'Dünyanın acil ihtiyacı Müslüman âlimler'

2013 yılında Afyonkarahisar il Müftülüğü görevi yapan daha sonra 2015 yılında Diyarbakır İl Müftülüğü görevine atanan, 2018 yılında ise Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslami İlimler Fakültesi öğrencilerine konferans verdi.'1800'LÜ YILLARIN BAŞINDANBERİ BÖLGEYE MİSYONER GÖNDERMİŞLER'Kur'an-ı Kerim tilavetinin ardından başlayan konferansta konuşan Diyanet İşleri Başkan [&hellip]

2013 yılında Afyonkarahisar il Müftülüğü görevi yapan daha sonra 2015 yılında Diyarbakır İl Müftülüğü görevine atanan, 2018 yılında ise Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı görevine getirilen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslami İlimler Fakültesi öğrencilerine konferans verdi.
“1800’LÜ YILLARIN BAŞINDAN
BERİ BÖLGEYE MİSYONER GÖNDERMİŞLER”
Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından başlayan konferansta konuşan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen, “2015 Temmuz ayında Diyarbakır’a Afyonkarahisar’dan gittim. Burada huzurlu bir ortam varken o bölgeye gittik ki bölge hakikaten karışık. Bölge bizim dışımızda Avrupa’dan Amerika’dan çeşitli Avrupa ülkelerinden ve Dünya’nın pek çok ülkesinden çok ciddi ilgi var, yoğunluk var geliyorlar gidiyorlar. Erciyes Üniversitesi’nden bir akademisyen hanımefendinin 1850’li yıllarda Amerika’nın protestan kilisesinin Diyarbakır ve çevresindeki misyonerlik faaliyetleri tebliğin başkanıydı. 1800’lü yılların başından beri bölgeye doktor, hemşire, öğretmen ve değişik meslek gruplarından misyoner göndermişler. Bu misyonerler bölgede ne yapmışlar artık onu siz takdir edersiniz. Bölgede çalışma yapmışlar. Şimdi 1850’li yıllardan verdiğim örnek. Ondan sonra ülkemizdeki küresel güçlerin planları ve hesapları hiç sona ermedi. Bizde zaman zaman maalesef bu planların hesapların Türkiye’de yaşayan insanlar olarak bir alet, aracı kullanılan vasıtası haline geliyoruz. Niçin kullanıldığımızı, niçin gittiğimizi, gittiğimiz yolun sonunun nereye çıkacağını çoğu zaman hesap etmeden dalıyoruz sonrasında 15 Temmuz da olduğu gibi devasa bir kalkışma çıkıyor. İşte DAİŞ probleminde olduğu gibi” dedi.
“TARİHİMİZ ÖRNEKLERLE DOLU”
Öğrencilere yaşanan olaylardan örnek veren İşliyen, “Dicle Üniversitesi’nden akademisyen dostumuz geldi. Makine bölümünde doçent üç çocuğum birden üçü de DAİŞ’e katıldı dedi. Hocam nasıl olur dedim? İşte bana süreci anlattı. Bir arkadaş vasıtasıyla önce Antepe ordan Suriye’ye geçtiklerini müdahale edemediğini etmeye çalıştığında sınırı geçmiş olduğunu anlattı. İki çocuğunun ölüm haberini aldım hocam dedi. Üçüncü çocuğumla da whatsapp üzerinden haberleşiyoruz bazen görüntü gönderiyor dedi. Öyle yağmur gibi misket bombaları yağıyor çocuğunun attığı görüntüde. Şunu o babayla da değerlendirdik. Bu ümmetin, bu milletin heyecanlı çocukları seleflik şimdi size söyleyeceklerim bu öğrencilik yıllarında öğrencilik romantizmine kapılıp ta bu aykırı fikirler sürekli cazip geliyor insana. Hayata bir giriyorsun tökezlemeye başlıyorsun yavaş yavaş. Oturuyorsun ama kayıplarımız çok fazla oluyor. Maalesef dökülenlerimiz fazla oluyor. Şimdi ümmetin heyecanlı çocuklarını DAİŞ işte seleflik devri sonra terör örgütüne evrilen ki bunun tarihimizde çok örnekleri var. Mezhepler tarihi dersi alıyorsunuz. Hocalarınız daha çok önemlerini tavsiye eder. Ama Hariciliği mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Ben son dönemde haricilikle alakalı yazılmış müstakil bir kitabı okudum. Haricilikle bugün DAİŞ yer yer FETÖ’ye kaptıranlar var aslında hiçbir fark yok. Bakın ben size iki anekdot aktarayım. Bir bahçenin içerisinden geçiyorlar bu hariciler. Bir hurma ağacının altında dinleniyorlar. Hurma ağacının altına dökülen hurmalardan yiyorlar. Diğer arkadaşları ona öyle kızıyorlar öyle kızıyorlar ki sen başkasına ait hurmayı nasıl yersin diye. Bunlar kim biliyormusun. Bunlar caminin önünde pusu kurup Hazreti Ali’yi öldürenler. Hz. Ali’nin kanını dökmeyi mübah görenler. Dibine dökülmüş bir hurmayı yemeyi haram görüyorlar. Gece teveccüh namazı kılıyor bunlar. İbadetleri çok güzel. Pek çoğu pek çok gününü belik oruçla geçiriyorlar. Ama bir şeyi gerek DAİŞ’de gerek FETÖ’de diğerlerini isimlendirmeyeyim başımıza sıkıntı çıkmasın. Sadece DAİŞ, FETÖ ile sınırlı değil çünkü. Körü körüne bağlılık, körü körüne teslimiyet eleştiri kültürünün olmaması siz Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm-‘a, amaya yüzünü azıcık ekşitmesi ve sırtını dönmesinden dolayı ‘Allah seni affetsin niye izin verdin onlara’ diye efendimiz aleyhissalâtü vesselâm-‘a Cenab-ı Hakk’ın hitap edişini biliyorsunuz. ‘Helal kıldığımızı sen nasıl kendine haram kılarsın’ ayetiyle uyarılmasını ve benzeri çok sayıda ayeti biliyorsunuz. Ama şimdi liderler başkanlar şeyhler mürşitler, hocalar, patronlar arkasını doldura bilirsiniz. Sorgusuz sualsiz itaat edilmesi gereken otoriteler olarak görülünce orda problem başlıyor. Tevbe Suresi’nin 31. Ayeti kelimesini okuyor efendimiz. Daha önce Hıristiyan olan bir kabile reisi Adiyüpnehatimi olarak anılıyor.  Adiyüpnehatim efendimizin yanına geliyor efendimiz çıkar haccı at diyor. Çıkarıyor haccı atıyor Müslüman oluyor. Onun bulunduğu ortamda efendimiz aleyhissalâtü vesselâm-‘a ‘Yahudiler hahamlarını, Hıristiyanlar rahiplerini ve İsa’yı Allah’ı bırakıp ta rab edindiler’ diyor Ayeti kelime de” ifadelerini kullandı.
“YOLUNUZ DÜŞERSE GÖLBAŞI’NI ZİYARET EDİN”
Yakın zamanda Gölbaşı Özel Harekatı ziyaret ettiğini kaydeden İşliyen, “Orda Afrin’e giden çocuklara Cuma kıldırmak için gittim. Yolunuz düşünce gidin uğrayın görün. Onların hatıralarından o bombalama esnasında, şahsi eşyalardan müze yapmışlar sergiliyorlar onları. Hiç böyle gözü dönmüş katilden daha beter katil haline geliyor. Yeniden aynı vahşetlerle karşılaşmamak için yeniden aynı sıkıntıları yaşamamak için işte bu Tevbe Suresi’nin 31. Ayeti kerimesinde ifade buyurulan hakikati birazcık düşünmemiz gerekiyor. Diyor ki Ya Resulallah ben Hıristiyandım tamam, ama ben Hıristiyanken Papaz’a tapmazdım. Allah da Hıristiyanlar Papaz’ı rab edindiler diyor. Ne demek istiyor Cenab-ı Hak, ayetin maksadı nedir. Efendimiz diyor ki ‘sen Hıristiyanken Allah bir şeyi emretse Allah’ın bir emri Papaz’ın da onu yasaklamış olsa, ya da tam tersi olsa Allah bir şeyi yasaklasa papazın onu serbest bıraksa, Allah diyor ki Müslüman kadına örtüneceksin diyor, papazın diyor ki sen askeriyeden atılmamak için açılabilirsin diyor. Örneklendireyim, açılabilirsin, senin açılman lazım diyor. Allah diyor ki namazı; müminlere namaza vakitlere bölünmüş bir farzdır. Senin papazın diyor ki akşam yatsıdan sonra toplayıp hepsini birlikte kıl diyor kılarsan anlarlar seni diyor. Sende sorgulamadan itaat ediyorsun. Ne oluyor, 15 Temmuz Gecesi vahşi bir terörist haline geliyoruz. Nasıl geldiğimizi ve nasıl gelebileceğimizin tehlikesini ifade etmek için söylüyorum. Aynı sorgulamama aynı şekilde liderimiz, mürşidimiz, başkanımız kimse sorgusuz sualsiz kabul etme ve İslamı, dini sadece onun üzerinden okuma yanlışı bizi yeniden aynı sonuçlarla karşı karşıya bırakabilir. Bazen terör olarak yansımaz, ama itikadımızda sapma olarak yansıyabilir. O terörden daha beterdir. Allah korusun. Onun için bu Ayeti Kerime onlar papazlarını ve hahamlarını rab edindiler, Ayeti Kerimesini tevhidi anlarken onunla beraber düşünme, Al-i İmran Suresinde, ‘Birbirlerimize rablar edinmeyelim’ Ayeti Kerimesini rab üzerinden iyi düşünmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
“DÜNYANIN ÇOK ACİL
İHTİYACI MÜSLÜMAN ALİMLER”
“Dünyanın ekmekten, sudan daha çok acil ihtiyacı Müslüman alimidir” diyen İşliyen, “Makine bölümünde Doçent olan akademisyen üç çocuğum gitti deyip de üzerine bomba yağan DAİŞ militanlarının resmini gösterince bir şey aklıma geldi. Onunla da paylaştım. Bu ümmetin heyecanlı çocuklarını selefiydik. DAİŞ, El Kaide gibi örgütlerle bir araya toplayıp, Suriye’de Irak’ta toplu katliama maruz bıraktı küresel güçler. Bu ümmetin pasif ılımlı dışarıya çıkmayan, daha duygusal, daha ürkek, korkak olan ama kafalı olan çocuklarını da FETÖ ile topladı onları da FETÖ’ye kurban ettirdi. Küresel güçler. Biz maalesef ümmet olarak sürekli kan kaybediyoruz. Şimdi bu alim problemleri ekmekten, sudan, daha büyük bir ihtiyaç halindeyken ümmetin problemlerinin temelinde yanlış din algısı varken alimlerin ümmeti, önderlerin ümmetin, ileri gelenleri ümmetin maalesef 5 değil 10. sıraya bile girmeyecek konuları problem haline getirip de insanların ve ülkenin gündemine taşıyorlar. Alabildiğine lakayit, kaba bir dil, kaynaklar konusunda bizim, Edebiyat, Türkçe derslerinde atasözleri ve deyimlerle ilgili çalışmalar yaptık. Atasözlerimizin bile kıymeti varken yanlış bir şey biye olsa, üzerinde onlarca yüzlerce çalışma yapılmış, pek çok hadis mecmuasından bahsederken bile ben size sahih senetli bir iftira anlatayım mı diye çirkin kaba bir üslupla insanların karşısına çıkıp da insanlara özellikle gençleri özellikle din konusunda lakayitliğe sevk etmek FETÖ’den daha az bir tehlike değildir. Getireceği sonuçlar FETÖ’nün doğurduğu sonuçlardan daha az değildir. Öyle olmaz, 1400 senelik binlerce yüz binlerce emek, bu emeği siz zayıf kıt aklınızla kısır görüşünüzle, iki cümle ile reddedemezsiniz” dedi.
>> Mustafa ERTÜRK’ün Haberi

Bakmadan Geçme