• Haberler
  • Gündem
  • 'Ermeni meselesi çalıştayını Baro'nun düzenlemesi önemli'

'Ermeni meselesi çalıştayını Baro'nun düzenlemesi önemli'

Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, 'Ermeni Meselesi ve Hukuki Boyutları Çalıştayı'nın yargının kurucu unsuru avukatların meslek örgütü olan Afyonkarahisar Barosu tarafından organize edilmesinin büyük önem taşıdığını söyledi   Afyonkarahisar Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, dün öğlen Baro da düzenlediği basın toplantısında Afyonkarahisar Barosu'nun başkentte düzenlediği 'Ermeni Meselesi ve Hukuki Boyutları Çalıştayı'nın sonuç bildirgesini açıkladı. Suriye [&hellip]

Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, “Ermeni Meselesi ve Hukuki Boyutları Çalıştayı”nın yargının kurucu unsuru avukatların meslek örgütü olan Afyonkarahisar Barosu tarafından organize edilmesinin büyük önem taşıdığını söyledi

Afyonkarahisar Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, dün öğlen Baro da düzenlediği basın toplantısında Afyonkarahisar Barosu’nun başkentte düzenlediği “Ermeni Meselesi ve Hukuki Boyutları Çalıştayı”nın sonuç bildirgesini açıkladı. Suriye meselesini de değerlendiren Şahin, Türkiye’nin bekası, sınırların güvenliği açısından zorunlu olduğunu vurguladığı Bahar Kalkanı Operasyonunu da desteklediklerini belirtti. Toplantıda Baro Yönetim Kurulu üyeleri de hazır bulundu.
“ALGI VE PROPAGANDA
ÜSTÜNLÜĞÜ SÜRÜYOR”
Baro Başkanı Av. Turgay Şahin toplantıda öncelikle 30 Ocak – 1 Şubat 2020 tarihleri arasında, Barolar Birliği Toplantı Salonunda gerçekleştirilen Ermeni Meselesi ve Hukuki Boyutları Çalıştayı hakkında bilgi verdi. Yüzyıllarca Türk topraklarında barış içinde yaşayan Ermeniler’in 1890’dan 1896’ya kadar devam eden isyan sürecinde, propaganda gücüyle Batı kamuoyunu Osmanlı Devleti’nin aleyhine kışkırttıklarını belirten Şahin, “Ermeniler kendilerinin yol açtığı vahşete karşı devletin uygulamış olduğu yöntemleri manipüle ederek ve zalimane bir şekilde gösterdiler. Kendilerini mazlum ve mağdur gibi lanse edip, bugüne kadar algı ve propaganda üstünlüklerini de maalesef başarılı bir biçimde sürdürmüşlerdir. Bu üstünlükleri ile sürekli mevzi kazanan Ermeni diasporası birçok devletin sözde Ermeni soykırımı iddiasını kabul etmesini sağlamıştır. İddialarını savunurken ‘soykırım’ ‘sürgün’ gibi kavramları kabul ettiren diaspora, ne yazık ki ülkemiz ve milletimiz üzerinde de etkili olmuş gözükmektedir.” dedi.
“REDDİN YERİNİ MAHCUP
KABULLENME
ALIYOR”
Turgay Şahin, Van’ da kanlı bir ayaklanma düzenleyen Ermeni çetelerinin, şehrin Türk nüfusunu neredeyse tamamen katlederken, Ermeniler’in bunu unutturduklarının altını çizdi. Kendilerine karşı bir sözde soykırım yapıldığına dünyanın ekseriyetini ikna etmiş olmalarının acı olduğunu vurgulayan Şahin, “Ama daha acı olan, Türk Milletinin bu güne kadar-politik tercihleri birbirinden çok farklı olanlar dahil soykırım suçlamalarını topyekun olarak reddetmiş, bu suçlamaya, milletine yapılan bir iftira olarak bakmış olmasına karşın günümüzde bu reddin yerini mahcup bir kabullenmeye bırakmasıdır. 2005 yılının Eylül ayında Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Osmanlı Ermenileri ve Bilimsel Sorumluluk konferansı akademik alanda ve medyada bu hedefe ulaşmanın ilk aşaması olmuştur. Bilgi Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi Rektörlerinin açış konuşmaları dâhil, yapılan oturumlarda Ermeniler Mazlum, Türkler zalim gösterilmiş, 1915’te Ermeni soykırımı yapildığı dile getirilmiştir. 24 Nisan’ı Ermeni Soykırımını Anma Günü ilan edenler, 2019 yılında İstanbul’da bu anmanın gerçekleşeceğini hesap etmişler midir bilmiyoruz. Ama bu derin ihanetin, mankurtlaşmanın yaşandığını biliyoruz.” diye konuştu.
“KANUNİ DÜZENLEME
KATLİAMLARA KARŞI ZORUNLUYDU”
İhanet kelimesi yerine gaflet kelimesini tercih ettiğini belirten Şahin, “Haydi ihanet demeyelim ama gaflet cephesinde durum bu iken, milli duyarga sahip olan kesimin bile bir kafa karışık kavram uyuşmazlığı olduğu da ortadadır. Örneğin, hepimizin sürekli telaffuz ettiği ve beylik tabirle kullanılan ‘tehcir’, kavramını zikredebiliriz. Oysa Osmanlı devleti meşru bir süreçte, Meclis-Vükela kararı olarak çıkarılan ‘Sevk ve İskân Kanunu’ ile bu işin adim hukuki terminolojiye uygun biçimde koymuştur. Sevk ve İskân kavram olarak da süreç olarak da hukukidir. 27 Mayıs 1915 tarihinde kabul edilen bu kanun neticesinde bir yerden başka bir yere, ama başka bir ülkeye değil, Osmanlı Devleti ülkesinin bir noktasından yine başka bir noktasına nakilleri ön gören bir kanuni düzenleme görmekteyiz. Dönemin olağanüstü şartları, Kafkas Cephesinin çökmüş ve ordunun dağılmış olmasından istifade eden Ermeni paramiliter örgütlerinin cephe gerisindeki masum insanları rahatsız etmesi, katliamlara girişmesi bu kanunu ve düzenlemeyi mecbur kılmıştır.” şeklinde konuştu.
“ÇALIŞTAY TARİHE NOT DÜŞTÜ”
Turgay Şahin, olağanüstü koşullara rağmen, hukuk sınırları içinde kalan, Osmanlı Devletinin kendi yüzyılında başka devletlerin riayet etmediği hak ve hukuka riayet ettiğine değindi. Şahin, “Dış mihrakların yoğun biçimde üzerimize geldiği bu günlerde, Ermeni meselesinin hukuki yönü, alınan tedbirlerin hukukiliğinin ve parlamenter sistem içinde çözülmeye çalışılmasının altını çizmek üzere bir çalıştay düzenlenmesi gerekliydi. Bu çalıştayın yargının kurucu unsuru avukatların meslek örgütü olan Afyonkarahisar Barosu tarafından organize edilmesi çok önemliydi. Tarihe not düşen bu önemli çalıştayın avukatlık mesleğinin çatı örgütü olan TBB tesislerinde gerçekleşmesi ve TBB yönetiminin iştiraki de bir o kadar önemli ve semboliktir. Ermeni meselesindeki haklılığımızı, hukuk sınırları içinde kalmak gayretimizi daha iyi anlatabilmek için çözüm ve önerilerinin belirlendiği bu çalıştayın sonuç bildirisini başta aziz milletimizin, basınımızın, dünya kamuoyu ve basınının dikkatine arz ediyoruz.” ifadelerini kullandı. >> Burcu AYDIN’ın Haberi

Baro’dan Bahar Kalkanı operasyonuna tam destek

Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, Suriye meselesine yönelik değerlendirmede bulundu. Şahin, insani, ahlaki ve hukuki yönden zaruri bulunan Bahar Kalkanı Operasyonunu sonuna kadar desteklediklerini açıkladı

“SURİYE İÇİNDE SAVAŞ SUÇLARI
MAHKEMESİ KURULMALI”
Suriye’de, Roma Statüsünde “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar” olarak tanımlanan yaygın ve sistematik faaliyetler yürütüldüğünü belirten Şahin, “Artık bir Suriye Devleti yerine ‘Rejim Unsurları’ olarak anılmakta olan tarafın işlediği bu suçlar malumdur. Bunlar bilinen insanlık tarihinde Amerika yerlilerinin soykırımı, Afrikalı siyahîlerin köleleştirilmesi ve Osmanlı Devletinin tasfiyesi için yürütülen katliam, soykırım ve etnik temizlik suçlarından sonra en dramatik ve dikkat çekici karanlık eylemlerdir. Roma Statüsünde ‘herhangi bir sivil nüfusa karşı yaygın veya sistematik bir saldırının parçası olarak işlenen’ şu fiiller insanlığa karşı işlenen suç olarak kabul edilmektedir. Her ne kadar statü, sadece üye devletleri bağlamakta ise de son yıllarda iki farklı olay üzerine, BM Güvenlik Konseyi tarafından “Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi” kurulmuştur. Bunlar Yugoslavya ve Ruanda Savaş Suçları Mahkemeleridir. Görüldüğü gibi yaygın, sistematik, insanlığın ortak değerlerini hiçe sayarak ve vahşice işlenen suçlarda bu mahkemenin Suriye için yeniden kurulması mümkün ve gereklidir.” dedi.
“TÜRKİYE’DE Kİ SURİYELİ SAYISI FAZLA”
Turgay Şahin, krizin başlangıcında 22 milyon olarak tahmin edilen Suriye nüfusunun şu anda 4 milyonunun Türkiye topraklarında en az 6 milyonunun da İdlib ve Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyon bölgelerinde yaşadığına işaret etti. Şahin, “Hali hazırda cani, mali, ırzı ve insani ihtiyaçları Türkiye’nin himayesinde olan Suriyeli sayısı 10 milyonu bulmuş durumdadır ki, bu, Suriye rejimini yönetimi altında bulunanlardan çok daha fazlasına tekabül ediyor. Çünkü Ürdün, Lübnan ve bütün Avrupa’ya iltica etmiş birer buçuk milyon ile diğer Arap ülkelerine veya başka yerlere göç etmiş 1 milyon Suriyeli ile birlikte bu sayı 15,5 milyonu buluyor ki, Esed kontrolündeki bölgelerde ölenleri de çıkardığımızda ancak 5-6 milyon kişinin kalmış olduğu anlaşılıyor. Esed rejimi böylece nüfusunun dertte üçünü gözden çıkararak ülkede bir kontrol kurmanın en zalim ve en insanlık dışı yollarla ve ama dünyanın gözleri önünde bugüne kadar geldi. Çünkü Ürdün, Lübnan ve bütün Avrupa’ya iltica etmiş birer buçuk milyon ile diğer Arap ülkelerine veya başka yerlere göç etmiş 1 milyon Suriyeli ile birlikte bu sayı 15,5 milyonu buluyor ki, Esed kontrolündeki bölgelerde ölenleri de çıkardığımızda ancak 5-6 milyon kişinin kalmış olduğu anlaşılıyor.” diye konuştu.
“ASKERİ OPERASYONLAR
HUKUKA UYGUN”
PKK/PYD-YPG ve DEAŞ başta olmak üzere, Suriye’de mevcudiyetini sürdüren terör örgütlerinin Türkiye’ye yönelik eylemlerini sürdürdüğünü belirten Şahin, “Suriye’de Firat’ın doğusunda sınırımıza mücavir alanlarda meşru ulusal güvenlik çıkarlarımız doğrultusunda bir güvenli bölgenin tesisine yönelik faaliyetler devam ettirilmektedir. Bu ifade ile 8 Ekim 2019 tarihli yeni bir TBMM kararı ile TSK’ya verilen yetki bir yıl daha uzatılmıştır. Kısacası gerek Irak ve gerek Suriye’de yürütülmekte olan askeri operasyonlarımız hem iç hukuka uygundur zira TBMM kararı ile yürütülmektedir, hem de uluslararası hukuka mutabık olarak soykırım ve etnik temizlik suçlarının engellenmesi ve global terörizmin bertarafı için icra edilmektedir.” şeklinde konuştu.
“TÜRK ASKERİNİN YANINDA OLMAK ELZEM”
Hukuki ve ahlaki olarak haklı olunan bir meselede tereddüt yaratıp, istifhamlar oluşturmanın her şeyden önce insanlığın ortak değerlerine ihanet olduğunu belirten Şahin şöyle konuştu: “Böylesi tutum ve davranışların, insanlığı katleden, soykırım ve etnik temizlik suçlarını sürekli işleyen eli kanlı canileri savunmak ve aklamak gibi bir neticesi de vardır. Bu anlamda, milletimizin tüm fertleri ve kurumlarının söylemlerine dikkat etmesi, sonuna kadar haklı olduğumuz bir davada ulusumuzu ve devletimizi güç durumda bırakacak ifadelerden kaçınması gerektiği açıktır. Bu hassasiyet, ülkemizin bekası, sınırlarımızın güvenliği, insanların yaşama hakkı için mücadele veren ve şehitler vererek bedel ödeyen kahraman ordumuz ve askerimizin yanında olmak için de elzemdir. Bu nedenle insani, ahlaki ve hukuki yönden zaruri bulunan Bahar Kalkanı Operasyonumuzu sonuna kadar destekliyoruz.” dedi.

Bakmadan Geçme