Hayat kurtaracak da, ihtiyaç duyacak da sensin
Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde Yrd. Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu tarafından sürdürülen Topluma Hizmet Uygulamaları Dersi kapsamında öğrenciler tarafından 'Maskesiz Bir Yaşam İçin' projesi uygulanıyor. Proje çerçevesinde kök hücre ve donörlüğe dikkat çekmek amacıyla Belki De Sensin hareketinin kurucusu Aykut Kadir Kurt, öğrencilere kök hücre ve donörlüğün önemini anlattı.EŞİYLE BİRLİKTE YOLA ÇIKTIKonuşmasına [&hellip]
Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde Yrd. Doç. Dr. Murad Tiryakioğlu tarafından sürdürülen Topluma Hizmet Uygulamaları Dersi kapsamında öğrenciler tarafından “Maskesiz Bir Yaşam İçin” projesi uygulanıyor. Proje çerçevesinde kök hücre ve donörlüğe dikkat çekmek amacıyla Belki De Sensin hareketinin kurucusu Aykut Kadir Kurt, öğrencilere kök hücre ve donörlüğün önemini anlattı.
EŞİYLE BİRLİKTE YOLA ÇIKTI
Konuşmasına “152 sayısı sizin için ne ifade ediyor” diye başlayan Aykut Kadir Kurt, “2013’ün ilk 2 ayında nakil beklerken hayatını kaybeden kişi sayısı 152. Bu kişilerin yüzde 70’i çocuk” dedi. 2013’ün Eylül ayında sosyal medya hesabı Twitter’da “İlik Lazım” başlığını gördüğünü, bundan 2 ay sonra aynı başlıkla fakat ilik lazım olan çocuğun hayatını kaybettiğini okuduğunu söyleyen Kurt, “Bu bana çok dokundu. Bu konuyu eşime de anlattım. Bu konu hakkında çalışan kimse olmadığını gördük ve adım atmaya karar verdik” diye konuştu.
4 YILDA BÜYÜK ARTIŞ
Bu noktada sloganın önemine dikkat çeken Kurt, “Belki De Sensin, dedik çalışmalarımıza. Hayat kurtaracak kişi belki de sensin. İhtiyaç duyan kişi belki de sensin. Donör sayısı 4 yılda 5 kat arttı. 3 kişiyle bu organizasyonu kurduk, 150 gönüllümüz var. Yakında Afyonkarahisar’a da geleceğiz” ifadelerini kullandı.
EMPATİ YAPMAYI UNUTTUK
Donör olma konusunda insanların çekingen davranışlar sergilediğini belirten Kurt, “Biz empati yapma yeteneğimizi kaybettik. Çocukluğumuza göre daha ahlaksız durumdayız. İşimize yaramayan bir şeye yaklaşmıyoruz, çünkü öyle yetiştirildik ve eğitildik. Empati yapmaya başlasak, donörlük konusunun ne kadar önemli olduğunu anlayacağız” dedi.
SAĞLIKLARINA SİZİNLE KAVUŞABİLİRLER
Aykut Kadir Kurt’tan önce konuşan Türk Kızılayı yetkilileri ise kök hücre ve donörlüğün her aşamasının Sağlık Bakanlığı tarafından takip ve kontrol edildiğini, bu süreçte hiçbir sıkıntının yaşanmadığını belirttiler. Kızılay yetkilileri, gönüllü bağışçının bağış kararından vazgeçmesi durumunda ilik nakli ve kök hücreye ihtiyaç duyan hastanın hem hayallerinin yıkıldığına, hem de sağlığına kavuşamadığına dikkat çektiler. >> Murat ARISOY’un Haberi
TÜRKÖK NEDİR?
TÜRKÖK, Sağlık Bakanlığı’nın, kemik iliği nakli bekleyen hastalar ve çok sayıda gönüllü vericiye ait doku grubu antijeni bilgilerinin depolandığı Kemik İliği Bankasının (KİB) kurulması ve kemik iliği nakli ile ilgili merkezler arasında koordinasyonun sağlanması için oluşturduğu Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi’nin adı. Bu merkeze, gönüllü kemik iliği veya periferik kök hücre bağışçılarının kazanılması Türk Kızılayı tarafından sağlanıyor.
-Kök Hücre: Yaşam boyu kendi kendini yenileme ve farklı, tamamen olgun hücrelere dönüşebilme kapasitesine sahip hücrelerdir. İhtiyaç olduğu zaman kendilerinden sonraki hücrelere farklılaşarak, hücrelerin gelişimini, olgunlaşmasını ve çoğalmasını sağlarlar.
HLA, bir kişinin dokusunun diğer bir kişiye ne kadar uyduğunu gösterir. HLA doku tipi kalıtsal olup, kişinin kardeşleri, varsa ikizi en iyi eşleşme ihtimali olan kişilerdir. Hastanın ailesi içerisinde eşleşme bulunamaz ise tarama sizin gibi akraba olmayan kişiler arasında yapılmaya başlanır. Bir bağışçının, bir hasta için uygun olduğunun belirlenmesi, HLA doku tiplerinin eşleşmesi ile olur. Bağışçı ve hastanın HLA sonuçlarının yüksek oranda eşleşmesi, en iyi nakil sonucunun alınmasına neden olur.
-Kök Hücre Tedavisi Uygulanan Hastalıklar
-Kemik iliği kanserleri
-Lenfomalar
-Çeşitli organ kanserleri
-Kemik iliğinin yetersiz çalıştığı veya çalışmadığı durumlar
-Kalıtsal anemiler
-İmmün yetersizlikler
-Kalıtsal metabolik hastalıklar
HEP BAŞKASININ BAŞINA GELMEZ…
(Belki De Sensin hareketinin öncülerinden Dilara Kurt, 8,5 aylık hamileyken kanser olduğunu öğrenir. 3 Ekim 2016’da Hürriyet Gazetesi’nde Ayşe Arman’ın köşesinde aşağıdaki mektubu yayınlanır. Bu mektubun yayınlanmasından kısa bir süre sonra ise hayatını kaybeder.)
Kanser, hep bir başkasının, bir tanıdığının başına gelir.
Arkadaşının annesi ve ya da annenin bir arkadaşıdır kanser olan.
Hele hele 27 yaşında, doğumuna bir buçuk ay kala mümkün değildir!Üstelik kocan o sırada, kök hücre bağışçılığında farkındalık yaratmak için İzmir’e koşmayı planlıyorken…
Sen ona, “Doğumdan sonra yap, beraber koşalım!” diye diretirken, o sana “Bu iş beklemez, sadece bizim çocuğumuz yok. Küçücük çocuklar ilik nakli bekliyor!”derken…
2 yıldır “Belki de Sensin!” diye başlattığımız donörlük kampanyasıyla, kendi başımıza geleceğini hiç düşünmeden uğraşırken, kansere yakalanmış olmam olacak şey değildi…
Ama işte başıma geldi!
O kansere yakalanan hamile kız, benim.
Ve benim, yarısından çoğu hastanede tedavi altında geçen bir 8 ayım, bir de 8 aylık oğlum var! İlk üç ay, bazen onu özlediğim için çok ağladığım…
Bazen de ağrının şiddetinden özleyemediğim için ağladığım zamanlar oldu…
Sonra alıştım bu ilişki biçimine…
Zaten alışmak çok kolay bir şeymiş. Kanser, kafana vurarak öğretmeyi seven bir öğretmen. Bir de kanser olunca, etrafında bir koro oluşuyor bazı ezber cümleleri söylemek için toplanmış…
Tabii ki hepsi de iyi niyetli sağ olsunlar…
“Sen çok güçlü bir kadınsın… Kanserle savaşıyorsun… Sen kazanacaksın! Güçlü ol hayata tutun!” deyip duruyorlar.
Bunların hiçbiri ben değilim. Bana kalırsa kimse yukarıdaki cümlelerde bahsedilen kişi olamaz.
Hayata falan tutunmadım, güçlü de olmadım.
Sadece canım kocam Aykut elimden tuttu, annem evladımı kucağında tuttu ve yanımdayken gözyaşlarını tuttu…
Onun dışında, beni seven herkes bir şeylerin ucundan tuttu…
Bir tek ben bir şeylerin ucundan tutmadım ve bir yere tutunmadım!
Öylece bıraktım kendimi doktorlara edilen dualara Aykut’un kollarına…
Ben bir şey yapmadım her şey benim başıma geldi…
Doktorlar, bünyemin yaşıtlarımdan güçlü olduğunu, bu ağır tedaviyi çok iyi kaldırdığımı söylediler.
Bizimkiler gururlandı benimle.
Ama bünyem öyleydi, 5 yılda bir grip olan bir insandım ben, uzun süre anne sütü emmişim, ondan herhalde.
Anne sütü…Benim de mememin içinde vardı ama kemoterapi yüzünden zehirli olduğu için doğum yaptığım ilk gün kestiler sütümü ya da oğlumun sütünü…
Biz de çocuğun adını “Demir” koyduk adıyla müsemma olursa sağlam olur diye…
Hayatım boyunca etken olmayı seçen ben, etkilenen, edilgen olan oldum.
Teslim oldum ve huzur buldum.
Belki de geçmişte fazla “müdahil” olmaktan kanser olmuştum.
“Teslim olmak” iyi bir şeymiş Allah’a, sevdiklerimize, hayata karşı…
Hayır, ne yazık ki hâlâ iyileşemedim.
Kök hücre nakli olmam gerekiyor ve Türkiye’de bana uygun donör henüz yok.
Yurtdışı taraması yapılıyor.
Doktorumun alternatif planları da mevcut, tedavim sürüyor.
Biz, iki buçuk yıl önce “Belki de Sensin!” projesini başlattığımızda donör sayısı 30 bindi, şimdi 180 bin olmuş.
Ama yine de yetersiz.
Seksen milyonda sadece 180 bin.
Eğer bir buçuk milyon olsa, sorun çözülecek.
Bu satırları da bu yüzden yazıyorum.
Kızılay gönüllü verici merkezlerine gidip basit bir kan verme işlemiyle donör olabilirsiniz.
Olun lütfen.
Birileri öylesine evlerinde bekliyor, başka birilerinin hastanelerde ölüm beklediğini bilmeden veya umursamadan…
Donör olup eşleşip vazgeçenler de var, bunu da yapmayın, çok büyük hayal kırıklığı kanserli hasta için…
Ben koca kadın bu hastalığa zor dayanıyorum, minicik çocuklar ne yapıyor inanın biliyorum.
Destek olalım birbirimize.
Bu hastalık sizin ya da bir sevdiğinizin de başına gelebilir veya sizin birinin hayatını kurtarabilirsiniz…
Evetevet, “süper kahraman” gibi hayat kurtarabilirsiniz…
Yapın n’olur.O belki de sizsiniz…
O belki de sensin…
Bu işin ne tarafından bakarsan bak,
Belki de Sensin!