Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ümit Demir
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ENDÜSTRİYELLEŞEN GIDA, MANİPÜLASYON, REKLAM, HIRS: ÇİFTLİK BANK

Ümit Demir 21 Mart 2018 Çarşamba 13:29:55
 

Gıdanın, ruhundan ve amacından saptırılarak nasıl  metalaştığını, şirketleştiğini “Toprağın Hürlüğünden Kentin Köleliğine” ve “Bilgi Toplumunda Hayvancılık Yapan Soylular” başlıklı yazılarımda anlatmaya çalışmıştım.
Gıda, insanın ihtiyacı olmaktan çıkıp pazarlanan bir “şey” hâline gelirken bu da şirketlerin tekeline kaldı. Son günlerin ana konusu Çiftlik Bank da böyle bir ortamdan istifade doğdu denebilir. Şirketleşen ve para kazandırması beklenen gıda sektörü, toprağı kaybeden insanların sağlıklı ve doğal gıda arama kaygısı…
Tabi bunu destekleyen diğer unsurları da göz ardı etmemek gerekiyor. Manipülasyon, Çiftlik Bank olayında oldukça ön planda… Yapılan konuşmalar, reklamlar, kullanılan sloganlar insanların algısı ile oynayarak düşünmelerine  fırsat vermeden duygularına hitap etmiş ve kendine istediği gibi at oynatabileceği bir alan oluşturmuş.
Mesela bir açılış konuşmasında olabildiğine manipülasyon yapılmış:
“Türkiye büyük bir ülke. Türkiye’nin başında büyük bir lider var. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Uluslararası arenada ülkemizin onurunu gururunu haysiyetini koruduğu gibi ülkemizde de bütün vatandaşlarına sahip çıkıyor.
Bütün vatandaşlarımıza baktığımız gibi şehitlerimize de bakıyoruz. Bütün şehitlerimizin hiçbir ihtiyacı şu anda çok şükür yok. Güçlü bir ülkeyiz, bütün gazilerimize bakıyoruz.
(Bu şirket) ‘biz dünyadan büyüğüz’ diyen 5’lerin kurduğu tezgâhı deviriyor.
Beyaz sakallarıma hürmeten beni dinlemenizi istirham ediyorum. Kudüs kırmızı çizgimizdir.”
***
Hangi manipülasyonlar mı var bu konuşmada: Otoriteden medet ummak (Türkiye Devleti ve Cumhurbaşkanının adı ile kendine itibar sağlama);
Tecrübeden (deneyimden) medet ummak (“Beyaz sakallarıma hürmeten…” ile kendisine direkt saygı duyulmasını istiyor);
Popüler ihtiraslardan medet ummak (Şehitlik, gazilik gibi gündemin ana konuları üzerinden kendine saygı uyandırıyor);  
İnançtan medet ummak (Kudüs’e vurgu yaparak bu konuda hassas olanların dikkatini çekiyor);  
Doğru bir duruş sergilemek (5 büyük ülkenin tezgahını deviriyoruz diyerek kendilerine, dünyadaki düzeni bozan, iyiler ordusu imajı veriyor).
Elbetteki manipülasyonlar bununla sınırlı değil. Şöhretlerin önde yer aldığı, siyasilerin, yerel yönetimlerin de katıldığı reklamlar, toplantılar, buluşmalar ile devam eden bir algı operasyonu var.
Olayın merkezindeki kişi, en son bir açıklama yaparak özetle “medyayı suçladı, hayat hikayesini anlattı, yanındakilerin yolsuzluk yaptığını, kendinin mağdur olduğunu söyledi, ödeme yapılacağını, kimsenin parasının kalmayacağını” söyledi.
***
Umarım kimse mağdur olmaz ama aklıma 1954 yılındaki şu olay geldi: “Dorothy Martin isimli bir ev kadınının önderi olduğu Seekers tarikatı müritleri, 21 Aralık 1954 günü şafak vakti meydana gelecek ve dünyayı yok edecek olan bir tufana ve bir gün önce gelip kendilerini uzaya götürecek bir UFO sayesinde de bu tufandan kurtulacaklarına inanıyorlardı. Günler öncesinden gazetelere, radyolara ilanlar verip insanları uyarmaya çalıştılar, tarikata içten bağlı olanlar bunun için işlerini bıraktı, bütün varlıklarını elden çıkartıp kendileri gibi inançlı olmayan ailelerini terketti. Evet, tufan olmadı, bekledikleri UFO da gelmedi.
Dorothy, tanrıyla tekrar iletişime geçtiğini, dualarının dünyayı felaketten kurtardığını, şimdiki görevlerinin ise tekrardan insanlığı uyarmak olduğunu söyledi. İlk bakışta müritlerin boşa çıkan bu kehanetler yüzünden tarikattan soğuyacaklarını ve ayrılmak isteyeceklerini düşünebiliriz. Ancak sosyal psikolog Leon Festinger, özellikle fedakarlıkta bulunmuş müritlerin tam tersini yapacağını öngörmüş, olacakları gözlemlemek için de asistanlarını mürit kılığında tarikata sızdırmıştı. 21 Aralık gecesi ve sonrası yaşananlar Festinger’i doğruluyordu: Birkaçı dışında müritler artan bir bağlılıkla tarikat için çalışmaya devam ettiler.”
Manipülasyonda bir önemli kural da “Uydur, uydur, uydur”dur. Bir yalan ne kadar sık ve büyük söylenirse inananı o kadar çok ve gönülden bağlı olur.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER