Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 95

“(Rasulüm), önceki rasûllerimize sor, dûnirRahmân (Rahman Allah dışında müstakilen var ve muhtar merhamet sahibi güçler var zannıyla) kulluk yapılacak ilâhlara müsaade ettik mi?” (Zuhruf-45)
Rivayetlere göre, “Rasûllere sor” denilince Efendimiz (SAV) Cebrail’e “sormam, kesinlikle mutmainim” diyor. Bunun manalarından biri de, sana gelen bilgileri incele. Bazı rasûlleri sana kıssa ettik, öyle bir müsaade var mı demektir. Yok! Mirac’tan önce İsra’da Efendimiz (SAV) tüm Rasûl ve Nebi’lere İmam’lık yaptığı için onlara sor bakalım, böyle bir şeye izin verilmiş mi denilmektedir. Şu mânâyı da taşır: Hayır, böyle bir izin vermedik! DûnirRahmân (Rahman Allah’ın dışı var, dışında müstakil ve muhtar merhamet sahibi güçler var zannıyla) kulluğa ve kulluk yapılacak ilâhlara müsaade etmedik. Merhametim dışında şeyler oluşturmayın, merhametimin dışı varmış gibi bir yerlere yönelmeyin, öyle bir şeye hiç izin vermedim buyuruyor:
“DûnirRahmân (Rahman olan Allah’ın dışında müstakil ve muhtar merhamet sahibi güçler var zannıyla) size yardım edecek askerleriniz (Allah’a karşı size nimet veren) kimlerdir? İnkârcılar ancak derin bir gaflet içerisinde bulunmaktadır.” (Mülk-20)
DûniHi “Müstakilen Varım ve Muhtarım” diyenin akıbetini şu cümleyle tamamlamış olalım ve bu cümleyi çok sıkı uygulamaya çalışalım, inşaAllah Rabbim hepimize lutfeder: Yaşarken kendini dûniHİ algı ve zann’larından kurtarırsan, dünya ve ahiret azabından da kurtarmış olursun. Bazı ayetlerde bize “Onlara bir korku ve mahzunluk yoktur” denilmesi işte budur. Bu hâl veliye mahsus sanılmamalıdır. Elbette veli için bir korku ve mahzunluk yoktur ama bu âyetler yalnızca veliyi kast etmez. Korku ve mahzunluğun olmayışı özellikle ahiret içindir, zor gün içindir. DûniHİ algısını temizleyene dünya hayatında da korku ve mahzunluk kalmaz. Bu korkusuzluk Allah’a karşı değildir, Allah’ın yarattıklarına karşıdır. Eksik meallerden esinlenip “ben Allah’tan korkmuyorum” noktasına ulaşanlar vardır, onlar cahildir. DûniHİ algıdan kurtulan, Allah’ın sisteminde Allah’ın yarattıklarına karşı emniyette, güvende durur. Değilse Allah’tan korkmaz değildir. Efendimiz (SAV) buyuruyor: “Allah’ı en iyi tanıyanınız benim. O’ndan en çok korkanınız da benim.”
Bugüne kadarki yazılarda esfele safiliyne düşüşü, verilen Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisini insanın müstakil ve muhtar zannıyla suiistimal ederek nasıl kullandığını, böylece “Müstakilen Varım ve Muhtarım” yaşantısının oluştuğunu, Allah’a karşı mütekebbir bakışla yaşayan bu insanın sadrındaki “Ğıll” hâkimiyetini, duniHİ algı sebebiyle “Müstakilen Varım ve Muhtarım” diyerek yaşayan insanın akıbetini ayetlerle gördük. Bu yüzden, dikkatle takip edenler “Biz bu halden nasıl kurtulacağız?” diyerek kurtuluş yolu aramaya başlamış olmalılar.
Esfele Sâfiliyn’den, dûniHİ algıdan yani kendimizi ve yaratılan her şeyi Allah dışında sanmaktan kurtulmak mümkün müdür? Elbette. Bunun cevabını da Kur’an’dan öğreneceğiz, çünkü “birisine göre” yöntemlerle kurtulmak yok. El-Veliy Allah…
“(Rabbi) dedi ki; ikiniz cemîan inin aşağı oradan. Birbirinize düşmansınız. Benden size bir hüda geldiğinde kim benim hüdama tâbi oldu ise işte o sapmaz ve şakıy olmaz.” (TaHa 123)
Ayetten konumuzla ilgili çıkaracağımız sonuçlara bakalım. Birisi şu: İnin aşağı! Bulunduğunuz idraktan aşağı idraka inin. İdrak inişine diğer âyetler ışığında baktığımızda, bu ayetten anlıyoruz ki “esfele sâfiliyne reddedildiniz, dûniHİ idraka indiniz, dünya hayatına başladınız” mânâları da vardır.
Ayetteki bir diğer nokta “birbirinize düşmansınız” ifadesidir. Bu çok iyi anlaşılmalıdır ki bir sonuç çıkarabilelim. İnsanın düşmanını tanıması önemlidir. Peki, düşman nedir, kimdir? Kur’an’a göre düşman, Allah’tan uzaklaştırandır, başka düşman düşünerek, kendi kafanızdan düşman tarifi oluşturmayın. DûniHİ algı ve zann’larına göre “düşman” ilan edilmez. Bu durumda, “birbirinize düşmansınız, bu şekilde inin” âyetini nasıl anlamalıyız?
Daha önce de paylaştık, iki tane var hal biliyoruz: Birbirinize Göre Var hâl ve kişinin Kendinde Kendine Göre Var hâli. Birbirinize Göre var olan hâl, yani birbirinize baktığınızda bu âleme Kesret Âlemi denilmesini sağlayan bu tekasür, bu birbirine göre varlık sizin düşmanınızdır, bu varlık sizi Allah’tan perdeler. “Birbirinize düşmansınız, bu şekilde inin” demek, varlığınızla birbirinizi Allah’tan perdeleyecek şekilde inin demektir, ifadenin konumuzla ilgili mânâsı böyledir: Birbirinize Göre Var görünüşünüz sizi Allah’tan perdeleyecek, bu size perde olacak, dûniHİ algınızı kuvvetlendirecek, böyle ineceksiniz! Birbirlerini Allah’tan perdeleyecek şekilde inmeleri neyi ifade eder bakın:
Hayata başladığımız hâlin yan, kendimizi içinde bulduğumuz formatın yasal yanlış olduğunu ilk paylaşımlarımızda âyet ve hadisleriyle gördük. Bu yüzden, TaHa 123. âyet bize kurtuluşu öğretiyor. Kurtulmuş doğsak niye kurtuluş öğretilsin? Doğarken hayata hidayet üzere başlayana kurtuluş öğretilmez. Ama Kur’ân bize kurtuluşu öğretiyor. Hadis ve âyetlerde düşüş anlatılmaz. Zaten düşmüşsünüz! Bize, ne yaparsak bu halden kurtulamayız, nasıl düşünür ve davranırsak bu düşüşte ısrarlı kalırız, hep bu öğretilir. Veya idraken düştüğümüz bu halden nasıl kurtulacağımız anlatılır. Yani hep çıkış, hep kurtuluş, hep nasıl yükseliriz anlatılır. Yol “çıkış”tır. Biz de çıkış yani kurtuluş yolumuzu basamak basamak idrak seyahatiyle âyetlerden alacağız.
Ta-Ha 123. ayet bize diyor ki “kendinizi içinde bulacağınız dûniHİ algı sebebiyle kendinizi doğru yolda zannedeceksiniz. DûniHİ algıdan kurtulma yöntemini ve gerçek doğruyu bildiren nebi ve rasûller sizin içinizden size geldiğinde, fıtratınızdaki ‘evet, Bi Rabbimizsin’ bilgisi ve şehadetinden de istifade ederek tâbi olun. “İşittik ve tâbi olduk” derseniz Hakk’tan sapmaz, mutsuz olmazsınız.” Anlıyoruz ki ilk işimiz bu: Gelen bilgiye tâbi olmak! Ayetten şu mânâyı da çıkarıyoruz: Demek ki kurtuluş yolu var. Bu önemli, çünkü o izi arıyoruz; acaba kurtuluş yolu var mı? Anlıyoruz ki var. Yaradanımız bize, “Size Kurtuluş Yolu göndereceğim” diyor.
“Hakikaten biz insanı ahseni takviym üzere yarattık. Sonra onu esfele sâfiliyne reddettik. Ancak iman edip salih amel işleyenler müstesna. Onlar için kesilmeyen bir ecir vardır.” (Tiyn; 4-6)
Yine bir kurtuluş yolu! Ve bu kurtuluş yolu şöyle tanımlanıyor: İnsan ancak Billâhi anlamında iman eder ve bu imana uygun hayat tarzı oluşturursa esfele sâfiliynden kurtulabilir ve hiç kesilmeyen mükâfata ulaşabilir. Bu âyetle yine öğreniyoruz ki dûniHİ algıdan sıyrılmak, aşağıların aşağısı idraktan yukarı tırmanmak mümkün, esfele sâfiliynden kurtulup ahseni takviyme kabul edilmek, Allah’a karşı edepsiz yaşantıdan çıkıp edebe dâhil olmak mümkün. Rabbimiz müjdeliyor:
“Allah iman edenlerin velisidir, onları zulmetten nura çıkarır. Fiilen küfür halinde olanlara (dûniHİ algı ve zann’larına göre yaşayanlara) gelince, onların dostları tağuttur (dûniHİ müstakilen var ve muhtar zannettikleridir). (Bu kabulleri) onları nurdan zulmete sokar. İşte onlar ashabun nardır. Onlar orada ebedi kalıcılardır.” (Bakara-257)
Yine görüyoruz ki kurtuluş mümkün! Ancak bu kurtuluş şöyledir: İnananları Allah kurtarır, zulme düşeni ise düşüren kendisidir. Hemen uyaralım, bu kesret dilidir. Kur’an’da iki anlatım dili olduğunu paylaşmıştık. Bu iki anlatım diline örnek olarak İnsan Sûresi 29 ve 30, bir de Nisa Sûresi 78 ve 79. âyetleri verdik. Eğer bu iki dili fark edilmişse Bakara Sûresi 257. âyette söylenen ancak o zaman anlaşılabilir: Kurtulacak olanı Allah kurtarır, yanlışa gideni, zulmete düşeni kendisi düşürür. “Zulme düşeni düşüren kendisidir” ifadesi kesret diliyledir.
“O sizi zulmetten nura çıkarmak için apaçık âyetleri Kulu’nun üzerine tenzil edendir. İnnellâhe biküm le raûfun rahiym.” (Hadîd-9)
Bu ayet de kurtuluş yolu vardır gerçeğini beyan ediyor ve bize bir usul öğretiyor: Sizi zulmetten nura getirecek şeyi kulumuzun üzerine âyetleriyle tenzil ettik, indirdik.
Demek ki yöntem Kur’ân’da! Yani “Kur’ân’dan öğrenin” denilen noktaya geldik: Evet, kurtuluş var ve yol Kur’an’da! Hem bir ipucu gibi hem de konuyu pekiştirsin diye düşünüp varacağımız sonucu söyleyelim: Kurtuluş Yolu “Lâ ilâhe illallah” telkinidir ve Billâhi anlamında imandır. Bu aynı zamanda, dûniHİ algı ve zann’larını reddetmek ve Billâhi anlama göre bir hayat tarzı oluşturmaktır. Reçete budur. Bu reçeteye tâlip olana âyet şöyle seslenir:
“Siz o kurtuluş yolunu ararken, bulurken ve uygularken Allah kesinlikle size Billâhi anlamında Raufun Rahıym’dir (İnnallahe Bi küm le raufun rahıym).” (Hadîd-9)
“B” ile olduğu için “Biküm” ifadesi dikkatimizi çekmelidir. Bu dikkate alışalım…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti