Her ortam ve imkandan eşit yararlanılmalı

Bolvadin Belediye Başkanı Nazmiye Kılçık’la gazetemizin muhabiri Burcu Aydın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yayınlanması ön görülen ancak gündem yoğunluğu nedeniyle ertelenmek zorunda kalan bir kadın söyleşisi gerçekleştirdi. Eczacı Nazmiye Kılçık’ın verdiği ana mesaj, eğitim, kariyer ve siyasete kadar cinsiyet ayrımcılığından uzak evlat yetiştirmek oldu. Kılçık, okumanın, çalışmanın her insanın hakkı olduğunu her ortam ve [&hellip]

Her ortam ve imkandan eşit yararlanılmalı

Bolvadin Belediye Başkanı Nazmiye Kılçık’la gazetemizin muhabiri Burcu Aydın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yayınlanması ön görülen ancak gündem yoğunluğu nedeniyle ertelenmek zorunda kalan bir kadın söyleşisi gerçekleştirdi.

Eczacı Nazmiye Kılçık’ın verdiği ana mesaj, eğitim, kariyer ve siyasete kadar cinsiyet ayrımcılığından uzak evlat yetiştirmek oldu. Kılçık, okumanın, çalışmanın her insanın hakkı olduğunu her ortam ve imkandan eşit olarak yararlanması gerektiği görüşlerini aktardı
B.A: Bir kadın Belediye Başkanı olarak kadınlığı nasıl tanımlarsınız? Kadın için her iki cins için öncelik ne olmalı?
N.K: Önemli olan kadın yada erkek olmak değil. Önce insan olmak. Gerisi sonradan bir şekilde geliyor. Allah’ın takdiridir ki; bizi kadın olarak yaratıp anne olmayı lütfetmiş. Bugünlerimize şükürler olsun. Ama anne olmakta, kadın olmakta kolay değil. Belli bir meslekte tutunmak kolay değil. Siyasette tutunmak kolay değil. Ama bunların çok kolay bir yolu var. O da eğitim. Ben hiçbir zaman kadın erkek diye ayırt etmiyorum. Mutlaka her insan eğitim almalı diyorum. Bazıları şunu diyebilirler; Biz hayat okulunda okuduk. Hayat okulunu herkes okuyor. Hayat okulunu hepimiz okuyacağız. Bunun yanına pozitif ilimleri katarsak işte o zaman biz adam gibi adam oluruz. Üniversite okumayanlar adam gibi adam değiller mi? Kesinlikle bunu tenzih ediyorum ama eğitimin katkısının yerini hiçbir şey alamaz. Eğitim size aklınızı kullanmayı, öğrendiklerinizi kullanacak yerleri öğretir. Eğer kişi anneyse aldığı eğitimle çocuklarını çok iyi yetiştirir. Aldığınız görevi aynı branşta olmasa bile en iyi şekilde başarmanın yollarını ararsınız. Eğitim insana farklı düşünmeyi çok çalışmayı, yorum yapmayı ve sorgulamayı öğretir. Bu nedenle belki sadece kadınca değil ama her şekilde, her şeyin önünde bir numaralı gereksinimin eğitim olduğuna inanıyorum. Eğitimli bir annenin kültürü ile aile ortamından alınan kültürün çocukları mutlu, başarılı, kendine güveni olan çocuklardır. Sizin yetiştirdiğiniz çocuklar kat ve kat onlara yetecekler. Çünkü ben üniversite eğitimi aldıysam, benim çocuklarım birde üniversite eğitiminin üzerine yüksek lisans eklemeli. Benden daha fazla eğitimli olsunlar. İş hayatında yöneticiliği, objektifliği, iş hayatında fikir üretmeyi öğrensinler. Bunlar herşeyi ile eğitimden geçen sizin içinizde yatan heveslerinizi ortaya çıkartan onları ortaya koyan önemli bir araç.
B.A: Siyasete nasıl ısındınız?
N.K: Siyasi hayata başlangıç siyaset yapayım diye olmuyor. İnsanın içinde siyasetle ilgili bir takım istekler olmalı. Ülke yönetimini, gündemi kişi iyi takip etmeli. Bunlara ilgisi olmayan insan zaten takip etmez. İlgisi olan insanda hangi yayın organında hangi kanalda bir siyasi yayın görse onları okumaya başlar. Bizimkide böyle başladı. Televizyondaki tartışma ve haber programları, köşe yazıları, her ortamda siyasi konuşmalar etrafınızda hep siyasetin konuşulmasına neden oluyor. Oda sizi bir yerlere getiriyor. Öğrenciliğimizde siyasi olaylar 80 öncesi çok yoğundu. Çok zor bir dönemdi. Büyükşehirde okuyordum. Otobüs durakları dahi sahiplenilmişti. Bizden olanlar ve olmayanlar ayrımının net hissettirildiği zamanları yaşadık. Biz öyle zor zamanlarda okuduk. O dönemlerde de mutlaka taraf olmanız gerekiyordu. Ortada olamıyorsunuz. Bizlerde zaten aileden gelen bir yapı ile merkez sağda milliyetçi muhafazakar bir çizgi içerisinde olduk. Çok şükür bu olaylarda çok kötü şeyler yaşamadık. Ama Türkiye’mizin durumu çok kötüydü. O günleri atlattık. İnşallah bugünleri de atlatırız. Çünkü ülkemizdeki genel politikalar nedeniyle zor bir dönemden geçtiğimiz kanaatindeyim.
B.A: Peki sizin için siyasi hayat nasıl başladı?
N.K: Üniversiteyi bitirdikten sonra Bolvadin’e dönüp eczanemi açtım. Siyaset Bolvadin’de yoğun yaşanır. Belediye meclis üyeliği o zamanlar teklif edilmişti. İşim çok yeni çocuklarım çok küçüklerdi. O dönemde Sayın Ahmet Koca’nın bana yaptığı siyasi daveti teveccüh olarak görüyorum. Onlara çok değer veriyor, benimle birlikte çalışma isteklerini saygıyla karşılıyorum. Çokta mutlu oluyorum. Ama dediğim gibi çizgimiz hep merkez sağ oldu. Onlar daha farklı bir siyasi yapıya sahiptiler. Bizlerde elhamdülillah Müslümanız samimi dindarız. Ama çizgimiz farklıydı. Biz bunları görsellik anlamında yapmıyoruz. Anavatan döneminde ilçe başkanlığı yaptım. O zaman hali ile siyasi bir kimlik oldu. Vatandaşla daha fazla içi içe olma imkanı doğdu. Köylerimize, beldelerimize gittik. Her türlü toplantılarda görüştük, konuştuk bugünlere geldik.
B.A: MHP saflarında yer almanızla birlikte siyaset sizin için daha yoğun hale geldi. Başkanlık süreci nasıl gelişti?
N.K: 2009 seçimlerinde meclis üyeliği teklif edildi. Seçildik, 2 yıl sonra Başkanımızı kaybettik. Allah rahmet eylesin. Sonrada böyle bir alın yazısı varmış, başkan olduk. Herhangi bir hesabımız yoktu. Mevcut siyasi süreç sonrası, siyasetin ihtiyacı doğrultusunda bayrağı devir aldık. Siyasetin hesaplı kitaplı yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü çok kaygan bir zeminde düzgün ve dik duracaksınız. Dengeler her an değişiyor. Eleştirilerin çok acımasızca yapıldığını bilmek zorundasınız. Mutlaka eleştiri alırız. Kulağımıza gelmese de yaptıklarımızdan şahsi zarar görenler olabilir. Benim şansım şu ben kendimi çok samimi olarak ifade edebilen bir insanım. Çok netim. Meselea esnafla ilgili bir şey yapılacağında ben bunu böyle yapıyorum. Şundan emin olun. Kimseye zarar vermek niyetinde değilim. Sonucun iyi olacağını söylüyorum. Sağ olsunlar onlarda bana samimi bir tavır göteriyorlar sonucuda güzel oluyor. İnşallah bundan sonraki çalışmalarımızda da esnafımızın zarar görmesini istemiyorum. Esas olan çoğunluğun menfaatidir. Bireylerin fedakar olmaları gerekiyor. O konuda da sağ olsunlar insanlarımız bana yardımcı oluyorlar.
B.A: Dünyanın yükü kadınların üzerinde mi? Kadınlara has belirli günlerle ilgili neler düşünüyorsunuz?
N.K: Dünyanın yükü kadınların üzerinde denilir. Kadınların üzerinde büyük bir yükün olduğu doğru. Ama erkeklerde de para kazanma mecburiyeti var. Bunun için mücadele veriyorlar. Artık uzun zamandır kadında da para kazanma kaygısı var. Yaşadığımız çağ bir tek erkeğin kazancı ile evin çekip çevrilmesine yetmiyor. Her şeye rağmen erkek parayı kazanınca onun görevi orada biter. Çalışsada çalışmasada evin bütün yükü kadının omuzlarındadır. Çünkü kadın kotaracak, aileler arasında uyumu sağlayacak. Eşi ile kendi ailesi arasındaki köprüyü iyi kuracak. Çocukların eğitimine bakacak. Sıkıntıları aşacak. Çocukların büyüdüğü zamanki sıkıntılarını ilerleyen zamanda aşmaya uğraşacak. Ama ben kadın olarak kendimi çok büyük bir yük altında kalmış gibi hissetimyorum. Belki şanslıyım. Eşimden çocuklarımdan çok destek görüyorum. Allah onlardan razı olsun. Eşimin izni ve rızası olmasa zaten bu şekilde ilerleyemezdim. Çocukluğumdan beri hep yoğun yaşayan bir insan olduğum için bu yoğunluğun bana ağır geldiğini söyleyemem. Sadece kadın yada olmak değil erkek olmakda kolay değil. O yüzden Kadınlar Günü kutlamaları bana hiçbir zaman samimi gelmedi. Böylesi günlerin samimiyetine inanmıyorum. Kadın her ortamda aldığı sosyal haklarla, ekonomik bağımsızlıkla, tarafsız eğitimle, kendisine değer verildiğinden emin olmalı. Yoksa 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir buket çiçekle, bir dal gülle gönül almaktan öteye gidilmiyor.
B.A: Hayatında var olan kadınlara son derece olumsuz olan ama bu tür günlerden nemalanan erkekler var. Bu tür günlerdeki yapmacık davranışlar sinir bozucu olabiliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
N.K: Kadınlar Günü yada Anneler Günü olarak bir ayrımcılık bana hoş gelmiyor. Kız yada erkek değilde cinsiyet ayrımcılığından uzak evlat yetiştirmek esas olan. Okumak ve çalışmak her insanın hakkıdır. Her ortamdan ve imkandan eşit olarak yararlanmak gerekiyor. Erkeğin fiziksel anlamda kas kuvveti açısından güçlü olduğu doğru olabilir. Ancak bunuda böyle değerlendirmesinler 1 metre 80 santimetre boyunda 70 kilogram ağırlığında hanımlarda var. Bir metre 60 santimetre boyunda gayet mütevazi bir erkekde olabilir. İnsanların yaratılışları ve fizikleri, kimyaları ile değil insanların zihinleriyle, beyinleriyle alakaldır. Ben eşit fırsatlardan ortak yararlanılması ile eşitliğin sağlanabileceğine inanıyorum. Çalıştıkları yerlerde, sosyal hakların alınmasında kadın erkek diye ayırım olmamalı. Ali, Veli değil. Personel 1-2-3 diye bu kadar net.
B.A: Son yıllarda kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık şeklindeki yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
N.K: Kadınlara pozitif ayrımcılık doğumlarda süt izinlerinde olabilir. Annelik görevlerinde çünkü yeni doğan bebeğin annesi ile ilk günlerdeki yakınlaşmasının telaffisi yoktur. Süt verme dönemide öyle. Ama bunlar dışında pozitif ayrımcılığa kadınların çokta ihtiyacı yok. Kadın tuttuğunu koparır. Aklından geçeni alır. Pozitifte olsa ayrımcılık kavramı hoş değil. Kadınsada, erkeksede kişi çalışır. Üniversitlere bakıldığında asistanından, doktora öğrencisine kadar var. Kadınlar daha disiplinli çalışıyorlar. Daha düzgün, planlı, programlı. Asistanda, doktorda, profesörde bir evin annesi, kızı, eşi. Onlarda evlerine bakıyorlar, alışverişlerini yapıp, tezlerin hazırlıyorlar. Hiçte şikayetçi değiller. Kesinlikle esas olan doğru ve düzgün insan olmak. Kararlı olmak, kararlı olmak.
B.A: Eğitim ve kariyerden söz ettik. Peki siyasette kadın olmak nasıl? Siyaset genelinde hacı ağabeylerin, efendi kocaların güdümünde siyaset yapan kadın profili var mı? Seçim propaganda çalışmasından sonra kadınlar ait oldukları mutfağa geri mi dönüyor?
N.K: Geçtiğimiz günlerde bizim kadın parlamenterler programımız oldu. İGM üyeleri, Belediye Meclis üyeleri ve Belediye Başkanları olarak sadece hanımlar vardı. Orada bu konular gündeme geldi. Ben o toplantıda şunu söyledim. Biz kadınların siyasetteki oranı şu anda yüzde 10’un altında. Erkeklere göre kadınlarnı sayısı oldukça az. Hanımlar erkekler gibi ben geldim, Belediye Meclis üyesi olmak istiyorum diyemiyorlar. Bizler hep teklif bekliyoruz. Erkekler sıraya girerken bir mücadele veriyorlar. Ama bizler için bu böyle değil. Ama hanımlarda ben buna vakit ayıracağım dediklerinde, ayırdıklarınıda biliyorum. Seçimler hanımlarla kazanılıyor. Ama seçimlerde görev erkeklere veriliyor. Böyle oluncada kadınlar belki birazda yaratılışları itibariyle yırtıcı olamıyoruz. İşte ben görev alayım, beni yazın denilmediğinden dolayıda erkekler yazılıyor. Çünkü orada bir mücadele var.
B.A: Kadın politikacı olmanın avantajları neler?
N.K: Kadın politikacı olmanın artıları katkıları çok. Bir defa insanlarla diyalog kurarken daha rahat, samimi ve kibar olunuyor. Karşınızdaki insanı dinlemeye büyük önem veriyorsunuz. Gereksiz vaatlerde bulunmuyorsunuz. Afyon dışında bir Belediye Başkanı adayının seçim bildirgesini okumuştum. Çok afaki iddialar olabiliyor. Okuduğumda vaat edilenlerin birer espri olduğunu düşündüm. Altında adı, adresi, imzası vardı. Ben bir kadın olarak kadınların daha dikkatli vaatlerde bulunduklarını, ciddi manada söz verdiklerini biliyorum. Keşke bu konularda erkekler kadar kadınlarda olsalar. Siyasete kadın gibi yön verseler. Daha faydalı olunacağı kanaatindeyim. Kadınlar birbirlerine düşmanca yaklaşmak yerine el ele tutuşsalardı kuşkusuz daha başarılı olurlardı. Ama erkeklerde de çekememezlik, kıskançlık var. Bu bir ene, ben olabilme arzusundan kaynaklanıyor. Kadınlar yaratılıştan dolayı çok fazla ileri gitmiyor. Bu burada kalsın diyebiliyoruz. Ama erkekler tartışmaya konuşmaya devam ediyorlar.
B.A: Zaman, zemin, şartlar, el verirse aktif politikaya devam edecek misiniz? Yarının siyasetçilerine, kariyer sahibi hanımlarına vermek istediğiniz mesaj var mı?
N.K: Siyasete niyetlenen hanımlar asla yollarından dönmesinler. Siyasete ilgileri varsa lütfen bunu sürdürsünler. Başarılı olmak için eğitimden asla vazgeçmesinler. Çocuklarını iyi eğitsinler, iyi okutsunlar. Memlekete faydalı insan olarak yetiştirsinler. İnsanımıza, Türkiyemize verilebilecek en büyük ödül çocuklarımızın kariyer sahibi olarak düzgün yetişmeleridir. Siyasete devam etme konusuna gelince; Ben bugün hiç aklımda yokken buradayım. Bir hesapla gelmedim. Elimizden geldiğince siyasete katkı sunmaya çalışıyoruz. Aday olma konusunda şu anda hiçbir kesin karar yok. İleriki günler neyi getirir onuda bilemiyorum. Zamana bırakıyoruz. Burcu AYDIN

Bakmadan Geçme