Deprem değil bina öldürüyor – Kocatepe Gazetesi
AKÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Ali Ergün, binaların yapı felsefesine göre imal edilmesi halinde olası depremlerde can ve mal kayıplarının önüne geçileceğini vurguladı Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden Doç. Dr. Ali Ergün, “Kentsel Dönüşüm Devam Ediyor” başlıklı sunumunda ilk olarak kentsel dönüşümde [&hellip]
AKÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Ali Ergün, binaların yapı felsefesine göre imal edilmesi halinde olası depremlerde can ve mal kayıplarının önüne geçileceğini vurguladı
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Ali Ergün, “Kentsel Dönüşüm Devam Ediyor” başlıklı sunumunda ilk olarak kentsel dönüşümde riskli yapıların tespit edilmesi nedenleri tespit çalışmalarının esasları üzerinde durdu.
TÜRKİYE’NİN YÜZDE 92’Sİ FAY HATTINDA
Doç. Dr. Ali Ergün, Türkiye’nin önemli bir deprem bölgesi kuşağı içerisinde yer aldığını dile getirdi. Bu kuşak içerisinde de çeşitli bölgelerde risklerin durumları, bunların deprem bölgesi adı altında kuşaklara ayrılması söz konusu olduğunu kaydeden Ergün; “Türkiye’nin fay hatlarına yakınlığı çerçevesindeki durumlara bakıldığında yüzölçümü bakımından yüzde 92’si, nüfusun yüzde 95’in, büyük sanayi merkezlerinin yüzde 98’i, barajların yüzde 93’ü deprem bölgesinde altında bulunmaktadır. Ülkemiz doğal afetler açısından değerlendirildiğinde, depremler oluş potansiyeli bakımından ülkemizde meydana gelen diğer afetler açısından bakıldığında yüzde 60 noktasında bir mertebede yer alıyor.” dedi.
CAN VE MAL KAYBI FAZLA
Deprem kuşağında yer alan ülkemizde son 20 yıl içerisinde yer alan depremleri hatırlatan AKÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Doç. Dr. Ali Ergün, Türkiye’de son yüz yılda önemli depremler olmakla birlikte çoğunluğun hatırladığı depremlere değindi. Ergün, 13 Mart 1993 yılında yaşanan Erzurum depremi, 01 Ekim 1995 tarihinde Dinar depremi ve 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ülke insanını yakından ilgilendirdiğini belirtti. 02 Şubat 2002 tarihinde meydana gelen Sultandağı depremi, 2003 yılında meydana gelen Bingöl depremi, 19 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleşen Simav depremi, 28 Ekim 2011 tarihinde en son gelen Van depreminin yaşandığını aktaran Ergün; “Bunlarla birlikte Elazığ ve Ceyhan depremlerini de sıralamamız mümkündür. Bu son yıllarda meydana gelen depremlerde istatistik olarak can ve mal kayıpları açısından değerlendirdiğimizde resmi kayıtlara göre 17 bin 639 can kaybı, yıkılan ve ağır hasar gören 140 bin bina bulunmaktadır.”diye konuştu.
GELİŞMİŞ ÜLKELER HASARSIZ ATLATIYOR
Yirmi yıl ortalamasında duruma bakıldığında senede yaklaşık olarak 900 vatandaşın hayatını kaybettiğini belirten Doç. Dr. Ali Ergün, yaklaşık olarak 7 binanın yıllık olarak yıkılıp ağır hasar gördüğünü ifade etti. Tüm bunları ülkenin gerçekleri olduğunu vurgulayan Ergün; “Bir kaçı hariç olarak depremlerin normalde orta büyüklükte olarak nitelediğimiz depremlerdir. Bu depremlerde bu binalar göçmeli mi, bu kadar can kaybı olmalı mı? Bu sorunun cevabı tabi ki hayır olması gerekiyor. Maalesef depremlerin meydana geldiği ülkeler olarak baktığımızda bu büyüklükteki depremlerin ortaya çıkaracağı hasarlar tamamen ülkelerin gelişmişlikleri ile paralellik göstermektedir. Haber ajanslarından aldığımız bilgilere göre gelişmiş ülkelerde sıkça olan orta büyüklükteki depremlerde can ve mal kaybı yaşanmadığını öğreniyoruz.” şeklinde konuştu.
YAPILARIN TASARIM
FELSEFESİ AÇIK
Depremlerde zarar görme nedenleri başında güvensiz inşa edilen yapıların geldiğinin altını çizen AKÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Ali Ergün şunları söyledi: “Yapıların nasıl olması gerektiğini tasarımının felsefesi açısından değerlendirecek olursak; gelişmiş ülkelerdeki felsefe ile yine bizim ülkemizdeki felsefesi de aynı şekildedir. Yapıların depreme dayanıklılığındaki hedef sıkça tekrarlanan hafif şiddetteki depremlerde hiç hasar olmamasıdır. Bunun büyüklüğünü 5 şiddetindeki depremler olarak kast edebiliriz. Bu ölçekte hiçbir hasar ortaya çıkmayacak. İkinci aşamada geçmişi ile alakalı olarak tekrarlanma süresi 7 ile 9 yıl arasında gerçekleşen orta büyüklükteki depremlerde kısmen yapısal olmayan elemanlarda hasar olabilir.”
GEREKTİĞİ GİBİ YAPILIRSA
CAN KAYBI OLMAZ
Tasarım felsefesi doğrultusudaki imalatlarda 7 veya 9 yılda bir taşıyıcı elemanlarda hasar olmadan atlatılabileceğini kaydeden Ergün sözlerine şöyle devam etti: “Hasar görmeme noktasında deprem büyüklüğünü yaklaşık 5 ile 7 arasında söyleyebiliriz. Tasarım felsefesinin üçüncü grubunda ise nadiren periyodik olarak 75-100 yıl arasında tekrarlaması olan depremlerde ise risk ortaya konuluyor. Bu riskte büyük hasarlar meydana gelebilir. Ama bina göçmeden, can kaybı olmadan bu depremi atlatabilmesidir.” Ergün, tasarım felsefesine uygun tasarımı yapılan binaların 5 ve 7 büyüklüğü arasındaki depremleri çok küçük hasarlarla atlatabileceğini sözlerine ekledi.
Burcu AYDIN’ın haberi