Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

EN BÜYÜK İLÇEMİZ: SANDIKLI – Kocatepe Gazetesi

Sezer Küçükkurt 20 Ocak 2018 Cumartesi 11:24:47
 

Sandıklı; Afyonkarahisar’ın en büyük ilçesi. 2016 nüfus sayımı sonuçlarına göre Afyonkarahisar Merkez ilçenin nüfusu 290 bin 706 kişi. Merkez ilçenin hemen ardında 55 bin 770 kişilik nüfusu ile Sandıklı ilçesi yer alıyor. Sandıklı’yı ise 47 bin 292 kişi ile Dinar, 44 bin 539 kişi ile Bolvadin, 40 bin 119 kişi ile Sinanpaşa ilçeleri takip ediyor. Sıralamanın 6. sırasında Emirdağ, 7. Sırasında Şuhut var. Onların ardından sırasıyla Çay, İhsaniye, İscehisar, Sultandağı, Çobanlar, Dazkırı, Başmakçı, Hocalar, Bayat, Evciler ve Kızılören ilçeleri geliyorlar.
Sandıklı Belediyesi’nin 36 yaşındaki genç Başkanı Mustafa Çöl, Afyonkarahisarlı basın mensuplarını ilçesinde ağırladı geçen hafta, biz de katılımcılar arasında yer aldık. İçinden, kenarından sıkça geçtiğimiz Sandıklı’nın son halini 3 yıllık aranın ardından yeniden gözlemleme imkanı bulduk. “Afyon’un en büyük ilçesi” sıfatının gereği olarak dinamik yapısını ve gelişimini sürdürüyor Sandıklı. Önemli çalışmalara imza atılmış. Allah vergisi imkanlara sahip olan Sandıklı’da gelişime Sandıklı Belediyesi de katkı sağlıyor. Sandıklı’nın özel sektörü, bölgenin insanı zaten bu gelişimin ana aktörü. Bu durum tarihsel bir özellik.

SANDIKLI HEP BÖLGENİN LİDERİYDİ

Osmanlı Devleti döneminde Sandıklı ekonomik yönden çevre şehirlerden daha gelişmiş bir durumdaydı. Sandıklı, Türkiye tarihinde adına ilk defa altın basılan bir kaza… İstanbul dışında adına altın basılmış bir yer de yok. Bu altınların Sultan II. Mahmut döneminde (1808 yılında) basıldığı, “Osmanlı Altınları” adlı kitapta belirtilmekte ve bu altınlar halen günümüz Altın Borsasında işlem görmektedir.
Padişah II. Mahmut’un emriyle 1808 yılında “Sandıklı Altını” adında paranın bastırılması ve o dönemin haşhaş üretiminin büyük kısmının Sandıklı’da yapılması, Osmanlı Bankası’nın 1912’de Sandıklı’ya bir şube açması tarihten bu yana ilçenin ekonomik gelişmişliğinin bir göstergesi. Sandıklı’da ticari hayatın dinamik bir yapı da olması tarımsal potansiyelin yüksek düzeyde olması, hayvancılığın gelişmiş olması, tarımsal sanayideki üretim faaliyetleri ve elbette ki Hüdai Kaplıcası’nın varlığından kaynaklanıyor.
Mahalli ve tarihi tetkiklere göre SANDIKLI isminin ilçeye verilmesinde bazı rivayetler var:
Birincisi ilçenin coğrafi durumu itibariyle düz bir ovada, etrafı dağlarla çevrili ve kısmen çukur bir sahada kurulmuş olduğundan, bu durumun sandık manzarası göstermesinden dolayı SANDIKLI denildiği yolunda. İkincisi ise Hititler Sandıklı’ya SAMUKA adını vermişlerdi. O dilde bu kelimenin anlamı SANDUK imiş. Sonradan İonların istilasına uğramış Samuka da Mukaddes Sandık manasına gelen APAMİYAKİVATOS ismini almış. Üçüncü rivayette ise Sandıklı, Selçuklu komutanlarında Emir Sanduk Bey tarafından 1072 yılında fethedildiği için Emir Sanduk’tan dolayı SANDIKLI denilmiş.
Günümüzden 110 sene kadar önce Sandıklı’yı ziyaret eden Şemsettin Sami, Kamus-u Alem adlı kitabında Sandıklı’yı “Bu kazanın 6515 nüfusu, 3 camisi, 4 medresesi, 3 tekkesi, 1 rüştiyesi, 1 iptida-i mektebi, birkaç mahalle mektebi, 1240 okuyucusu, 5 hanı, Şehli (şimdiki Denizli-Çivril ilçesi), Geyikler (şimdiki Dinar ilçesi) ve Dazkır (şimdiki Dazkırı ilçesi) adlı üç nahiyesi, 215 köyü, cem’an 74 990 nüfusu vardır” şeklinde anlatıyor. Yani bugünkü nüfusundan daha çok ve geniş bir alan.
Sandıklı’nın ortasından geçen ve halen üzeri kapalı olan çayın kenarında yaklaşık 110 sene kadar önce 7 adet tabakhane bulunduğu ve bu tabakhanelerde Uşak, Afyonkarahisar, Isparta, Burdur ve Sandıklı civarından toplanan derilerin işlenip ihtiyaç fazlalarının yurt dışına ihraç edildiği biliniyor.
Bugün ilçe statüsünde olan Dinar (Geyikler), Dazkırı, Sinanpaşa (Sincanlı), Kızılören ve Hocalar önceki yıllarda Sandıklı’ya bağlı birer nahiye iken sonraki yıllarda ilçe haline geldiler.

HÜDAİ’DE ÖRNEK GELİŞİM

“Sandıklı” deyince laf nerelere geldi. Sandıklı Belediye Başkanı Mustafa Çöl’ün Hüdai Kaplıcası ile ilgili sözlerine dikkat çekmek istiyorduk oysa. Afyonkarahisar’ın tarihten bu yana 4 önemli termal bölgesi mevcut. Merkez’de Ömer-Gecek bölgesi ile Gazlıgöl bölgesi. Bolvadin’de Heybeli, (Kızılkilise) ile Sandıklı’daki Hüdai termal bölgeleri. Bu termal bölgelerden ne yazıktır ki en sorunlusu Gazlıgöl haline geldi. Bunu biz de bu köşede defalarca dile getirmeye çalıştık. Yapılan imarsal hataların ardından Gazlıgöl bölgesindeki sorunlar ucuca eklenip gitti. Hala da büyük sıkıntılar devam ediyor. Bölgedeki devremülk sorunundan, fuhuş boyutuna kadar bunları sıralayabiliriz.
Şükür ki, Ömer-Gecek’de hatadan erken dönüldü. Heybeli’deki sıkıntılar ise başlı başına bir yazı konusu. İşte Hüdai bu bölgeler arasında en şanslı sayılabilecek termal bölgemiz. Çünkü “imar ve rant canavarı”na kurban edilmedi diğerleri gibi. Geçmişten bu yana Sandıklı Belediyesi yönetimleri bu işe azami hassasiyet göstermiş. Bugün de bu hassasiyet sürüyor. Elbette yapılaşma var ama kontrollü bir şekilde. Devre-mülk sistemi Belediye’nin güvencesi altında. Yeni yapılaşmalarda ise “kalite” en önemli standart. Haliyle “Şehr-i Şifa” ismini tescil ettiren Sandıklı’da, Gazlıgöl benzeri hatalara düşülmekten imtina ediliyor. Hüdai’deki yenilenmeyi, yeni düzenlemeleri görmenizi tavsiye ediyoruz. Ne güzel… Keşke Gazlıgöl için de zamanında böyle bir vizyon belirlenmiş olsaydı…

YUNUS EMRE’NİN HEMŞEHRİMİZ OLDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?

Sandıklı’nın en önemli zenginliklerinden birisi Türk tarihinin önemli ismi Yunus Emre’nin Sandıklı’lı bir hemşehrimiz olmasından kaynaklanıyor. Yunus Emre Hazretleri’nin 2’si Afyonkarahisar’da olmak üzere Türkiye genelinde 15 makamı-mezarı biliniyor. Bu makam-mezarlar Sandıklı-Yeniçay Mahallesi, Afyonkarahisar-Döğer, Aksaray, Bolu, Bursa, Erzurum-Tuzcu Köyü, Eskişehir-Sarıköy (Yunus Emre Köyü), Isparta-Keçiborlu, Isparta-Uluborlu, İzmir-Tire, Karaman, Kırşehir, Manisa-Kula, Ordu-Ünye ve Sivas’ta bulunuyor. Hangisi gerçek mezar tam olarak bilinemese de varsayımlara dayanılarak, Yunus’un Eskişehir, Karaman ve Kırşehir’de medfun bulunduğu ispat edilmeye çalışılmış, bu konuda kitaplar neşredilmiştir. Bu kitaplarda öne sürülen iddialar incelendiğinde, Yunus’un Eskişehir, Karaman ve Kırşehir’de medfun bulunmadığı hükmüne varılmaktadır. Çünkü, her yazar, bir başka yazarın tezini kendisine göre, inandırıcı olan belgelerle çürütmeye çalışmıştır. Yunus Emre’nin gerçek yeri Türk Milleti’nin gönlü olsa da, fiziki mezarının Sandıklı’da olması kuvvetle muhtemeldir.
Sandıklı’nın eski ismiyle Yeniçay Köyü, şimdiki ismiyle “Yunus Emre Mahallesi”ndeki mezarlık içinde Yunus Emre’nin mezarı yer almaktadır. Burada Yunus Emre’ye ait bir mezar bulunduğuna ilişkin bir kayıt, Osmanlı Devleti’nin Hüdavendigar Vilayeti Salnamelerinin 1885 (Hicri 1302) tarihli cildinde yer almaktadır. Yunus’un Sandıklılı olduğunu iddia edenlerin başında değerli hemşehrimiz merhum Osman Attilâ gelmektedir. Biz de bu görüşlere katılarak Sandıklı ya da Döğer’deki Yunus Emre makamlarına binaen, “Yunus Emre hemşehrimizdir” fikrine katılıyoruz.
Bu vesile ile büyüklerimizden dinlediğimiz, Yunus Emre’nin Afyonkarahisar’la bağlantısını anlatan bir menkıbeyi de hatırlayalım isterseniz:
Kasım Paşa 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet zamanında yaşayan kumandanlardan birisi ve Sofu Kasım, Molla Kasım diye anılmaktadır. Molla Kasım Afyon’da mutasarrıflık yaparken Sandıklı’da Yunus Emre’nin Divanı’nı ele geçirir. Gecek Hamamı’nın mesirelik yeri olan Alibey Deresi’nde Akarçay kenarında oturup, Yunus Emre’nin Divanı’nı incelemeye başlar. Molla Kasım’ın zahirî ilimlerde bilgisi olup, batınî bilgilerden haberi yoktur. Tasavvufî terimleri bilmiyordur kendisi. Yunus Emre’nin şiirlerini inceleyip tasavvufî şiirlerini beğenmeyip, “dine uygun değil” fikriyle bir kısmını yakmış, bir kısmını da suya atmıştır. Fakat eline şu mısralar geçince şaşırmıştır:
“Derviş Yunus sözünü/ Eğri büğrü söyleme/ Seni de sigaya (sorguya) çeken/ Bir Molla Kasım gelir”
Yunus, yüzlerce sene geriden kerametini gösteriyor, Molla Kasım’a ismi ile sesleniyordur. Molla Kasım Yunus’un bu kerametinden yaptığına pişman olur, o günden itibaren tasavvufa ilgi duyar. Abdürrahim Mısrî Hazretleri’nin en yakın mürşidi olur ve Afyon’da, Kasım Paşa Camiî ile Hamamı’nı (Meşhur MIsri Camii ile Alaca Hamam) yaptırır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti