Demir: 'Devlet olma istekleri gün gibi ortada'
Türk Milletinin her ferdinin, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü için gereken bedeli ödemeye hazır olduğuna inandıklarını belirten Türk Ocakları Afyonkarahisar Şube Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin, bu kırmızı çizgilerden asla taviz vermeyeceğine inanmak istediklerini söyledi Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK), Abdullah Öcalan'ın isteği doğrultusunda, 2007 yılında Demokratik Toplum Partisi'nin yandaşlarının oluşturduğu bir [&hellip]
Türk Milletinin her ferdinin, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü için gereken bedeli ödemeye hazır olduğuna inandıklarını belirten Türk Ocakları Afyonkarahisar Şube Başkanı Doç. Dr. İsmail Demir, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin, bu kırmızı çizgilerden asla taviz vermeyeceğine inanmak istediklerini söyledi
Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK), Abdullah Öcalan’ın isteği doğrultusunda, 2007 yılında Demokratik Toplum Partisi’nin yandaşlarının oluşturduğu bir platform olarak toplandığını söyleyen Demir, KCK yapılanmasına paralel bir çalışma yapan DTK’nın, birçok alt komisyondan oluştuğunu ifade etti. Bu komisyonların her birinin kongre kurulduğundan beri çeşitli vesilelerle Diyarbakır’da toplandığını belirten Demir; “Son olarak 18–19 Aralık 2010 tarihinde Diyarbakır’da topladıkları çalıştaya, Türkiye’de demokrasi adına mücadele ettiğini söyleyen birçok yazar katıldı. Bu çalıştayın sonuç bildirgesi henüz yayınlanmadı ama gazete haberlerinden ve gerek DTK eş başkanı Ahmet Türk’ün gerek BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla Demokratik Özerklik diye daha önce ortaya attıkları talebin içeriğine yoğunlaşılmıştır” dedi.
“Ayrımcılık istiyorlar”
Daha önceki bildirilerinden de yola çıkarak DTK’nin talepleri hakkında bilgiler veren Demir; DTK’nın taleplerini, Anayasada Kürtlerin temel haklarının, bütün kültürlerin varlığının ve kendini ifade etmesinin güvence altına alınması. Kürtlere özerklik verilmesi. Özerk böl-geye bayrak ve sembol kullanma hakkı tanınması. Özerk bölgelerin başkentinin olması. Özerk bölgenin kendi öz savunma gücünün olması. Türk yerine Türkiyelilik; Türk Ulusu yerine Türkiye Ulusu kavramlarının kullanılması. Türkiye’nin 20–25 bölgeye ayrılması. Her bölge için bölge meclisleri kurulması. Güneydoğuya pozitif ayırımcılık uygulanması. Kürtçenin kamusal alanlarda ikinci dil olarak ve eğitim dili olarak kullanılması. Etnik kimliklere siyaset olanağı (etnik parti hakkı) tanınması. Öcalan’ın Kürt sorununun çözümünde önemli bir unsur olduğunun kabul edilmesi Türkiye için önerilen modelin Irak, İran ve Suriye’de de uygulanması; bu dört ülkedeki Kütlerin temsilcilerinin konfederatif bir üst kurulu olarak ortak halk meclisi (KOMA-GEL) kurmak olarak sıraladı.
“Raporda kırmızı çizgilerimizi ifade ettik”
Bütün ifadelere rağmen mızrağın çuvala sığmadığını ifade eden İsmail Demir; “Bu taleplerin adım adım ayrı bir siyasi kimlik ve ayrı bir devlet olma isteğini gerçekleştirmeye dönük olduğu gün gibi ortadadır. Anadili Kürtçe olan kardeşlerimizin büyük çoğunluğunun bu talepleri desteklemediğine, T.C. vatandaşlığı gibi bir siyasi kimliği taşımaktan şeref duyduğuna, devlete bağlı olduğuna ve başka bir siyasi kimlik ihtiyacı duymadığına eminiz. PKK’nın ve DTK’nın bu taleplerini ve bunlara karşı Türk Ocaklarının kırmızı çizgisi 2009 yılında ‘Açılım’ konusunda görüş alışverişinde bulunmak üzere Türk Ocakları Genel Merkezini ziyaret eden İçişleri Bakanımız Sayın Beşir Atalay’a sunulan raporda ifade edilmişti” diye konuştu
“Türk Ocakları’nın görüşleri ortada”
Açıklamasında, Türk Ocaklarının görüşlerini bir kere daha tekrarlamakta yarar gördüklerini söyleyen Demir; “ Anayasamızda belirtilen ve devletimizin kuruluş ilkelerini ihtiva eden üniter ulus devlet ilkesiyle bağdaşmayan hiçbir adım atılamaz. Yerel yönetimlere inisiyatif verilmesi adıyla siyasi ademi merkeziyetçilik anlamına gelen, en kısa sürede otonomiye, bölgesel özerkliğe dönüşeceği kuşkusuz olan, eski Çekoslovakya, yada Yugoslavya örneklerini çağrıştıran açılımlar yapılamaz. Her çağdaş ülkede olduğu gibi dilimiz toplumsal bütünlüğümüzün ve sağlıklı bir devlet hayatının omurgasıdır. Kültürel anlamı açık ve net olan bu hususun hiçbir gerekçeyle sulandırılmaması gerekir. Çünkü özgürlük ve demokrasi geliştirme adına tek dillilikten verilecek taviz, kültürel bütünlüğümüzü kültürel ayrıştırmaya dönüştürür. Aziz Türk Milletinin her ferdinin, ‘ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü’ ve ‘tek dil, tek bayrak, tek ezan, tek millet’ ilkesini korumak için gereken bedeli ödemeye hazır olduğuna inanıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenlerin, bu kırmızı çizgilerden asla taviz vermeyeceğine inanmak istiyoruz. Bu cümleden olmak üzere başta İçişleri ve Adalet Bakanlığı olmak üzere devletimizin ilgili ve yetkili organları, son zamanlarda kamuoyunda oluşan “ulusal ve uluslar arası hukuk bakımından suç teşkil eden fiiller karşısında adaletle davranılmadığına dair kuşkuları” gidermelidirler” dedi.