• Haberler
  • Genel
  • 'Değişmez' başkanlığın sırrı: Muhalefeti dışlamadık

'Değişmez' başkanlığın sırrı: Muhalefeti dışlamadık

Türk-İş İl Temsilcisi ve Demiryol-İş Afyonkarahisar Şube Başkanı Muharrem Uslu, 1990'dan bu yana sendika yöneticiliği yapmasının sırrını Gazeteniz Kocatepe'ye açıkladı. Uslu, 'Biz, bize muhalefet edeni dışlamadık, işini gördük' dedi Türk-İş İl Temsilcisi ve Demiryol-İş Afyonkarahisar Şube Başkanı Muharrem Uslu, sendikacılık hayatını, güncel meselelere bakışını, zaman zaman girdiği tartışmaları anlattı. Uslu, Türk-İş İl Temsilcisi olarak sendikacılığın [&hellip]

“Değişmez” başkanlığın sırrı: Muhalefeti dışlamadık

Türk-İş İl Temsilcisi ve Demiryol-İş Afyonkarahisar Şube Başkanı Muharrem Uslu, 1990’dan bu yana sendika yöneticiliği yapmasının sırrını Gazeteniz Kocatepe’ye açıkladı. Uslu, “Biz, bize muhalefet edeni dışlamadık, işini gördük” dedi

Türk-İş İl Temsilcisi ve Demiryol-İş Afyonkarahisar Şube Başkanı Muharrem Uslu, sendikacılık hayatını, güncel meselelere bakışını, zaman zaman girdiği tartışmaları anlattı. Uslu, Türk-İş İl Temsilcisi olarak sendikacılığın gereklerini yerine getirdiği düşüncesinde.
KOCATEPE: Mesleğe nasıl girdiniz?
MUHARREM USLU: Ben Sanat Okulu, Torna Tefsiye Bölümü mezunuyum. Asker dönüşü ilk önce Şeker Fabrikası’nda, daha sonra Devlet Demiryolları Beton Travers Fabrikası’nda işe girdim. Sanat Okulu mezunu olmam işe girişimde ilgili oldu. İşe başladığımızda orada bu sendikal faaliyetler vardı, kulisler vardı. O kulislerin içinde bulunduk. İlk 5 yılın sonunda sendikanın yönetim kurulu üyeliğine seçildim. 5 yıl yönetim kurulu üyeliğinden sonra 3 yıl profesyonel genel sekreterlik görevine seçildim. 1990 yılında da başkan olarak seçildim ve bu tarihe kadar devam ediyoruz.
Bu durum, bir işçi için hızlı bir başarı değil mi? 5 yılda işçi nasıl sendika yönetim kurulu üyesi olur?
Sendikaların değerlendirme süreçleri vardır. İşçilerimizin sendikasının değerlendirme süreçlerinde hep bulunduk. Üyelerimizin bizi seçmeleri süreci bu şekilde başkanlığa getirdi. Bizden önce muhalefetlik yapan, seçilmek isteyen arkadaşlarımız vardı. Onlar o muhalefetlik görevini bize devrettiler. Biz de önceden olan muhalefetlik sürecini devam ettirdik. Size göre kısa süreç denilebilir; ama 5-10 yıl, az bir süreç olarak görülmemeli. 1990’da Demiryol-İş Şube Başkanlığı, daha sonra Türk-İş İl Temsilciliği görevi uygun görüldü. Demiryol-İş’in şube başkanı olarak benim bütün maaşımdır, diğer sosyal-hukuki işlerim Demiryol-İş tarafından karşılanıyor. Türk-İş temsil görevidir.
Bir işçinin emeklilik süresi 25-30 yıl. Siz bu süreyi sendika başkanı olarak devam ediyorsunuz. Bu çok eleştiriliyor. Karşınıza hiç aday çıkmadı mı? O aday nasıl sindirildi?
Bizim karşımıza çok aday çıktı. Her dönem bize karşı adaylar çıktı, ekipler kuruldu, gruplar kuruldu. Kesinlikle sindirme diye bir hadise yaşanmadı. Ben kendimi seçimler konusunda çok demokrat olarak algılıyorum. Belki de bizim toplumla en fazla barışık olduğumuz taraf burası. Ben muhalefet grubunu çağırmak, onlarla konuları görüşmek, iş yerine seçim sandığını koyduğumuz zaman orada muhalefetin de temsilcilerini yanımıza çağırmışızdır. Seçimi herkesin saygı duyacağı şekilde yaptırmak benim asli görevim. Herkes rahatça oy kullansın, diyerek bir konuşma yaparım. Orada da muhalefetin de alkışını alırım. Bize oy vermeyecek kişiler bile bunun güzel bir davranış olduğunu söylerler. Dolayısıyla tasfiye, sindirme gibi bir durum olmadı. Bizim muhalefetlik eden arkadaşlarımızı, biz içimize aldık. Onların işlerini görmeye çalıştık. Bize karşı olan arkadaşımız, sonraki dönemde bizi desteklemeye başlıyor.
Bizim alışık olduğumuz süreç, ya vaat etmektir; ya tehdit etmektir.
Kesinlikle, biz tam tersi biz kimseyi dışlamadık. Bizde sağcı-solcu, ilerici-gerici gibi tartışmalar olmaz. Bizi sendikacı kimliğimizle değerlendirirler. Bizim teşkilatımızda bütün görüşlerden kişiler var. Bizde sendikacı duruşumuzla, sendikacı işçilerimizden tespitleri istiyoruz. Beni bütün partilerden arkadaşlarımız destekledi. Biz partici değil sendikacı teması kurduk. 25-30 yıl boyunca bizim işçi bazında yüzde 80’in altına hiç düşmedi. Delege seçimlerinde de yüzde 90 başarı yakaladık. Dolayısıyla biz sendika olarak işçimizle bütünleşmenin yollarını sendika ile aradık.
Peki sendika başkanı, işçiyi temsil eder mi? Kazançlarda uçurum yok mu?
Benim maaşımla işçimizin maaşı arasında kesinlikle bir uçurum söz konusu değildir. Uçurum olanlar vardır, o bizi ilgilendirmiyor. Onun doğru olmadığını söylüyoruz. Benim hak edişlerimle işçilerimiz arasında, haksızlık ortaya koyacak bir ayrım yok. Bizim temsil etmiş olduğumuz, toplu iş sözleşmesini imzalamış olduğumuz arkadaşların imkansızlıkları söz konusu değil. İşçilerimizin toplu iş sözleşmeleri varsa sorunları yok. Sorun, taşeron ve örgütsüz çalışan, dayanışmayı göremeyen işçilerimizde var. Sendikası, sözleşmesi olanların böyle bir durumları yok.
Taşeron işçilere nasıl bir çözüm bulunacak?
Asgari ücret ve taşeron işçisi var olan sorunlardır. Didim’de Türk-İş’in il temsilcileri toplantısında bunları görüştük. Türk-İş’in çalışanlar için bir umut olduğu, vatandaşın aklına hep Türk-İş’in geldiğini herkes bilir. Taşeronluk ve asgari ücretle ilgili şu anda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sosyal paket hazırlıkları var. Taşeron işçilerinin gündeme getirilmesi dolayısıyla iktidarın sistemde geri adım atması, yada bakış açısında değişme söz konusu. Daha önce Devlet Hastanesi’nde çalışan işçilerimiz vardı. İşlerine son verdiler, 180 arkadaşımızın önüne düştüm. Bu hastanede çalışan arkadaşlarımızın sorunları ile ilgili birebir içinde olduk. Afyon’da eylemsellik vardı. İlimizle ilgili böyle bir şey yapıldığında biz sonuç almaya çalışıyoruz. Taşeronluk, Türkiye’deki genel sistem hâline geldi. Burada bir ses yükselecek ki iktidar da ona göre hareket edecek. Burada sendikanın üzerine düşen görev, iyi bilinçlendirmek ve bilgi vermektir.
Bu bağlamda sizin siyasetle aranız nasıl? Uzlaşma mı var?
Uzun süre sendika yöneticiliğimizde çok hükümetler ve il başkanları ile çalışma imkanımız oldu. Bütün milletvekillerine, iktidarlara karşı sendikacılık duruşumuzdan hiç vazgeçmedik. Bizi sendikacı olarak görün. Biz, siyaset yapmıyoruz. Afyonkarahisar, hükümetlere bakanlar veren bir il. Beni Türk-İş’e bakanlarımız, milletvekillerimiz, şikayet ettiler. Bu şikayetlerde bize sorular soruldu. Ben de Türk-İş Genel Merkezi’nin gönderdiği bilgiler çerçevesinde açıklama yaptığımı söyledim. İşin ideolojik yanında hiç olmadık. Biz çalışanın sosyal sorunlarını ortaya koyduk. Sorun sendikasızlarda var. Sendikasızların sorunlarını söylediğimiz zaman da şikayetler gündeme geliyor. Bir milletvekili ‘Başkanım seni Muharrem Uslu olarak seviyorum’ dedi. Ben ise ‘Beni sendikacı olarak sev’ dedim. Sendikacılık ilginç bir iş. Bir işçiniz geliyor. A partili. Ama işi B partisiyle. Bana rica ediyor, telefon edebilir misin diye.
Ortada sorun varsa, hangi taraftan olursa olsun, o sorunu gündeme getirmek gerekmiyor mu?
Gerekiyor. Benim temas ya da iletişim kurmakla, işçinin sorununun giderilmesi için muhalefet etmek gerekiyorsa, muhakkak yapıyorum. 11-12 yıldır AK Parti var. Ben bunu gündeme getirirken biraz daha yumuşak tarzda konuşuyorum. Zaman zaman gerekli sertlikte olmadı gibi eleştiriler geliyor. Bir sendikacı olarak herkesle yetkililer ve yöneticilerle ilgili düşüncelerimi rahatça söyleyebilirim. Bunda kısılması gereken bir durum olduğunu düşünmüyorum. Benim burada bir görev yaptığımı, benim görevimin bu olduğunu bilmeleri gerekiyor. Rahmetli Atatürk ‘Vatanını en çok sevenler, görevini en iyi yapanlardır” demiştir. Ben bu şekilde tanımlanmak istiyorum. Bu görevi yerine getirirken iktidar ne der, muhalefet ne der diye düşünmüyoruz. İl başkanları ile çeşitli sıkıntılarımız oluyor. Ben sendikacı duruşumuzla durduğumuz için kazandığımızı düşünüyorum. Partili olup sırtını partiye dayayıp sendikacılık yapmak bana çok kolay geliyor. Bunu yapan insanlarımız da var. Vatandaşın her sorununun her aşamasında bizlere ihtiyaç duyuyor. Biz böyle bir sendikacılık yapıyoruz.

Afyon’un işçi alanında çok ciddi sıkıntıları var. Türk-İş’ten ne zaman bir tepki göreceğiz?
Biz ilgili yerlerle görüşüyoruz. Her görüşmenin basına yansımasının faydası olmuyor. Bir toplantıda Sayın Valimiz’e, asgari ücretle mermer sektöründe kimsenin çalışmayacağını söyledim. Bu konunun gündeme gelmesini söyledim. Valimiz de bunu ilgililerine söyledim. Daha sonra tesadüfen bir işçiyle karşılaştım. Şartlarının iyi olduğunu, ek mesaisinin bulunduğunu belirtti. Böyle işverenler de var, bir de işçinin parasında gözü olanlar var. Bunları ayırmak gerekir. Bunları da gündeme getirmeye çalışıyoruz.

Sendika başkanı olarak
kooperatiflerde de imzanız var

Ben 3 tane yapı kooperatifi yaptım, teslim ettim. Demiryolu Tüketim Kooperatifi de yürütüldü, tasfiye halinde. Benim seçimlerde başarılı olmamız, bu faaliyetlerle de ilgili. Yapı kooperatifini müteahhitlik olarak yapmadık. İşçi lehine yaptık, sendikanın faaliyeti olarak yaptık. En son yaptığımız kooperatifin arsası dahil kişi başı 76 bin liraya yaptık, teslim ettik. Şu anda oradaki evler 220 bin lira. Ben müteahhitlik yapsam bu konuşulabilir.

“KİMSEYİ KIRMAK DERDİNDE DEĞİLİZ”

MR konusunda gündeme geldiniz. İhale süreci
vardı, belki sizin açıklamarınızla hızlandı.
Ancak sorun çözüldükten sonra tekrar aynı konuda
açıklama yaptınız. Afyon’un birçok sorunu var…

MR konusunda biz kendimizi izah edemedik. Ben sağlıkta değişimi destekliyorum. Bu düzenlemeye sahip çıkılması gerektir. Hastaneleri ve sağlığı hızlandıracak bir uygulama. Buna bağlı olarak bu sistem başlatıldıktan sonra sağlık bir anda basının, kamuoyunun tartışılmasına açıldı. Bu tartışmaların içinde biz de olduk. Biz burada daha güçlü bir geçiş olmasını istiyorduk. Bu görevin başında olan insanların morallerini bozmak gibi bir hakkım olamaz. Benim bir hakkım var. Orada eleştiriye açık bazı tespitler oldu. Bu tespitleri basına söylemeden, ilgili yöneticimize söyleyelim dedik. Biz bu görüşlerimizi söyleyince film koptu. Hastane yönetimi, Türk-İş il temsilcisini odasında görmek istemediğini söyledi.
Bunu basına mı söyledi?
Evet, evet. Bunu basına söyledi. Türk-İş İl Temsilcisi’ni makamında görmek istemediğini söyledi. Onun yanında daha örneğin önceki başhekimler için ‘ellerini göğüslerinde tutan başhekim’ tarifini yaptı. Hastaneyi öyle bir sundu ki… Biz hastanelerle ilgili sağlık hizmetlerinin özelleştirmesinin sinsice yürütüldüğünü düşünüyoruz. Acaba hastane bu şekilde tanıtılıp özelleştirilmeye zemin mi hazırlanıyor diye düşündük.
Afyon’da, Afyonlu bürokrat hata yapsa gündeme gelmez. Afyonlu olmayan bürokratın eleştirilmesini böyle değerlendiremez miyiz?
Afyon’da bürokrat çok fazla destekleniyor. Biz orada yanlış yaptık. Bizi Afyonlular yönetsin meselesinde ben yokum. Vatandaşın hangi ilden olursa olsun burada bürokratlık yapması doğaldır. Fakat hastane yönetimi ile ilgili bir problemim olacak bir tarafı da yok. Biz hastane yönetimini dikkate almadan aslında iktidarın il başkanlığını muhatap alarak bu işi gündeme getirseydik belki çok daha şık olurdu. Sağlıktaki başarı, iktidarın hanesine yazılıyor. Orada bir eksi varsa, iktidar bunu hissetmeli. Belki de bu tartışma yüzde 100 doğru olmadı. Bundan sonra işin doğrusunun bu olduğunu düşünüyoruz.
Hastanedeki taşeron işçilerin durumunu da gündeme getiremez miydiniz?
Getirirdim. Ama bu Afyon’da yerel bir durum oluyor. Afyon’daki hastanedeki işçiler gündeme geliyor. Fakat bizim Afyon Hastanesi’ndeki sorun değil, bu siyasetin sorunu olmuş. Siyasi partilerin kendi aralarında yarışa dönen bir mesele. Bu Afyon’un yerelinde gündem olur ama yukarıya yansımayacak. Sendikalar ve iktidar taşeronla ilgili yeterince birikimli oldu. Artık çözüm süreci durumuna geldi. Hera Tekstil’de sendikalaşma oldu. Fabrika tasfiye oldu, işçiler çıkarıldı. O zaman Afyonkarahisar’da şu konu oldu: İş yerinin kapanmasını sendikalara bağlayanlar oldu. Kesinlikle alakası yok. Ancak tabii, sendikalaşmaya karşı bir taraf var. İş yerini kapatırım, sendikaya mani olurum diyen bir anlayış var.
Hera Tekstil’deki sendika yetkilileri de sizi eleştirdiler. ‘Biz en büyük sendika olacaktık, Muharrem Uslu önümüze taş koydu’ dediler.
Bu işte herkes her şeyi söyleyecektir. Ben işçilerden, gerçek emeğin içinden olan kişilerden geldiğini bu eleştirilerin sanmıyorum. Bu işlerin hepsi senaryo. Hiç alakası olmayan şeyler. Bizim kalkıp da kurumun başında olan insanlara cesaret vermek, onlarla bir olmak bizim görevimiz. Kamu Hastaneleri Birlik Başkanı geldiğinde en güzel ev sahipliğini biz yaptık. Siyasi partilerle geçiniyorsak, biz niye bürokratlarla geçinmeyelim. Basınımız bürokratına sahip çıkıyor. Biraz da sivil toplum kuruluşlarını, bir şeylere teşekkür eden kurumlar gibi düşünülüyor. Başhekimlerin sendika başkanları karşısında el pençe divan duruyor meselesini, Ayhan Bey odasında konuşmuş, ben onu Türk-İş İl Temsilcisi için söyledim demiş. Bunu orada söylüyor, oradaki de bana söylüyor. Afyon’da en büyük sivil toplum örgütünün il temsilcisiyim. Türk-İş İl Temsilcisi’ni odamda görmek istemiyorum dediği anda basının buna tepki koyması lazım.
Sizden bir açıklama gelseydi, haberi yapardık.
Bu konuşuluyor, konu oldu.
Dedikodu üzerinden haber yaparsak, yalanlanma ihtimali çok yüksek. Siz şahit olduğunuz olayı açıklasaydınız, manşetten bile haber yapılırdı.
Ancak söylendi, somut bir şekilde olmadı. Bürokrattır, siyasettir.. Herkes kendi işini güzel yapacaktır.

MURAT ARISOY

Bakmadan Geçme