Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 196

Nahl 78: “Allah sizi analarınızın karnından bir şey bilmiyor olduğunuz halde çıkardı. Şükredesiniz diye size Sem’ (işitme sistemi), Basarlar (görme sistemi) ve Fuadlar (analiz-sentez sistemi) verdi.”

Müminun 78: “HU (O)’dur ki sizin için Sem’, Basarlar ve Fuadlar inşa etti. Ne az şükrediyorsunuz.”

Mülk 23: “De ki, sizi inşa eden, sizin için Sem’, Ebsar ve Fuadlar oluşturan O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz.”

Furkan 62: “Tezekkür etmeyi ve şükretmeyi dileyen kimse için gece gündüzü birbiri ardına getiren O’dur.”

Bu ayetler bizi şu sonuçlara ulaştırıyor: Billahi anlamda iman edenlerin Hakk yolda gerçekleştirecekleri Kazanılmış Değişim’lerinde şükür mekanizması çok önemlidir; neredeyse “Kazanılmış Değişim”in olmazsa olmazı niteliğindedir. Şükür mekanizmasının bir matematik içerdiğini, hatır için bir teşekkür sistemi olmadığını görüyoruz. İnsanın, şükür mekanizması için donanımlı olduğunu, bunların da Sem’ (iletişim imkânları), Ebsar (görme, gözleme, yapma, izleme ve seyir imkânları) ve Fuad (Sem ve Ebsar ile elde edilen bilgilerin kalpte analiz-sentezini yaparak bir sonuca varan) sistemi olduklarını öğreniyoruz. Sem’, Basar ve Fuad imkânlarıyla Allah’ın ayetlerini tezekkür edersek görürüz ki: Anın ve andaki tüm hallerin dileyeni, hüküm sahibi, yöneticisi ve istikrarını sağlayanı Allah’tır. Ayetlerdeki “ne kadar az şükrediyorsunuz” uyarısı Sem ve Basar’ından gelen bilgilerle Fuad’ında Hakk sonuçlara ulaşarak şükür mekanizmasına dâhil olmuşların bazıları içindir, bildiği ile amel etmeyi bazen yapan bazen unutanlar içindir! Şükür mekanizmasının hayat tarzı haline gelmesi ve bu durumun insanda kesintisiz bir hal alması, “Kazanılmış Değişim”in ileri basamakları için çok önemlidir. Bu uyarıdan öğreniyoruz ki şükür mekanizmasından çıkmak Allah’ı unutmak demektir.

Bakara Sȗresi 152: “O halde zikredin beni ki zikredeyim sizi. Ve şükredin bana ve sakın küfretmeyin (ulaşacağınız Hakk hali artık örtmeyin).”

Maide Sȗresi 6: “Allah size güçlük oluşturmak dilemez. Fakat sizi arındırmak ve nimeti üzerinize tamamlamak diler ki, şükredesiniz.”

Maide 6’dan anlıyoruz ki: Dünya hayatında Allah inananlar üzerine nimetini tamamlamak diler. Buna rağmen “şükredesiniz” öğüdünü anlayabilmek, görebilmek ve hissedebilmek, dolayısıyla da bu konuda şükredenlerden olmak hiç kolay değildir. Çünkü insan, dünya hayatının akış kuralları sebebiyle cehennemden yeterince korkmaz, cenneti de gerektiğince arzulamaz… Oysa Fatır Sȗresi 32 ve 34. Ayetlerin Rasulullah (SAV) tarafından açıklandığı bir hadisten öğreniyoruz ki, o zor günde, din gününde bazı müminler birtakım noksanları sebebiyle cennete alınmayacaklar, mahşer günü tutsak bekletilecekler; o müminler cennete giremedikleri için çok üzülecek, çok tasalanacaklar. Ancak bir süre sonra Rabbimiz merhametiyle onlara nimetini tamamlayacak, onların noksanını giderecek, böylece onlar da cennete girecekler. İşte bu müminler, nimetin tamamlanmasının ne olduğunu öyle bir yaşarlar ve anlarlar ki çok şükrederler. Fatır Sȗresi 34. Ayette anlatılanlar onlardır: “(Adn Cenneti’ne girenler) dediler ki: Hamd, hazanı bizden gideren Allah’a aittir. Muhakkak ki Rabbimiz Gafurun Şekur’dur.”

“Kazanılmış Değişim”in Hakk yolda gerçekleşmesi Billahi anlamda iman ile başlar; Billahi anlamda imanın beyanı ile başlar. Bu beyan Kelime-i Şehadet’tir, “Amentü Billahi” demektir. Yalnızca beyan olarak Kelime-i Şehadet, “ben Kelime-i Tevhid’e şahit olmak için adayım” demektir. Çünkü amaç Kelime-i Tevhid’e şahit olmaktır. Kelime-i Şehadet’teki manaya dikkat ederseniz “kesinlikle şahidim ki” denilmektedir. Bu şahitlik yolunda, Billahi anlamda imanlı olmak şartıyla üç ana basamak vardır:

1.Henüz nefse zulmün tam temizlenmediği ancak bu yolda kesintisiz gayret gösterenler.

2.DuniHi algı ve zann’larının geri dönüşsüz temizlendiği, kalbi mutmain olan mutedil sınıfı.

3.Bütün bu sınıflardan öne geçmiş, hayratta öncü olan mukarrebun sınıfı.

Rasulullah (SAV) Efendimiz, Fatır Sȗresi 32. Ayeti izah ettiği hadisinde bu üç sınıfı cennetle müjdelemiştir. İşte bu, şahitlik yolunda ilerlemeyi sağlayan “şükür mekanizması”dır.

Şükür Mekanizması esas olarak şu dört mananın birlikte çalışmasıyla oluşur:

  1. Hamd
  2. Şükür
  3. İttika (Allah’tan utanarak korkmak)
  4. Umut etmek

“Kader Manası” içerisinde talibin kendisine düşen payın amellerinden birisi de bu “şükür mekanizması”dır. Talib için Kader Matriksi’nin Yaşanabilir Hayat Normları içerisindeki ameli budur, yani bu şükür mekanizması “kaderin ameli”dir. Şükür mekanizması amelini talib hayatının her anına yerleştirme gayreti içerisinde bulunmalı, bu konuya antrenmanlarla başlamalıdır; ta ki bu hal onun normal hayat tarzı oluncaya kadar. Bu amaçla, talib her fırsat bulduğunda o an için şükredeceği bir konuyu tespit etmelidir. Korkuyu yaşayabilmek için de, elindekileri düşünüp “Allah bunları elimden alabilir” demeli, bunu bilmeli, bunun korkusunu yaşamalıdır. Bu konudaki “şükür ve korku halini” aynı anda yaşamaya çalışmalıdır.

Sahip olduklarımızı kaybetme korkusu yanı sıra Allah’tan “utanarak korkmayı” da mutlaka öğrenmeliyiz. Allah’tan utanarak korkmak ve bu halin mahcubiyeti ile boyun bükmek çok değerli bir kulluktur ve “değeri nedir?” derseniz, Allahu a’lem, değerini bir kul değil ancak Allah bilir.

Talib “her anın takdiri Allah’ın elindedir” ile kast edileni düşünmelidir, böylece “Hamd Allah’a aittir” konusuna girmiş olur. Hakk yolda bir de umut edinmelidir; böylece, “hamd, şükür, ittika ve umut” hallerini birbirleriyle ilişkilendirip tek kelimeymiş gibi tek mana yaparak hissetmeye çalışmalıdır. Bu antrenmanı da çok sıklaştırmak ve önemsemek gerekir.

Talib “şükür, ittika ve umut etmeyi” Hamd şemsiyesi altında toplamayı başarır ve tek mana yaparsa bilmelidir ki: Müminin şükrettiği hali Allah korur ve ona daha çok verir; müminin korktuğu şeyden Allah onu korur; müminin Hakk yolda umduğunu Allah o kuluna en uygun şekilde verir. Bu üç durum da, Kur’an’da Billahi anlamda iman eden ve bu imana uygun amel işleyenlere Allah’ın vaadidir.

Hamd şemsiyesinin Zikrullahı şöyledir: “Sübhanellahi velhamdulillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber. Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim.”

Bu hali koruyucu Zikrullah ise şöyledir: “La ilahe illallahu vahdehu la şeriyke leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü yuhyi ve yumitü ve hüve hayyun la yemütü, ebeden biyedihil hayr ve hüve ala külli şeyin kadir.”

Bu sebeplerden, bu iki zikrullahı beraber söylemek çok değerlidir. Rasulullah (SAV) Efendimiz buyurmaktadır ki: Bir kimse Allah’ın verdiği bir nimetin elinden gitmemesini isterse bolca “ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil aziym” duasını söylesin.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER