Emekli Albay Abdülkerim Kırca'nın Hayatı ve Ölümü
Emekli Albay Abdülkerim Kırca, 1956 yılında Sivas'ın Suşehri ilçesinde doğdu. Eğitim hayatına Suşehri Cumhuriyet İlkokulunda başlayan Kırca, lise eğitimini de aynı ilçedeki Suşehri Lisesi'nde tamamladı. 1974 yılında Kara Harp Okuluna giren Kırca, 1978'de buradan jandarma teğmeni rütbesiyle mezun olarak meslek hayatına adım attı.
1980’li ve 90’lı yılların güvenlik politikalarında etkin rol oynayan Abdülkerim Kırca, özellikle Güneydoğu Anadolu’da yürütülen operasyonlar ve JİTEM’le (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) bağlantılarıyla dikkat çekti. Binbaşı Cem Ersever’in öldürülmesinin ardından, Kırca Diyarbakır JİTEM Bölge Komutanı olarak görevlendirildi. Bu dönemde Kırca, adının birçok faili meçhul cinayetle anılması nedeniyle kamuoyunda tartışmalı bir figür hâline geldi.
SUSURLUK RAPORU VE CİNAYET İDDİALARI
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı Susurluk Raporu, JİTEM'in yasadışı faaliyetlerini ve Kırca'nın, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım ile birlikte birçok infazda yer aldığını öne sürdü. Kırca, özellikle 1992-1994 yılları arasında sekiz kişinin kaçırılarak öldürülmesi ile ilgili 2005 yılında açılan davada sanıklar arasında yer aldı. İddianamede, sanıkların JİTEM adına cinayetler işlediği ve Kırca’nın bu suç örgütünün liderlerinden biri olduğu belirtildi.
Bu davada, JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan ve Mahmut Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu birçok kişi, çeşitli faili meçhul cinayetlerle suçlandı. Ali Emiri Caddesi’nde kaçırılan ve yakılarak öldürülen Murat Aslan’ın ölümü de bu cinayetlerden biri olarak gösterildi. Aygan, Murat Aslan’ın, Kırca’nın emriyle Silopi JİTEM İstihbarat Tim Komutanlığına götürüldüğünü, burada işkence gördüğünü ve ardından cesedinin Dicle Nehri kıyısında yakıldığını iddia etti. Yapılan DNA testleri, Aslan’a ait olduğu belirlenen kemiklerin Silopi’de bir mezardan çıkarıldığını ortaya koydu.
PKK’YA KARŞI MÜCADELEDE YARALANMASI VE EMEKLİLİK SÜRECİ
10 Nisan 1998’de, Antalya-Serik’te düzenlenen bir PKK operasyonunda tim komutanı olarak görev yapan Kırca, çatışma sırasında ağır yaralandı. Bir kurşunun omuriliğine isabet etmesi sonucu kalıcı olarak sakat kalan Kırca, yaşamını tekerlekli sandalyeye bağlı sürdürmek zorunda kaldı. Bu yaralanmanın ardından malulen emekli edilen Kırca'ya, 12 Aralık 2004’te dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından "Devlet Övünç Madalyası" verildi.
CİNAYET İTİRAFLARI VE İNTİHAR
Kırca’nın adı, JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan'ın 2009 yılında Star gazetesine verdiği röportaj ile yeniden gündeme geldi. Aygan, röportajda Abdülkerim Kırca’nın emirleri doğrultusunda birçok faili meçhul cinayet işlendiğini öne sürdü. Bu açıklamalardan sadece birkaç gün sonra, 19 Ocak 2009’da Abdülkerim Kırca, Ankara’daki evinde intihar etti.
Kırca’nın ölümünün ardından, Genelkurmay Başkanlığı kamuoyunda çıkan haberlere sert tepki gösterdi. Yapılan açıklamada, basında çıkan haberlerin yargısız infaza neden olduğu ve kişilerin haksız yere suçlanmasının hukuka ve ahlaka aykırı olduğu belirtildi. Kırca’nın cenazesine dönemin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının yanı sıra birçok üst düzey askerî yetkili katıldı.
CENAZE VE DEFİN İŞLEMLERİ
Abdülkerim Kırca, 19 Ocak 2009'da düzenlenen törenle Ankara Karşıyaka Mezarlığına defnedildi. Ölümünden sonra Kırca’nın adı, faili meçhul cinayetler ve JİTEM soruşturmalarındaki konumu nedeniyle tartışılmaya devam etti. Onun yaşamı ve ölümü, Türkiye’nin yakın tarihindeki karanlık olayların bir parçası olarak hafızalarda yer buldu.