Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Harekatı en çok NATO ülkeleri desteklemeli

Harekatı en çok NATO ülkeleri desteklemeli

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Av. Ali Özkaya, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan meşru hakları çerçevesinde kendi güvenliğini sağlayıp, Suriye’nin toprak bütünlüğüne katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirdiği sınır ötesi “Barış Pınarı Harekâtı”na en çok NATO ülkelerinin destek vermesi gerektiğini açıkladı

TBMM Anayasa Komisyonu Başkan Vekili ve AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Av. Ali Özkaya, “Barış Pınarı Harekâtı”na yönelik değerlendirme de bulundu.
“HAREKETİN EHEMMİYETİ BÜYÜK”
Milletvekili Ali Özkaya, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan meşru hakları çerçevesinde kendi güvenliğini sağlamak, bölgeyi DEAŞ, PKK ve YPG’li unsurlardan temizleyip, Suriye’nin toprak bütünlüğüne katkı sağlamak amacıyla sınır ötesi operasyon gerçekleştirdiğini belirtti. Özkaya, “Her şeyden önce Türkiye’nin güneydoğu sınırlarının NATO sınırları olduğu unutulmamalıdır. Bu harekâta en çok NATO ülkelerinin destek vermesi gerekmektedir. Suriye’de yaşanan kaos ve iç karışıklığın sosyoekonomik yansımaları NATO ülkelerine de sirayet etmektedir. AB ne yazık ki Suriye konusunda ne bir çözüm önerisi ortaya koyabilmektedir ne de sonuç odaklı herhangi bir çözüm önerisine destek vermektedir. Bir taraftan mültecileri kendi ülkelerinde istemediklerini ve bu konuda Türkiye’den yardım talep ettiklerini dile getiriyorlar öteki taraftan bu mültecilerin güvenli, terörden arındırılmış bir bölgede insanca yaşamalarının önünü açan projeleri reddediyorlar. Barış Pınarı Harekâtı Suriyeli mültecilerin artık kendi evlerine dönmeleri, var olan göç risklerine karşı da alternatif bir lokasyon alanı olması itibariyle de büyük ehemmiyet taşımaktadır.” dedi.


“TÜRKİYE GÜVENLİ BÖLGE OLUŞTURACAK”
Türkiye’nin, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonunda olduğu gibi bu harekâtta da yerli ve milli savunma sanayi imkânlarıyla hareket ettiğine dikkat çeken Özkaya, “Türkiye’nin her meşru, haklı ve uluslararası hukuka uygun terörle mücadelesi esnasında FETÖ ve PKK terör örgütlerinin uzantısı lobiler, Batı ülkelerinde türlü dezenformasyonlar yapmaktadır. Bu kirli yapılar ortaya attıkları son yalan iddia ise Türkiye’nin oluşturacağı güvenli bölgede etnik temizlik yapacağı iddiasıdır. Türkiye’nin tarihinde herhangi bir etnik ve mezhepsel temizlik söz konusu olmadığı gibi yakın tarihte başarıyla gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları en somut örnekler olarak kendini göstermektedir. Ne El-Bab ve Cerablus’ta ne de Afrin’de gerçekleştirilen operasyonlar sonrasında demografi değişmiştir. Ancak PKK ve YPG’li unsurların hâkim olduğu bölgelerde ciddi demografik ve etnik temizlik gerçekleştirilmiştir. Münbiç gibi yüzde 90 oranında Arap yoğun nüfusun yaşadığı bölgede yaşanılanlar hafızalarımızdaki yerini korumaktadır. Yine Uluslararası İnsan Hakları İzleme Komisyonu’nun raporlarında da yer aldığı üzere PKK terör örgütü sadece kendinden farklı gördüğü etnik unsuları değil PKK’lı olmayan Kürt nüfusu da ya sürmüş ya da öldürmüştür. Dolayısıyla Türkiye bu kaosu sonlandırmak ve istikrarsızlığı besleyen bu terör örgütlerini o bölgeden temizlemek için bu harekâtı gerçekleştirmektedir.” ifadelerini kullandı.
“İNSANİ UNSURLAR TİTİZ UYGULANACAK”
Türkiye’nin Suriye’de diplomatik ve askeri hamlelerinin tamamında insani unsurları en titiz uygulayan ülke hüviyetini taşıdığına değinen Özkaya şöyle konuştu:
“ABD-YPG ortak operasyonları sonucunda güya DEAŞ’tan temizlenen Rakka’nın hali tüm görüntüleri ile ortadadır. Yaşanan sivil kayıpların büyüklüğü ve şehrin tarumar olmuş görüntüsü bugün insan haklarından bahsedip YPG’ye destek veren ülkelerin açıklaması gereken bir durumdur. Bu anlamda Rakka ve Afrin arasında yapılmış olan kıyas önemli bir turnusol görevi görmektedir. Kamplarda tutulan DEAŞ’lıların akıbeti de Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttikleri üzere şekillenecektir; Cezaevinde tutulması gerekenleri cezaevinde tutulacak, uyruğu belli olanlar ülkelerine geri gönderilecek, kadın ve çocukların da kendi toplumlarına kazandırılması sağlanacaktır.”