Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

ELÇİ VE ELÇİ HİKAYELERİ

Osmanlı tarihinde yabancı liderlere kafa tutuşun, boyun eğdirişin çok örneği vardır. Ama bunların hepsinin ortak özelliği devletin askeri gücünün zirvede olduğu zamanlara mahsus olmalarıdır. Devir Yavuz Selim, Kanuni devridir; yabancı elçileri Padişahın atının üzengisini, Sadrazamın eteğini öpmektedir. Bu asırda imparatorluk hasımlarıyla masaya oturmaz, tezlerini tartışmaz, müzakere etmez, sadece emreder. Batılı devletlerin hepsinin İstanbul’da elçileri varken imparatorluk bu ülkelere elçi göndermez. Çünkü batılı devletleri protokolde kendisinden aşağı görmekte, müzakere değil emretmektedir. Dolayısıyla batı başkentlerine daimi elçi göndermeye gerek duymaz.
Bu anlattıklarım Osmanlı İmparatorluğu’nun şan, şeref dönemlerine aittir. Ancak dış politikadaki bu tavrın bize olumsuz yansımaları da olmuştur. Bizde dış ilişkilerde müzakere ve tezlerini savunma kültürü yani “Diplomasi Kültürü” ve “Diplomasi Hafızası” gelişmemiştir. “Diplomasi Kültürü” ve “Diplomasi Hafızası” ve bunları yürütecek “Diplomatlık Mesleği” gelişmediğinden hep “Masada Kaybetmek” ve “Çabuk Unutmak” durumu ile karşılaşmışızdır.
Uzun yıllar batı başkentlerine daimi elçiler göndermediğimizden batıda meydana gelen gelişmeleri takip edememişizdir. Avrupa devletleriyle ilişkileri bunların İstanbul’da bulunan elçileri vasıtasıyla yürütülürdü. Ancak dışarıda elçi bulunmaması yüzünden Avrupa hakkında sağlıklı bilgi alınamadı. İlk defa III. Selim döneminde diğer devletlere daimi elçi göndermeye başladık. Ama, atı alan Üsküdar”ı geçmişti.
Tanju AKAT’ın “Osmanlıların Stratejik Sorunları” adlı eseri ile Cemal YILMAZ’ın “Osmanlı’nın Son Yüzyılı” adlı eserlerinde bu durum çok güzel şekilde izah edilir.
Batılı devletlere gerileme döneminde kafa tutabilen ender kişilerden birisi Ahmet Vefik Paşa’dır. Paşa, Paris büyükelçiliği sırasında Fransa kralı III. Napolyon’la girdiği ağız dalaşları ve imparatoru çileden çıkaran davranışlarıyla ünlenmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun Suriye ve Lübnan topraklarına göz diken Fransa, Paşa’yı elçi olarak kabul ederken nasıl bir sert bir kayaya çarptığının farkında değildir.
III. Napolyon bir gün A Vefik Paşa’dan bahsederken “herhalde kendisini Sultan Selim’in sefiri sanıyor” der. A. Vefik Paşa, diplomatik nezaket sınırlarını zorlayan ölçüde; “kendilerine iletiniz, şayet Sultan Selim’in sefiri olsaydım haşmetmeab burada bulunamazdı” cevabını gönderir. Sarayda verilen bir da-vette, III. Napolyon, A. Vefik Paşa’ya; “Osmanlı İmparatorluğu çöküyor, çatırtılarını işitiyorum” deyince, Paşa; “Bizim memleketimiz buraya uzaktır, işittiğiniz çatırtılar Fransa’ya ait olsa gerek…” cevabını verir.
Paşa, saraydaki bir davet sırasında III. Napolyon’a; “Etrafta Fransa’nın Suriye’ye asker göndermek istediği söylentileri dolaşıyor. Türk ordusunun Fransız askerini karaya çıkaracağını düşünmek için çok saf olmak lazım. Sizce de öyle değil mi haşmetmeap…” diye sormuş, çok sinirlenen Napolyon’da; “İyi bir vatanseversiniz paşa, ama diplomat asla…” demek zorunda kalmıştır.
İngiliz elçisi, A. Vefik Paşa’nın bu davranışlarına hayran kalır ve; “İmparatora verdiğiniz cevaplardan dolayı sizi tebrik ede-rim” demiştir. Bunun üzerine Paşa; “Böyle bir cevapları siz verebilirdiniz. Zira devletinizin sizi himaye edeceği şüphesizdir. Benim devletim ise ne yazık ki önemsiz bir şikâyet olduğunda dahi beni görevden alır.”
Yakın tarihte dış ilişkilerde A. Vefik Paşa gibi davranabilen kişilerden birisi İsmet Paşa’dır. Mudanya Mütarekesi’nde, “savaşı kazanan benim, görüşmeler benim başkanlığımda yapılmalıdır” demiştir. Lozan’da batının kurt diplomatlarına karşı göze göz, dişe diş mücadele edebilmiştir. ABD Başkanı Johnson’un Kıbrıs vesilesiyle tehdit mektubuna cevaben “Batı ittifakı yıkılır. Yeni şartlarla, yeni bir dünya kurulur. Türkiye bu dünyada yerini bulur” diyecektir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER