Demir: Kıbrıs milli dava – Kocatepe Gazetesi
Kıbrıs meselesinin Türk Milleti için milli bir dava olduğunun altını çizen Türk Ocakları Şube Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir, bir grup kimliksiz, kişiliksiz, ideolojik saplantıları bulunan sendikacı ve onlara çanak tutan siyasetçinin hezeyanlarıyla bu gerçeğin değiştirilemeyeceğinin altını çizdi 'Talat'ın sessizliği manidar'Türk Ocakları Afyonkarahisar Şube Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir, 28 Ocak'ta KKTC'de Türkiye karşıtı ağır [&hellip]
Kıbrıs meselesinin Türk Milleti için milli bir dava olduğunun altını çizen Türk Ocakları Şube Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir, bir grup kimliksiz, kişiliksiz, ideolojik saplantıları bulunan sendikacı ve onlara çanak tutan siyasetçinin hezeyanlarıyla bu gerçeğin değiştirilemeyeceğinin altını çizdi
“Talat’ın sessizliği manidar”
Türk Ocakları Afyonkarahisar Şube Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir, 28 Ocak’ta KKTC’de Türkiye karşıtı ağır ifadeler içeren pankartlar açılmasıyla ilgili tartışmaların sürdüğünü belirtti. Başbakan Erdoğan’ın sözlerinin Ada’da tepki ile karşılandığına dikkat çeken Demir; “Cumhurbaşkanı Eroğlu ve hükümet sessiz kalmayı tercih ederken muhalefet partileri bu sözlere sert tepki verdiler. Özellikle CTP Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer’in söyledikleri çok düşündürücüdür: ‘Türkiye’den beslenmek istemiyoruz. İngiltere’nin, Yunanistan’ın ve Türkiye’nin stratejik çıkarı olabilir, Kıbrıs Türk halkı kendi geleceğini belirlemek isti-yor. Yurdun sahibi Kıbrıs’lı Türklerdir. Çıkarı değil varlığı söz konusudur.’ Kıbrıs meselesinin simgesi konumunda olan Rauf Denktaş ise mitingi ve pankartları ağır şekilde eleştirdi: ‘Bu soytarıların amacı Türkiye ile Kıbrıs Türk halkının arasını açmaktır. Biz de Sayın Erdoğan’dan daha fazla öfkeliyiz bunlara.’ Eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın konuya suskun kalması ve yorum yapmaktan ısrarla kaçınması manidardır.” dedi.
Müdahale olmasa akıbet belliydi
Pankartlardaki Türkiye aleyhtarı yazıların sıradan ifadeler olmadığına işaret eden Türk Ocakları Şube Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir; “ Pankartlar da ‘Ankara elini yakamızdan çek’, ‘Ne paranı ne memurunu istemiyoruz’, ‘Ülkemiz satılık değil.’ Bütün bu Türkiye karşıtlığı ifadelerin yanında, toplulukta ‘Kurtarmışlar has…tir’ yazılı pankartın açılabilmiş olması, açık bir küfür anlamına gelen bu ifadenin her hangi bir tepkiyle karşılaşmaması konunun ne derece ciddi ve vahim olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’nin 1974’de Kıbrıs’a yaptığı askeri müdahalenin nedenlerini herkes biliyor. Rumlar Kıbrıs Türk halkının hukukunu yok sayarak, imzaladıkları anlaşmaları bir kenara atarak Ada’nın tamamına hakim olmak istediler. Bu amaçla Türkleri ezip sindirmeye, bulundukları yerleri bırakıp kaçmaya yönelik katliamlar düzenlediler. Kıbrıs Türk halkı umutsuz ve çaresiz vaziyette Türkiye’den uzanacak eli bekliyordu. 1974’de sahnelenen Sampson darbesi Rumların amaçlarına ulaşmak yolundaki son adımlarıydı. Türkiye garantörlük anlaşmasına dayanarak müdahale yapmasaydı buradaki Türk halkının akıbetinin ne olacağına kestirmek zor değildir.” İfadelerini kullandı.
Sorumlu kadrolar düşünülmedi
Hıristiyan Batı dünyası ve Rumlar’ın 1974 yılında Türkiye tarafından Ada’ya yapılan müdahaleyi hiçbir zaman hazmedeme-diklerini belirten Şube Başkanı İsmail Demir, 1974’den bu yana haçlı bağnazlığının örneklerini sergileyerek Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak, geri adım atmaya mecbur bırakmak, Ada’nın tamamını Rumlara teslim etmek amacıyla sayısız girişimler yapıldığını kaydetti. Demir; “Türk Milleti konuyu top yekun benimsedi. TBMM iktidarıyla, muhalefetiyle Kıbrıs’ın ‘millî bir mesele’ olduğunu karara bağladı. Türkiye 1974 harekâtını takiben yönetim sorumluluğunu Kıbrıs Türklerine bırakırken, bunu başarabilecek nitelikte kadroların olup olmadığını düşünmedi. Rauf Denktaş’ın karizmatik şahsiyeti, kararlı duruşu güven veriyor, yeterli sayılıyordu. Oysa Rauf Denktaş’ın inanç yapısına ve davayı benimsemesine iştirak edebilen, ona yardımcı olup işini kolaylaştıran insanların sayısı ne yazık ki yok denecek kadar azdı. Ancak sayın Denktaş’ın yaptığı belki de en büyük hata eğitim ve kültür meselesine başından itibaren el atarak köklü bir çözüm arayışına girmemesi olmuştur. İstisnalar bir yana bırakılırsa milli ve manevi değerlere yabancı, kozmopolit, bencil ve seküler bir anlayış içerisinde yetişen nesillerin Türkiye’yi işgalci görmeleri, Rumlarla uzlaşıp yaşayabileceklerini düşünmeleri yadırganmamalıdır. “ dedi.
Ekonomik yapı problemli
Kıbrıs’ta söz konusu mitingi organize ederek çirkin görüntüleri sergileyenlerin aşırı ideolojileri benimseyen öğretmen ve memurlar olduklarını belirten Türk Ocakları Şube Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir şu ifadeleri kullandı: “Sendika adı altında örgütlenmişler, yönetimin üzerine baskı kurmuşlardır. Hep almaya alıştıklarından ekonomiye çeki düzen vermek amacıyla yapılmak istenen her düzenlemeye şiddetli karşı çıkıyorlar. Oysa KKTC’nin ekonomik yapısı ciddi anlamda problemlidir. İnsanların büyük bölümü çalışmadan rahat yaşamaya alışmışlardır. 36 Yıldır üretim yapabilen, istihdam sağlayan ciddi tesislerin kurulmaması, tarımın iflas etmesi, narenciye bahçelerinin kuruması sadece buraya uygulanan ambargodan değil, belki de bundan önce beceri ve gayret eksikliğinden kaynaklanan acı bir manzaradır. Türkiye ekonomik bakımdan en sıkışık olduğu dönemlerde bile Kıbrıslı Türkleri ihmal etmedi; imkanlarını onlarla paylaşmayı milli görev bildi. Hibe ve kredi olarak 1998’den 2010’a kadar yapılan yardımların tutarı 6 milyar Türk Lirası’nın üzerindedir. Söz konusu pankartları açan ve Sayın Denktaş’ın ‘soysuz’ diye nitelendirdiği insanların gerçekleri görmezlikten gelerek ‘çek git’ demelerinin vicdani bir gerekçesi yoktur. “
Bir an önce toparlanılmalı
Kamu kaynaklarını insafsızca talan eden, siyaseti bunun aracı halinde kullanmaya çalışan, kaynakları yerli yerinde kullanma becerisi gösteremeyen zihniyet sahiplerinin KKTC’yi iflas noktasına getirdiklerini dile getiren Demir sözlerine şöyle devam etti: “KKTC içinde bulunduğu dar boğazda radikal kararlar almak mecburiyetinde. Ya gelirleri çoğaltacak yani vergi toplayacak yahut giderleri azaltacak. Ne var ki bu gerçekler görmezlikten geliniyor, kimse fedakarlığa katlanmaya yanaşmıyor. Ada’da maaşların Türkiye ortalamasından çok yükseklerde olduğu ortadadır. Bu söylendiği zaman bir anda havaya sıçrıyorlar. Sendikalar içerisinde örgütlenerek siyaseti de kontrollerinde tutan kesimin bütün istediği Ankara sürekli göndersin, ancak kendilerinden hesap sorulmasın, harcamaları diledikleri gibi sürdürsünler. Kıbrıs meselesi Türk milleti için milli bir davadır. Bir grup kimliksiz, kişiliksiz, ideolojik saplantıları bulunan sendikacının ve onlara çanak tutan siyasetçinin hezeyanlarıyla bu gerçek değiştirilemez. KKTC yönetiminde söz sahibi olan siyasetçilerin bir an önce toparlanmaları, makul bir yol bulmaları Kıbrıs Türklerinin geleceği açısından kesin bir ihtiyaçtır. “ (Kocatepe)