Gizli Tarih Karamık Savaşı

Karamık savaşı Afyonkarahisar'ın Çay ilçesinde gerçekleştiği düşünülmektedir.

Helenistik dönemde, Gelene’nin son hükümdarı Alezyez’in İskender’den önce İran’a kaçtığı ve İskender’e elçi göndererek savaştan kaçınmak istediğini biliyoruz. Bu dönemde General Antigon, M.Ö. 333’te eski Kral Yolunu takip ederek Çölovası Metropolisi (Tatarlı) üzerinden İpsos (Çay) ve Gaysterpediom (Bolvadin Üç Höyükler) yollarıyla Gardiona’ya ulaşmıştır. Tarihsel kaynaklar, İskender’in Kördüğüm’ü çözdüğü rivayetinin de bu zaman diliminde gerçekleştiğini belirtmektedir. İlçenin ise ilk adı İpsos olarak bilinmektedir.

Yapılan araştırmalar, İpsos Meydan Savaşı’nın ilçe topraklarında cereyan ettiğini göstermektedir. Antigon, İskender’in yerine geçmeye çalışırken, M.Ö. 314 yılında Gelene’ye gelerek burayı merkez haline getirmiştir. Diğer generaller, Mısır Kralı Batiamyus, Suriye Kralı Selerkos ve Trakya Kralı Lizimokos, Antigon’a karşı birleşerek İpsos’ta toplanmışlardır. Bu savaş sonucunda Antigon’un ordusu büyük bir yenilgiye uğramış, şehirler yağmalanıp yakılmıştır.

Roma Cumhuriyeti döneminde, Çay İlçesi Frigya Parure adı altında yönetim birimi olarak Akşehir ve Sultandağı ile birlikte yer almıştır. "Frigya Parure" terimi, M.Ö. 301 yılında İskender’in generalleri arasındaki İpsos Meydan Savaşı sonrası harap durumuna atıfta bulunmaktadır.

Yulya Julia, Frigya Parure bölgesinde Synnadik iline bağlı önemli bir yerleşim alanıdır. Roma İmparatorluğu döneminde, İpsos kasabasının bulunduğu yer üzerinde kurulmuş olan bu kasaba, İmparatoriçe Julia’nın adıyla anılmıştır. Julia, kervanların konakladığı önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir.

Roma döneminde ticaret hayatına ve yolların yapımına büyük önem verilmiştir. Şehirlerarası yolların inşasında mesafe taşları kullanılmış, bu taşlardan bazıları günümüzde Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Daha sonrasın da Çay’ın bilinen tarihçesine göre;

Selçuklu‘nun Anadolu’yu fethi sırasında, Bekçioğlu Emir Afşin, Orta Anadolu’ya kadar ilerlemiş ve bölgenin nasıl fethedildiğine dair kayıtlar olmasa da, Emir Ahmet Şah ve Dolathan kuvvetlerinin burada etkili olduğu düşünülmektedir. Haçlı Savaşları sırasında tahrip edilen şehir, 1155 yıllarında Selçuklu Devleti tarafından Oğuz Türkleri ile yeniden yerleşim alanı haline getirilmiş ve adı Çay Değirmeni olarak değiştirilmiştir. 1278 yılında Selçuklulara başkaldıran Karamanlılar ve Şehzade Seyenüs’ün saldırıları sırasında, Selçuk Sultanı Gıyasettin Keyhüsrev, Taş Camii ve Kervansaray gibi yapıları inşa ettirmiştir.

Selçuklu Sultanı III. Gıyasettin Keyhüsrev’in vefatının ardından, bölge Eşrefoğulları’nın himayesine girmiştir. Bu süreçte, bölge yaklaşık 8 yıl boyunca Eşrefoğulları’nın yönetimi altında kalmış, daha sonra Anadolu Valisi Demirtaş tarafından Yalvaç, Karaağaç ve Bolvadin ile birlikte Sahipataoğulları’nın eline geçmiştir.

Sahipataoğulları Beyliği’nin kurucusu Sahipatanın torunu Şemsettin Ahmet Bey, Germiyanoğulları’nın damadıydı. Ölümünden sonra oğlu Nusrettin Ahmet, bölgenin egemenliğini Germiyan Beyliği’ne devretmiştir. Germiyan Beyi II. Yakup, Osmanlı Devleti ile dostane ilişkiler kurmuş ve beyliğini II. Murat’a bırakmıştır. Böylece bölge, Osmanlılar’ın egemenliği altına girmiştir.
Çay, 2 Nisan 1921 tarihinde Yunan ordusu tarafından işgal edilmiştir; ancak 3 Nisan 1921’de Türk ordusu tarafından geri alınmıştır. 21 Ağustos 1921’de Yunan ordusu tarafından ikinci kez işgal edilen Çay, 35 gün sonra 24 Eylül’de Türk ordusu tarafından kurtarılmıştır. Bu süreç, Kurtuluş Savaşı sırasında önemli bir karargâh merkezi haline gelmiştir.

Çay, Bolvadin ilçesine bağlı bir nahiye iken, 1958 yılında ilçe statüsü kazanmıştır. Bu zengin tarih, bölgenin kültürel mirasının ve kimliğinin şekillenmesinde büyük rol oynamıştır.

Bakmadan Geçme