Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 54

Bu yola yani Allah’ı tanımaya talip olanın ilkin, öncelikle cehennemden kurtulmaya TALİP olması gerekiyor. Yazılarımızı sıkı takip edenler fark etmişlerdir, yazılarımızda Allah’tan korkmayı, Allah’tan utanmayı, Allah haşyetiyle yaşamayı yani müttakiliği hep vurguluyoruz. Bu sebeple gene geldik Cehennem’e ve Korku’ya! Lütfen Kur’an-ı Kerim’i inceleyin, “Allah’ı sevin” diye ısrarla vurgulanan, yinelenen bir tavsiye bulacak mısınız? Bulamayacaksınız. Ama “Allah’tan korkun!” uyarısını bulacaksınız, hem de o kadar sık… “Yalnız Allah’tan korkun, hep Allah’tan korkun…” Dikkat edin, “Allah’ı sevin” diye bir öneri yok. Bunu fark edelim ve yanlış bir sevgi tuzağına düşmeyelim. Eğer kişi yanlış bir sevgi yumağının peşinde koşuyorsa, inanın işler bozulur. Bilesiniz ki, bu paylaşımlarımda size gördüğüm, bildiğim ve yaşadığım dışında bir şey anlatmıyorum! Anlattığım şeyi görmüşümdür, ancak gördüğüm şeyi anlatırım. Şunu çok net gördüm ki yanlış bir sevgi propagandası peşinde koşanlar hakikati bilemezler… Hakikati anlamak, bulmak için ayetlere yönelmek şart! Eğer ayetlere yönelmişseniz göreceksiniz, onlar size “Allah’tan korkun, Allah’tan korkun” diyor. O halde önce bunu uygulamak ve Allah’tan bir korkmak lazım. Dolayısıyla, bu korkuya bürünen kişinin ilk talip olacağı şey cehennemden kurtulmak olur. Neden? Çünkü cehennemden kurtuldu mu başka bir şeye gerek yok… Veli pozisyonunda olacağım diye uğraşan bazıları velayetle ilişkili sanılan tayyi mekân yaşamak, onu yapmak, şunu bilmek gibi şeyler peşinde koşarlar, onlar boş işler. Dünyada gerçekten talib olunması gereken tek bir şey var: Ben cehennemden nasıl kurtulacağım? Hatta “ben cehennemden kurtulabilecek miyim?” Efendimiz (SAV)’in yanında, Efendimizin sohbeti sırasında sahabeleri inceleyin, hepsinin telâşı budur. Hiçbiri uçmak kaçmak gibi bir taleple oturmuyorlar orada. Tek telaşları var: Biz cehennemden nasıl kurtulacağız? Şunu söyleyeyim, bu işi önemseyenler yani Allah’ı hakkıyla tanıma ve gereğini yaşama gayretine girenler zaten cehennemden kurtulma telaşında olanlardır, bu telâşı yaşayanlardır. İşin gereği böyledir! Ondan kurtulmak için hakikatin peşinde koşmak zorundayız, başka şekilde kurtuluş yok! Hakikatin peşinde yanlış plânlarla koşulursa o hakikat insanı cehennemden kurtaran bir bilgi olmuyor, mümkün değil. Demek ki, bu işin talibinin çok önemli bir özelliği onda “Cehennem Korkusu” olması ve bu korkuyla yaşamaya başlamasıdır. Allah’ı tanımaya ve Allah’ın RAZI olmasına talip olanın özelliğidir ki o “Ben bu cehennemden nasıl kurtulacağım?” korkusu taşır. TALİB’İN KORKUSU budur. Bu korkuyla işe başlayan talibin bir önceliği vardır ki o da “BEN” dediği şeyi tanımaktır.
Tanıma başlayınca görür ki iki tane “BEN” dediği var, işte öncelik bu iki “BEN”i fark etmektir. O fark edilince görülür ki bir “BEN”i siz sizi zulmette tutan yapınıza demektesiniz, diğer “BEN” ise Allah’ın Biiznillah yetkiyle verdiği “BEN”dir. Bu fark edilince şunu görürsünüz ki Allah’ı seven insanların bir şeyi, bir insanı sevme sebebi onlardaki hakikattir, onların Hakk olarak yaratılan yapılarıdır, müstakilen var ve muhtar olmayan “BEN”likleridir, kul zatlarıdır. Sizde Allah’ın sevdiğini seven bir yapı vardır, bu yapı “BEN”liğe ve Allah’ın verdiklerine müstakillik vererek sahip çıkan yapı değildir, Biiznillah “BEN” diyen yapıdır. Müstakillik iddiasıyla “BEN” diyen yapı Allah’ı sevemez, Allah’ın sevdiklerini de sevemez, mümkün değil. Allah’ı ve sevdiği kişileri seven sizin hakikat olan “BEN” yapınızdır. İçerideki o yapı kişiye gerçeği yani hakikati hatırlatır ve onda Allah sevgi ve Allah’ın sevdikleri (Rasuller, veliler, müminler…)nin sevgisini oluşturur. Bir kulda gerçek sevgi sistemi böyle çalışır. Ama başlarken söylediğimiz gibi bu sevginin çalışabilmesi için temelinde korku olması çok önemlidir. Hangi korku? “Billahi” idrakla iman etmiş yapının Allah korkusu! O korkunun bir benzeri anneyle çocuk arasındaki ilişkide de vardır. Bakın: Bazen anne yavrusuna kızar, onu iter, hatta vurur. Ama çocuk gider gene annesine sarılır. Fark ettiniz mi? Hem ağlar hem annesine sarılır. Ne kadar benzer bir korku, gelmiş anne ve çocuk arasına yerleşmiş! Annesi kızıyor diye kaçmaz, gider yine annesine sarılır. Anneyle olan bu muhabbet şuna da örnek olabilir: Allah’ın müstakilen VAR ve Muhtar oluşuna sahip çıkan ve “ben de müstakilen varım ve muhtarım” diyen yapının beyindeki veri tabanını etkisizleştirmemiz gerekiyor ya, bu yüzden biz zikrullahla o yapıyı dağlarız. İşte onu dağlarken, o dağlama sırasındaki oluşan duygu öyle bir duygudur ki, annenizin sizi sevgisiyle kuvvetle kucaklayıp sıkışına benzer. O dağlanma bir merhamet, bir şifa, bir kurtuluş olduğu için size öyle tatlı gelir ki, öyle hoş bir sıkma gelir ki annenizin kucaklaması gibi! Ama bir de güreşte bir pehlivan sizi sıksa? Sıkma yine aynı sıkma, ama böyle birisi tarafından sıkılıyor olmak hiç tatlı gelmez! Bakış açısı ne kadar değişti değil mi? Sizi cehenneme uygun tutan yapınızın dağlanmasına bakışınız eğer “Billahi” idrak ve iman ile bakan yapınızla olursa o sıkma size hiç acıtma gibi gelmiyor, hatta içinize büyük bir muhabbet veriyor… Sıkma işi toprakta da öyledir; “toprak, toprağa konanı çok kuvvetli bir sıkmayla öyle sıkar ki, onun o çığlığını, nasıl bir ses çıkardığını duysanız…” diyerek Efendimiz (SAV) o olayı bize anlatır. Ama bu sıkma gerçek müminlere “annenin çocuğunu sıkması gibi” tesir edermiş. Mümine bir muhabbet sıkması gibi gelen bu muamele diğerine ise onu kündeye getiren pehlivan sıkması gibi geliyor…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti