Diziler, bağımsız kurul tarafından incelenmeli
Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Öğretim Görevlisi Murat Öngün, televizyonlarda yayınlanan dizilerin bilimsel ve bağımsız bir kurulun incelemesinden geçmesini önerdi. Öngün, dizilerle birlikte sohbet, misafirlik ve kahvehane kültürünün kaybolmaya yüz tuttuğuna işaret etti Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Öğretim Görevlisi Murat Öngün, te-levizyon dizilerinin insanların gerçek yaşantılarını olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Öngün, bu konuda sosyolog [&hellip]
Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Öğretim Görevlisi Murat Öngün, televizyonlarda yayınlanan dizilerin bilimsel ve bağımsız bir kurulun incelemesinden geçmesini önerdi. Öngün, dizilerle birlikte sohbet, misafirlik ve kahvehane kültürünün kaybolmaya yüz tuttuğuna işaret etti
Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Öğretim Görevlisi Murat Öngün, te-levizyon dizilerinin insanların gerçek yaşantılarını olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Öngün, bu konuda sosyolog ve psikologların da dahil edildiği bağımsız bir kurulun inceleme yapması gerektiğini kaydetti. Öngün, “Ağlatan dizi de güldüren dizi de prim yapıyor. Toplumsal kaygılarla yapılan dizilerde ısrarcı olmak gerekir. Diziler, bireyi yalnızlaştırıyor, bireyi mutsuz hâle getiriyor, oradaki yaşantıya özendiriyor. Gerçekle yüzleşilen anda, hayal dünyası ile gerçek dünyanın aynı olmadığını fark ediyoruz” dedi.
SANSÜR DE, AŞIRI ÖZGÜRLÜK DE ZARARLI
Bu konuda akademik çevrelerden destek alınması gerektiğine dikkat çeken Öngün, “Diziler bilimsel bir kurul tarafından incelenmeli. Sansür de alabildiğine özgürlük de zarar veriyor. Bilimadamları kontrol etsin. Sosyologlar, psikologlar, inceleyerek senaryo ve karakterlerin üzerilerinde durarak diziler yapılandırılmalı. Gelişmiş ülkelerde bu kadar travma oluşturacağını düşünmüyorum. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu dışında bağımsız ve bilimsel bir kurul oluşturulmalı. Yokuş aşağı giden, freni patlamış bir kamyona benziyor televizyonlardaki diziler. Gençlerimiz kötü örnek alıyor” diye konuştu.
SOHBET VE MİSAFİRLİK
KÜLTÜRÜ BİTİYOR
Dizilerin insanları yalnızlaştırdığını, sohbet ve misafirliklerin de dizilere göre şekillendiğini hatırlatan Öngün, şöyle devam etti:
“Diziler yalnızlaştırıyor. İnsanlar internetten 10-12 bölüm bir gecede dizi izleyebiliyor. İnsanlar kimseyle konuşmadan sadece dizi izliyorlar. O dizi bitiyor, başka bir dizi başlıyor. Yerli dizi bitiyor, Amerikan dizisine başlıyor. Kimsenin kimseyle sohbeti yok. Muhteşem Yüzyıl’ın yayınlandığı gün bir köy kahvesine denk geldim. Kahvehanede iki tane adamı zor buldum. Herkes evinde diziyi izliyor. Kahvehanede gürültü oluyor çünkü. Kahve kültürü de bitti. İnsanlar, misafirliğe gidecekken dizi saatlerini baz alıyorlar. ‘Bu akşam biz gelemeyeceğiz, dizimiz var’ deniyor. Ziyaret ve misafirlik kültürü de bitiyor. Özetleri ile reklamları ile birlikte tüm geceyi bitiriyoruz. İzleyiciyi de oyuncuyu da set çalışanına da çok zorluyor. Bütün akşamımı alıyor. Ne konuşacak ne çalışacak ne okuyacak vaktim kalıyor. Yemekler, sohbetler diziye göre ayarlanıyor. Diziyi kaçırdığın zaman sohbetten mahrum kalıyorsun çünkü o diziden konuşuluyor. Sohbetler de dizilere endeksli oluyor.”
DİZİ KARAKTERLERİ,
HABER BÜLTENLERİNDE
Dizi karakterlerinin haber bültenlerine konu edilmesinin de yanlış olduğunun altını çizen Öngün, hayal ile gerçek arasındaki farkın haberler yoluyla da kaybolduğunu vurguladı. Öngün, “Güncel konular bizi ilgilendirmiyor, dizilerdeki hayat bizi ilgilendirmeye başladı. Bir hayal dünyası kuruyoruz. Gerçek dünyayı dizilere, dizileri gerçek dünyayla karıştırıyoruz. Hayali bir karakterin cenaze namazını kılabiliyoruz. Ana haber bülteninde Hürrem’in Süleyman’ı seven kadına ne yaptığını izleyebiliyoruz. Haber bültenine konu oluyor dizi. Bu çok anlamlı değil. Her kanalda bir dizi var. Her gece bir dizi” dedi.
ÇOCUKLAR VE GENÇLER, OLUMSUZ ETKİLENİYOR
Özellikle şiddet içerikli dizilerin izleyiciyi daha çok etki altında bıraktığını vurgulayan Murat Öngün, “Diziler, dünyada çok büyük bir sektör. Filmin sayısı 10-20 ise çekilen dizinin hesabı bile yok. Bir ülkede çekilen dizi, sadece çekildiği ülkeyle sınırlı kalmıyor. Kötü etkileri nerede olursa olsun beni bağlıyor. Küçük bir çocuksam şiddeti görüyoruz. Çocuklar oturup o dizileri izliyor. Muhteşem Yüzyıl’da kelle kesiliyor, Kuzey-Güney’de sürekli bir kavga dövüş havası var. En masum dizide bile şiddet görüyoruz. Küçük çocuklarla kalmıyor bu iş. 17-18 yaşındaki çocuklar da Polat Alemdar gibi geziyorlar” ifadelerini kullandı.
30 BÖLÜMLÜK DİZİ=10 SİNEMA FİLMİ
Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı Öğretim Görevlisi Murat Öngün, dizi çekimi ve yayınının çok ciddi bir sektör hâline geldiğini belirtti. Öngün, “Dizilerin yararı ne? Ekonomiye katkısı var. Her dizinin bir fabrika gibi çalıştığını mutlaka biliyorum. Setçisi, ışıkçısı, kuaförü… 30 haftalık dizide 10 tane iyi yapımlı film bile çekilebilir. Kazandığı para da çok ciddi bir para. Oyuncuların aldığı paralar da toplumsal bir sıkıntı yaratabilir. Muhteşem Yüzyıl’ın başrol oyuncusu haftada 50 bin lira para alıyor. Ayda 200 bin lira. Bunu gören vatandaş, ‘Gider oyuncu olurum’ diyor. 50 bin lira, benim 30 aylık maaşım” dedi.
MURAT ARISOY