Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 199

Kazanılmış Değişim’ini Hakk yolda gerçekleştirmeyi tercih eden Halifetullah vasıflı insan yol kat ettikçe, Allah’a şükrünü ve Allah’tan razı halini bir ifade ile gösterme arzusu duyar ve bu arzusu onu Allah’a secdeye sevk eder. Talibin bu secdesi meleklerin secdesinden de farklıdır. Onun Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanarak razılığını ifade tarzı olan bu secdesi, kazanılmış bir değişimdir. “Allah’ın emrine boyun eğmeli ve secde etmeliyiz” diyerek, Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi kullanılarak yapılan da bir secdedir, ancak “Kazanılmış Değişim” sonucu değildir. Bu yüzden secdenin birçok tarifi vardır, secde edenlerin secdeden tatmin olamayışları sonucu “şöyle davranın” manasında birçok şart oluşturulmuştur. Ancak “razı” haldeki talibin secde arzusunun tarifi ve şartları yoktur, o hal talibin razılığının tabiatı gereği şekillenir.

“Kader Matriksi”nde Allah’a secde çok önemli bir kriter olup Halifetullah vasıflı insanlar; “secde edenler ve secde etmeyenler” diye tam iki gruba ayrılırlar. İnsanların “sağcılar ve solcular” diye ikiye ayrılmaları bundan biraz farklıdır. Secde edenler de secdelerinin idraklarına göre kendi aralarında derecelenirler. Ancak insan en azından kendisini Allah’a secde edenler sınıfına sokmalıdır. Bütün kitap ehli insanlar için bu böyledir; her kitap ehlinde farklı olmakla beraber Allah’a secde vardır. Biz, Kur’an ve hadislerden müslümanların nasıl secde edeceğini öğrenir ve öyle secde ederiz. Ancak her nasıl olursa olsun, bir insan Allah’a secde ediyorsa bunun mutlaka bir karşılığı vardır. Fakat biz müslümanlar secde ettiğimiz zaman nasıl bir karşılıkla karşılaşacağımızı Kur’an’dan Allah’ın vaadi olarak biliriz.

Eğer bir müslüman kardeşimiz beş vakit salât ikame edemiyor ve “nasıl olsa beş vakit yapamıyorum,  bu iş yarım yapılmaz” diyerek hiç secde etmiyorsa yanlış düşünüyor demektir. Evet, beş vakit salât yarım olmaz, ancak secde edenler sınıfına, musalli sınıfına girmek başka bir şeydir. Bu yüzden, o müslüman kardeşimiz her gün bir secde yapmak için gayret etmelidir. Hele bir secde edenler kulvarına girsin de o kulvarda bir nasibi bulunsun. Bu müslüman kardeşimiz bir gün Allah’a öyle bir secde gerçekleştirir ki Rabbim ona ikramlarda bulunur da her şey değişir ve hakkıyla beş vakit salât ikame edenlerden olur inşaAllah. Çünkü Allah’a secde edenler için “Kader Matriksi”nin farklı görevleri vardır. Allah’a secde edenlerin “Yaşanabilir Hayat Normları”na Allah ikramlarla müdahale eder.

Hac Sȗresi 18: “Görmedin mi ki Allah O’dur ki; semavatta kim var ve arzda kim varsa; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaç cinsi, yürür canlılar ve insanların birçoğu ona secde ediyor. İnsanlardan birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor hakir kılarsa artık ona ikram edici yoktur. Muhakkak ki Allah dilediğini yapar.” (Secde ayetidir, fırsatımız olunca secdesini yapalım.)

Ayette insanların secde edenler ve secde etmeyenler olarak iki gruba ayrıldığını görmekteyiz. Fetih Sȗresi 29’da da “simalarına gelince, onların nişanları yüzlerindeki secde izidir” diyerek, Kader Manası içerisinde Allah’a secde eden müslümanlar işaretlenmektedirler.

Bir mümin nefsini idraken her an secdede tutabiliyorsa, bu çok ileri düzeyde bir “Kazanılmış Değişim”dir. Bu değişimi yakaladığını düşünen bazı insanlar, “bu durumda vücutla yapılan secdeye gerek olmaz der” ki bu ondaki değişimin tuzak olduğunun, kişinin girdapta olduğunun işaretidir. Hiç bir “Kazanılmış Değişim” derecesi için Müslümanın tanımlanmış salâtı kalkmaz. “Kazanılmış Değişim”in tek kişilik en üst kontenjanına ulaşmış bulunan Rasulullah (SAV) Efendimiz salâtını son nefesine kadar titizlikle ikame etmiştir. Nisa Sȗresi 103. Ayetten öğreniyoruz: “Muhakkak ki salât müminler üzerine vakitlendirilmiş bir yazıdır (farzdır).”

İnsanların ahiret hayatlarındaki konumlarını belirleyecek olan “Kazanılmış Değişim”lerinde, secde ile birlikte güneşin dünyaya olan pozisyonları, açıları ve bunların insanlar üzerindeki etkileri de büyük rol oynar. Gece halinin daha farklı tesirleri vardır. Güneşin ve gecenin tesirleri Allah’a secde ehline hatta secdede olanlara ve olmayanlara göre farklılıklar gösterir. Güneş ve gecenin öyle etkileri vardır ki insanın Esfele Safiliyn yapısını coşturur ve “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasını kuvvetlendirir, ancak secde edenler müstesna… Müminun Sȗresi 67. Ayette böyle bir uyarı var: “O’na müstekbirler olarak geceleyin hezeyan ediyorsunuz.”

Yani Allah’ın Billahi anlamda imana davet eden ayetlerine karşı “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasıyla mütekebbir davrananlar, bu faaliyetleri bazı aktivitelerle geceleyin de bir hezeyanla sürdürerek Allah’a secde edenlerden ayrı düşmektedirler. Enfal Sȗresi 35. ayetten öğreniyoruz ki bu idrakın ibadeti “ıslık çalmak” ve “alkış”tan ibarettir. İşte ezandaki ‘’hayye ale’s salah ve hayye ale’l felah’’ çağrıları, güneşin ve gecenin pozisyonlarında müminleri o anki tehlikeye karşı “salât ile” kurtuluşa davet eder.

Ta-Ha 130: “(Rasulüm,) sen onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım saatlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki RAZI OLASIN (Allah da senden).” Anlıyoruz ki: Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’yle aldıkları tercih hürriyetini, “Kazanılmış Değişim”lerini Hakk yolda gerçekleştirmek yönünde kullananlara, Allah’a şükürlerini ifade edebilmeleri ve neticede Allah’tan razı olmaları, Allah’ın da onlardan razı olması için, güneşin ve gecenin özel anlarına göre vakitlendirilmiş 5 vakit salât ikamesiyle Allah’a secde etmeleri gerekliliği Allah’ın ikramı olarak öğretilmektedir. Allah’ın ikramları doğrultusunda, Yunus Sȗresi 109, Kalem Sȗresi 48. Ayetler gereği Allah’ın hükmünü bekleyen sabrın edebiyle Hakk yolda gayret eden talibe Rabbimiz Hac Sȗresi 59. Ayet ile de bir müjde vermektedir: “Allah onları elbette razı olacakları yerlere dâhil eder. Muhakkak ki Allah Alimun Halim’dir.”

“Hakk yolda gayret eden talibin arzu ve gayretini Aliym olan Allah, Aliym olan Rabbi bilir ve talibin bu gayreti sürecinde bazı hatalarını Halim olan Rabbi hoş görür, onu affeder ve talibi RAZI olacağı nefs seviyesine ulaştırır. Muhakkak ki Allah Aliymun Halim’dir.”

Ulaştığımız sonuç: “Kader Matriksi”, Halifetullah vasıflı insanın Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanması yöntemiyle çalışan ve nefslerin “Kazanılmış Değişim”lerine kendilerinin şahitliklerini sağlamak üzere de “Yaşanabilir Hayat Normları” üzerinden yürüyen ve “Kazanılmış Değişim” ile Allah’a secde eden ve Allah’a asi olup haddi aşan nefsleri belirleyerek, buna göre nefslerin gerçek hayat olan ahiret hayatlarındaki konumlarını belirleyen bir eleme programıdır. Bütün bu süreç bir tek mana içerisinde bütünleşir ki bu da “Kader Manası”dır.

“Kader Manası”nı fark eden kulun hamd, şükür ve umut içerisindeki nefsini saran ittika hisleriyle bulacağı sonucu ve duayı bize Tevbe Sȗresi 118. ayette Rabbimiz öğretir: “Nihayet Allah’tan yine Allah’a sığınmaktan başka çarelerinin olmadığını anlamışlardı.”

Rasulullah (SAV) Efendimiz bu doğrultuda bize şu duayı öğretmektedir: “Allahümme inni euzü bi rızake min sehatıke ve bi muafetike min ukubetike ve bi rahmetike min gadabike ve EUZÜ BİKE MİNKE, la uhsiy senaen aleyke ENTE kema esneyte ala nefsik: Allahım, hoşnutsuzluğundan rızana, cezalandırmandan bağışlamana, gazabından rahmetine, SENDEN SANA SIĞINIRIM. Senin kendine olan senan gibi sena etmekten aczimi itiraf ederim. (Âmin)”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti