Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Edep; Ya Hu – 22

Esfele safiliyn insan, müstakilen var ve muhtar zannı nedeniyle ilahlığını ilan etmiş olarak bir yaşantı sürerken, bu yaşantıdaki önemli kuralın “ilahlar geçinemez, ilahlar varsa kavga olacaktır” kuralı olduğunu ayetlerden öğreniyoruz. Geçinememe, kavga ve nefret, insanın Allah’ın dışı var ve kendisi de orada müstakilen var ve muhtar zannından (ilahlık iddiası, ilahlık zannı budur) kaynaklanır. Dikkat ederseniz göreceksiniz ki birbiriyle karşılaşan insanların ilk sözleri bile bu “Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası” üzerinedir, o iddiayı okşayan veya o iddiayı hırçınlaştıran cümlelerdir. Yine dikkat ederseniz görürsünüz ki bu cümlelerin arkasında birikmiş bir nefret ve nefret kökenli bir kıyas vardır.
Bir gruba veya bir kişiye kendinizle ilgili bir konuyu aktarıyorsunuz diye düşünelim; ya cesaretle açık açık kendinizi öven cümleler kuruyorsunuz veya övündüğünüzü cümlelerinize öyle bir gizli boya yaptınız ki buram buram kokuyor. Övündüğünüzü karşınızdakilerin anladığını ve tasdik ettiklerini hissettiniz, işte o zaman sadrınızdaki nefret kökenli kıyasın şeytanlık alanı nasıl rahatlar, sanki nane şekeri yemiş gibi bulantıları geçer. Ey, şeytanın Avukatı! Halinden, akıbetinden haberin var mı?
Ancak kendinizi çaresiz ve mağdur bulduğunuz bazı olayları birisine anlatırken de kendinize dikkat ediniz lütfen! Çaresizliğinizi veya mağduriyetinizi karşınızdakinin anlayışıyla paralel olarak abartırsınız, bazı olmayan eklemeler de yaparsınız, belki ağlarsınız. Karşınızdaki size “vah, vah!” dedi ve rahatladınız. Allah’tan ve duadan nasıl perdeli olduğunuzu görünüz lütfen. “Bunları yapıyorum tamam, ama dua da ediyorum” derseniz, bilesiniz ki, siz kendinizi Allah ile kandırıyorsunuz. Hem şeytanın avukatı hem de Allah’a dua nasıl yan yana gelebilir? Tabi, sen yaptın oldu! Öyle mi? Hayır, sandığın gibi değil!
Birisi için hayr cümleleri kurarken beyninizin ve dilinizin zorlandığını, düzgün cümleler kuramadığınızı, akıcı konuşamadığınızı, oysa o kişiyi karalayan cümleler kuracaksanız adeta beyninizin rahatladığını, cümlelerin sular seller gibi birbirini takip ettiğini, ne kadar da akıcı konuştuğunuzu fark ettiniz mi? Eşiniz ve çocuğunuz bile olsa genellikle bu böyledir. Seviyormuş, haydi canım, sevsinler seni! Bu düpedüz nefret ve kıyasla gelen tatminsizliklerden ibarettir. “Oh, be! Dilim şişmişti, rahatladım!” hissiniz ise sadrınızdaki şeytanlık alanının görevini yapmışlık hissidir.
Müstakilen Var ve Muhtar İddiası’nın sadrda açtığı nefret kökenli kıyas şeytanlık zann alanı peşi kesilmeyen zann’ları üreterek o kişiyi sürekli gergin yapar.
Bizim buradaki “sürekli gergin” tabirimizi talib ancak Amentü Billahi sadrına sahip olunca anlar ve der ki: “Kendimi çok dingin sandığım anlarda bile çok gerginmişim meğer.”
Farkında bile olmadığı bu gerginlik kişiyi sürekli öfkeli, patlamaya hazır bir bomba, çatacak yer arayan bir insan yapar. Şimdi o Şeytanın Avukatı cübbesini sadrına (zan alanına) giydi demektir. Bu hal şeytanın avukatının her şeyini etkiler; yüz hatlarına, el hareketlerine, gözlerinin bakışına, sesinin tonuna, cümle kurma tarzlarına, zan üretme merakına tesir eder. Bu hal eğer o kişide alışkanlık haline gelmişse, onun görünen hareketleri normalde böyle olur, yani o kişi otururken, ayakta iken ve yan yatarken şeytanın avukatlığı cübbesi hep üzerindedir.
İşte Müstakilen Var ve Muhtar İddiası’nın öfke platformu oluştu artık. Bu insan artık normal sayılan konuşmalarını bile bir tartışma, bir kavga tarzında yapar ve daima bir hamle yapan cümleler kurar. Kurduğu cümleler ya açıktan ya da gizli olarak hep bir suçlama içerir. Bu suçlamalı içerik şeytanlık için çok önemlidir, çünkü bu suçlamayı hisseden karşıdaki kişi de şeytanın avukatı olsun istenir. Anlatmaya çalıştığımız bu tarz, o kişiyi belli seviyeden daima zalim yapar. Bu zalim kişi gün içerisindeki normal yaşantıda “seviyor” zannettiklerine olan bu nefretini hep hissettirir.
Lütfen şu nüansa çok dikkat edelim: Şeytanın avukatlığının önemli göstergeleri olan öfke, tartışma, kavga ve hamle yapan cümleler her zaman mutlaka yüksek sesle ve bağırmakla birlikte olmaz. Kişilerin tarzlarına göre şeytana avukatlık tarzları da değişiklik gösterir. Bazı kişiler sakin ses tarzı ile daha başarılı öfke sergileyebilir ve kavga yapabilir. Kişilerdeki bu avukatlık tarzını, o kişilerin öfkelenirken aldıkları haz ve ulaştıkları rahatlık halleri belirler, yani şeytanın avukatları bu görevlerinden haz alırken yüceldiklerini hissederler.
Bazı insanlar sadrlarında birikmiş nefreti faaliyete geçirmek, böylece sadrlarını rahatlatmak için kendilerince zararsız bir yöntem izlerler; siyaset, futbol ve magazin konularında ortaya bağırır, çağırırlar, küfrederler veya övgüler dizerler; kendi kendilerine öfke, tartışma ve kavga görevlerini bir şeytanın avukatı olarak yerine getirirler.
Nefret kökenli kıyas şeytanlık zann alanı, avukatı zann’larının esiri yapar; zann’larıyla ilgili plan, proje ve stratejileri avukatın beyninin içinde bir türlü susmaz, onun sadrını daraltır. Bu sebeplerden onun öfke, tartışma, kavga ve hamleleri büyük çoğunlukla zann’larının sonuçlarıdır. Zann’larıyla ilgili hamlelerinden sonra sadrı ferahlar, dengeye gelir. Bu sebepten ürettiği zann’ları, işin gerçeğinden daha önemlidir; zann’larında yanıldığını görürse üzülür, zann’larını savunduğu yüksek enerjiyle gerçekleri savunmaz, aynı heyecanı bile duymaz. Çünkü gerçekler geneldir ve herkese aittir, oysa onun zann’ları ona aittir. İşte bu zanlar onun hevalarıdır.
“Normal yaşantıda beni neler öfkelendiriyor, ben nelere öfkelenirim?” diye kendinize çok dürüst davranarak bir liste yapmalısınız. Eğer böyle bir liste yapabilirseniz göreceksiniz ki, oradaki bütün maddeler öncelikle sizin “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddianızdan yani tanrılık iddianızdan kaynaklanmaktadır. Bu analizde ısrarcı olur ve daha ileri analizler yapabilirsek, Nefret Kökenli Kıyas Şeytanlık Zann Alanı’na da ulaşırız ki, o zann alanına ulaşmalı ve o alanı yok etmeliyiz.
Kızgınlık kapsamına giren iki ana grup davranış vardır ve birisi Rahmani özellikte iken, diğeri şeytani zann alanı ürünüdür. Rahmani olan kesinlikle Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası içermez ve Amentü Billahi kapsamında iken, şeytani olan tamamen Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’nın bir sonucudur ve küfür kapsamındadır.
Ancak talipsek şuna dikkat etmeliyiz: Kendimizdeki “Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası” geri dönüşsüz temizleninceye kadar, bu iddiadan geri dönüşsüz temizlendiğimizden emin oluncaya kadar, bazı öfkelerimize “bu Rahmaniydi” dememeliyiz. Çünkü “Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası” geri dönüşsüz temizlenmeden Rahmani kızmanın, Celal göstermenin nasıl olduğunu duniHi algıda zanlarıyla yaşayan kişinin kavrayabilmesi mümkün değildir. En iyisi, bir talip olarak “Rahmani kızma”yı hiç işimize karıştırmayalım. Peki, ya ne yapalım? Önce kendimizdeki zulmani öfkenin kökünü kazımakla işe başlayalım, önce onun kökünü kazımakla meşgul olalım.
DuniHi algıyla yaşarken gösterilen öfke tanrılık iddiasının en önemli göstergesidir demiştik. Bu öfkeli davranışlar sadr mahallesinin şeytanlık zan tarlasında nefret ile sulanmış kıyas ağacının meyvelerinden birisidir. Kıyas ağacının bu meyvesinin kokusu öyle hissedilir ve öyle güçlüdür ki, tesiri bütün mahalleyi kaplar ve etkisi altına alır…
İnsandaki “Müstakilen varım ve muhtarım” iddiasını, şeytanın avukatlığını yapan bir insanı en çok konuşmalarındaki tarzdan ve kastından anlarız. Örneğin şeytanın avukatlığını yapan bir kişinin en sevdiği cümle kipi Emir Kipi’dir. Bu durumdaki birisi emir kipi ile cümle kurmaktan hiç çekinmez ve bunu çok normal görür. Emir kipiyle cümle kurarken memnundur, kendi vücut ısısındaki bir suda yüzer gibi huzurludur. Eğer siz talip halinizle ona “emir kipi nedir, ne demektir, neden sakıncalıdır, neden emir cümlelerini tercih etmemelidir?” bunu izah etmeye çalışsanız, Şeytanın Avukatı size öyle bir bakar ki, size gözlerini diker de iyilik sunan bir insana nasıl bakar, görür ve öğrenirsiniz.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER