'Doğanın ve afetin şakası yok'

Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Dr. Yusuf Ulutürk, büyük Marmara Depreminin 22. yıldönümünde “Doğanın ve afetin şakası yok.” diyerek, 17 Ağustos büyük Marmara Depreminden ders alınamadığından yakındı   Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Yusuf Ulutürk, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen büyük Marmara Depreminin 22. yıldönümünde deprem ve doğal afet gerçeğini [&hellip]

Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Dr. Yusuf Ulutürk, büyük Marmara Depreminin 22. yıldönümünde “Doğanın ve afetin şakası yok.” diyerek,
17 Ağustos büyük Marmara Depreminden ders alınamadığından yakındı

Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Yusuf Ulutürk, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen büyük Marmara Depreminin 22. yıldönümünde deprem ve doğal afet gerçeğini gazetemiz Kocatepe’ye değerlendirdi.
“22 YIL OLDU DERS ALMADIK”
Yusuf Ulutürk, üzerinden 22 yıl geçen 17 Ağustos 1999 büyük Marmara Depreminin sabaha karşı saat 3.01’de yaklaşık 45 saniye süreli; bazı bilim insanlarına göre 7,8, mevcut verilere göre 7,4 şiddetinde bir deprem olduğunu söyledi. Aslında daha büyük şiddetli depremlerde bile Marmara Depreminde ki gibi bir yıkıcı hasarın ortaya çıkmadığını belirten Ulutürk, “Sanayimizin ve yapılaşmamızın uygun ve nitelikli olmaması nedeniyle Büyük Marmara Depremi geniş bir alanda hissedilmişti. Ankara’dan tutunda sanayimizin yüzde 30’unu karşılayacak olan Kocaeli, Sakarya ve Düzce’de bu depremde büyük bir yırtılma oldu. Doğru hatırlıyorsam 19 bine yakın insanımız bu depremde hayatını kaybetti, 48 bin kişi yaralandı, yaklaşık 6 bin kişi de kayboldu. Maalesef bu depremin ortaya çıkardığı acı tablo buydu. Ve ne yazık ki 22. yıldönümüne ulaştığımız Büyük Marmara Depreminden hala ders almadığımız ortadadır.” dedi.
“O GÜNDEN BUGÜNE BİR
ARPA BOYU YOL ALINAMADI”
Marmara Depreminin Türkiye ekonomisine de büyük zarar verdiğini vurgulayan Ulutürk, “TOBB’un bir araştırma verisine göre yaklaşık 17 milyar dolarlık bir kayıp ortaya çıktı. Yurt dışındaki ekonomik çevrelere göre de bu depremde büyük kayıpların ortaya çıktığıdır. Burada önemli olan ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 30’unu teşkil eden İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Düzce gibi sanayinin yoğun olduğu bir alanda büyük bir etki yapmasıdır. Sonuç itibariyle Marmara Depreminin ülke ekonomisine etkisi büyük oldu. Bu ülkemiz açısından çok önemli. Bu depremden sonra herkes deprem bilimci oldu. Herkes, birşeylere dikkat edilmesini söyler oldu ama maalesef o günden bugüne bir arpa boyu yol alınamadı. Yine aynı şekilde hatalı yapılaşmalar, hatalı yapılan binalar, yine efsafı yerinde olmayan malzemelerle bu tür işlere imza atılmaya devam ediyor.” diye konuştu.
“SEL FELAKETİNDE HİÇ Mİ HATA
YAPTIK DİYEN OLMAYACAK?”
Deprem konusunda bir meslek şövenizminin otaya çıktığına dikkat çeken Ulutürk, “Esasen bu işin özünü üzerine yapı kurulan zeminle ilgili bilim dalının ön plana çıkmaması için yine aynı konular gündeme geliyor. Şu anda da bunun farklı uzantıları devam ediyor. Karadeniz bölgesinde yaşanan sel felaketinin acılarını hep birlikte yaşıyoruz. Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde meydana gelen sel felaketinde Ezine nehrinin yatağı değiştirilip, daraltılıp ardından etrafa büyük yapılar yapılmış. Nehrin doğal yatağını bozar ve daraltırsanız doğal su gelişi olduğunda karşı koyduğunuz yapıları da alıp götürecektir. O alanı imara açan, izin veren yerel yöneticiler hata yaptık demeyecekler mi? Bu olay farklı bir ülkede olsaydı durum çok farklı olurdu. O köprüyü yeniden yaparız vs. ile bu olay geçiştirilecek birşey değildir.” şeklinde konuştu.
“DEĞİŞEN HİÇBİR ŞEY YOK”
“Doğal afetlerle ilgili özellikle de depremle ilgili 17 Ağustos depreminin 22. yıldönümünde Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bağıra bağıra gelen büyük İstanbul depreminde felakete neden olabilecek yapı stoklarının hala eritilemediğini söylüyoruz.” diyen Ulutürk şunları kaydetti: “Binalarımızı kentsel dönüşmüme sokamadık. Bunlarla ilgili zaman kaybı vardır. Sadece bir DASK sigortası ve geçiştirmelerle bunun önüne geçmek mümkün değildir. Kendimizi kandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Çok düzenlemeler yapılmaya çalışıldı ama pratikte görüyoruz ki durumu hafife alma ve önemsememe devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Afyonkarahisar’da tesadüfen kamu binası yapılacak bir yere beni de götürdüler. Yaklaşık 6 kat olacak bu yapıya zemin iyileştirme yapıldığını gördüm. Maalesef anladım ki değişen hiçbir şey yok.”
“BİLİMİN IŞIĞINDA
HAREKET ETMEK ZORUNLU”
Doğanın ve olası afetlerin şakası olmadığını, bilimin ışığında gerçekçi hareket etmekten kaçınılmaması gerektiğinin altını çizen Ulutürk şöyle konuştu: “Ne doğanın ne de olası bir afetin kesinlikle şakası yok. Bilimin ışığında hareket ederek gerekenler yapılmak zorundadır. Kastamonu Bozkurt’ta, Sinop’ta doğanın şaka yapmadığını hepbirlikte gördük. Güney bölgelerimizde yaşanılan orman yangınları ardından yoğun yağış ve sel felaketi gündemimize geldi. Tüm bu yoğunluklar bir müddet sonra belki büyük bir depremi de tetikleyecek. Yoğun yağışlar ve sellerin ardından dere, nehir çevresi daha kayganlaşıyor. Yüzde yüz olmasada bu da etkili bir neden olabilir. Ekonomiye bu kadar etkisi olan bu tür çalışmaların daha net, doğru veriler ışığında yapılması ve popilistlikten kaçınılması lazımdır.”
“17 AĞUSTOS DEPREMİNDEN
BÜYÜK DERSLER ÇIKARILMALIYDI”
Yusuf Ulutürk, Afyonkarahisar özelinde Kütahya-Gediz fayının kalan kısmının kırılması halinde Afyonkarahisar’ın Maltepe-Çobanlar noktasına kadar olan boşluğun kapanacağını dile getirdi. Ulutürk şunları söyledi: “Bu ifade ettiğim süreç ama beş yıl sonra olur ama bir yıl sonra olur. Sonuç itibariyle görülen bir husustur. Şu anda komşu il Denizli çok hareketli durumda. Deprem noktasında Fethiye, Muğla, Datça, Ege Denizi sürekli hareket halindedir çünkü; Akdeniz ve Ege grabenleri bu yönde hareket ediyor. 17 Ağustos 1999 depreminden çok büyük dersler çıkarıp şu ana kadar birşeyler geliştirmemiz lazımdı. Bir kaç yıl o korku ve telaşla birşeyler yapılmaya çalışıldı. Ondan sonra da aynı yapılaşma stili devam etmektedir.”
>> Burcu AYDIN’ın Özel Haberi

Bakmadan Geçme