• Haberler
  • Gündem
  • Hazret-i Mevlana’nın manevi mirası: Afyonkarahisar Mevlevihanesi

Hazret-i Mevlana’nın manevi mirası: Afyonkarahisar Mevlevihanesi

Gönül sultanı Hazret-i Mevlana’nın Afyonkarahisar’daki en büyük izi ve mirası, restorasyondan sonra Sultan Divanî Mevlevihane Müzesi olarak bilinen Afyonkarahisar Mevlevihanesi. Hazret-i Mevlana’nın 7’nci kuşak torunu olan Sultan Divanî Hazretleri’nin manevi kişiliğinde yükselen, aynı zamanda Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden Balkanlar’a kadar kurulan her Mevlevihane için örnek olan Afyonkarahisar Mevlevihanesi, her yıl binlerce turiste ev sahipliği yapıyor.Sultan Divanî [&hellip]

Gönül sultanı Hazret-i Mevlana’nın Afyonkarahisar’daki en büyük izi ve mirası, restorasyondan sonra Sultan Divanî Mevlevihane Müzesi olarak bilinen Afyonkarahisar Mevlevihanesi. Hazret-i Mevlana’nın 7’nci kuşak torunu olan Sultan Divanî Hazretleri’nin manevi kişiliğinde yükselen, aynı zamanda Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden Balkanlar’a kadar kurulan her Mevlevihane için örnek olan Afyonkarahisar Mevlevihanesi, her yıl binlerce turiste ev sahipliği yapıyor.
Sultan Divanî Mevlevihane Müze Sorumlusu Hasan Özpunar, Afyonkarahisar’daki Mevlevihane’nin önemine dikkat çekerek “Burası, Konya’dan sonra Anadolu’da kurulan ikinci Mevlevihane’dir. Bununla birlikte, Mevlevihane’nin tekrar hareketlenmesinde öncülük eden Sultan Divanî Hazretleri’nin birçok Mevlevihane’nin kurulmasında imzası vardır. Afyon, bu yönüyle Mevlevilik’in yaşandığı ve çeşitli coğrafyalara yayıldığı yerdir” dedi.
Özpunar, şu bilgileri verdi:
“Mevlevîliğin, Karahisâr-ı Sâhib’de yaygınlaşmasının Hz.Mevlânâ ve torunu Ulu Arif Çelebi’nin buraya yaptıkları ziyaretler sonucunda olduğunu söyleyebiliriz.(Ulu Arif Çelebi, Mevlevîliğin geniş coğrafyalara yayılması için önemli seyahatlerde bulunmuş,gittiği yerlerde devlet idarecileri tarafından en üst seviyede ağırlanmıştır)   Hz.Mevlânâ,6-7 yaşlarında olan oğulları Sultan Veled ile Alâaddin Çelebi ile birlikte Kale Muhafızı Bedrettin Gühertaş’ın davetlisi olarak Afyonkarahisar’a gelmiş,çocuklar da burada sünnet olmuşlardır.Daha sonraki yıllarda torunu Ulu Ârif Çelebi’nin Mevlevîliği yaymak amacıyla buraya geldiği anlaşılmaktadır. Hz.Mevlânâ’nın torunlarından Sultan Veled’in Oğlu Ulu Arif Çelebi, babası Sultan Veled’den devraldığı icraatlarının  takipçisi ve devamlılığını sağlamakla Mevlevîliğin geniş coğrafyalara yayılmasında ve kurumsallaşmasında önemli icraatlarda bulunmuştur. Lârend, Beyşehir, Aksaray, Akşehir, Karahisar, Amasya, Niğde, Sivas, Tokat, Birgi, Denizli, Menteşe, Alâiye, Antakya, Bayburt, Erzurum, Irak, Tebriz, Marend ve Sultaniye onun gittiği belli başlı yerlerdir.”
Afyonkarahisar Mevlevihanesi’nin 13’üncü yüzyılda faaliyete başladığını kaydeden Özpunar, “Afyonkarahisâr Dargâhı’nın 1294-95 yıllarından itibaren âsitâne olarak kullanıldığını arşiv kayıtlarında görmekteyiz.  Âsitâne, çerisinde Nefs Terbiyesi sürecinin gerçekleştirilebildiği, Çile çıkarılabilen çok fonksiyonlu dergâh demektir. Afyonkarahisâr’ın,Mevlevîlik açısından önemli olmasının sebeplerinden  biri de, Hz.Mevlâna’nın torunlarından Mutahhara Hatun’un (Sultan Veled’in kızı) Germiyanoğlu Süleyman Şah’a gelin gelmesidir Dolayısıyla Çelebi sülâlesi,Konya dışındaki topraklara da kök salmaya başlamıştır” dedi.
Asitânenin Mevlevi Dergahları için önemine dikkat çeken Özpunar, “Afyonkarahisar Mevlevîhanesi’nin en büyük özelliklerinden birisi de Asitane denilen çile çıkarılabilen 15 Mevlevîhane’den birisi olması. Nefsi terbiye etmek için, manevî bir eğitim dönemi olan çile, sadece asitanelerde çıkartılıyordu. Konya Mevlânâ Dergahı’ndan sonraki önem derecelerine göre Afyonkarahisar Mevlevîhanesi bu konuda da ilk sırada yer alır. Daha sonra Manisa, Kütahya, Halep, Galata, Yenikapı, Kasımpaşa, Beşiktaş, Bahariye, Bursa, Kahire, Kastamonu, Eskişehir, Gelibolu ve Rumeli Yenişehir yer almaktadır. Asitane denilen çile çıkartma 1001 gün sürer. Bu dönemde, insan ahlâkının olgunlaşması için bir dizi merhalelerden geçilir. Çile çıkarmak için Mevlevîhaneye gelen, ‘can’ adı verilen şahıs, ilk 3 gün ‘Matbah’ denilen Mutfak’ta bulunur, olan bitenleri izler” diye konuştu.
Afyonkarahisar’ın önde gelen değerlerinden olan ve 15’inci yüzyılda Mevlevihane’yi yeniden canlandıran Sultan Divanî Hazretleri’nin edebi kişiliğinin de olduğunu hatırlatan Özpunar, “Sultan Dîvânî’nin, Şiirleri ve Tarîkat’ül Arifîn adlı tasavvufî bir risalesi mevcuttur. Sultan Dîvânî’nin,müratteb bir Dîvân’ı olmamasına rağmen,elimizde bulunan şiirleri metin bir uslûba sahip olduğu noktasında yeterli fikir vermemektedir. Şiir tekniği bakımından devrin üstad şairlerini aratmayan Semâî özellikle bazı şiirlerinde ses tekrarları ve benzerliklerinden faydalanmak suretiyle âhenk bakımından mükemmeliyete ulaşmıştır” dedi.
Afyonkarahisar Mevlevihanesi’nde kadın yöneticilerin de görev yaptığını hatırlatan Hasan Özpunar, şöyle devam etti:
“Afyonkarahisar Mevlevîhanesi’nde, hanım idarecilerin de bulunduğu bazı kaynaklarda zikredilmektedir.Bu münevver hanımlardan birisi Sultan Dîvânî’nin torunlarından Şah Mehmet Çelebi’nin kızı Destînâ Hanım;diğerleri ise Güneş Hân-ı Kübra ve Güneş Hân-ı Suğra’dır.Sultan Dîvânî’nin torunlarından birisi olan Destînâ Hatun’un babası Şah Mehmet Çelebi’dir. Destînâ Hâtun’un mevlevîhânedeki mütevelli görevi dokuz yıl kadar sürmüştür. Çok üstün özelliklere ve yüksek ahlaka sahip olan Destînâ Hâtun’un  kabrinin,mevlevîhânede Hızır Şah’ın ayak ucunda olduğu belirtilmektedir.Çelebi Küçük Mehmet Efendi’nin kızı Güneş Han-ı Kübra’nın halk arasındaki saygınlığı,erkek şeyhler kadar kuvvetli idi.Güneş Hatun,Arapça ve Farsça’yı çok iyi derecede bilen bir çelebidir.17. yüzyılda vefat ettiği sanılan Güneş Hatun’un kabri, mevlevîhânenin türbe bölümündedir.” >> Burak AYDIN’ın Haberi

NAMIK KEMAL’İN ANNESİNİN KABRİ MEVLEVİHANE BAHÇESİNDE
Vatan Şairi olarak bilinen Namık Kemal’in annesi Fatma Zehra Hanım’ın kabri, Afyonkarahisar Mevlevihanesi olarak kurulan ve şimdi Türbe Camii olarak bilinen mekanın bahçesinde yer alıyor.

Bakmadan Geçme