Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

ESAT TOPTANİ PAŞA ve HASAN TAHSİN PAŞA

Ramazan Balkan 4 Kasım 2013 Pazartesi 02:00:00
  Ülkemizde İslamcı düşünce sahipleri, 1940’lı yıllara kadar askeri okulların kayıt şartları arasında yer alan Türk ırkından olma maddesini; yeni Türkiye’nin ırkçılık temelleri üzerine kurulmuş olmasının ve Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet eliyle yapılmış ırkçılığın delili sayarlar. Peki, kayıt şartlarına Türk ırkından olma maddesinin konulma sebebi nedir?
Bu soruya cevap ararken tabi ki tarihe ve tecrübelerinden ders çıkarmaya çalıştığımız Osmanlı Devleti’ne bakacağız. Çünkü Cumhuriyeti kuran önder kadro Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecini yaşamış, bu süreçte acı tecrübeler edinmiş ve bu tecrübelerden çıkardıkları dersleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde uygulamıştır.
Şunu öncelikle belirtelim ki; Osmanlı Devleti her ne kadar bir Türk devleti olarak görünse de aynı zamanda bir ümmet devletidir. Dolayısıyla bürokrasisi oluşturulurken devlet kadrolarına bütün İslam topluluklarından kişiler alınmıştır. Bu durum devletin askeri bürokrasisini oluşturan subay kadrosu için de geçerlidir. Nitekim askeri okullara Türklerin dışında İslam ümmetinden Arap, Arnavut, Çerkez, Kürt vb tüm unsurlar alınmış, bu unsurlardan subaylar yetiştirilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu yıllarda bu subaylar sorun yaratmamıştır. Ancak çöküş yıllarında bu subayların bir kısmı Türk ordusuna ihanet ederek düşman saflarına geçmiştir. Balkan savaşlarında Arnavut, I. Dünya Savaşı’nda Arap ve Cumhuriyet döneminde Kürt subaylar ihanetiyle karşılaşmışızdır. Dolayısıyla askeri okulların kayıt şartlarında yer alan Türk ırkından olma maddesinin arka planı bu ihanetlerdir. Nitekim yazımıza konu olan Esat Toptani ve Hasan Tahsin Paşalar, Balkan savaşlarında ihaneti görülen Arnavut subaylardandır. Peki, kimdir bu paşalar ve yapmışlardır?
Esat Toptani Paşa;
Esat Toptani Paşa 1863’de Tiran’ın ileri gelen toprak sahibi ailelerinden olan Toptaniler ailesi üyesi olarak doğdu. Eğitimini İstanbul Harp Okulu’nda yaptı. II. Abdülhamit tarafından Tuğgeneral yapılıp Yanya Jandarma Komutanlığına atandı. İkinci Meşrutiyet`ten sonra Draç`tan mebus seçildi. 31 Mart İsyanı’ndan sonra 27 Nisan’da II. Abdülhamit’e tahttan indirildiğini bildiren dört kişilik kurulda yer aldı.
Esat Toptani Paşa, Balkan savaşında İşkodra Kalesini savunan Kastamonu Tosya’dan Hasan Rıza Paşa’yı suikastla şehit etmiş ve şehri Sırp-Karadağ kuvvetlerine teslim etmiştir. Bu ihanetin karşılığı olarak kendisi Arnavutluk kralı olmayı beklerken büyük devletler Alman asıllı Wilhelm adında bir prensi Arnavut kralı yaptılar.
Esat Toptani Paşa; Avni Rüstemi adında bir Arnavut öğrenci tarafından 13 Haziran 1920 tarihinde Paris’te Hotel Continental önünde öldürüldü. Ekmeğini yediği devletine ve padişahına ihanetin bedeli olsa gerek; cenazesi Sırp askeri merasimiyle Paris’te bulunan Sırp Askeri Mezarlığı’na gömüldü.
Hasan Tahsin Paşa.
Balkan savaşlarının askerlik tarihi bakımından yüz kızartan olaylarından birisi de Selanik’in Yunanlılara savaşsız teslim edilmesidir. Bu teslim antlaşmasını imzalayan Arnavut asıllı Hasan Tahsin Paşa 1845’te Yanya’da doğdu. Osmanlı askeri okullarında yetişen paşa 1870’te orduya katıldı. 1881’de Jandarma sınıfına geçti, 1897’de Osmanlı-Yunan savaşında görev yaptı, 1908/10 yıllarında Yemen’de bulundu.
Balkan savaşında 8. Mürettep Kolordu komutanı olarak emrinde 26.000 asker olduğu halde tek kurşun atmadan şehri Yunanlılara teslim etti. Ordunun ihtiyacı olarak şehirde stoklanan gıda ve sağlık malzemeleriyle sayısız cephane Yunanlıların eline geçti. Kaynaklarda 70 top, 70 bin tüfek, milyonlarca mermi, 1.200 yük hayvanı ve daha kullanmaya fırsat bulamadığımız tayyarelerin Yunanlıların eline geçtiği yazılıdır.
Balkan savaşlarının ardından İstanbul’da kurulan Divan-ı Harp’te ihanetlerinin bedeli olarak oğluyla birlikte ölüm cezasına çarptırıldılar. Çünkü oğlu Kenan Mesare’de kurmay subay olarak babasının yaveri olup teslim antlaşmansın metnini hazırlayan subay idi. Bu sebeple İstanbul’a dönmediler ve Hasan Tahsin Paşa 1913’te Lozan’a göç etti. Kendisi 1918’de Lozan’da ölürken oğlu Kenan Mesare Yunan vatandaşı olarak vefatına kadar Selanik’te yaşadı.
Hasan Tahsin Paşa, Selanik’te Yunanlıların hazırladıkları Balkan savaşları müzesinin bahçesinde Yunan usulü yapılmış özel bir mezarda yatmaktadır. Yunan vatandaşlığına geçen oğlu Kenan Mesare’nin mezarı da buradadır. Şehri direnmeden teslim ettiğinden olsa gerek Yunanlıların Tepedelenli Ali Paşa’dan sonra en çok sevdikleri ikinci Osmanlıdır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER