• Haberler
  • Genel
  • Her gün en az bir sayfa Kur’an, meali ile okunmalı

Her gün en az bir sayfa Kur’an, meali ile okunmalı

AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Eyüp Kurt, Rahmet Ayının Kazanımlarının Korunması” başlıklı sunumunda önemli olanın bereket ve rahmet ayı Ramazan’ın muhteviyatının sürdürülmesi olduğunu açıkladı. Kur’an-ı Kerim'le barışık yaşanmasının önemine değinen Kurt, Ramazan ayı sonrası her gün en az bir sayfa Kur’an-ı Kerim'i meaile ile okumayı önerdi Ensar Vakfı Afyon Şubesi’nin Ramazan’da Ikindi Sohbetlerinin [&hellip]

Her gün en az bir sayfa Kur'an, meali ile okunmalı

AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Eyüp Kurt, Rahmet Ayının Kazanımlarının Korunması” başlıklı sunumunda önemli olanın bereket ve rahmet ayı Ramazan’ın muhteviyatının sürdürülmesi olduğunu açıkladı. Kur’an-ı Kerim’le barışık yaşanmasının önemine değinen Kurt, Ramazan ayı sonrası her gün en az bir sayfa Kur’an-ı Kerim’i meaile ile okumayı önerdi

Ensar Vakfı Afyon Şubesi’nin Ramazan’da Ikindi Sohbetlerinin 18. gününde AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Eyüp Kurt “Rahmet Ayının Kazanımlarının Korunması” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Vakfın yönetim kurulu üyelerinden Ekrem Bilim’in sunduğu program başlangıcında AKÜ İslami Ilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Remzi Kaya Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulundu.
“ECDADIN YAPTIKLARINI
GÖZDEN GEÇİRDİM”
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslami İlimler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Eyüp Kurt, Ramazan ayında Kur’an okuma alışkanlığı, cemaate devam etme alışkanlığı kazanıldığı ve takva konusunda kişisel gelişim kaydedilebileceğine dikkat çekti. Bu noktada rahmet ayı Ramazan’da her kişinin farklı kazanımlar içerisinde bulunduğuna işaret eden Kurt; “Acaba Ramazan ayındaki kazanımların hangisini devam ettirmekten bahsedeceğimiz dinleyici ve okuyucuların kafalarında bir soru işareti oluşturacaktır. Bu yönü ile bakıldığında oldukça zor bir konuyu ele almış oluyoruz. Bu zor konunun altından kolaylıkla nasıl çıkarız diye düşündüm. Ümmeti Muhammed’in kazanımları ve o kazanımların korunması noktasında bizim ecdadımız acaba ne yapmış diye biraz kafa yordum. Sunumumu bu doğrultuda yapmaya çalışacağım.” dedi.
MEKKE VE MEDİNE
İKİ AYRI SÜREÇ
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV) hayatına bakıldığında herkesin bildiği üzere bir Mekke süreci bulunduğuna işaret eden Doç. Dr. Eyüp Kurt, bir de Medine süreci olduğunu belirtti. Eyüp Kurt, ana hatlarıyla Mekke sürecine bakıldığında yapılacak bir isimlendirme de 13 yıllık süreçte Peygamber Efendimizin (SAV) Müslüman zihninin oluşumunu sağladığını söyledi. Müslümanlar’ın oluşum safahasının bu dönemi kapsadığına değinen Kurt; “Peygamber Efendimizin (SAV) Medine sürecine baktığımızda bir cümle ile isimlendirme yapmak gerekirse; Müslümanlar’ın oluşturma safhası diye adlandırabiliriz. Mekke sürecinde Müslüman zihin oluşmuş, olgunlaşmış yani ihsan bilinci kazanılmıştır. Medine sürecinde artık salih amel safhasına geçilmiştir. Yani Müslüman eli ile başka şeyler oluşturulmaya çalışılmıştır.” diye konuştu.
HİLAFET ÖNEMLİ KURUM
Eyüp Kurt, medeni insanların yaşadığı şehir anlamına gelen Medine’de başlayan sürecin dalga dalga yayılarak tüm Arap yarımadasını 632 yılında kapladığını dile getirdi. Kurt, önemli bir kazanımın Ümmedi Muhammed için 632 yılında Hz. Ebubekir (R.A), Hz. Ömer (R.A), Hz. Osman (R.A) ve Hz. Ali (R.A) ile başlayıp 1924 yılında Abdülmecid Efendi’ye kadar devam eden hilafet kurumunun çok önemli bir kurum olduğunu kaydetti. Hilafet kurumunun Müslümanlığın liderliği kurumu olduğunu söyleyen Kurt; “Hilafet kurumu tabiri caiz ise tesbihin imamesi konumundadır. Bir toplumun imamlığı müessesesidir. Efendimizin (SAV) peygamberlik görevi dışındaki siyasi görevi halifeler tarafından ya da hilafet kurumunca ifa edilmesi meselesidir. 1924 Yılı oldukça önemlidir çünkü bu kadar önemli bir müessesenin tarih çöplüğüne atılıp ortadan kaldırıldığı tarihtir.” şeklinde konuştu.
RESULULLAH ÜMMET BİLİNCİ OLUŞTURDU
Ümmeti Muhammed’i bir tesbihe Halife’yi de o tesbihin imamesine benzeten Yrd. Doç. Dr. Eyüp Kurt, imame yerinde dururken altındaki tesbih tanelerinin yavaş yavaş yok edildiğini söyledi. Kurt; “Efendimiz (SAV) gelmeden evvel Araplar kavim bilincine, millet bilincine dahi sahip değillerdi. Onların kendi aşiretleri vardı. Kendilerinin aşireti ve kendilerinden olmayanların aşireti şeklinde bir anlayış vardı. Aslında hepsi Arap’tır. Fakat millet bilincine dahi sahip olmadıkları için bizim aşiret, sizin aşiret anlayışı ile gidiyorlardı. Tarih boyunca birbirlerini yiyip bitirmişlerdir. Efendimiz (SAV) onları millet değil ümmet bilincine yükseltti. Ümmet bilincinin içerisinde millet bilinci de vardır. Bütün Müslüman milletlerin oluşturduğu topluluk bilinci de vardır. Hatta Efendimizin (SAV) anayasa diye adlandırılan Medine vesikasına baktığımızda Yahudiler, Hristiyanlar’da ümmet kapsamına giriyor. İşte Efendimizin (SAV) oluşturduğu bu ümmet bilinci ile Müslümanlar daha sonra ki süreçte devam ettiler.” ifadelerine yer verdi.
BÖLÜNME
TEHLİKESİNE DİKKAT!
Hilafetin ortadan kaldırıldığı 1924 yılından sonra Müslümanlar’ın yaşadığı topraklarda kan ve acının hiç dinmediğini belirten Eyüp Kurt, özellikle Ramazan ayı geldiğinde yıllarca Müslümanlar’ın yaşadıkları yerlerin bombalandığını söyledi. Birileri tarafından Müslümanlar’ın değerleriyle alay edildiğini ifade eden Kurt; “Bu yılki Ramazan’da çok şükür herhangi bir bombalama görmüyoruz diye şükrederken bu sefer de Çinli’ler Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimize akla hayale gelmeyecek zulümler yapıyor. Bu da yetmiyor milletlere böldükleri gibi şu anda mezheplere bölmeye başladılar. Günümüzde Suriye’nin durumu, Irak’ın durumu maalesef budur. Yemen’de yavaş yavaş o tarafa doğru gitmektedir. Ülkemiz içerisinde de maalesef benzer şeyler olmaktadır. ‘Yeter ki bölelim. Bölündükten sonra bunlar güçsüzleşir.’ anlayışı hakim. Efendimizden (SAV) itibaren hilafet kurumu ile ilgili bir kazanım ve bu kazanımın kaybedilmesi ile ortaya çıkan kötü neticeler. Ümmet bilincinin kaybedilmesi ile ortaya çıkan acı tablolar söz konusudur.” ifadelerine yer verdi.
HER MÜSLÜMAN
ÖNCE KENDİNE BAKMALI
Sözünü ettiklerinin asıl konu olan “Rahmet Ayının Kazanımlarının Korunmasına” yönelik anlatacaklarının daha iyi anlaşılmasına neden olacağını belirten Kurt şunları söyledi: “Takva bilinci Mekke sürecinde o Müslüman zihninin dört dörtlük oluşturulması ve bu süreçte ki gelişmeleri bünyesinde barındıran bir Müslüman bakış açısının tezahürüdür. Ümmet bir konuda kazanım elde ediyor ise ümmeti oluşturan fertlerin bizatihi Allah ile kendi aralarında ki olgunlaşmanın neticeleri ortaya çıkar. Ümmet bir toplumdan oluşur. O toplumu oluşturan fertlerin her birisi takva noktasında oldukça gayret etmek durumundadırlar. İçlerinden herhangi bir problemli olan söz konusu ise başarıların elde edilmesi, kazanımların elde edilmesi noktasında başarısızlıklar ortaya çıkmaktadır. Bu noktada kendimize Ümmeti Muhammed olarak bakmak zorundayız. Çok şükür Ümmeti Muhammed’de dünya genelinde bir kıpırdanma söz konusu. Bir ayağa kalkma, bir gelişme söz konusu. Çok güzel gelişmeler söz konusu oldu. Son süreçte bir yalpalama ortaya çıktı. Bu yalpalama da benim, dinleyicilerin, okuyucuların her birimizin ne yaptıkta yalnış oldu, nerede eksik yaptık da böyle bir sonuç ortaya çıktı diye kendimizi muhasebeye tabi tutmalıyız. Bireyler oldukça önemlidir. Yüce Rabbimiz insanı muhatap almıştır. İnsanı keremli bir varlık olarak değerlendirir. İnsan bu yönü ile oldukça önemlidir.”
DÜNYA İMTİHANI FIRSAT
İnsanın cennette yaşama olgunluğuna henüz sahip olmaması nedeniyle Allah tarafından dünya da değişik şekillerde olgunlaşması sonucu insanoğlunu cennete girmeyi hakkedeceğinden söz eden Kurt şöyle konuştu: “Yüce Rabbimiz bize böylesi bir mesaj veriyor. Dünyada nasıl olgunlaşacağız. Bu noktada Yüce Rabbimiz, ‘Ben sizi imtehan edeceğim. Ben sizi belalar ile sınayacağım.’ Bela başa gelen bir musibet olarak algılanmasın. Geçici bir acı ile insanoğlu büyük acılardan kurtarılmaya çalışılır. Allah’ın biz kullarını imtehanı bu şekildedir. İnsan aç ve susuz kalmasına rağmen oruç tutmazsa, dünya da bu olgunluk seviyesine erişmezse onu ancak cehennem paklar denilir. Cehennemde o olgunluk seviyesine eriştikten sonra imanı olan tekrar cennete gidecek. Yüce Rabbimiz dünya da bizlere bir imkan sunmuş. Bu imkan çerçevesinde bizlere kutsal bir kitap göndermiş. Onunla da yetinmemiş bir de Peygamber göndermiş.”
KUR’AN VE TEFSİR
HERGÜN OKUNMALI
Allah’ın yasaklarını çiğneme noktasında Allah’tan korkmak gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Eyüp Kurt sözlerine şöyle devam etti: “Takva duyarlı bir Müslümanlık bilincidir. Çevresinde ki Müslüman kardeşlerine, canlı ve cansız varlıklara karşı yapması gerekenler nelerdir konusunda duyarlı Müslüman olma hali takvadır. Oruç sayesinde takva bilincine karınca kaderince erişmişizdir. Ramazan, Kur’an-ı Kerim ve oruçla ulaştırılmak istenilen nokta takva bilincidir. Ben derim ki; Ramazan ayında ki en güzel kazanımımız bundan sonraki süreç içerisinde hergün Kur’an-ı Kerimden hiç olmazsa bir sayfayı meali ile birlikte okumayı adet haline getirelim. Sayfa sayısı artabilir. Elmalı’lı Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsiri bizim içimizden bir insanın hazırladığı tefsirdir. Örf ve adetimizi bilen biri tarafından kaleme alındı. O rahatlıkla okunabilir. Bunun gibi Ramazan’ın kazanımını ortaya koymamız gerekir. Namaz kılarken tadili erkanı yakalama şeklinde olabilir. Ben özellikle Kur’an-ı Kerimle aramızdaki ilişkileri değerlendirme noktasında her gün en az bir sayfayı meali ile okunmasını tavsiye ediyorum. Önemli olan bereket ve rahmet ayı Ramazan’ın muhteviyatının sürdürülmesidir. “
>> Burcu AYDIN’ın haberi

Bakmadan Geçme