Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 168

“Tekasür sizi meşgul etti (oyaladı). Hatta mezarlıkları ziyaret ettiniz. Hayır, yakında bileceksiniz. Sonra bir daha hayır, yakında bileceksiniz. Hayır, keşke ilmel yakın bilseydiniz; And olsun cahiymi (cehennemi) mutlaka görürdünüz. Sonra, yemin olsun ki o cehennemi mutlaka aynel yakin göreceksiniz. Sonra, yemin olsun ki o gün nimetlerden elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekasür Suresi)
Ayetteki “Tekasür”ün manası ilmel yakîn anlaşılamadığı için meallerde, yorumlarda, tefsirlerde “tekasür” mal, mülk, evlat, akraba çokluğuyla övünme, hatta bu sebeple mezarlıklara da gitme ve bu övünmeleri orada da devam ettirme olarak açıklanmıştır. Mealen böyle, bu doğru ama manasal açılımı anlaşılmazsa eksik olur. Ayetlerin manasal açılımı yakalanamadığı için mana bu kadarla kalmış. Hal böyle olunca da ne sonuç çıkarmışlar bakın. “Ayet böyle dediğine göre mezarlar olmasın, mezarlıklara da gitmeyelim” gibi sonuçlar çıkarmışlar. Oysa Tekasür Sûresi bize o kadar önemli bir ilim kazandırmakta ve o kadar önemli bir bilgi yolu açmaktadır ki… Bir kere bu ayetlerden “mezarlar olmasın, mezarlıklara gitmeyelim” sonucuna ulaşılmaz. Rasulullah (SAV) Efendimiz’in mezarlık ziyaretleri hadislerde var, biliyoruz. Bazıları da bu tür ayetleri bir tarih bilgisi gibi düşünüp “o dönemde böyle yapmışlar. Günümüzde öyle şeyler yok, kim mezarlıklara gidip bu övünmeleri yapıyor ki” deyip ayeti ötelemişler. Bu durumda, bu yaklaşımların hepsi bu ayetlerden perdelenmek için birer tuzak haline gelmiş olur. Nasr Sûresi 2. ayeti hatırlayın lütfen: “Fevç fevç (bölük bölük) Allah’ın dinine girdiklerinde” der. Efendimiz (SAV)’e bir güzel bir manzara tarif ediliyor; Senin Tebliğine insanlar bölük bölük, kalabalıklar olarak geliyor. Bakın bu ayette çokluktan, kalabalıktan bahsediliyor. Bir Hac döneminde Kâbe’nin kalabalıklığı, Arafat’ın kalabalıklığı Müslümanları memnun etmez mi? O halde mevzu kalabalıklık değil. Biraz önce de ifade ettik, mevzu şöyle yapalım böyle yapalım mevzusu değil. Yaparken nasıl yaptığınız mevzusu! Burada da siz kalabalıkla ilgili hangi yöntemi seçtiniz, mevzu bu! Dolayısıyla burada Efendimiz (SAV) zamanında da olan, daha öncesinde de olan, daha sonrasında da olan, günümüzde de olan, gelecekte de olacak olan bir mesele var. Nedir o? İlahlık hissiyatı üzerinden oluşturulan davranışlarla üstünlük, güç, kuvvet yarışı yapmak. Mesele bu! Burayı çok iyi yakalamak lazım; burayı yakalayan kurtuldu, bu kadar! İşte o La ilahe illallah, bu kadar… Günlerce, saatlerce anlatılır, ciltlerle yazılır, söylenir ama bu kadar: La ilahe illallah. Mesele bu: İlahlık hissiyatı üzerinden oluşturulan üstünlük, güç, kuvvet yarışı yapmak! Tekasür Sûresi onu söylüyor: “Siz ilahlık hissiyatı üzerinden çokluk yarışı yapıyorsunuz. İlahlık hissiyatı üzerinden evlat çokluğu, mal çokluğu yarışı yapıyorsunuz.” Aksi halde, mal çokluğunu İslam dini sever. Zenginleri, zengin olmayı seven bir dindir İslam. Çünkü İslam’ın birçok gerekleri mal ile mülk ile yapılır. Ama siz bunu ilahlık hissiyatı üzerinden bir savaşa, bir yarışa çevirirseniz Tekasür Sûresi’nin bir uyarısı budur: Diyor ki; siz ilahlık hissiyatı üzerinden oluşturduğunuz davranışlarla üstünlük, güç kuvvet yarışı yapıyor, övünmek, övülmek istiyorsunuz, “Ben başkayım, biz başkayız” demek istiyorsunuz. Bu yetmiyor, mezarlıklara, oradaki atalarınıza gidip üstünlük, güç, kuvvet savaşınız için onları da kullanıyorsunuz, “atam başkaydı, o böyleydi, şöyleydi” diyerek yaptıklarınız hep ilahlık hissiyatı üzerinden olan savaşlardır… Dolayısıyla, Tekasür Suresi ayetlerinde söylenen, “hayat mücadelesi denilen şeyi tanrısal savaş şeklinde yaşama”nın yasaklığıdır, yanlışlığıdır. Tekasür Sûresi “hayat mücadelesi diye anlattığınız, yaptığınız şey bir tanrılar savaşı şekline dönüşmüştür, böyle yapmayın” diyor, bizi uyarıyor.
Efendimiz (SAV) zamanında bu tanrısal savaş imkânları mal, mülk, evlat, akraba çokluğu üzerinden iken günümüzde bu çok detaylanmıştır. Aynı savaş gene vardır, gelecekte de bu savaş olacaktır ama konuları, malzemeleri değişmiş olacaktır. Bu yüzden Tekasür Sûresi’nin uyarısı daim geçerlidir, günümüzde de geçerlidir, gelecekte de geçerlidir. Dolayısıyla ayet buyuruyor ki: Tekasür Sûresi’yle bu anlatılanı, ilmel yakin görseniz (bu anlattığımız şekilde anlayıp kavrasanız) elbette siz cehenneme nasıl gidileceğini, cehennemin gereğini ilmel yakin görmüş olacaksınız. Ve bunun bir adalet meselesi olduğunu da göreceksiniz, çünkü bu konuda emin hisleriniz olacak. Buna rağmen Tekasür Suresi ayetlerini önemsemediniz, dinlemediniz anlamadınız yani bunları ilmel yakîn görmediniz öyle mi? Hiç merak etmeyin, zaten ahirette aynel yakin gözlerinizle göreceksiniz.
Hadîd Sûresi 21. ayet ve Âl-u İmrân Sûresi 133. ayetlerden de öğreniyoruz ki Kur’an inananlara “Hayrda yarışın” diyor, “ilahlık hissiyatı üzerinden oluşturduğunuz davranışlarla yarışın” demiyor. Bir yarış yapın ama hayr konusunda yarış yapın; yani Billahi anlamda imanın gereklerinde yarışın, bu konuda yarışarak cennete koşun; yani cennete yarışarak koşun; dünyayı yarışarak terk edin. Ama nasıl? Billahi anlamda imanın gerekleriyle… İşte o yarışı hayat tarzı haline getirin. Farka, nefs ile nefsin şerri farkına, yarış farkına dikkat edin lütfen. Her konuda böyle bir fark var, yarış konusunda da. Bu yarışın bir özelliği şudur ki; hayrda yarışan bir inanan diğer inanan kardeşlerini bu yarışta ileri iter. Öne iter, yarışı kazanayım diye kardeşini geri itmez, müslüman kardeşi arkada kalsın istemez. Yarıştıklarının hepsini yukarı çeker, aşağı ittirmez. Çünkü Enfal Sûresi 72. ayet “öyle yapın, hayrda yarışın” diyor. Bu nasıl bir yarış? Kişi yarışırken inanan kardeşini öne itiyor, akıl alır mı? Kendisiyle birlikte yarışanı öne itiyor, aşağıdaysa yukarı çekiyor ama kendisi yarışta… İşin güzelliğine bakın, elhamdülillah. Bir de şu tersliğe bakın: Tanrısal savaşta olanlar, bu tanrılar savaşına hayat mücadelesi demiş olanlar, onu hayat tarzı haline getirmiş olanlar, Tekasür Sûresi’ndeki manayı kavrayamamış olanlar, yani ilahlık hissiyatlarının davranışlarıyla yarışanlar ne yaparlar? Onlar “müstakilen var ve muhtar” zannettikleri için bir başka duniHi ilahı hatta tüm insanları aşağı çekerler. Yarışı kazanmak için herkesi geri iterler. İşte böyle farklı iki yarış var…
Tekasür Suresi’nde Rabbimiz bize “nefsin şerrinin bu merhametsiz, bu zalim, bu insafsız yarışını terk edin” diyor. Nasıl terk edeceğimizi de öğretiyor: Konuşma dilini terk ederek, ancak böyle! Çünkü nefsin şerrinin yaşama biçimi budur, onun kan damarı konuşma dilidir. Konuşma dilini düzeltirseniz nefsin şerrinin şah damarını kesmiş olursunuz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER