Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

Edep; Ya Hu – 122

Nur Sûresi 35, çok duyduğunuz bir ayettir. Bu ayetin tefsirini Gazâli Hazretleri’nin Mişkât’ül Envâr (Nurlar Feneri) adlı kitabından okuyabilirsiniz, öneririm. İnce, bir solukta okuyacağınız bir kitap. Bir solukta okuyup bitireceğiniz, ama o solukları bir ömür devam ettireceğiniz bir eser. Anlamak için yeniden ve hep bir solukta okuyacağınız bir kitap. Bu ayet tamamen misaller üzerine kurulmuş bir anlatımdır, İmamı Gazâli Hazretleri bu misalleri kitabında hakikatler ışığı altında açıyor, ayetle ilgili detaylı bilgiye, konusu yalnızca bu ayet olan Mişkat’ül Envar’dan bakabilirsiniz. Ayrıca bizim “Ve Daraballahu Meselen: Ve Allah Bir Verdi” adlı kitapçığımızın bu ayetleri konu alan 13. Bölümü’nü de okumanızı arzu ederim. Orada ayetteki “zeytin” ifadesine de değindik. Tîn Sûresi’nden biliyoruz ki zeytin yemin edilen bir bitkidir, ayetlerde zeytine yemin var.
“O’nun Nuru’nun bir örneğini, bir misalini vermek gerekirse” diyen bu ayet bize öğretiyor:
“Allah, Semaların ve Arz’ın nurudur. Onun nurunun meseli (temsili, örneği) içinde lamba (çırağ) bulunan bir kandillik gibidir. O lamba (çırağ) bir “cam/sırça” içindedir.” Bazı mealler bu “cam/sırça” ifadesini “kalp” olarak paranteze almışlar, kalbi anlattığını düşünmüşler. “O sırça/cam sanki inciden bir kevkeb (gezegen, yıldız) gibidir ki şarkî ve garbî olmayan bir ağaçtan, zeytinden yakılıp tutuşturulur. Onun yağı neredeyse kendisine bir nar dokunmasa da ziya verir. Nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi kendi nuruna hidayet eder. Allah insanlar için misaller veriyor. Allah her şeyi Aliym’dir (Nur 35).”
Bu ayet iman nurunun bize ayetle de bildirildiğini ve önemli olduğunu vurgulamaktadır. İnsan hayata başlarken kendisini sadrına esfele safiliyn yapı hükmeder halde bulur. İnsan dünyaya gelirken kendisini bu halde bulur ve bu yapısını çok benimser. Bu yapıyı nasıl benimsediği, ona nasıl sahip çıktığı “Sen Tanrı mısın?” kitapçığımızda detaylı olarak var. İnsan dünyaya geldiğinde kendisini esfele safiliyn yapıda buluyor. Esfele safiliyn yapıdaki insanın sadrına nefsin şerri hâkimdir. Sadra nefsin şerrinin hâkim olduğu bu halden sadrı kurtaracak şey İslam Nuru’dur. İslam nurunun çalışma sistemi havf ve recadır; korku ve ümittir. İslam Nuru korku ve ümitle kişiye “son nefes” korkusu verir. Bu yüzden, eğer bir kişide henüz “son nefeste halim nasıl olur?” korkusu başlamamışsa, onda henüz sadır mücadelesi bile başlamamış demektir. Ki sadr mücadelesi daha ilk aşamadır… Bu ilk aşama nasıl başlar, bakın: Kalpte iman nuru çalıştığında, kalp Hakk yolda ilk bilgileri tespitleyip onları amele çevirdiğinde beyin telaşlanır, son nefesin önemini anlar ve kişiye “son nefesimde ne yapacağım, ya müslüman ölmezsem?” korkusu verir. “Ya müslüman olarak ölmezsem” korkusunu verirken diğer yandan da “ayet ve hadislerdeki kurallara uyarsam kurtulurum” ümidi verir. İslam Nuru böylece onu/seni İslami kurallara dayalı çalışmaya sürükler. Böylece insan, sadrı nefsin şerrinin hâkimiyetinden kurtarmak için İslam’ın yasaklarından kaçmaya, Allah’ın önerilerini, “yapın” dediklerini yapmaya başlar. Bu yolda ilk iş budur, İslam nuru ile yapılacak sadır mücadelesi başlangıcımızdır. Peki, sonra bu mücadeleyi bırakacak mıyız? Elbette hayır. Bu süreç başlayabilmek için, bırakmak için değil. İlk böyle başlanır. Sadrın bu ilk aşamadaki çalışmasının başarıya ulaşabilmesi için buradaki korku ve ümit çizgisi “ben müslüman mı öleceğim, ya müslimlerden olarak ölmezsem? Muhafaza buyur Allahım” korkusu ve buna eşlik eden bir umuttur. Önerilen işlere sarılır, sakındırılan işlerden de uzak durursam korktuğumdan kurtulabilirim ümidi. İslam Nuru desteğiyle sadr bu korku ve ümit çizgisinde çalıştırılarak bu yolda başarıya ulaştırılır inşaAllah.
İslam Nuru’nun sadırda başarılı olup olmadığı anlaşılabilir mi? Sadırda İslam nurunun başarısı, esfele safiliyn hayat tarzının yani “Asi” Takdim Formu “BEN”in (kendi adı namına “BEN” deyişin) fonksiyonsuzlaştırılmasıyla anlaşılır. “A” Takdim Formu “BEN” bizim hayata başlarken sadrımızı içinde bulduğumuz haldir. O halden kurtulmamız için, İslam Nuru havf ve reca sistemi ile sadrı İslam’ın yasaklarından kaçındırıp, emir, tavsiye ve öğütlerine uydurtarak “A” Takdim Formu “BEN”i fonksiyonsuz yapıncaya kadar işlevine devam eder. Sonra işi biter mi, bu işlev durur mu? Hayır, sadrı bu çizgide sabit tutmak da İslam nurunun işidir, yani sadrda A” Takdim Formu “BEN” fonksiyonsuz olduktan sonra sadrı o hal üzere sabit tutan İslam nurudur.
İman nurunun nasıl önemli olduğunu vurgulayan Nur Suresi 35. ayet ile başlamıştık, şimdi kalpteki İman Nuru nasıl çalışır, ona da bakalım. O da korku ve ümit ile çalışır. Ama korkulan ve ümit edilen şeyler, nurun hedefine göre değişiyor. Sadırda mesele günah-sevab meselesiydi, özellikle de zahiri günah-sevab meselesiydi. Bu yüzden, bizde önce onun bitmesi lazım. Zahiri sevap ve günah meselesi bitmeden veli çalışmaları yapılmaz. Aksi halde veli çalışmalarını boşa yaparız. Ehliyetimizin veya diplomamızın olmadığı herhangi bir meslekte uğraşıp duruyor gibi oluruz. O çabalar hem boşunadır, hem de yasal değildir. Bu yüzden önce sadrı kurtaracağız, önce sadır bu zulmetten, nefsin şerrinin esaretinden kurtulacak. Bunun nasıl olacağını söyledik: “A” Takdim Formu “BEN” yani Allah adına değil de kendi adı namına “BEN” deyiş fonksiyonsuzlaştırılarak.
İslam nuru ile sadır mücadelesi yapılırken kalp iman nurunun tesirinde Allah’ın razı, hoşnut olmadığı davranışlardan korkmaya başlıyor. Korkunun şekli değişiyor. Henüz “A” Takdim Formu “BEN” tam fonksiyonsuzlaşmasa bile, kişi sadrı nispeten İslam nurunun etkisi ve hâkimiyeti altına aldığı zaman korktuğu şeyler değişir, düşünceleri değişir; hevesleri, idealleri, duaları değişir, bunlar değişmeye başlar. Kalp iman nurunun tesiriyle Allah’ın razı olmadığı davranışlardan korkunca kul sığınır, “Allahım, razı olmadığın, hoşnut olmadığın hallerden beni koruyuver, kurtarıver, bana senin razı olduğun halleri lutfediver ya Rabbî” der. “Ya Rabbî, Allahümme ente Rabbî, medet ya Rabbî” diye seslenmeye, yakarmaya başlar.
İşte iman nuru kalpte bu korku ve ümitle çalışır…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER