Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

HAÇLI SEFERLERİ

Dünya tarihinin önemli olaylarından birisi hiç şüphesiz Büyük Selçuklu ordularının 26 Ağustos 1071’de Bizans ordularını Malazgirt Savaşı’nda mağlup etmesidir. Bu yenilginin ardından tek başına Selçukluları durdurumayacağını anlayan Bizans İmparatoru VII. Mikhael aynı yıl Papa VII. Gregorius’tan yardım istemek zorunda kalmıştı.
Bizans İmparatorluğu adına yapılan ve “Doğu Kilisesi” olarak adlandırılan İstanbul merkezli Ortodoksların bu isteği Hıristiyanlık tarihindeki mezhep anlaşmazlığı açısından önemli bir olaydı. Çünkü “Batı Kilisesi” olarak adlandırılan Roma merkezli Katolik Hıristiyanlar Papa IX. Leon döneminde 1054’de doğu Hıristiyanlarını din dışı yani kafir ilan etmişlerdi. Ancak Büyük Selçukluların Anadolu’ya yürümesi, eski Hıristiyan toprakları olan Kuzey Afrika, Mısır ve Suriye’den sonra Anadolu’nun da Müslümanların eline geçeceğini göstermişti.
Papa VII. Gregorius’un halefi II. Urbanus döneminde 1095 yılında toplanan Clermont Konsülü’nde Doğu Hıristiyanlarının ve eski Hıristiyan topraklarıyla Hz İsa’nın yaşadığı toprakların kurtarılması için Haçlı Seferi kararı alındı. Bu kararın ardından batı Hıristiyanlarını harekete geçiren Pierre Lermit adında bir keşiş oldu.
Burada belirtmekte fayda var; bir çoğumuz lise ders kitaplarındaki bilgiler doğrultusunda Haçlı Seferleri’nin Kudüs’ü kurtarmak için sadece Suriye-Filistin toprakları üzerine yapıldığını biliriz. Halbuki ilk Haçlı Seferleri İspanya’da Endülüs Devleti’ne, henüz tam Hıristiyanlaşmayan Baltık ülkelerine, Polonya, Macaristan vb üzerine yapılmıştır. Yine Suriye-Filistin üzerine Haçlı Seferleri düzenlenirken, Hz İsa’nın en büyük düşmanı kabul edilen Yahudiler kılıçtan geçirilmiştir. Nitekim 1096’daki ilk Haçlı Seferi’nden önce Fransa, Almanya, Çekoslovakya Yahudileri; 1189’daki III. Haçlı Seferi başlarken İngiltere Yahudileri toplu katliamlara tabi tutulmuştur.
Pierre Lermit önderliğinde 1096’da gerçekleşen I. Haçlı Seferi’nde kaynaklara göre altıyüzbin civarında bir kuvvet Anadolu’ya gelmiştir. Bu kuvvet Anadolu Selçukluları tarafından iyice hırpalandıktan sonra yüzbin kişi ile Suriye’ye inebilmiştir. Bu kuvvetler Müslümanlardan aldıkları topraklarda; Urfa Kontluğu (1098), Antakya Kontluğu (1098) ve Kudüs Krallığı’nı (1099) kurmuşlardır. Hz. Ömer döneminde 638 yılında Bizans İmparatorluğu’ndan alınan Kudüs, 461 yıllık Müslüman hakimiyetinden sonra tekrar Hıristiyanların eline geçmişti. Yine Trablusşam ve Akka Kontlukları bu dönemde kuruldu.
Urfa’nın Selçuklular tarafından 1144’te geri alınması üzerine 1147 yılında II. Haçlı Seferi düzenlendi. Ardından Selahattin-i Eyyubi’nin 1187 yılında Hıttin Savaşı’nda Haçlı ordularını mağlup edip Kudüs’ü aynı yıl geri alması üzerine 1189 yılında III. Haçlı Seferi düzenlendi. Bu arada 1099’dan 1187 yılına kadar 88 yıl Hıristiyan hakimiyetinde kalan Kudüs tekrar Müslümanların eline geçmiştir. Bu hakimiyet Osmanlı Devleti’nin Filistin’den çekildiği 1918 yılına kadar yani 731 yıl sürecektir.
Batı Hıristiyanları olan Katolikler ile Doğu Hıristiyanları olan Ortodokslar arasında en ilginç olan 1204’de düzenlenen IV. Haçlı Seferi’nin bizzat İstanbul üzerine yapılmasıdır. Bu seferde Katolikler mezhep açısından din dışı kabul ettikleri Ortodoks İstanbul’u elegeçirmişler ve büyük yağma ve katliamlar yapmışlardır. İstanbul’u terk eden Ortodoks kilisesi ve Bizans İmparatorluğu hayatiyetini Trabzon Rum İmparatorluğu olarak devam ettirmiştir. Bu işgal Ortodoks İstanbul’un hafızasında o kadar yer etmiştir ki bundan 250 yıl sonra 1453’de İstanbul kuşatılırken Bizans devlet adamı Grandük Notaras; “Ayasofya’da kardinal külahı görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim” demek zorunda kalmıştır.
Bu anlatttıklarımız Haçlı Seferleri ve bu seferler sırasında Hıristiyanlar arasında yaşanan gelişmelerdir. İslam dünyasıda bundan pek farklı değildir. Örneğin Endülüs üzerine Haçlı Seferleri düzenlenirken bu seferler diğer İslam devletlerinin pek umurunda olmamıştır. Haçlı Seferleri sırasında Mısır’daki Fatimi Sultanlığı Suriye’ye gelen Haçlılarla ittifak yapmaktan çekinmemiştir. Yine Selçuklular Haçlılarla mücadele ederken İslam dünyasındaki siyasi hakimiyetin Türklere geçtiğini gören Abbasi halifeleri Türklerin bu mücadelesine pek ilgi duymamışlardır.
Haçlı seferlerinden yola çıkarak günümüze gelirsek Afganistan’la başlayıp Irak’la devam eden süreç aslında yeni bir haçlı seferleri sürecidir. Bu süreç bugün İran ve Suriye üzerinden devam ediyor. İslam dünyası kendi iç sorunlarını kendisi halletmeli bunu diğer ülkelere bırakmamalıdır. Türkiye ise bu sorunlarda taraf olmak yerine arabulucu olmalıdır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti