Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 122

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 10 Kasım 2018 Cumartesi 11:20:07
 

İNDALLAH’TA DİLEMEK AYRI ŞEYDİR, DÜNYA HAYATINDAKİ DİLEMELER AYRIDIR
Elbette herşey Allah indindendir, herşey ancak Allah’ın dilemesiyledir. Allah indinde ne olacağı, nasıl olacağı belirlenmiş ve dilenmiş olan dünya hayatı sürecinde ise, Nisa 79 ayeti gereği hidayet ayrıca Allah’ın lutfetmesiyledir. İşte bundan dolayı, kesretin yaşanmaya başlandığı noktadan sonraki hal için “hidayet Allah’tandır, Allah’ın dilemesi iledir” denir. Bunu niçin sıkı sıkı vurguluyoruz? Bu cümleyi duyan kişi içinden; “hidayet Allah’ın dilemesiyledir de diğerleri, diğer dilemeler, diğer olanlar kimin dilemesiyle?” diyor. Elbette herşey Allah’ın dilemesiyle! İşte anlatmaya çalıştığımız mânâları ayrıştırma tekniği budur. Onu bu gibi sorularda kullanabilmeliyiz. Mânâları ayrıştırmak gerekiyor. İndallah’ta dilemek ayrı şeydir, dünya hayatındaki dilemeler ayrıdır, artık onlar birbirinden ayrı şeylerdir. Dünya yaşantısında insan kendini içinde bulduğu esfele safiliyn yapıyla hidayeti, sırât-ı müstakıymi bilemez, bulamaz. Dünyada bu ancak Allah’ın dilemesiyle, Rabbinden bir müdahaleyle olur. Bunu anlamak üzere çok basit bir örnek verelim. Örneğin bu konu için çok basit ve çok yetersiz olduğunun farkındayım, biraz anlayabilelim diye veriyoruz. Bir büyük kurumu sahibini, yöneticisini düşünün. Henüz kurumda çalışmalar başlamadan önce bir yönetmelik hazırlamış, sonra o yönetmeliğe göre kurum yöneticisi, kurumdaki çalışma hayatı başladığında, işler devam ederken bazı olaylara yönetmelikte yazmayan şekilde “şu şöyle olsun, şuna mükâfat verdim, şuna şöyle yaptım” gibi yönetmelik dışı müdahaleler yapıyor. Yönetmelik de müdahaleler de aynı kişinin, ama ayrı şeyler. Yönetmeliği de o koydu, şimdi müdahaleyi de o yapıyor, yani yönetici kurumuna müdahalede bulunuyor. Diyelim ki bizler, o kurumda yönetmeliğe göre çalışıyoruz; o yönetmelik bizim çalışırkenki iş hayatımız, buna alıştık. Oturup da “bu yönetmeliği kim yapmış?” diye düşünmüyoruz, kendiliğinden oradaki hayatımızın rutinini o oluşturuyor. Bizler böyle çalışırken, yaşarken kurumun sahibi bir arkadaşa “şu işi şöyle yapın” diyor. O da gelip ekip arkadaşlarına “kurum sahibi şöyle yapmamızı istedi, şunu yapacağız” diyor. Zaten hepsini o istiyordu, şimdiki istek de onun! Biraz fark edildi mi? Zaten onun dileği olan yönetmelikle çalışıyorduk. Buna rağmen yerleşmiş halin dışında bir şey diliyor, arkadaşımız da kurum sahibinden şöyle bir talep geldi, bu onun müdahalesi diyor. Oradaki normal iş akışı da onun isteğiydi. Demek ki bir rutin var bir de onun dışında müdahale var. İşte hidayet böyle bir şeydir; normal dünya yaşantısı sürerken, Allah’ın dilediği kullarına bir müdahalesi şeklinde açığa çıktığı için ona kesret diliyle “Hidayet Allah’tandır” denir. Oysa elbette herşey Allah indindendir, ayet böyle deyin diyor. Hatta bu adamlara ne oluyor ki hiç laf anlamıyorlar diyor. Nisa 78 “herşey Allah indindendir” dedi. Bir sonraki ayet “yanlışlarınız Muhtariyeti Tercih Gücü yetkinizi yanlış kullanmanız sonucudur” dedi. İndallah ve dünya hayatı süreçleri mânâ ayrıştırılarak yaklaşılınca ayrı şeylerdir. Dünya yaşantısında size Hakk ulaşmış da sizin duygu, düşünce, inanış ve yaşantınızı Hakk Yol’a sabitlemişse hidayet Allah’tandır, hidayet ancak O’nun dilemesiyledir.
AYETLER BİZE NE SÖYLÜYOR?
“Allah kimi doğru yola hidayet etmek dilerse, onun sadrını İslam’a açar. Kimi de saptırmayı dilerse, onun sadrını (öyle) daraltıp zorlaştırır (ki o) sanki semada yükseliyor gibidir. Böylece; Allah, iman etmeyenler üzerine pislik çökertir. İşte bu Rabbinin sırât-ı müstakimidir. Hatırlayıp ibret alan bir kavim için ayetleri gerçekten tafsil ettik.” (En’am; 125, 126)
“Allah kimin sadrını İslam’a şerh etti (açtı, genişletti) ise, o Rabbinden bir nur üzere değil midir? Allah’ın zikrinden kalbleri kasvetlenenlere (katılaşanlara) veyl olsun! İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.” (Zümer-22)
“Allah kuluna kâfi değil mi? Seni dûniHi (Allah dışında var ve muhtar zannettikleri) kimselerle korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa, onun için hidayet edici yoktur. Allah kime hidayet ederse, artık onun için bir saptırıcı yoktur. Allah Aziyzün Züntikam değil midir?” (Zümer; 36, 37)
“De ki: Eğer saparsam, ancak kendi nefsimin aleyhine saparım. Eğer doğru yolu bulursam, Rabbimin bana vahyettiği şey iledir. Muhakkak ki; O, Semiy’un Kariyb’dir.” (Sebe-50)
“Allah iman edenlerin Veliy’sidir. Onları zulmetten nura çıkarır. Fiilen küfür halinde olanlara gelince, onların evliyası tağut (dûniHi varlık iddiaları)dır ki; onları nurdan zulmete sokar. İşte onlar nar ashabıdır. Onlar onda (narda) ebedi kalıcılardır.” (Bakara-257)
“(Rasulüm!) Muhakkak ki; sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.” (Kasas-56)
“(Rasulüm!) Sen, onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de, bil ki; Allah saptırdığı kişiyi (dilemezse) hidayete erdirmez. Onların yardımcıları da yoktur.” (Nahl-37)
“Eğer Rabbin dileseydi Arz’da kim varsa onların hepsi toptan elbette iman ederdi. Böyleyken, mü’minler olsunlar diye sen insanları zorlayacak mısın? Biiznillah (Allah’ın izin vermesi) müstesna, bir nefs için iman etmek mümkün değildir. (Allah) ricsi (şirk pisliğini) akletmeyenlerin üzerine bırakır.” (Yunus; 99, 100)
“(Allah) dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince, (Allah) onlar için elim bir azap hazırlamıştır.” (İnsan-31)
“Ayetlerimizi yalanlayanlar, zulümat içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdirler. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de sırât-ı müstakıym üzere koyar.” (En’am-39)
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına tabi olmayın! Kim şeytanın adımlarına tabi olur ise (bilsin ki) kesinlikle o, fahşa’yı (ilahlık iddia eden idrak yaşantısını) ve münker’i (Sünnetullah’a ters düşeni) emreder. Eğer üzerinizde Allah’ın fazlı ve O’nun rahmeti olmasaydı sizden hiçbir kimse ebediyyen arınıp terakki edemezdi. Fakat Allah dilediğini tezkiye eder. Allah Semi’dir, Aliym’dir.” (Nur-21)
“Ta ki; ehl-i kitab Allah’ın lütfundan bir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Ve (bilsinler ki;) kesinlikle lütuf Allah’ın eliyledir, onu dilediğine verir. Allah Zulfadlil Azıym’dir.” (Hadîd-29)
Nisa 78 “Herşey Allah indindendir”, Nisa 79 ise “eğer saparsanız Muhtariyeti Tercih Gücü’yle verilmiş tercih yetkinizi, nefsinizin yetkisini yanlış yolda kullanmanızdandır” der, artık Muhtariyeti Tercih Gücünün devrede olduğunu, bâtıl fikir ve yaşantıları kendimizin tercih ettiğini belirtir ve inananları, “bu yetkiyi yanlış kullanmayın” diye uyarır. Dünya ve ahiret hayatımız için çok önemli olduğundan mevzuyu ayetin anlatışıyla anlamaya çalışalım.
“İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı hakkında sözü senin hoşuna gider ve (o) kalbindekine (samimi olduğuna) Allah’ı şahit yapar. Halbuki o, husumeti en yaman olandır. O dönüp gittiği zaman arzda fesat çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye koşar. Allah fesadı sevmez. Ona: Allah’tan ittika edin denildiğinde (sözde Tanrılık İddiası’nın) gururu ile davranır. İşte ona cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o. İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allah’ın rızasını talep ederek nefsini feda eder. Allah kullarına Rauf’dur.” (El Bakara; 204-207)
“O’na (Rasûlullah’a) şiir ta’lim etmedik. O’na gerekmez/yakışmaz da. O bir zikir ve (tüm kemalatı câmî) mubiyn bir Kur’an’dır!” (Ya-Sin; 69)
Ayetteki “şiir” bir anlatım tarzını ifade etmektedir. İnsanlar dûniHİ inanç ve felsefelerini Efendimiz (SAV) zamanında da günümüzde de tesirli bir anlatım olsun diye şiir olarak sunmaktadır. Bu ve benzeri ayetlerde “dünya hayatıyla ilgili dûniHİ algı ve zanlarını içeren ve insanlara hoş sözler gibi gelen felsefelerle Kur’an’ı karşılaştırmayın, karıştırmayın” uyarısı vardır. Kur’an bizi dûniHi algı ve zanlarının hoş sözler kılığıyla sunulmasına aldanarak bâtıl yollara tâbi olmamamız için uyarıyor:
“Ve şairler(e gelince), onlara ğaviyn (Hakk Yol’dan sapanlar) tabi olur. Görmedin mi ki, onlar (hayal ürünü) her vadide alık alık dolaşırlar. Ve muhakkak ki onlar, yapamayacakları şeyleri söylerler.” (Şuara; 204-206)
“Rabbinizden size inzal olunana tâbi olun. DuniHİ (müstakilen var ve muhtar sandığınız) velilere tâbi olmayın. Ne kadar da az tezekkür ediyorsunuz.” (A’raf-3)
“Başka velilere değil, İslam’a tabi olun” uyarısı şiddetle devam ediyor: Başka düşüncelere, felsefelere tabi olmayın, o felsefeler size cazip gelmesin, doğruyu başka yerlerde, felsefelerde aramayın çünkü oralarda size cazip gözüken dünya hayatıyla ilgili şeyler, sizi sırât-ı müstakimin sağlayacağı faydadan ve Allah’ın yolundan uzaklaştırır, koparır. Ayetlerde hidayetin ulaşması ve dûniHi zanlar konusunda da uyarılıyoruz: Hidayete, Hakk yola erdiren ancak Allah’tır. Ortak koştuklarınız içerisinde sizi Hakk’a erdirecek var mı?

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER