'Gazetecinin Kalemini Susturmak, Halkın Sesini Kesmek Demektir'
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Afyonkarahisar Milletvekili Av. Hakan Şeref Olgun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada gazetecilere yönelik baskının arttığını belirtti
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Afyonkarahisar Milletvekili Av. Hakan Şeref Olgun, TBMM Genel Kurulu’nda söz alarak basın özgürlüğü konusundaki görüşlerini kamuoyuyla paylaştı. Milletvekili Olgun, “Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün yayımladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi, bu karanlık tablonun resmî belgesi niteliğindedir. Türkiye, 180 ülke içinde 158’inci sırada. Gazetecilerin keyfi gözaltılara maruz kalması, bu düzenin nasıl bir korku imparatorluğuna dönüştüğünü gösteriyor.
Suçları ne? Gerçekleri yazmak! Kamuoyunu aydınlatmak! Halka hesap vermesi gerekenleri sorgulamak.! Ama maalesef ülkemizde gazeteci olmak, elinde kalemiyle değil, kelepçeyle anılmaya başlandı! Bu gözaltılar, sadece basın özgürlüğüne yönelik bir darbe değil, aynı zamanda iktidarın içine düştüğü korkunun en net göstergesidir. Ne zaman büyük bir skandal patlasa, ne zaman iktidar köşeye sıkışsa, ne zaman halkın dikkati dağıtılmak istense, bir gece yarısı gazeteciler evlerinden alınıyor!” dedi.
“BU FİLME DEFALARCA İZLEDİK”
Olgun, açıklamasına şöyle devam etti:
“Sanki bu ülkenin en büyük güvenlik sorunu gazeteciler… Bir de evlere şenlik bakanımız var. Çıkmış; “Gazetecilik faaliyetiyle kimse gözaltına alınmaz” diyerek, kamuoyunu aldatmaya çalışıyor. Sayın Bakan; eğer gazetecilik faaliyeti nedeniyle kimse gözaltına alınmıyorsa, bu tabloyu nasıl açıklıyorsunuz? Bu filmi defalarca izledik! 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında, rüşvet çarkını haber yapan gazeteciler hedef alındı. Sedat Peker ifşalar yaptığında, suçlamaları araştıran gazeteciler gözaltına alındı! KPSS skandalı patladığında, sınav yolsuzluğunu yazan gazetecilere baskılar başladı! 128 milyar dolar meselesini gündeme getirenler tehdit edildi!
Çorlu tren kazasında ihmali belgeleyen gazeteciler mahkemeye çıkarıldı! Gezi Parkı olaylarını takip eden gazeteciler yıllarca yargılandı! Maden facialarını, iş cinayetlerini, devletin gizlemeye çalıştığı gerçekleri yazanlar ya mahkeme kapılarına sürüklendi ya da tutuklandı! Bugün Türkiye’de gazetecilik yapmak, mayın tarlasında yürümeye benziyor. Gerçekleri yazanlar hedef gösteriliyor, yandaş olmayanlar işsiz bırakılıyor. Ve yetmiyor, iktidarın beslediği medya eliyle gazeteciler linç ettiriliyor.
Çünkü iktidar korkuyor! Gerçeklerden, hesap vermekten, halkın gözünü açacak haberlerden korkuyor! Tarih boyunca zulümle ayakta kalan hiçbir iktidar olmamıştır! Bu gerçeği en güzel şekilde anlatan sözlerden biri de Hazreti Ali’ye aittir: Eğer zalim ısrarla zulme devam ediyorsa, bil ki sonu yakındır! Eğer mazlum da ısrarla direniyorsa, bil ki zafer yakındır!"
“GAZETECİ SORU SORMAZSA HALK GERÇEKLERİ ÖĞRENEMEZ”
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Afyonkarahisar Milletvekili Av. Hakan Şeref Olgun, gazetecilerin mesleklerini zor durumda icra ettiklerini belirterek “Bu ülkede artık gazeteciler adliye koridorlarında haber yapıyor, gözaltı hücrelerinde haber yazıyor. İşte AKP iktidarının Türkiye'yi getirdiği nokta budur.
28 Ocak’ta gazetecilere yönelik gerçekleştirilen gözaltılar, basının nefes borusunu sıkmaya yönelik yeni bir hamledir. Şimdi soruyorum: Neden bu gazeteciler tutuklanıyor? Hangi suçları işlediler? Hangi anayasal hakkı ihlal ettiler? İster solcu olsun, ister milliyetçi, ister muhafazakâr bir gazetecinin kalemini susturmak, halkın sesini kesmek demektir! Bugün Barış Pehlivan gözaltına alınıyor, dün başkaları alındı, yarın sıra kime gelecek? Özgür bir ülkede basın konuşulmaz, konuşur!
Gazeteciler soru sormazsa, halk gerçekleri öğrenemez. Ama gelin görün ki Türkiye’de basın artık soru sormuyor, çünkü soranlar hapiste! Anayasa’nın 26. ve 28. maddeleri, ifade ve basın özgürlüğünü güvence altına almasına rağmen, bugün bu maddeler bir kâğıt parçasından öteye geçememektedir! Türkiye, Anayasa’nın 90. maddesi gereği uluslararası anlaşmalara taraf olan bir ülkedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesi ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri, basın ve ifade özgürlüğünü güvence altına almaktadır. Ancak bugün, bu yükümlülükler sistematik olarak ihlal edilmektedir! Gazetecilerin keyfi gözaltına alınması, Türk Ceza Kanunu’nun 109. maddesinde tanımlanan “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçunun devlet eliyle işlendiğini göstermektedir!” dedi.