Din adamları Alevilik kültürünü dinledi

Alevilik kültürüne karşı yanlış algılamaların ortadan kaldırılmasından başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere din teşkilatına çok büyük görev düştüğünü anlatan Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Cenksu Üçer, geçmişten bugüne Aleviliği anlamanın tarihsel süreci iyi bilmekten geçtiğini belirtti Üstün ahlak sistemi var Din görevlilerine Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Cenksu Üçer [&hellip]

Din adamları Alevilik kültürünü dinledi

Alevilik kültürüne karşı yanlış algılamaların ortadan kaldırılmasından başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere din teşkilatına çok büyük görev düştüğünü anlatan Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Cenksu Üçer, geçmişten bugüne Aleviliği anlamanın tarihsel süreci iyi bilmekten geçtiğini belirtti

Üstün ahlak sistemi var
Din görevlilerine Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Cenksu Üçer tarafından “Kültürümüzde Ehl-i Beyt Sevgisi” konulu konferans verildi. İmam Hatip Lisesi Toplantı Salonu’nda verilen konferansta konuşan Üçer, Alevilik kültürü hakkında bilgiler aktardı. Alevilikte ahlak anlayışı ve üstünlük sisteminden bahseten Dr. Cenksu Üçer, üstünlük sisteminin bir nevi toplumsal ceza sistemi anlanına geldiğini kaydetti. Alevilikte üstün ilan edilen suçların en şiddetlisinin adam öldürmekle, zina etmek olduğunu anlatan Dr. Üçer; “Alevi adam öldürmekle zina etmeyi aynı derece de suç kabul eder. Her yıl ikrar dediğimiz olayda eline, diline sahip olacağını belirtir. Eliyle kimseye zarar vermeyeceğini, diliyle dedikodu yapmayacağını ve beli ile de hiç kimsenin namusuna uçkur çözmeyeceğini ifade eder. Her sene görgü cemleri ve hesaptan geçme cemlerinde bu esaslara riayet edip etmediği görülür. Ettiyse kusurunu ikrar edip cezasını çeker. Etmediyse temizlenerek bir sonra ki ceme kadar eline, diline ve beline sahip olacağına dair huzurda herkese söz verir. Huzurda verilen söz Allah’a verilmiş sözdür. Alevi o sözü diğer tarikatlarda el almak el vermek olduğu gibi görgü cemi ve ikrarını aynı ayetle delillendirerek sözünü bu ayet üzerinden alır. Müftü hocalarımız bilir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak teşkilat mensubu hocalarımızı bu konuda biz seminere tabi tutuyoruz. Özellikle o köylerde ve çevrelerde görev yapan hocalarımızı. Bu tamamlandıktan sonra bizim pratik olarak o bilgilendirmelerin hayırlı sonuçlar doğurduğunu az çok söylenenlerden biliyoruz. İnşallah öyledir. İkinci bir projemizin aşaması bu seminer halkasına gerçekten Din Kültürü Ahlak Bilgisi Öğretmenleri-mizi de katmak. Birinci aşamayı bitirdikten sonra o seminerleri bütün illerde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenleri-mizin katılımlarıyla Diyanet, İlahiyat ve İmam Hatip camiasının ortak bir bakış açısı ortak bir hareket tarzı geliştirmesine yönelik inşallah ikinci aşamasına böyle bir planımız var. Bunun bir proto tipini inşallah bu konferansımız da uygulamış oluyoruz. Bu davetiniz bizim için gayet iyi olduk, sevindik. Bu ihtiyacın içeriden yani her alandan görülmüş olması olarak gördük. İnşallah ben bunu müsade ederseniz projemizin ikinci ayağının ilk hamlesi olarak görüyorum.” dedi.
Mum söndü kesinlikle yok
Toplumda o veya bu şekilde Alevilerin mum söndü yaptığı ile ilgili bir kanaatin olduğuna dikkat çeken Dr. Cenksu Üçer, bu durumun binde bin oranında bir yanlış olduğunun altını çizdi. Üçer, Alevilerle bin yıldır aynı coğrafyanın paylaşıldığına vurgu yaptı. Bu kadar uzun sürede aynı coğrafya ve aynı kaderin paylaşıldığı insanlarla, Osmanlı’larla Saferiler’in Şah İsmail’le Yavuz Sultan Selim’in yaptığı savaştan dolayı insanların birbirlerine düşman olduklarını söyleyen DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Cenksu Üçer; “Sizlerde Alevilere karşı düşmanlık yoksa bile Aleviler de size karşı düşmanlık var. İnanç esası haline gelmiş. Alevi oruç tutar mı? Tutar, nasıl tutar? Muharrem ayında ve Ramazan ayında tutar. Ramazan ayında bir gün, üç gün, dokuz gün tutan var. Otuz günü tutan var. Tek tip Alevilik yok ki tutmayan da var. Ama bir şey anlatacağım ki bu psikolojiktir. Bize benzememe, Sunni’ye benzememe halini ifade edebilmek için. Alevi orucunu tutar. Aynı sizin gibi oruç tutar. Sahuru yaptıktan sonra güneş doğmadan önce tan ağarmasından güneş batımına kadar hiç bir şey yememe, içmeme ve cinsel münasebette bulunmama diye oruç tutar. Yani bizde şöyle yanlış algı da var. Aleviler oruç tutarlar ama doğru su içmezler, et yemezler başka şeylerden yiyip içerler gibi bir algı var. Alevi Muharrem ayı boyunca et yemez, su içmez, meyve yemez. Zevk veren hiç bir şey yapmaz. Doğru niye yapmaz. İşte Ehl-i Beyt muhibbi olduğu için yapmaz. Yani Hz. Hüseyin’in susuzluğunu hala kendi zihninde, dünyasında, vicdanında yaşamak için zevk veren hiç bir şey yapmaz doğru. Ama Alevi bunu yaparken bir şey daha yapar. Bunu her yerde söyleyemeyiz. Biz çünkü irşad, vaaz pozis-yonunda olan insanlar olduğumuz için bunu sizinle paylaşıyorum. Alevi akşam ezandan ya biraz önce daha çoğunlukla da akşam ezanı okunduktan bir 4-5 dakika sonra orucunu açar. Niye öyle açar? Sunni’ye benzememek için. Bunu bilmek durumundayım. Bunu bilmek durumundayız. Siz Sunniyseniz hepiniz aynı pozisyondasınız, esas Aleviler açısından size benzememek. Savaş ortamının Yavuz’la Şah İsmail’in savaşını düşünüp orada olanları anladığınız da buna hak veriyorsunuz. Ben ona bir şey demiyorum. Ama şu an itibariyle onları sürdürmenin çok makul ve anlaşılabilir, anlatıbilir olmadığını şahsım adına düşünüyorum. Ama durum bundan ibaret. Alevilik’te esas Sunni’ye benzememek.” diye konuştu.
Alevi literatürü tasavvuf literatürü
“Eline, diline, beline sahip olmayı temel ahlak felsefesi olarak belirleyen ve gerçekten buna da uygun davranıp kendi içerisinde çok kuvvetli bir ahlak sistemi oturtan bir güruhu ana, bacı tanımaz olarak nitelendirebiliyorlar. Vallahi kim yaptıysa Allah ona bu dünya da yardım etsin.” diyen DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Cenksu Üçer şöyle konuştu: “Savaş psikoloji içerisinde kanaatim köşeye sıkıştırma gerekçesi olarak biz bunu gördük. Din hizmetinde bulunan herkes gördü bunu. Belli bir kavram üzerine yapıştırılan herkes mağdur oldu. Onun biraz daha şiddetlisidir. İşte ondan kaynaklanmaktadır. Ana bacı tanımamak, haşa. Bu yanlışı toplumda bu algıyı silecek yegane gurup birincisi Diyanet İşleri Başkanlığı’dır, onu önceliyorum, ikincisi İmam Hatip ve İlahiyatlardır. Çünkü Diyanet din dersi hocalarımız alınmasınlar ama halkla daha içiçe, fiili 24 saat irşad ve vaaz hizmeti yürüttüğü için birinci derece de bu husus Diyanet Başkanlığı’nındır Allah’ın izniyle. Ama İlahiyet Fakülteleri ve İmam Hatip Liseleri olarak da orada ki o hizmete katkı sağlayacağız. İşte o zaman daha anlamlı olacak ki bizim projemizin ikinci aşaması budur. Üçüncüsü Alevi yapmış olduğu her şeyi ya bir ayete ya da bir hadise dayandırarak delillendirir. Mesela görgü cemi hesap verme de Peygamberimizin (SAV) buyrukları örnek gösterilir. Alevi Dedeler bu işi yürütenler Kur’an ayetlerini sizin gibi okuyamazlar. Ama nihayetinde ifade etmeye çalıştığı şey Kur’anın ayetidir. Alevi her şeyini gelenek, Kur’an ve hadise dayanır diye tasavvuf ekollerinde yerini bulur. Evliyalık, ermişlik vs bunların hepsi Alevi literatürünün tasavvuf literatürü olduğunu gösteriyor. ”
Alevilik tarikat hayatında yaşanır
Alevilik yapılandırılmasının tekke ve zaviyeler kapatılmadan önce tamamen tekke yapılanmasına muhatap olduğunu anlatan Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Cenksu Üçer, ana tekke ve ona bağlı alt tekkelerin bulunduğunu, tekke ve zaviyeler kapandıktan sonra geleneğin günümüze taşınmasında sıkıntılar doğduğunu belirtti. Kendi kaynaklarını okuma ve eğitim alma noktasında bir takım sıkıntıların Aleviler için baş gösterdiğini kaydeden Üçer şunları söyledi: “Bu anlattığmıız ortak özelliklerle Aleviliği din, mezhep ve tarikat anlamında bir olgunun dini statüsünü öğrenmek için üç soru sorarız. Ya dindir, ya mezheptir ya da tarikattır. Cemaatlar son zamanda onlarda tarikat vari bir hayat olduğu için onu ayrı tutuyoruz. Aleviliği biz ancak tarikat hayatında görebiliriz. Bunun dışında görme şansımız yok. Alevilik bir mezhep midir? Kesinlikle değildir. Din midir? Hiç değildir. Niye mezhep değildir, çünkü biz mezhepler tarihçileri olarak usulde derler ki bir şeyin mezhep olması için üç temel hususiyetinin olması lazım. Sistematik bir teolojisinin olması lazım. Aleviliğe baktığımızda sistematik teolojisi yoktur. Aleviliğin teolojisi bir Kadiri ve Mevlevi’nin teolojisi ile aynıdır. Sistematik olması için bu teolojiyi ele alan eserlerinin olması lazımdır. Alevilik eser ve kaynakları olarak elimizde bulunan bütün eserler bir tarikat adap ve erkanını anlatan eserlerdir. Bu teoloji ve eserlerin ortaya koymuş olduğu anlayışı yaşayan ve sürdüren bir cemaatinin olması lazımdır. Alevi cemaati zaten tarikatçı bir cemaattir. Alevilik’te tarikat hayatı vardır, mezhep hayatı yoktur. Alevilerin çoğu kendilerinin Caferi olduğunu söylerler. Bu 16. yüzyıl da o Kızılbaş Tekkesi’nin Şiileşmesinden sonra bizim coğrafyamızda söz konusu olan yeni yüzyıldır.” Konferansa; İl genelindeki İmam Hatip Lisesi Müdürleri ve Meslek Liseleri, İlçe Müftüleri, Din Kültürü Ahlak Bilgisi öğretmenleri katıldılar. (Kocatepe)

Bakmadan Geçme