• Haberler
  • Genel
  • 'Dil ve din milliyetin oluşmasında çok etkili iki kavramdır'

'Dil ve din milliyetin oluşmasında çok etkili iki kavramdır'

Eski Kültür Bakanları'ndan Namık Kemal Zeybek, Türkçe dilinin Selçuklular döneminde yok olma derecesine geldiğini belirterek, bu dönemde Türkçe’nin sadece eğitimsiz kesim olarak görülen halk tarafından konuşulduğunu söyledi Zeybek, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde (AKÜ) “http://m.kocatepegazetesi.com/”Ahmet Yesevi, Yesevilik ve Türk Dünyasındaki Etkileri”http://m.kocatepegazetesi.com/” konulu bir konferans verdi. Bir milletin millet olmasında din ve dilin temel belirleyici kavramlar olduğunu ifade [&hellip]

“Dil ve din milliyetin oluşmasında çok etkili iki kavramdır”

Eski Kültür Bakanları’ndan Namık Kemal Zeybek, Türkçe dilinin Selçuklular döneminde yok olma derecesine geldiğini belirterek, bu dönemde Türkçe’nin sadece eğitimsiz kesim olarak görülen halk tarafından konuşulduğunu söyledi

Zeybek, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde (AKÜ) “http://m.kocatepegazetesi.com/”Ahmet Yesevi, Yesevilik ve Türk Dünyasındaki Etkileri”http://m.kocatepegazetesi.com/” konulu bir konferans verdi. Bir milletin millet olmasında din ve dilin temel belirleyici kavramlar olduğunu ifade eden Zeybek, “http://m.kocatepegazetesi.com/”Tüm dünyada dil ve din milliyetin oluşmasında çok etkili iki kavramdır. Tüm dünyada böyle olmuştur. Dolayısıyla sadece Türkiye Türklüğü anlamında değil, dünya Türklüğü anlamında gerçek budur”http://m.kocatepegazetesi.com/” dedi.
Zeybek, Türkçenin tarihin en eski dillerinden biri olduğunu belirterek, “http://m.kocatepegazetesi.com/”Günümüzden bin 400 yıl önce Çince hariç, bugün yaşayan dillerden hiçbirine nasip olmamış bir eseri Orhun Yazıtlarını bırakmışlardır. O yazılarda yazdığına göre o kitabelerdeki dilin çok eski olduğu düşünülüyor”http://m.kocatepegazetesi.com/” diye konuştu.
Selçuklular döneminde
Farsça hakimiyeti
Türklerin Müslüman oluşunun 10. asrın başına denk geldiğini söyleyen Zeybek şunları kaydetti:
“http://m.kocatepegazetesi.com/”Öncesinde dönem dönem Müslüman olanlar olsa da esas olarak İslamiyeti kabul Karahanlı Devleti ortaya çıktıktan sonra gerçekleşmiştir. O devlet İslami inanç ile Türklük geleneği birleştirmiş ve ortaya görkemli eserler ortaya koymuştur. Bunların bazıları Kutadgu Bilig, Atabetü’l Hakayık gibileridir. O dönemde yazılan bir eser ki Divan-ı Lügat-ı Türk’tür. Onu yazan Kaşgarlı Mahmut, Türklerin hakimeyeti çok uzun olacak o nedenle bunların dilini öğrenmek gerek diye Divan-ı Lügat-ı Türk’ü yazmıştır.”http://m.kocatepegazetesi.com/” Sonrasında kurulan Selçuklular döneminde Türçe dilinin özellikle eğitimde Farsçanın tercih edilmesi ile gerilediğini dile getiren Zeybek, bu dönemde yetişen aydınların eserlerinin tümünün Farsça olduğuna dikkat çekti.
Zeybek şöyle dedi: “http://m.kocatepegazetesi.com/”Öyle bir dil ki Türkçe, ne yazık ki Karamanlılardan sonra kurulan Selçuklular döneminde hükümdar Alparslan’ın çocukları bir müddet sonra kendi çocuklarına isim koymak için kendi tarihlerine değil Fars tarihine bakmaya başladılar. İlk başlarda Kılıçarslan gibi isimler varken son dönemlerde, Keykavuz, Keykubat gibi isimleri görürsünüz. Nereden çıktı bunlar? Çünkü Selçuklular ilk üniversite olarak kabul edilen nizamiye medreselerinde Farsça eğitim yaptılar. Türkçeyi bıraktılar. Bu doğrudan doğruya bir zihin sapmasıdır. Çünkü devlette birinci vezir olan nizamü mülk bir farstır ve onun isteği üzerine nizamiye medreselerinde resmi dil, eğitim dili Farsça olmuştur. Farsa eğitim dili ile yetişen aydınlar bir müddet sonra kendilerini Türk gibi değil Fars gibi hissetmeye başlamışlardır. Ayrıca kendilerini Karahanlıların değil Samanilerin devamı saymışlardır. Ve bu dönemde yazılmış olan Firdevsinin şehnamesini açıp ki o kitap bütün İran tarihinin destansı ifadesidir, çocuklarına oradaki isimleri vermeye başlamışlardır. Hem de İranlıların Müslüman olmadan önceki hükümdarlarının isimlerini çocuklarına koymaya başlamışlardır. Bu yaşanan bilinç kayması nedeniyle de Türkçe terk edilmiştir. Türkçe okumamışların dili haline gelmişlerdir. Köylülerin ve çobanların dili haline gelmiştir. Okumuş adam hiç Türkçe söyler mi yazar mı diye kabul görmüştür o dönemde doğru. Bu nedenle o dönemde yazan büyük düşünür ve yazarlar kitapları Farsça’dır. Bunların başında Mevlana Celaleddin Rumi gelmektedir. Eserlerinin tümü Farsçadır. Allah aşkını en güzel anlatan dil ile ortaya koyan çok önemli bir isimdir ama tüm bunları Farsça yapmıştır.”http://m.kocatepegazetesi.com/”
Ahmet Yesevi ile Türkçe güç kazandı
“http://m.kocatepegazetesi.com/”Türkçe bu dönemde ölmek üzereydi”http://m.kocatepegazetesi.com/” diyen Zeybek, 100 yıl boyunca antolojilerde Türkçe bir esere rastlanmadığının altını çizdi.
Zeybek, bu dönemde Hoca Ahmet Yesevi’nin ortaya çıkışı ile Türkçenin yeniden güç kazandığını anlatarak şunları söyledi: “http://m.kocatepegazetesi.com/”Bakın antolojilere 100 yıl boyunca Türkçe eser göremezsiniz. İşte böyle bir dönemde Ahmet Yesevi ortaya çıkmıştır. Tam adı Hoca Ahmet Yeseviy’di, çünkü hocalar boyundandı. Hoca oluşu din adamı ya da üniversite profesörü anlamında değildir. Hocalar boyundan olduğu için öyle denmiştir. Yesevi, Hz. Muhammed’in Hızır Aleyhisselamın manevi eğitimlerinden geçti. Bunun yanında Kur’anın eğitiminden geçti. Sonunda bir mürşit olup mektep kurdu. İslam dünyasında kendisine öyle bir tesir meydana getirdi ki Piri Türkistan denildi. Başka bir değişle Türkistan’ın baş öğretmeni denildi.”http://m.kocatepegazetesi.com/”
Hoca Ahmet Yesevi’nin bir mektep, bir medrese, bir üniversite kurduğunu orada Türkçe eğitim yaptığını ifade eden Zeybek, “http://m.kocatepegazetesi.com/”Kendisine bu nasıl şey, bu nasıl pir, bu nasıl hoca hiç bir pir Türkçe söyler mi denildi. Niye Farsça söylemiyor denildi. Onlara sevmiyorlar, bilginler sizin Türkçe dilini, bilgelerden dinle sen açar gönül ilimi diye yanıt vermiştir. Sadece Türkçe söylemekle kalmadı, Türkçeyi savundu, Türkçe söylemek lazım dedi. Türklere de dinlerini kendi öz dilleri ile anlatmak lazım dedi”http://m.kocatepegazetesi.com/” diye konuştu.
Hoca Ahmet Yesevi’nin 126 yıl yaşadığını belirten Zeybek, sözlerini şöyle tamamladı: “http://m.kocatepegazetesi.com/”63’ü yer altında, 63’ünü yer üstünde yaşadı. Asıl işini hayatının ikinci döneminde yaşadı. Binlerce öğretmen yetiştirdi. Bektaşi menakıbnameleri 99 bindir. Bütün hayatını öğrenci yetiştirip onları öğretmen yapıp Türk dünyasının her yerine göndermeye adadı. Başka hiçbir şey yapmadı.”http://m.kocatepegazetesi.com/”
Atatürk Kongre Merkezi’ndeki konferansa Afyonkarahisar Vali Yardımcısı Gökhan Veli Kişioğlu ve AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Belkıs Özkara ile çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı. (AA)

Bakmadan Geçme