Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 192

Ezanımızı tefekkür ediyoruz ve “Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah” seslenişindeyiz. İnşirah Suresi 4. ayet “Senin şanını (ününü, idrakını, müşahedeni) yükseltmedik mi?” buyurur. Görüyoruz ki vadeden Allah ve vaadinden caymayan Allah, Rasulullah (SAV) Efendimiz’in adını Ezanımızda kendi adı ile birlikte andırmaktadır. Bu nasıl bir yüceltmedir, elhamdülillahi rabbilalemiyn…
Fetih Suresi 29. ayette Rabbimiz buyurur ki “Muhammedün Rasulullah: Muhammed Rasulullah’tır.” Yani Allah Efendimiz (SAV)’in Rasulullah olduğunu ayetle ilan etmektedir. Allah’ın ayetiyle açıklaması üzerine bir inanan şahidlik yapmaz mı? Allah açıkladıysa! Allah açıkladı ki Muhammed Rasulullah’tır, biz de “buna ben de şahidim” deriz. Şahitlik buradan başlar, “Allah söyledi, öyleyse şahidiyim” demekle şehadet başlar. Böylece şahitlerden olur, sonra bu şahitlik manasını açmaya, yükseltmeye, gayret ederiz, gayret etmek gerekir.
Ahzap Suresi 21. ayet gereği Efendimiz (SAV)’i örnek alarak, Ahzap Suresi 56. ayet gereği bol salâvat okuyarak, tüm benliğimizle Muhammed Mustafa (SAV)’le irtibatta olarak, öğrettiği imanı anlamaya ve yaşamaya gayret ederek diyoruz ki: “Kesinlikle şahadet ederim ki Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz Allahın Kulu ve Rasulü’dür.” Bize Allah’ı tanıtmış ve imanı öğretmiş, yaşamayı göstermiş, bizim için yüreği titreyen, bize kıyamayan, bizim affımız için dua etmiş ve gözyaşı dökmüş olan Rasulullah (SAV) Efendimiz’e sımsıkı yapışalım. Dikkat edin, o bize yapışmış. Biz de ona yapışalım. O(SAV) bize yapışmış…
“Hayye Ale’s Salah: Haydi kıyama, kıyamdan rükuya, rükûdan secdeye… Nisa Suresi 103. ayetten öğreniyoruz ki “salât müminler üzerine vakitleri belli (vakitlendirilmiş) bir farzdır.” Vakitleri belli… Merhamet eden Rabbimiz, merhameti kendisine farz kılmış Rabbimiz bize onu, o vakti hatırlatıyor. Ezanla, ezanımızla hatırlatıyor: Hayye ale’s salah…
Hud Suresi 114. ayetten öğreniyoruz ki salât günahlarını yıkayıcıdır. Bu konuda bildiğiniz bir hadisi yeri geldiği için izin verirseniz tekrar edeyim. Rasulullah (SAV) Efendimiz ashabına buyuruyor: “Ne dersiniz, sizden birisinin kapısı önünde bir ırmak bulunsa da o kişi de her gün beş defa o suda yıkansa kendisinde kir namına birşey kalır mı? Ashab “kalmaz Ya Rasulullah” diye cevap veriyor. Bunun üzerine Rasulullah (SAV) Efendimiz buyuruyor: İşte beş vakit salât da öyledir; Allah o sayede kulun bütün hatalarını arıtır. Salât bir yıkayıcı, temizleyici, Ezanımız “Hayye ale’s-salâh; haydi yıkanmaya, arınmaya, değişmeye” diyerek bizi arınmaya davet ediyor. Bu değişimi pekiştirmeye basit bir örnek vereyim. Tanımadığınız birisiyle karşılaştınız, kömür taşımış, üstü başı siyah, yüzü gözü, her yanı kömür tozu olmuş. Sonra yıkandı temizlendi geldi, ona “tertemiz olmuşsun” dersiniz değil mi? İşte esfele safilin de öyle bir kir! Eğer salâtla yıkanırsa kişi değişir. Ezanımız diyor ki: Haydi yıkanmaya, arınmaya, değişmeye ve değişimi pekiştirmeye. Tövbe Suresi 108. ayet öğretiyor ki Allah çok temizlenenleri sever. Bu değişme, bu yıkanma sırasında neler kullanılacak, hangi malzemelerle yıkanılacak, Ezanımızda önce onlar öğretildi, şimdi yıkanmaya geçiyoruz. Allah davetinde uyarıyor, hatırlatıyor, öğretiyor: Gerçek var olan Allah’tır, yalnızca Allah müstakilen VAR ve Muhtar’dır, yalnızca Allah Ekber’dir. Bu durumda şu ayetler dikkatimizi çekiyor.
A’raf 206, Nahl 49, Secde 15, Fussilet 37-38 ayetlerinden çok açık öğreniyoruz ki “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasıyla secde edemezsiniz. Fiziksel olarak secdeye elbette gidersiniz, Rabbim de inşaAllah o secdeni makul kılar ve seni bu iddiadan korur ve kurtarır (âmin). Ama secdenin gereği bu iddia değil! Amaç “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasından temizlenmektir. En azından yapılacak en alt sıradaki şudur: Müstakilen varım ve muhtarım iddialarını reddederek, kabullenmeyerek, “temizlenmeye adayım” diyerek secde etmek!. Bu en alt sıra ama çok önemli bir gerçektir. Fatır Suresi 32. ayette bu en alt sıra dediğimiz idrak ve yaşantıda olana cennet müjdesi vardır. Bir kişi bu sırada bile ısrarla durmuşsa ve ruhunu böyle teslim etmişse, hadisten öğreniyoruz ki Fatır Suresi 32. ayet o kişiyi, o zümreyi, cennetle müjdelemektedir.
Unutmamalıyız ki Hac Suresi 18. ayete göre insanlar Allah indinde secde edenler ve secde etmeyenler diye ayrılmaktadır. A’raf 206, Nahl 49, Secde 15, Fussılet 37 ve 38’e göre ise, Allah indinde secde edenler müstakilen varım ve muhtarım iddiasıyla secde edenler ve bu iddialarından sıyrılmış, bu iddiayı reddetmiş hanif olarak secde edenler olarak ikiye ayrılırlar. Halifetullah vasıflı insanların, özellikle de inananların ahiretteki konumları da buna göredir.
Hayye Ale’l Felah: Haydi kurtuluşa… Anlıyoruz ki kurtulmamız gereken bir hal var, kurtuldum diyeceğimiz bir durum var; kurtulanlar var ve kurtulamayanlar olacak öyle bir hal var. Ancak kurtulacağımız şeyi açık seçik bilmezsek, görmezsek, neyle mücadele ettiğimizi tanımlayamazsak, kurtulup kurtulmadığımız izleyemezsek başarabilir miyiz? Başaramayız elbette.
Ezanımız inananları kurtulma operasyonlarının en önemlisine davet eder ve hedefimizi bildirir. Kurtuluşu dünya hayatında iken yapabiliriz, bu yüzden Ezanımızın çağırdığı kurtuluş öldükten sonraki bir kurtuluş değildir. Dünya hayatındayken kurtulursak öldükten sonra kurtulmuşlardan oluruz. Ezan diyor ki Hayye ale’l FELAH: “Şimdi zamanıdır, şimdi kurtulabilirsin. Şimdi seni kurtulmaya davet ediyoruz. Şuan gel gereğini yap. Şu anda gereğini yapmayanlar hüsrana uğrayanlardır” diyor. Ezanımızla davet edildiğimiz kurtuluş, şimdi gelirsen sonra kurtulacaksın şeklinde bir kurtuluş değil. Anlayın, şimdi kurtulabilirsiniz, şimdi.
Kurtulmamız gereken hali bizde kuvvetlendiren, hayat enerjimiz durumuna getiren, vazgeçilmez yapan faktörlerden birisi hatta en önemlisi güneşin insanlar üzerindeki bazı tesirleridir. Bu tesirlerin en yüksek olduğu bir an Cuma salâtı sırasındadır. Kurtulmamıza olumlu katkı sağlayacak, olumlu katkıyla bize destek verecek bir faktör, gecenin insanlar üzerindeki tesirleridir. Ancak gecenin bu tesirlerini, müstakilen varım ve muhtarım iddiasına sırtını dönmüş hanifler severler ve huzur bulurlar. Müstakilen varım ve muhtar iddiasına sımsıkı sarılanlar ise gecenin bu tesirinden rahatsız olurlar, bu sebepten bu rahatsızlığı giderecek, bu tesirleri ona unutturacak şeyler ararlar. Bu tesiri unutmak ve fark etmemek için taşkınlıklar yapar, kendilerine göre eğlenceler düzenlerler. Bu konu Mü’minun Suresi 67. ayette de tespit edilmiştir. Hud Suresi 114. ayette düzenlenmiş olan beş vakit salât bize sunulur. Gerek güneşin gerek gecenin tesirleri ve bu tesirlere göre salâttan nasıl yararlanacağımız bize öğretilmiştir. Hud Suresi 114. ayet güneşe ve geceye göre salâtları vakitlendirmiştir, baktığınızda en az beş vakit salâtı orada bulabilirsiniz…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti