Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Hain Kurguları İyi Görelim, İyi Anlayalım

Ülkemize, devletimize ve milletimize yönelik yeni yeni oyunların oynandığı bir dönemdeyiz yine ne yazık ki!…
Bir yanda bakıyorsunuz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün heykeline saldıranlar var.
Öte yana dönüyorsunuz, başörtülü kadınlara yönelik saldırılar her geçen gün artış gösteriyor. Başka başka kentlerden sözde “çağdaş” kadınların başörtülü kadınlara yönelik saldırı haberleri geliyor sürekli.
Türkiye ne zaman az buçuk huzur/selamet ortamı bulmaya başlasa bu tür kurmaca senaryolarla karşılaşıyoruz.
***
Ülke olarak adeta ateş çemberinin ortasındayız. Etrafımızda dünyanın önemli savaşları yaşanıyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti bu ateş çemberinin ortasında adeta bir huzur vahası gibi… Elbette herşeyimiz dört dörtlük değil. Ama çevremizle kıyaslandığımızda tablo ortada.
Ukrayna orada, Filistin orada… Komşu olduğumuz ülkelerden savaş yaşamamış olanı yok gibi. İran ile Irak… Suriye, Ermenistan yaşadıkları savaşların yükünü henüz atabilmiş değiller.
Türkiye’ye yönelik 40 yıllık terör belasının beli sınırlarımız dahilinde kırıldı. Sınırlarımız dışında da İHA ve SİHA’larımız tek tek fare gibi avlıyorlar hainleri.
Yazının başında bahsettiğimiz sunni gündemlerle toplum gerilmeye çalışılırken, ayriyeten sığınmacılarla ilgili olarak toplumun sinir uçları tahrik ediliyor özenle.
Evet, ülkemizde “misafirlikleri haddinden fazla uzayan”lardan hepimiz şikayetçiyiz. Ama “bir devlet” politikası olan böylesi hassas bir konu, gündelik siyasetin çerezi olmamalı. Nasip olursa “sığınmacı” meselesi ile ilgili görülerimizi ayrı bir yazıda dile getiririz.
***
Ülkemizin sinir uçlarına dokunulan konulara bir yenisi daha eklendi geçen gün. Ne olduğu belirsiz bir şerefsiz Türk ve Türkiye düşmanlığını sosyal medyada kusarak Milli Takımımızın Portekiz ile olan maçı devam ederken “Biji Portekiz” paylaşımı yapma gafletinde bulundu. Millet olarak safiyane duygularla buluştuğumuz Milli Maç sırasında böyle bir paylaşım yapmak için Türk ve Türkiye düşmanı olmak yeterli gelmez. Ayrıca hain ve şerefsiz olmak da gerekir.
Neyse bu “artık” adama söylenecek çok söz var ama, değmez…
Hasılı kelam; heykel ile, başörtüsü ile, sığınmacılar ile, mümkün olan her vesile ile… Türk Milleti’nin sinir uçlarına dokunuluyor. Dokunulmakla kalmıyor adeta kabuk bağlamış yaralar kaşınıyor.
Hassas meselelerin “haşin bir şekilde” kaşınmasının iyi niyetli çabalar olmadığı ortada.
Bunlar yetmezmiş gibi bazı polisiye olaylar, cinayet ve çete davaları üzerinden yeni yeni gerilimler de oluşturulmaya çalışılıyor. Yargıdaki dosyaların sonuca bağlanması beklenmeden birileri infaz ediliyor, anlaşmalar bozduruluyor, ülkenin yeni kaos ortamlarına yelken açması için ortam hazırlanmaya çalışılıyor.
***
Ateş çemberinin ortasındaki bir ülke olarak, tüm bu hassas konuları iyi değerlendirmeli, arkasından yaşanabilecekleri iyi anlamalıyız.
Bu yapılanların ülkemizin huzur ve kardeşlik ortamının bozulması için, ekonomik sıkıntıların had safhada olduğu günlerde toplumun sinir uçlarının uyarılması için kurgulandığını idrak etmemiz gerekir.
Siyaset ayrı bir konudur.
Fikir ayrılıkları olması gereken, olağan ve olan şeylerdir.
Ama milli birlik ve beraberlik ile ülkemizin menfaatleri bambaşka bir konudur. Ayrımı iyi yapmalı, olayları ona göre değerlendirmeliyiz.

PORTEKİZ ÇOCUKLARI BUNLARI BİLİYOR MU?

Yazının başında bahsettik. Vatan haini, millet düşmanının birisi Milli Takımımızın Portekiz ile oynadığı maçta Portekiz’i tuttuğunu göstermiş ya hani? Hainliğini böyle bir kılıfla süslemeye çalışmış ya hani?
Bakın tanınmış alimlerden Faruk Beşer, Libya’lı İslam Tarihi Profesörü Ali Muhammed Sallabî’nin bir televizyon konuşmasından alınan konuşmasının tercümesini nasıl aktarıyor: Portekiz hayranı hain ve onun gibi düşünenler olaya hiç böyle baktılar mı acaba?
“Tarih tekerrür ediyor, ders alın ey akıl sahipleri:
Eğer Allah, sonra da Osmanlı Devleti olmasaydı Arap Yarımadası şimdi bir Portekiz ya da İspanya sömürgesi olurdu.
Eğer Allah, sonra da Osmanlı Devleti olmasaydı, Kuzey Afrika şimdi bir Hıristiyan toprağı olurdu.
Eğer Allah, sonra da Osmanlı Devleti ve onun şerefli, mücahid, yüce sultanları olmasaydı, Araplar şu anda ya Hıristiyan ya da Şii olurlardı.
Bu geniş Arap toprakları muhtemelen Portekiz, İspanya, Fransa, Hollanda, İngiltere ve İtalya’ya bağlı silme Hıristiyan bölgeler ve eyaletler olurdu. Diğer bazı bölgeleri de İran’a bağlı vilayetler olurdu.
Şunu bilelim ki, Osmanlı’nın; 1517 ile 1917 yılları arasında Portekiz, Hollanda ve İngiltere işgallerine karşı Yemen’i, Haremeyn’i (Mekke ve Medine) savunurken verdiği kayıplar ve şehitler onun Avrupa fetihlerine karşı verdiği şehitlerden ve kayıplardan çok daha fazladır.
Sonra da kalkıp Osmanlı Devletini haksızca ve iftira ederek Arap ülkelerini işgal etti, zenginliklerini sömürdü (o zaman petrol yoktu/bilinmiyordu), Arapları köleleştirdi ve cahil bıraktı diye itham ediyorlar. Oysa bu doğru değildir.
Şimdi şöyle bir soru soralım: Bunlar Osmanlı Devletini bu yalanlarla kim adına suçluyorlar? Osmanlı Devleti yıkılalı bir asır oldu, Araplar bu uzun süre içerisinde neyi başardılar?
Hiçbir şey başaramadılar, sadece bu uzun süre boyunca Batının sömürgesi (Osmanlı’nın engellediği) oldular. Sonuçta Arap halklarını onlar fakirleştirdiler, cahil bıraktılar, sömürdüler, onları birbirleriyle boğazlaşan, birbirlerini öldüren, gruplara ve kabilelere ayırdılar. Oysa onlar Osmanlı Devleti sayesinde tek millet, tek toprak ve tek yürek idiler.Yapmayın! Osmanlı’nın cihatla, İslam bayrağını dalgalandırmakla geçen 500 yılını son 50 yıldan ibaret görmek haksızlık değil midir?
Yapmayın! Yüz milyondan fazla insanın onlar sebebiyle İslam’ı seçmiş olmasını görmezden gelmemiz haksızlık olmaz mı?
Yapmayın! Şia mezhebinin Arap ülkelerindeki yayılmasına karşılık Osmanlı’nın rolünü görmezden gelmemiz haksızlık olmaz mı?
Yapmayın! Endülüs’ü savunan yegâne devlet olan ve kovulan pek çok Endülüslüyü kurtaran, Tunus ve Cezayir gibi ülkeleri İspanya işgalinden kurtaran Osmanlı’ya sövmemiz haksızlık olmaz mı?
Yapmayın! İslam Dünyasına karşı düzenlenen yirmi beşten fazla Haçlı Seferine tek başına karşı koyan, onları geri püskürten ve nihayet Tunus gibi Cezayir gibi ülkeleri İspanya işgalinden kurtaran Osmanlı’ya sövmemiz haksızlık olmaz mı?
Yapmayın! En son Sultanı Filistin’in korunmasının bedeli olarak tahtını veren ve onu Yahudilere bırakmayan Osmanlı’ya sövmemiz haksızlık olmaz mı?
Yapmayın! Arap eğitim programlarının Bayezid’i, Selim’i, Abdülhamid’i, Kanuni’yi zikretmemeleri, üstüne üstlük, öğrencilerimizin Osmanlıyı sömürgeci olarak bilmeleri haksızlık olmaz mı?
Yapmayın!
Programlarımızda çocuklarımıza Fransa’nın ve İngiltere’nin faziletlerini öğretirken,
Osmanlı’nın olumsuzluklarını anlatmamız haksızlık olmaz mı?
Allah Abdülhamid’e rahmet eylesin, ne demişti?
Arap ülkelerini kast ederek: Eğer biz bu topraklardan çekilirsek, oralar gelecek yüz yıl boyunca İslam’ı da, istikrarı da tanıyamazlar… Dediği gibi olmadı mı?
Allah ümmetin izzetini ve dinini koruyan Sultan Abdülhamit Han’a ve diğer İslam önderlerine rahmet eylesin.
Biz kesin olarak inanıyoruz ki, Osmanlı Hilafeti İslam Hilafetinin bir devamıdır. Bazılarında görülen hatalar bireysel tasarruflardır ve bunlar asla ümmeti de, Hz. Ebubekir’den Sultan Abdülhamit’e herhangi bir İslam Hilafetini de lekelemez.” (Çeviren: Faruk Beşer)

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER