Hangi Hallerde Arabulucuya Gidilir?

Mahkeme işleri ile uğraşmadan arabuluculuk yöntemleri ile anlaşmazlıklar çözülür mü? Hangi durumlarda arabuluculuk kullanılmalıdır?

Arabuluculuk, hukuki uyuşmazlıkların çözümünde alternatif bir yöntem olarak günümüzde giderek daha fazla tercih edilmektedir. Türkiye’de 2013 yılında yürürlüğe giren Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile birlikte bu yöntem yasal bir zemine oturtulmuş, özellikle iş, ticaret ve aile hukuku gibi alanlarda arabuluculuğa başvurma zorunluluğu getirilmiştir.

Arabuluculuk, taraflar arasındaki uyuşmazlıkları mahkemeye gitmeden, gönüllülük esasına dayalı olarak, tarafsız bir üçüncü kişi yardımıyla çözmeyi amaçlar. Peki, hangi hallerde arabulucuya başvurulur ve arabuluculuk ne zaman devreye girer?

Arabuluculuğa başvurulan en yaygın uyuşmazlık alanlarından biri iş davalarıdır. İşçi ve işveren arasında ortaya çıkan tazminat, kıdem, ihbar ve maaş alacakları gibi uyuşmazlıklar, mahkemeye gitmeden önce zorunlu olarak arabulucuya taşınır. Bu, hem taraflar arasındaki anlaşmazlıkların daha kısa sürede çözülmesini sağlamakta hem de mahkemelerin iş yükünü hafifletmektedir. İş davalarında arabuluculuk süreci, tarafların anlaşması durumunda ortalama birkaç hafta içinde sonuçlanırken, mahkemelerde bu süreç yıllar sürebilmektedir. İş hukuku kapsamındaki uyuşmazlıklarda arabuluculuk, dava şartı olarak düzenlenmiştir, yani taraflar mahkemeye gitmeden önce arabulucuya başvurmak zorundadır.

Bir diğer yaygın arabuluculuk alanı ise ticari uyuşmazlıklardır. Şirketler ve iş ortakları arasında meydana gelen alacak davaları, sözleşme ihlalleri, ortaklık anlaşmazlıkları gibi ticari uyuşmazlıklarda da arabuluculuk sıkça tercih edilir.

Ticari davalar, genellikle uzun ve maliyetli süreçler içerdiğinden, taraflar mahkeme öncesi arabuluculuk süreci ile daha hızlı ve dostane çözümler üretebilirler. Ticari davalarda arabulucuya başvuru zorunlu olmasa da taraflar bu yöntemi kullanarak maliyetleri ve zamansal kayıpları azaltmayı hedeflerler. Ticari arabuluculuk, taraflar arasında işbirliğini teşvik ederek, ilişkileri koruma potansiyeline sahiptir.

Aile hukuku uyuşmazlıklarında da arabuluculuğa başvurmak, tarafların daha barışçıl bir şekilde anlaşma sağlamasına yardımcı olabilir. Boşanma, nafaka, velayet gibi aile içi anlaşmazlıklarda arabuluculuk, tarafların uzlaşarak çözüm üretmesini amaçlar. Özellikle çocukların etkilendiği durumlarda arabuluculuk, tarafların daha sağduyulu ve uzlaşmacı bir yaklaşımla hareket etmesini sağlayarak, çocukların yararına kararlar alınmasına katkı sunar. Aile hukuku alanında arabuluculuk zorunlu bir yöntem olmamakla birlikte, tarafların daha az yıpranmasını sağladığı için önerilen bir yoldur.

Arabuluculuğa başvurulabilecek diğer bir alan ise tüketici uyuşmazlıklarıdır. Satıcı ve tüketici arasında meydana gelen anlaşmazlıklar, ayıplı mal ve hizmetlerle ilgili şikayetler gibi konularda da arabuluculuk devreye girebilir. Tüketici davaları genellikle düşük maliyetli olmasına rağmen zaman alıcı olabilir. Bu nedenle, tüketiciler ve satıcılar arabuluculuk yoluyla daha hızlı ve dostane bir çözüm bulabilir
 

Bakmadan Geçme