Cüneyt Arkın İlk Eşi Kimdir?

Cüneyt Arkın'ın ilk eşi Güler Mocan yıllar sonra neden ayrıldıklarını ilk kez anlattı

Haber
Yeşilçam’ın usta ismi Cüneyt Arkın ‘ın hayatı da en çok merak edilen isimlerinden. Asıl adı Fahrettin Cüreklibatur olan Cüneyt Arkın’ın Murat ve Kaan adında iki oğlu var. Kendi gibi oyuncu olan oğlu Murat Arkın ve abisi Kaan Cüreklibatur dışında bir de kızı olduğunu duyanlar şaşırıyor. İlk eşi Psikiyatrist Dr. Güler Mocan Cüneyt Arkın ile 10 yıl evli kaldı. Bu konuda ilk kez konuştu. Psikiyatrist Güler Mocan 83 yaşında, 58 yıllık bir meslek deneyimine sahip. Uzman psikiyatrist şimdi de 58 yıllık mesleki tecrübesini ‘Bir Psikiyatrist Anlatıyor’ isimli kitapta topladı.

Türk sinemasının efsane ismi Cüneyt Arkın’ın ilk eşi Güler Mocan, Posta’ya verdiği röportajda ilk kez konuştu.

CÜNEYT OYUNCU OLUNCA ARAMIZDAKİ MAKAS AÇILDI

83 yaşındasınız, halen hekimlik yapıyorsunuz ve dinç görünüyorsunuz. Bunu nasıl başardınız?

İrsi sanırım. Kafkas kökenliyiz. Genetiğimiz iyi. Bir de ben kendime çok iyi baktım. Yaşıma bakma, hala çok hastam var, sıraya giriyorlar. İnsan iyileştirmek de biz doktorlara iyi geliyor.

Mesleki birikiminizi ‘Bir Psikiyatrist Anlatıyor’ kitabında bir araya getirdiniz. Fikir nasıl oluştu?
Bir iz bırakmak lazım bu dünyaya. “Çok şey biliyorum, bunlar mezara mı gidecek?” dedim kendi kendime. Öyle olunca da yazmak icap etti. 2017’de başladım yazmaya, dört yılda bitti.

Haber

HERKESİN HAYATI BİR ROMAN TADINDADIR

Son dönemde psikiyatristlerin kitap yazması hatta o kitapların dizi olması moda oldu. Hastaların hayatlarının dizilere konu olması etik mi sizce?

Hastaları ifşa etmediğiniz sürece elbette etik. Adları, yaşları, meslekleri verilmiyorsa; kitabı okuyan kişi bile orada anlatılan kişinin kendisi olduğunu anlamakta zorlanıyorsa neden yazılmasın! Ben de kitapta öyle yaptım.

Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitaplarının tadını aldım kitabınızda. Siz de dizi gibi, film gibi yazmışsınız… Aslında herkesin hayatı bir roman, bir öykü tadındadır. Ben de kitapta bunu başarmaya çalıştım. Rahmetli annem de iyi yazardı ve 96 yaşında kadar yaşadı. Babam keza yine öyle. Matematik profesörüydü. Kitabı vardı onun da, biz örnek aldık kendimize. Mutlaka bir iz bırakayım, onlar gibi bildiklerimi anlatayım istedim.

BEN HASTA OLSAM VE DOKTORUM BENİ İFŞA ETMEDEN HAYATIMI YAZSA RAHATSIZ OLMAM

Siz hasta olsaydınız ve doktorunuz kitabında size yer verseydi ne hissedersiniz?

Beni ifşa etmediği sürece tepki vermezdim hatta sevinirdim başkalarına durumum yol gösterici olacak diye. Çok başarılı bir doktorsunuz ama Google’a adınızı yazdığımızda Cüneyt Arkın’ın ilk eşi olarak geçiyorsunuz. Biraz rahmetliyi sizden dinlesek… 1960’taki ihtilalden hemen sonra üniversitenin bahçesinde yapılan gösteriler esnasında biri bana bakıp duruyor. Yakışıklı bir genç, dikkatimi çekti. Üç sınıf büyüğüm olan rahmetliyle o gün tanıştık ve yakınlaştık. Aşık olduk birbirimize.1961’de nişanlandık. 1962’de de evlendik. O, okulu bitirdi ve memleketi Eskişehir’e gitti. Arada ben Eskişehir’e, o İstanbul’a gidip geliyoruz… Bir süre bu şekilde idare ettik.

Sonra ona artistlik teklifi geldi. Çok yakışıklı bir adamdı zaten. Çok seviyorduk birbirimizi, evliliğimiz 10 yıla yakın sürdü ama sonra yürümedi.

Haber

İLİŞKİMİZ AYRILA BARIŞA YILAN HİKAYESİNE DÖNMÜŞTÜ…

Neden olmadı, değişen neydi?

Film artistliği başladıktan sonra aramızdaki makas yavaş yavaş açıldı. Dünya görüşümüz çok farklılaştı. Sonra anlatamayacağım ve hatırlamak istemediğim bir sürü olaylar oldu. Boşanmak istedim, o istemedi.

Annemlere gittim bir süre, sonra geri döndüm. 67 yılında ihtisasa başlayınca doğru ile eğriyi daha net fark ettim ve makas 180 derece açıldı. Sonra ne oldu?

Baktım yürüyecek bir evlilik değil. Beyoğlu Balo Sokak’ta bir evimiz vardı. O işsizdi, paramız yoktu, mecburi hizmetten dolayı doktorluk da yapamıyor.

Sadece ben çalışıyordum. Zor günler geçirdik. Küstük, barıştık derken yılan hikayesine döndü ilişkimiz. 1968’de kızım Filiz üç aylıkken bir gece epey olaylar çıktı, hatta o dönemin gazetelerinde yer buldu.

İKİ ARKADAŞIYLA BABAMIN EVİNİ BASTI
O akşam tam olarak neler yaşadınız?
Annemlerdeyim, ertesi gün doğum günüm ve ailece bir kutlama yapacağız. Cüneyt’in de gelmesi lazım ama set işlerinden gelip gelmeyeceğini bilmiyoruz. Biraz da aramız açık.
Derken gece saat üç gibi kapı kırıldı. Rahmetli, kendi gibi iki oyuncu arkadaşıyla babamın evini bastı. Üçü de zil zurna sarhoş ve makyajlı. Ne yaptıklarının farkında bile değiller.
Dut gibi sarhoşlar. Annem çığlık atıyor, Cüneyt çocuğu alıp götürmeye çalışıyor. Aldı götürdü tabii, onun gücüyle bizim gücümüz bir mi?
Kaç yaşındaydınız bu sırada?26 yaşındayım. Babam yaşlı zaten. Kimsenin onu durduracak gücü yok. Kızımız Filiz 3 aylık… Cüneyt tarumar etti ortalığı. Şubat’ın 2’si. Hava buz gibi.

Cüneyt Arkın’ın ilk eşi Güler Mocan yıllar sonra ortaya çıktı! Neden ayrıldıklarını ilk kez anlattı!
Film gibi bir hikâye. Sonra neler oldu?

O gecenin sabahında babam bana, “Artık bu kaçıncı rezalet? Bu adamla devam edecek misin?” diye sordu. Alkol problemimiz vardı. Annem asla boşanmamı istemiyordu. “Bir kez daha düşün” dedi.

Ama takatim yoktu. Ertesi sabah mahkemeye verdik onu. Bir tek annem şahit olmadı çünkü Cüneyt’i çok seviyor ve asla boşanmamı istemiyordu.

Şiddet var mıydı evliliğinizde?

Yoktu. Çünkü ben eğitimliydim ve “Bana elini sürersen seni mahvederim” demiştim daha ilk kavgamızda… Ondan ürktü, cesaret edemezdi.

Sonra siz ikinci evliliğinizi yaptınız sanırım, değil mi?

Evet; görev için Erzurum’a gittim ve ikinci kez evlendim. Üniversitede Ersin Kandemir isimli hoca ile. Filiz’i kızı gibi seviyordu, bir müddet sonra Filiz de ona ‘baba’ demeye başladı. Yıllar sonra İstanbul’a döndük. Ersin Bey gelmedi, işi gücü oradaydı. Filiz’le hiç kopmadı sonra da vefat etti.

KIZIM, BABASINI HEP SEVDİ CENAZESİNE DE KATILDI

Öz babayla yani Cüneyt Arkın’la görüşmeleri devam etti mi?

Zaman zaman görüştüler. Kırgınlıklar vardı ama 30’undan sonra o da kalmadı. Seviyordu babasını. Sonra Filiz evlendi hatta çocuğu oldu. Torunum da dedeye benziyor, ata meraklı. Kızım babasını her şeye rağmen çok sevdi ve cenazesinde de vardı.

Miras kavgası doğru mu?

Hayır, daha fazla konuşmak istemiyorum. Bu kitap bu yaşadığımız acıların da bir ürünü. Ben bunları ilk kez anlatıyorum.

Cüneyt Bey’in ölümüne tabii ki çok üzüldüm, neticede o bir insan. Artistten önce bir doktor, meslektaşım. Ayrıca kızımın da babası. Allah rahmet eylesin.

Cüneyt Arkın’ın Güler Mocan ile evliliğinden olan kızı Filiz gözlerden uzak büyümüş hatta Cüneyt Arkın tarafından sır gibi saklanmıştı. Birçok kişinin bilmediği Cüneyt Arkın’ın kızı Filiz Canlı 1966 yılında doğmuştur. Annesi Güler Mocan ve babası Cüneyt Arkın 1968’de boşandıktan sonra babası ile bir daha hiç görüşmemiştir. Filiz Canlı, yıllar sonra 11 yaşındaki kızı Defne’nin “Dedemle tanışmak istiyorum” açıklamasıyla gündeme gelmişti. Kızı ile hiç görüşmeyen Cüneyt Arkın’a kızı Filiz Canlı ve torunu sorulduğunda ‘Onları tanımıyorum’ demişti.

Usta oyuncu Cüneyt Arkın hakkında ortaya çıkan bir gerçek, herkesi şaşırttı. Arkın’ın 2 oğlundan önce dünyaya gelen bir kızı olduğunu duyanlar, kulaklarına inanamadı.

Usta oyuncunun meğer bu evlilikte 1966 yılında bir kızı oldu. Çift kızlarına Filiz adını verirken, 2 yıl sonra boşandı.

Cüneyt Arkın’ın, ilk evliliğini yaptığı Güler Mocan’dan olan kızı Filiz Canlı’ya, yıllar önce yazdığı mektup ise yeniden gündeme geldi. Arkın, kızına böyle seslenmişti…

Canım yavrum Filiz’im. Sana bunları yazmamın bir sebebi var. Bugün 10 Mart 1968, Kurban Bayramı’nın birinci günü. Bugün yine annen seni bana göstermedi.

Telefonları yüzüme kapatıyor, mektuplarımı okumuyor. Senden ayrılalı iki ay oldu. Seni bin yıl görmemiş gibi özledim. Artık tatlı yüzün, yavaş yavaş hafızamdan siliniyor. Göğsüme dokunan o küçücük elinin sıcaklığı azaldı. Günlerdir cehennemin dibindeymiş gibi acılar içindeyim. Bin kere adını fısıldadım. Bin kere Allah’a dua ettim seni bana göstersin diye. Korkular içinde sana geldim. Bana kapıyı açmayacaklarını bile bile. Eve karı-koca iki dostumu gönderdim. Ben de köşede bekledim. Kadın hamileydi, yüzü çilli, şefkatli bir çocuk beklemenin mutluluğu içindeydi. Ama benim kadar korku içindeydiler. Teyzelerin onları kovmuş. Annen seni pencereden olsun görmeme razı olmamış. Sen teyzenin kucağındaymışsın, mavi dantelli bir elbisen varmış. Tatlı tatlı gülüyormuşsun. Yaramazlık yapıp utanıyor sonra başını saklıyormuşsun. Bir babadan çocuğunu hangi kuvvet ayırır. Buna hangi yürek razı olur? Hangi kötülük böyle bir sevgiyi yener? Bütün duygularım ölmüş gibiydi dönerken. Dünyanın bütün kurşunları yüreğime sıkılmış gibiydi. Bir annenin katılığını, duygusuzluğunu, gaddarlığını neyle izah edecektim. Annenin son iki yıldır bana gösterdiği korkunç sahnelerde kendisinden çok teyzem Gül’ün ve çevresinin payı vardı. Mahkeme haberlerinde çıkan resimlerinde şaşkın, biraz öç almışlığın rahat tebessümündeki acıyı yine ancak ben çözebilirim. Çocuğum bunlar bizim yazımız, kaderimiz.
Ama anne bir elini uzatsa kurtulacaktım. Evet, yavrum acı çekiyordum ve yalnızdım. Annenin bende güç bildiği, kıskandığı her şey, şöhretim ve param beni dünyada yalnız bırakmıştı. Çünkü suçlarımda, zaaflarımda samimi idim. Suçluydum ama sahte değil, içten pazarlıklı değil, cimri değil. Annenle aramızda büyük bir ayrılık da Türk sinemasını asla önemsememesinden ileri geliyordu. Ona göre yaptığım bütün iş basit ve aşağılayıcı bir şeydi. Teyzelerin de aynı şeyi düşünüyorlardı. Görüyorsun yavrum, anneni kazanmak, işimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana. Yapayalnızdım, yine de anneni delice seviyor ve dayanıyordum. Annen dışarıda görev almak istiyordu. Kırklareli’ne tayini çıktı. ‘Kendime güvenim gelir, oyalanırım’ diyordu. Doğru söylemediğini biliyordum. Gitmek istemiyordu ama gitmem gerekiyor diye dayatıyordu. Neden gittiğini ve neden gittiğini kesin olarak bilmiyordu. Ama o günler ölümüme bile razı olacak kadar bezgindim, tükenmiştim. Yokluğunun acısını iki gün sonra duydum ama artık çok geçti. Bana dön diye yalvarmam lazımdı ama yapamadım. Bunları sen de bileceksin ve anneni asla affetmeyeceksin. Annen benimle savaşıp beni rezil etmeyi kendine görev bilmişti. Bense hala birleşmeyi ve kötü bahtımıza karşı gelmeyi teklif ediyordum. Sanki o benimle doğdu, benimle ölecek. Ah çocuğum! Nedir bu iğrençlikler, sessizce sevmek ve bağışlamak varken. Ben suçlarımı ve onun suçlarını bilerek geleceğe güvenle, erkekçe, dostça, arkadaşça, insanca, yiğitçe, bakarak yalnız onu seviyorum. Yalnız onun yarattığı ve yapayalnız bırakmak istediği sevgiyi kurtarmaya çalışıyorum. O ise sevgiyi bağılı kalmayı küçük gördü ve şimdi benden daha yalnız.

Bakmadan Geçme