Din eğitim ve yaşamın parçası
Ramazanda İkindi Sohbetlerinin beşinci konuşmacısı İl Milli Eğitim Müdürü Metin Yalçın, 'Eğitim Sistemimiz ve Din Eğitiminin Önemi' başlığında sunum yaptı. Sunumunu Ensar Vakfı Afyonkarahisar Şube Başkanı İbrahim Durgut'un yaptığı programda İslami İlimler Fakültesi'nden Hasan Hüseyin Havuz tarafından Kur'an-ı Kerim tilavet edildi.ORTAK BİR TARİF YOK'Eğitim Sistemimiz ve Din Eğitiminin Önemi' başlığının son derece geniş ve kapsamlı [&hellip]
Ramazanda İkindi Sohbetlerinin beşinci konuşmacısı İl Milli Eğitim Müdürü Metin Yalçın, “Eğitim Sistemimiz ve Din Eğitiminin Önemi” başlığında sunum yaptı. Sunumunu Ensar Vakfı Afyonkarahisar Şube Başkanı İbrahim Durgut’un yaptığı programda İslami İlimler Fakültesi’nden Hasan Hüseyin Havuz tarafından Kur’an-ı Kerim tilavet edildi.
ORTAK BİR TARİF YOK
“Eğitim Sistemimiz ve Din Eğitiminin Önemi” başlığının son derece geniş ve kapsamlı bir konu olduğunu söyleyen İl Milli Eğitim Müdürü Metin Yalçın, din âlimlerince de eğitimin birçok tarifinin yapıldığını ancak ortak bir tarif bulunmadığını kaydetti. Her sosyologun, her siyaset bilimcinin birbirine yakın ve benzer tarifleri olmasına karşın eğitime yönelik ortak bir tarif yapılmadığına dikkat çeken Yalçın; “Eğitime herkes kendi açısından bakmış. Elbette eğitim önemli bir husus. Bunu söylemekte zahitlik ifade eder” dedi.
KAVRAMDA SIKINTI VAR
Metin Yalçın, eğitim sistemi hedefinin milletin tüm fertlerinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını ve milletini seven, daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına saygılı yurttaşlar yetiştirmeyi amaçladığını belirtti. Hedeflediği amaçlara bakıldığında eğitim sisteminin mükemmel gözüktüğünü belirten Yalçın; “Bu amaçları ne kadar gerçekleştirebilmişiz? Eğitim kavramı bir defa sıkıntılı. Çünkü bu kavram bizim kavramımız değil. İnananlar olarak inanç bakımından baktığımızda durum böyle. İnsan olarak, Allah’ın yarattığı bir kul olarak baktığımızda eğitim kavramı bizim anlatmak istediğimiz duygu ve düşünceyi tarif edemiyor. Bu nedenle bu bizim literatürümüzde maarif olarak ifade edilmiştir” diye konuştu.
AMAÇ UYGULAMADA KAYBEDİLMİŞ
Merhum Nurettin Topçu’nun, “Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasında aranmalıdır. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamurdan bile kendisine şeref payı çıkaran hükümdarların mesut asrı nihayet bulduktan sonra devletimizin yapısında sarsıntılar başladı” demiştir. Topçu’nun ifade ettiklerinin gerçek anlamda çok iddialı, çok ciddi ve mevcut durumu ortaya koyan ifadeler olduğunu belirten Yalçın; “Yine Nurettin Topçu’nun eğitimle ilgili bir tarif yapıyor. Eğitim bize yakın gelecek şekilde zihniyeti ve kimliği inşa eden kişide düşünme ve algılama biçimi oluşturan, karakteri şekillendiren milli ve manevi değerleri kazandıran bir insan olma sanatı olarak görüyor. Bunu da meşhur ifadesiyle ‘Felsefesi olmayan milletin mektebi olmaz’ şeklinde tabir etmiştir. Bunu tarif ederken de bize bir insan mektebi lazım demiştir. Günümüzde biz o mektebin karşılığın okul olarak ifade ediyoruz. Yine Fransızca’dan bize geçmiş olan bir kavramla. ‘Bize bir insan mektebi lazımdır. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun. Her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın, hayâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin. Her ferdimizi insanlığın tarihi içinde aratsın. Vicdanlarımıza her an Allah’ın huzurunda yaşamayı öğretsin’ diye ifade ederken, Türkiye’de ki maarif konusunun sıkıntılarını ortaya koyuyor. Türk Milli Eğitim sisteminde de aslında buna benzer bir amaç var. Ama iş uygulamaya geldiğinde ne yazık ki orada kaybetmişiz” şeklinde konuştu.
EĞİTİMİN VE YAŞAMIN
LÂDİNİ’Sİ OLAMAZ
Maarif Teşkilatı’nın başında bulunan bir kişi olarak kendisine göre eğitimi dini ve la dini şeklinde ayırmayı kabullenmekte zorlandığını açıklayan Yalçın; “Eğitim dini ve lâdini şeklinde ayırmak bizce ne kadar makul? Bir Maarif Teşkilatının il bazında başında bulunan, eğitimin üst düzey bir yetkilisi olarak gerçekten ben kabullenmekte zorlanıyorum. Din eğitimi, din dışı eğitim. Bilimsel olarak batılılar bunu çok tartışmışlar. Bizden ziyade ve hatta bu noktada 1903 yılında Amerika ve Kanada’da Din Eğitimi Derneği bile kurulmuş, tartışmışlar. Eğitime tarihi seyrinde baktığımızda iki ayetle özetlememiz mümkündür. Tabi bunları destekleyen hadisi şerifler var. Bunlardan bir tanesi ‘Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım’ İnsanın yaratılış gayesi bu. Peygamber Efendimizin (SAV) güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmesi. Bu hem kendi ifadesi hem de anlam itibariyle Kur’an-ı Kerim de geçen ifade idi. Biz yaratıcımız olan Rabbimizin kuluyuz. O’nun çizmiş olduğu kapsamın dışında bir yaşam tarzı gerçekleştirebilir miyiz? Bunun dinisi ya da lâdinisi olabilir mi? Aslında olmamalı ve olmamışta. Bunu tarihi serüveninde de görüyoruz. Bizde din eğitimi kavramı ağırlıklı ve net bir şekilde net bir şekilde bilim adamları zaman zaman ifade etmişlerdir. 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanununun çıkarılmasıyla din eğitimini veren kurumlar ihdas ediliyor. Aslında orada birleştirmenin yanı sıra bana göre ayrılıyor. Orada olmaması gereken bir ayırım var” ifadelerini kullandı.
KALPTE VAR OLAN ESAS
1924 yılında 49 yerde İmam Hatip Okulları açıldığını belirten Metin Yalçın şöyle konuştu: “Din eğitimi yapılması için açılan bu okullar kısa süre sonra tekrar kapatılıyor. O süreçlere girmeyeceğim. 1949 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi ve 1951 yılında yeniden İmam Hatip Okulları açılmaya başlanıyor. Arada ki sürece bizim eğitim sistemimiz olarak baktığımızda insanlar din eğitimi diye bir şey almadı. Eğitim diye bir şey almadı. Ama eğitim var mı? Var. Modern anlamda, modern literatürde eğitim var. Ama maalesef bu bizim anladığımız anlamda bir eğitim maalesef değil. Bunu açıkça ifade etmek lazımdır. Gazali, ‘Eğitim ahlakidir yani kalp eğitimidir’ diyor. Nurettin Topçu da, kalp eğitiminden bahsediyor. Kişinin kalbindekiler bedende ki uzuvlarına tezahür eder. Nasıl ki bir ağacın tohumu dalları, gövdesi ve budaklarıyla görünür işte eğitimde de aslında kalpte ki var olanlar kişinin aza ve uzuvlarında tezahür eder. Bunlar ibadet ve davranış olarak çıkar.”
DİN ÖĞRETİMİNE İHTİYAÇ VAR
Eğitimin kalp yönüyle, ahlak, tabiat, karakter, şahsiyet yönüyle bina edilmesi gerektiğini belirten Yalçın şunları söyledi: “Bugün verdiğimiz eğitim ile bahsettiğimiz eğitim maalesef çok uzaklarda. Ama çok şükür şu anda ülkemizde gayret ve çaba bu yöne doğru devam ediyor. Din eğitimini yapan kurumları ihdas ettikten sonra imam hatip okulları, liseler, daha önce olan ortaokulları kapatılıp şu anda yeniden açıldı. Dört yıllık bir tarihçesi var. İmam Hatip Ortaokulları ve liseleri, İlahiyat Fakülteleri din eğitim değil aslında. Bunlar din öğretimi veren okullardır. Bu okullara ihtiyaç var mı? Din eğitimi ile ilgili olarak yaşadığımız sürece baktığımızda elbette var. Onun için bizim manevi duyguları biraz güçlü olan halkımızın, milletimizin teveccühü bu okullara bu kurumlara yönelmiş. Zaman zaman duyarsınız İmam Hatip Okullarına, İlahiyata gidenler imam olsunlar. İmam olacaklar, din âlimi olacaklar algısı var. Onun dışında başka bir şey olmayacak, olmasın. Bu da benim şurada birkaç ay önce okumuş bir veliden hakikaten mürekkep yalamış bir veliden duyduğum bir ifade. Okumakla ilim, okumakla eğitim, okumakla terbiye arasında çok fark var. Aynı şeyler değil. Onlarca fakülte bitirebilirsiniz. Ama davranışlarda, ruhta, kalpte, kişinin kendisine, topluma ve insanlığa faydalı tezahür eden bir durum sözkonusu değilse o diplomaların o okulların hiçbir anlamı yok.” >> Burcu AYDIN’ın Haberi