DUA-1

Kelime anlamı olarak dua kulun bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması anlamında dinî terim ve bu amaçla icra edilen bir ibadet şeklidir. Neden dua ederiz? Dua etmek fıtridir. Acizliğini bilip Rabbine yönelen kul, ''Müstakilen var ve muhtar olan ancak Allah'tır'' der. Bu idrak kulun kurtuluşudur. Kendi acizliğini bilip Yaratanına tam bir [&hellip]

Kelime anlamı olarak dua; kulun bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması anlamında dinî terim ve bu amaçla icra edilen bir ibadet şeklidir.
Neden dua ederiz?
Dua etmek fıtridir. Acizliğini bilip Rabbine yönelen kul, ‘’Müstakilen var ve muhtar olan ancak Allah’tır’’ der. Bu idrak kulun kurtuluşudur. Kendi acizliğini bilip Yaratanına tam bir teslimiyetle duasıyla sığınan kul, yeni doğmuş bir bebeğin annesinin kollarında yaşadığı huzur ve mutluluğu yaşar.
Furkan Suresi 77:’’Duanız olmasa, ne ehemmiyetiniz var (Elif).’’
Rabbimizin bizim duamıza ihtiyacı yok, aksine bizim dua etmeye ihtiyacımız var. Sığınarak, hamd ederek, şükrederek, yakararak, hiç kimseye anlatamadığımız özelimizi “yanlış anlaşılır mıyım?” diye hiç düşünmeden Rabbimizle paylaşmak inanan için çok büyük bir nimettir.
Dua nimetine kulun ihtiyacı vardır. Hakkıyla dua edebilen bir inanan öyle bir huzur dairesinin içinde yaşar ki, etrafında yaşayanların bile dikkatini çeker. Uzun zaman işleri yolunda giden birinin işlerinin birdenbire ters gitmeye başladığını düşünelim. Duasını yakarışını Rabbine yapıyor, elinden gelen gayreti de işinde gösteriyor. Bu bir sığınış halidir. Bu hali yaşayan inananın işleri kötü gitse bile huzurludur. Rabbine hakkıyla teslim olduğu için gayretini gösterip, sonucuna razıdır. Bu sebeple, dünyada bu halle yaşayan bir inananla dunihi ilah anlaşamaz. Bu ilah eşi de olsa anlaşamaz. Bu teslimiyetle yaşayan mümin, “Daha başımıza ne gelecek? Bu adam hep böyle kaygısız, bizim sorumluluğumuzu da düşünmüyor, bu rahatlık nereden geliyor hiç anlamıyorum?” diyen bir eşe sahip olabilir. Sıkıntı yaşayan eş, kocasının Rabbine tam teslimiyetini ve sığınışını anlamadıkça bu sıkıntıyı çözemez. Oysa dua, dünya ve ahiretimizin huzurunun kapısıdır.
Dua sadece bir isteyiş midir?
Hayır, dua sadece isteyiş değildir. Bir şey istemek duanın bahanesidir. Bu bahaneyle kul ‘’Müstakilen var ve muhtar’’ olan Rabbine yönelir, Rabbine sığınır, Rabbinin verdiği nimetlere hamd eder, şükreder.
Dua inanan için bir hedeftir. O zaman Furkan-77 ayetini böyle okuruz: “Hedefiniz olmazsa, ne ehemmiyetiniz var.” Bu süreç şöyledir: Bir hasletinden dolayı Rabbine sığınan kul öncelikle bu hasletten rahatsız olur, sonra tövbe eder, sonra da dua eder yani hedef koyar. Rahatsızlık, tövbe ve dua! Yani rahatsızlık, tövbe ve hedef… Mesela arkadaşına bir anda öfkelendiğini fark eden bir inanan, bu öfkesinden önce rahatsız olur, sonra “Ya Rab, beni affet” der, tövbe eder, sonra da duasını eder yani hedefini koyar, “Allah’ım, merhamet et de bir daha bu şekilde öfkelenmeyeyim, bu halden sana sığınıyorum” der.
Peki inanmayan kul ne yapar?
İnanmayan kul, fıtratında olan bu yönelişi Allah’a ulaştıramadığı için önce boşluğa düşer, sonra yönelişinin doğru bir karşılığı olmadığı için kendine göre tanrılar ilan etmek zorunda kalır. “Ateistim” der ancak kendinden daha güçlü bulduğu herhangi bir şeyi hayatında ilah haline getirir. Tabiat, gök cisimleri bunlardan bazılarıdır. Sığınma isteği insanın fıtratında vardır. Rabbini hakkıyla tanımayan insan evrene enerji gönderdiğini düşünerek gider “secret akımına” sıkı sıkı sarılır. “İyi düşün ki evren sana iyi şeyler versin” diyen bu akıma uyarak kaderini kendisinin yönlendirebildiğine inanarak çıkmaza girer. Aslında ‘’İyi düşünmek’’ inanan için sünnettir ve sevaptır ama inanmayan için bunun ahirette sevap olarak bir karşılığı yoktur. Ancak Rabbimiz Rahman esması kapsamında “bu iyilik hali”nin karşılığını da inanan-inanmayan ayırt etmeksizin tüm kullarına verir; yani o iyi düşünür, iyi şeyler başına gelir…
Yazımızı, Rasulullah (SAV)’den öğrendiğimiz şu sığınış duası ile noktalayalım. Efendimiz (SAV)’in bu duayı öğretirkenki halini sahabe (ra) şöyle anlatıyor: “Rasulullah (SAV) bu duayı bize öyle öğretti ki bir ayet öğretiyor sandık. Öyle titiz, öyle dikkatli ve hiç kaçırmadan tekrar ettirerek öğrenmemizi sağladı ki bir ayet öğretiyor sandık.” Demek ki bizim için bu kadar önemli…
“Allahümme inni euzu bike min azabi cehennem ve euzu bike min azabil kabri ve euzu bike min fitnetil deccal ve euzu bike min fitnetil mahya vel memat.”
“Allah’ım, cehennem azabından sana sığınırım.
Kabir azabından sana sığınırım.
Deccalin fitnesinden sana sığınırım.
Hayat ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.”

Bakmadan Geçme