanlı tarihindeki en dramatik olaylardan birine sahne oldu.
Sadrazamlık Yolunda Büyük Kriz Sadrazam Hadım Süleyman Paşa’nın görevden alınmasının ardından, Hüsrev Paşa’nın sadrazamlık makamına getirilmesi bekleniyordu. Ancak 1545 yılında I. Süleyman’ın bizzat katıldığı bir Divan toplantısında, sadrazam ile kavga eden Hüsrev Paşa, olayın büyümesiyle hançer çekecek kadar ileri gitti. Sultan Süleyman, bu olaya bizzat tanık olunca hem Hüsrev Paşa’yı hem de sadrazamı görevden aldı.
Hüsrev Paşa’nın bu kavgasında Rüstem Paşa’nın etkisi olduğu iddia edilir. Kaynaklara göre, Hürrem Sultan ve Mihrimah Sultan da olayın perde arkasında bulunuyordu. Bu gelişme, Osmanlı sarayına kadın nüfuzunun ve rüşvetin girişinin bir sembolü olarak tarihe geçmiştir.
Konağında Ölüm ve Açlık Grevi Görevden alınmasının ardından büyük bir üzüntü yaşayan Hüsrev Paşa, konağına çekilerek hiçbir şey yememeye başladı. Doktorların tüm tedavi tekliflerini reddeden Paşa, açlık grevine başladı. 17 gün süren bu protestonun ardından hayatını kaybetti.
Türbesi ve Eserleri Hüsrev Paşa, İstanbul’un Fatih semtinde, Bali Paşa Camii yakınında Mimar Sinan tarafından inşa edilen türbesine defnedilmiştir. Devletin en önemli kademelerinde görev yapmış, sayısız zaferler kazanmış olmasına rağmen hayatının sonu dramatik bir şekilde noktalanmıştır.
Bir Sadrazamlık Uğruna Fırtınalı Bir Hayat Hüsrev Paşa’nın hayatı, Osmanlı İmparatorluğu’nun güç dengeleri, saray entrikaları ve politik oyunlarının bir yansımasıdır. Sadrazamlık makamına ulaşma arzusuyla çıktığı yolda, büyük zaferler kazanan Paşa, sonunda bir Divan toplantısında yaşanan bir kavganın kurbanı olmuştur. Onun hayatı, Osmanlı tarihinin en çalkantılı ve en ibret verici hikayelerinden biri olarak hafızalarda yerini alır.