FETÖ'de duruşmalara devam – Kocatepe Gazetesi

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında haklarında silahlı terör örgütüne üye olma iddiasıyla açılan davalar kapsamında dün toplam 13 sanık yargılandı. Tutuklu sanıklar için tahliye çıkmayan duruşmalarda sanıklar ve tanıklar dinlenildi. Duruşmalar ileri bir tarihe ertelendi.'BYLOCK'UN TAKASTAYÜKLENDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM'Yargılaması tutuklu yapılan Sanık Süleyman Karakoç'un eylemlerinin İzmir'de gerçekleşmesi gerekçesiyle yetkisizlik kararı alınarak dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar [&hellip]

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında haklarında silahlı terör örgütüne üye olma iddiasıyla açılan davalar kapsamında dün toplam 13 sanık yargılandı. Tutuklu sanıklar için tahliye çıkmayan duruşmalarda sanıklar ve tanıklar dinlenildi. Duruşmalar ileri bir tarihe ertelendi.
“BYLOCK’UN TAKASTA
YÜKLENDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”
Yargılaması tutuklu yapılan Sanık Süleyman Karakoç’un eylemlerinin İzmir’de gerçekleşmesi gerekçesiyle yetkisizlik kararı alınarak dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verildi. Tutuksuz yargılanan sanıklar Fatma Gül Bozkurt, Lutfi Yılmaz ile tutuklu yargılanan sanık Abdullah Selvi’nin duruşmaları ileri bir tarihe ertelendi. Tutuklu Sanık Hakan Tehnel, örgütle öğrenciliği sırasında kaldığı pansiyonda tanıştığını belirtti. 2012 yılında Dinar ilçesine geldiğini anlatan Tehnel; “2012 yılında Dinar ilçesine geldim. Sayı azalınca bizi bekar evine çıkardılar. Bu evlerin örgüte ait olduğunu sonradan öğrendim. Üniversitede dönemim uzayınca bu evde bir yıl kaldım. Dönemim uzayınca Aydoğan Burç Yurduna geçtim. Bana hizmetli olarak çalışmam teklif edildi. Yavuz Selim Erkek Öğrenci Yurdu’nda hizmetli olarak çalıştım. Aralık-Temmuz döneminde sigortalı çalıştım. Ben kesinlikle telefonuma bylock yüklemedim. Bu programı Mehmet Aktaş’ta görmüştüm. Google Play’dan indirmek istedim ama inmedi. Bylock tespiti 2014’de yapıldı. Bu arada telefonumu Cumali Demir isimli bir şahısla takas etmiştim. Bylock’un o zaman yüklenmiş olabileceğini düşünüyorum.” dedi.
“ISPARTA’YA GEZMEYE GİDELİM DEDİ”
Mahkeme Başkanı Sanık Tehnel’e Isparta Adliyesi önündeki protesto eylemine katılımını sordu. Tehnel, “Ben muhasebe okuyordum. Mehmet Aktaş’ta muhasebeciydi. İşi öğrenmek için yanına giderdim. Kendisi bana ‘Isparta’ya gezmeye gidelim’ demişti. Ben gitmek istememiştim ama böylece Isparta’ya gittim” cevabını verdi. “Mağdurum” diyen Tehnel şu ifadelere yer verdi: “Mağdurum, örgüt tarafından mağdur edildim” Ramazan Bayramının yaklaştığını belirten Sanık Tehnel’in avukatı müvekkilinin tahliyesini talep etti. Esasa ilişkin mütalaayı hazırlamak için süre isteyen Cumhuriyet Savcısı, sanığın uzun süre örgütün yurtlarında kalmasını, örgütün kriptolu haberleşme sistemi olan bylockun örgüt imamlarınca telefonlara yüklenip, programın yazışma yapılmadan kullanılamayacağı gerekçeleriyle tahliye talebini ret yönünde görüş bildirdi. Sanığın duruşması ileri bir tarihe ertelendi.
“FETÖ’CÜ DEĞİLİM SONGUR
ŞİZOFREN OLDUĞUMU İDİDA ETTİ”
Tutuklu yargılanan Yücel Gönül’ün avukatı şehir dışında olduğu için duruşmaya katılamadığını bildirildi. AKÜ’den sorumlu örgüt imamı Asım kod adlı tanık Serkan Erol’un, şahsı hakkındaki ifadesinde  “emin değilim” demesine karşılık “üye değil” şeklinde hatalı bir yazım olduğunu bunun tutanağa işlenmesi talebinde bulunan Gönül; “Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan Mustafa Doğan, 18 Mayıs tarihindeki duruşmada FETÖ mağduru olduğumu, onlardan şikayetçi olduğumu ve onlara biat etmediğimi ifade etti. Üniversiteden tanık olarak dilenen S.O ifadesinde Rektörün uyguladığı mobbingi anlatmıştı. Bilimsel çalışmalarım da engellendi. Aba altından sopa gösterilerek yıllarca tehdit edildim. Tüm bunlar Mustafa Doğan’ın ifadesinde var. Beni cemaatçi sandılar. Ama cemaatçi değilim. Hocalarımdan dolayı FETÖ’cü olarak algılandım. Bir ara Ahmet Songur benim şizofren olduğumu iddia etti. Altı aydır işlemediğim bir suçtan dolayı içerdeyim” diye konuştu.
“İÇERİDE TEZLERİNİ ÇÜRÜTTÜM”
Tıp camiasında en çok bilimsel çalışma yapan bir akademisyen olarak cezaevinde FETÖ’cülerin tezlerini çürüttüğünü açıklayan Yücel Gönül; “Cezaevinde FETÖ yanlılarının tezlerin bir akademisyen olarak çürüttüm. Aylardır koruduğunuz AKÜ İmamı Serkan Erol sizi nasıl da sattı dedim. Üstüme yürüdüler, tartıştık. İki kez koğuş değiştirme talebinde bulundum. Hatta bu hususta bir gazetede üç kez manşet oldum. Tezlerini çürütmeyi başardım. Doç. Dr. Fehmi Akın benim hemşehrimdir. Bu konuda da yanımda yer aldı. Benim lisans öğrenci sayım azdı. Oysa bunlara biat edenlerin yüksek lisans öğrencisi fazla olur. Daha sonra itibar gördüm. Öğrenci sayım artmaya başladı. İlim Yayma Cemiyeti’nden yüksek lisans yapmasını istediğim bir öğrenci yüksek lisansa kabul edildi ama danışmanlığını Ahmet Songur aldı. Ahmet Songur bana hep ‘Sen nasıl Doçent olacaksın?’ diyordu. Yüksek okula sürülmekle tehdit edildim. Suç işlemedim. Özellikle 17-25 Aralık’tan sonra bunlarla mücadele etmeye devam ettim. FETÖ’cü değilim” şeklinde konuştu. Gönül’ün duruşması ileri bir tarihe ertelendi.
“DERSHANELERDE
ÇALIŞMAK ZORUNDA KALDIM”
Geçmişte FETÖ kurumlarında öğretmenlik yapan ve Bank Asya’da hesabı bulunan Ali Sabuncu tutuksuz olarak yargılandı. Sabuncu’nun duruşması da ileri bir tarihe ertelendi. Mahkeme Başkanı’nın soruşturma aşamasında ayrıntılı beyanlarda bulunduğunu hatırlatması üzerine Sabuncu; “Dershanelerde çalışmak zorunda kaldım. Maddi durumum zayıf olduğu için yatılı okudum ve bu yurtlarda kaldım. Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi mezunuyum. Bir yıl kadar yurtlarında kaldım. Yurt ortamının bazı şeyler için kısıtlı olması, sigara alışkanlığımın hoş görülmemesi nedeniyle fazlaca barınamadım” ifadelerine yer verdi.
“KİŞİLİĞİM UYUMSUZ, BİRLİKTE
TAKILDIĞIM İSİMLERİ VERDİM”
Sorgu aşamasında örgüt evinde kaldığı isimlerin doğru olup olmadığını soran Mahkeme Başkanına Sanık Ali Sabuncu, uyumsuz bir kişiliği olduğunu yurtta ya da evde fazlaca kalma durumunun olmadığını, verdiği isimlerin de birlikte takıldığı arkadaşları olduğunu ifade etti. Okulu bitirdikten sonra çalışmak durumunda olduğunu anlatan Sabuncu; “Atanamayınca dershanelerde çalışmaya başladım. Yurt dışına çıkma teklifi yapıldı. Yabancı dil öğrenme ve yüksek lisans yapabilme düşünceleriyle bu teklifi kabul ettim. İlk çalışma yerim Kırgızistan’dı. Benden bilet almam istendi. Bileti aldım. 2005 yılının yaz ayında Kırgızistan’a gittim orada beş yıl çalıştım. 2010 yılının Mayıs ayında kesin dönüş yaptım” dedi.
“İNGİLTERE-ABD BAĞLANTISI YOK”
Mahkeme Başkanı Sanık Ali Sabuncu’ya, Kırgızistan’da çalıştığı dönemde bu ve benzeri diğer okullarda İngiliz, Amerikan öğretmenlerin bulunup bulunmadıklarını sordu. Başkan bu soruyu, yabancı uyruklu öğretmenlerin istihbarat örgütleriyle bağlantılı oldukları iddiası doğrultusunda sorduğunu belirtti. Sabuncu, İngiliz ya da Amerikan okullarıyla bağlantı bulunmadığını, Kırgızistan da öğretmenlerin Milli Eğitim’e bağlı olduklarını çalıştıkları okuldan ve bakanlıktan maaş aldıklarını bildirdi. Soruşturmada üstü konumundaki müdür isimlerini verdiğini belirten Sabuncu, 2010 yılında Kırgızistan’dan ayrıldıktan sonra 2015 yılına kadar İnegöl’de çalıştığını daha sonra İstanbul’da Ümraniye’nin Dudullu semtinde 1,5 yıl kadar çalıştığını beyan etti.
“SUÇLU DEĞİLİM
 ÇALIŞMAYA MECBURDUM”
Örgütün dershanelerin kapatılmasını bahane ederek diklenmeye başladığı süreçte Mit tırı olayının akabinde o dönem de “cemaat” olarak tanımlanan yapının terör örgütü yönünün farkına varıp varmadığı sorusuna Sabuncu; “Ben örgüt olduklarını 15 Temmuz darbesinde anladım. O dershaneler Milli Eğitim Bakanlığının izniyle çalıştı. Bakanlık bizlere burası terör örgütünün dershanesi burada çalışmayın demedi” karşılığını verdi. Mahkeme Başkanı, çalışmak zorunda kalmakla yapının aslında cemaat olmadığını anlamamanın farklı olduğunu durumun netleştirilmesi gerektiğini belirtti.  Sabuncu, örgütle iltisaklı olan dershanelerde inadına çalışmadığını, her zaman çalışmaya mecbur olduğunu dile getirdi. Bu süreçte İstanbul’da çok farklı dershanelere ve kolejlere iş için başvurduğunu, mülakatlara girdiğini aktaran Sabuncu, ataması zor bir branş olan Biyoloji Öğretmeni olduğunu kaydetti. Örgütle bağı olan kurumdan 2016 yılı Ocak ayında Dinar ilçesine bağlı Haydarlı’ya atanması nedeniyle ayrıldığını anlatan Sabuncu, yarı dönemde işi bıraktığı için kendisine gönül koyduklarını ifade etti. Bank Asya’daki hesap vasıtasıyla alacaklarını tahsil ettiğini belirten Ali Sabuncu, bu konuda da bir nevi mecbur bırakıldığını söyledi. Suçlu olmadığını söyleyen Sabuncu, dershanelerin Milli Eğitim Bakanlığı onayı ile faaliyet gösterdiği ve devletin teşvik verdiği tekrarı üzerine Mahkeme Başkanı; “Bu yapı devletin kılcal damarlarına kadar ulaşmış. Devlet teşvik vermeseydi demek savunma unsuru olamaz” dedi. Mahkeme Başkanı Sabuncu’ya daha net bilgiler vermesinin yararlı olacağı uyarısında bulundu.
“SIRNAŞTILAR EV
YEMEĞİ İKRAM ETTİM”
Silahlı terör örgütüne üye olma iddialarını ret eden ve tutuksuz yargılanan Esin Toprak, çocuklarının örgütle müzahir kapatılan okullara gitmelerine eşi ile birlikte karar verdiklerini, örgütün finansal ayağı olan Bank Asya’da hesabının olmadığını, bylock kullanmadığını kaydetti. 16 yıllık migren hastası olduğunu sağlık ocağına giderken yol üzerindeki yurttan kızların ev yemeği isteyerek kendisine sırnaştığını iddia eden Toprak, kızının dışarıda öğrenim görmesi nedeniyle empati yaptığını sadece birkaç öğrenciye ev yemeği ikramında bulunduğunu dile getirdi. Isparta’dan Ses ve görüntü bilişim sistemi (SEGBİS) ile bağlanarak tanık olarak dinlenilen Şerife Korkmaz, sorgudaki beyanlarını kabul etmediğini, “ev anneliği” kavramının ne anlama geldiğini bilmediğini kaydetti. Kendisinin de örgütün “ev annesi” olma iddiasıyla yargılandığını belirten Korkmaz, Dazkırı’nın küçük bir yer olduğunu sanık Esin Toprak’ı şahsen tanımamakla birlikte pazarda selamlaşmış olabileceğini dile getirdi. Sanık Toprak’ın duruşması ileri bir tarihte görülecek.
“ÖNCE RABBİMDEN SONRA
SİZDEN ÖZÜR DİLİYORUM”
Tutuksuz yargılanan Şule Morgül, aylardır büyük üzüntü içerisinde olduğunu terör örgütü ile hiçbir bağlantısı olmadığını ifade etti. Sadece maneviyata önem verdiğini söyleyen Morgül; “Bank Asya’ya manifaturacılık yaptığım zamanki yaklaşık 500 liralık birikimimi yatırdım. Denizli’ye ailemi ziyarete gittiğimde parayı yatırdım. Dernek üyeliğini kabul etmiyorum. Derneğin ismini dahi polisten öğrendim. Hiçbir imza atmadım. Birer adet F ve M serili doları büyük oğlum sünnet düğününde alarak saklamam için bana vermişti. Ben de cüzdanım da saklıyordum. Önce Rabbimden sonra sizden özür diliyorum. Maneviyat hassasiyetimiz kullanıldı” dedi. Morgül’ün duruşması ileri bir tarihte görülecek.
“ÖRGÜTLE BAĞIM YOK”
İhraç edilen öğretmen Nazlı Türk’ün de yargılaması tutuksuz yapılıyor. Aktif Eğitim Sen üyeliği, Bank Asya hesabı ve örgütün kriptolu haberleşme programı bylock kullanması iddialarının yanı sıra Türk, çocuklarının örgütle müzahir okullarda öğrenim görmesi iddiasıyla yargılanıyor. Demokratik ve hukuki haklarını korumak, başörtüsü ile ilgili tavrı nedeniyle Aktif Eğitim Sen’e üye olduğunu 15 Temmuz darbe kalkışmasını desteklemesi nedeniyle sendikadan istifa ettiğini kaydetti. Bank Asya’ya annesine ait parayı yatırdığını açıklayan Türk, meslektaşı eşi Mehmet Türk’ün tutuklu olduğunu, bylock programını kendisinin haberi olmadan eşinin kullandığını belirtti. Beraatını talep eden Nazlı Türk, terör örgütü ile uzaktan yakından bir bağının olmadığını sözlerine ekledi. Türk’ün duruşması ileri bir tarihte görülecek.
“TEKNOLOJİ ÖZÜRLÜYÜM BYLOCK KULLANMADIM”
Diyarbakır Bismil’de “örgüt imamı” olduğu iddiası ve bylock tespiti sonucu tutuklu yargılanan Mustafa Ünal’ın duruşması ileri bir tarihe ertelendi. Ciddi rahatsızları olduğu gerekçesiyle tahliye talep eden Ünal, çeşitli zamanlarda farklı isimlerce hesabına yatırılan paraların alacakları olduğunu öne sürdü. On aydır tutuklu olduğunu, yemeklerin perhizine uygun olmadığını, her an mide kanaması geçirme ihtimalinin olduğunu belirten Ünal, örgütün Bismil İmamı olduğu iddiasını kabul etmedi. Kendisine para yatırdığı söylenen kişileri tanımadığını, çalıştığı kolejdeki bir yıllık maaş ve tazminat bedelinin bankaya yatırıldığını söyleyen Ünal; “Dört yıl bu yapıya ait olduğunu bilmediğim okulda çalıştım. 15 yıl çocuğum olmadı. Tedavi için sigortalı bir işe ihtiyacım vardı. Uşak’ta Üftade Okulunda işime son verilince Muğla’ya giderek Piri Reis İlköğretim Okuluna başvurdum” ifadelerini kullandı. Mahkeme Başkanı “İşten mi çıkarıldınız yoksa tayininiz mi çıktı? Çünkü aynı örgüte müzahir okulların birinden çıkarılıp diğerine alınmanız çok mantıklı değil” sorusu üzerine Sanık Ünal, özel okulda çalışabilmek için okul idarecileriyle arasının iyi olması gerektiğini işten çıkarıldığını belirtti. Atamasının Diyarbakır Bismil Anadolu Lisesine yapılmasıyla burada göreve başladığını söyleyen Ünal; “Atamadan sonra Sandıklı Fen Lisesine tayin edildim. Yeminle söylüyorum teknoloji özürlüyüm. Bylock iddiasını ret ediyorum. Ne kurdum ne de kullandım. Tamamen iftira. Kendilerini kurtarmak için bu iddiayı ortaya attıklarına inanıyorum” diye konuştu.
“TERÖRÜ LANETLİYORUM
ÖRGÜT ÜYESİ DEĞİLİM”
Bismil’de Emniyet Teşkilatı ile diyalogu olduğu iddiasını da ret eden Ünal, polislerin evlerinde sohbet toplantısı organize ettiği iddiasını da kabul etmedi. Polislerin kendisine sorguda küfürle birlikte kızı ile tehdit edildiğini öne süren Ünal; “Aktif Eğitim Sen devletin izin verdiği sendikalardandı. Bank Asya’ya hiç para yatırmadım. Terörü lanetliyorum, darbeyi yapanları lanetliyorum. Terör örgütü üyesi değilim. Cumhurbaşkanımızın ‘At izi it izine karıştı’ sözünü destekliyorum. Tahliyemi ve beraatımı talep ediyorum” şeklinde konuştu.
“ALLAH BİN BELALARINI VERSİN”
Tutuksuz yargılanan Sanık Mensure Yıldız’ın duruşması da ileri bir tarihte görülecek. “Allah bunların bin belalarını versin. Darbe girişiminde şehitler verdik” diyen Yıldız’a Mahkeme Başkanı aynı kanaatte olduklarını söyledi. Terör örgütü ile hiç alakasının olmadığını, en ufak hatası olmadığını, tamamen Allah rızasını gözettiğini belirten Yıldız şöyle konuştu: “2014 yılında Bank Asya’ya oğlumun sünnet düğünü sonrası altın hesabı açtırmıştık. Dazkırı Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneğine sayıyı doldurmak için eşimin isteği ile üye oldum. Otistik olan oğlumu mecburen o okula göndermek durumunda kaldım. Şahika Kız Öğrenci Yurdu’nda aşçının işten ayrılması nedeniyle çocuklara sadece birkaç kez yemek yedirdim” ifadelerine yer verdi. Yurtta kalan öğrencilerden biri olan H.Ş tanık olarak dinlendi.  Mensure Yıldız’ın Anneler Günü gibi programlara katılmak için yurda geldiğini belirten Tanık H.Ş, “Fetullah Gülen kitapları okunur muydu bilmiyorum. Bazı kitaplar okunurdu. Kimi zaman videolar izletilirdi” dedi. Bu yurdu cemaat yurdu olarak bildiğini başka bir yurt alternatifinin olmadığını sözlerine ekledi.
“TOPLANTILARA KATILIRDI”
SEGBİS ile duruşmaya bağlanmasıyla dinlenen Tanık Ayşenur Yalçın, Mensure Yıldız’ı tanıdığını ancak samimi olmadığını. Yemek yeme ve çay içme amacıyla dönemin Yurt Müdürü tutuklu sanık Kader Üstündağ, tarafından Mensure Yıldız’ın evine götürüldüğünü anlatan Yalçın; “Yurda gelir ama bizle görüşmezdi. Haftada bir ya da 2 yurda misafir gibi gelirdi. Toplantılar yurtta her ay yapılırdı. Mensure Yıldız da bu toplantılara katıldı. Katılım 7-8 kişi civarında olurdu. Ramazan ayında birkaç kez evine yemek için çağırdı” ifadelerini kullandı.
“EV ANNELİĞİNİ MASUM
BİRŞEY SANDIM”
SEGBİS ile bağlanarak Mensure Yıldız’ın duruşmasında tanık olarak dinlenilen Kübra Aktaş, sanıkla bir yıl komşuluk yaptığını kaydetti. Sorgu sırasında Sanık Yıldız’ın “ev annesi” olduğunun zorla söyletildiğini ileri süren Aktaş; “Ben ‘ev annesi’ kavramını masum bir şey sandım. Kolluğa verdiğim ifademde üslup nedeniyle memurla sorun yaşadık. Ben yurdu öğrenci yokken gündüz beklerdim. Tam gün çalışmadım. Kendileri çok iyi insandırlar” dedi. Cumhuriyet Savcısı, Tank Aktaş’a “ev anneliği” kavramından ne anladığını sordu. Aktaş, ev anneliği ile ev hanımlığını eşdeğer algıladığını dile getirdi.
“KİMSEYE BYLOCK YÜKLEMEDİM”
Şahika Kız Öğrenci Yurdu’nda müdürlük yapan ve tutuklu yargılanan Sanık Kader Üstündağ’ın duruşması da ileri bir tarihte görülecek. Hakkındaki tüm suçlamaları ret eden Üstündağ, örgütle bağı bulunmadığını, kimsenin telefonuna bylock programı yüklemediğini, Sanık Havva Metlek’in kendisini kurtarma adına bylock yüklediği iddiasında bulunduğunu dile getirdi. Yurdun Yönetim Memuru olan Tanık Cansu Çetin’le 7 ay birlikte kaldığını belirten Üstündağ, Çetin’in hayal dünyasında yaşadığını ciddi psikolojik problemleri olduğunu ileri sürdü. Evinde yapılan aramada Sızıntı Dergileri ve “Sonsuz Nur” isimli kitabın bulunduğu öğrenilen Sanık Üstündağ’ın duruşmasında bir dönem yurtta barınan öğrenci H.Ş de tanık olarak dinlendi. SEGBİS aracılığıyla tanık olarak dinlenilen Cansu Çetin, Mensure Yıldız’ı eşinin esnaf olması nedeniyle tanıdığını kaydetti. >> Burcu AYDIN’ın Haberi

Bakmadan Geçme