CİB ve basından 'vefa' programları

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyonkarahisar İl Müdürlüğü öncülüğünde düzenlenen 'Basına değer katanlar' etkinliklerinin ilkinde merhum gazeteci Dr. M. Saadettin Aygen anıldı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı (CİB) Afyonkarahisar İl Müdürlüğü’nün koordinatörlüğünde, geçmişten günümüze basına değer katanları anmak amacıyla düzenlenen anma etkinliklerinin ilki Merhum Dr. Mehmet Saadettin Aygen’in anısına, Aygen'in doğumunun yıldönümü olan 6 Mart 2020 Cuma günü Afyonkarahisar [&hellip]

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyonkarahisar İl Müdürlüğü öncülüğünde düzenlenen “Basına değer katanlar” etkinliklerinin ilkinde merhum gazeteci Dr. M. Saadettin Aygen anıldı

Haber

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı (CİB) Afyonkarahisar İl Müdürlüğü’nün koordinatörlüğünde, geçmişten günümüze basına değer katanları anmak amacıyla düzenlenen anma etkinliklerinin ilki
Merhum Dr. Mehmet Saadettin Aygen’in anısına, Aygen’in doğumunun yıldönümü olan 6 Mart 2020 Cuma günü Afyonkarahisar Basın Yayın Derneği’nde (ABYD) gerçekleştirildi. Anma etkinliğinde Merhum Dr. M. Saaddettin Aygen’in hayatına dair bilgiler sunulurken anılar da anlatıldı. CİB ve ABYD işbirliğinde anma etkinliklerinin devam edeceği bildirildi.
“VEFA PROGRAMLARI DEVAM EDECEK”
Programın açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyonkarahisar İl Müdürü Şerife Münire Burcu, “Amacımız vefa” dedi. Türkeli Gazetesi’nin kurucusu merhum Dr. M. Sadettin Aygen’e ait bilgileri Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Akkoyun’un anlatacağını belirten Burcu, “Basına değer verenler isimli kapsamlı bu ilk çalışmamız, bundan sonra da çalışmalarımız devam edecek. Geçmişte basına değer veren isimler insana da değer vererek, çalışmalarında, işinde, hayata bakışında, duruşuyla ve söylemleriyle devletin ve milletine bağlılığıyla sevgi dili kullanarak bir iz bırakmıştır. Böyle mümtaz bir kişiyle yol arkadaşlarını da burada ağırlamak ayrıca çok anlamlı bizim için. Ülkemizin geçtiği bu zor dönemden ve geçerken herkesin söylemine yazısına dikkat etmesi de çok önemli.” dedi.
Afyonkarahisar Basın Yayın Derneği olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın düzenlediği bu vefa programına ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını belirten ABYD Başkanı Sezer Küçükkurt ise, “Sayın Müdürümüzün ’de bahsettiği gibi Afyonkarahisar basını milli mücadele yıllarından ve daha öncesinden itibaren toplumun hassasiyetlerine özen gösteren, devletinin ve milletinin yanında yayınlarıyla dikkat çekmiştir. Rahmetli Dr. Mehmet Sadettin Aygen’in bu hassasiyetinin ve Afyonkarahisar basının örnek, öncü isimlerinden bir tanesidir. Vefa güzel, geçmişteki iyilikleri anmak örnek bir davranış. Bu hassasiyetlerinden dolayı hem İletişim Başkanlığımıza hem Turan hocamıza, bu işe emek veren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı çalışanlarına ve siz değerli meslektaşlarıma teşekkür ediyorum.” diye konuştu.
“ŞEHRE DIŞARDAN GELİP
BÜYÜK HİZMETLER VEREN BİR İSİM”
Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Turan Akkoyun ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyonkarahisar İl Müdürlüğü ile Afyonkarahisar Basın Yayın Derneği ile müşterek olarak ön çalışmasını yaptıkları ve 100 yılı aşkın bir zamandır Afyon basınına hizmet edenlerden seçtikleri 100’den fazla isimden ilk etapta 40 tanesini belirlediklerine belirterek sözlerine başladı. 98 yıl önce 6 Mart tarihinde dünyaya gelen Dr. Mehmet Sadettin Aygen’in hem doğum gününde hem de Afyonkarahisar basınında böyle bir çalışmaya başlatma amacıyla böyle bir yola çıkıldığını kaydeden Prof. Dr. Turan Akkoyun, “İl Müdürümüz Münire hanım dernek başkanımız Sezer Bey ve mensubu bulunduğum Aydın Adnan Menderes Üniversitesi iletişim fakültesi adına bu çalışmayı sürdürme gibi bir niyetimiz var. Aygen’in şahsında Afyonkarahisar basınına isimli isimsiz bütün gazetecileri rahmetle anıyor, hayatta olanlara sağlıklı uzun ve huzurlu bir ömür diliyorum.” ifadelerini kullandı.
Her toplantıda önceliğin yıllarca ile ve basına emek veren büyükleri dinlemek olacağını belirten Prof. Dr. Akkoyun şöyle konuştu: “Buraya iştirak edenleri her toplantıda buraya davet edeceğiz. Onları dinlemek, onları kayıt altına almak veya onları onurlandırmak adına bu gerekiyor. Ben geçmişte bir dizi çalışmalar yaptım ve bu çalışmalara devam ediyoruz. O anlamda 1997 yılında Refahyol döneminde malum Milli Kültür Şurası toplanmıştı. Orada da gene onunla ilgili bir proje sunmuştuk ancak ülkemizin geçirdiği ağır bunalımlar yüzünden bu Şura toplanamadı ve oradaki projeler de gerçekleştirilemedi. Ancak Türk milleti 5 bin yıldan beri devam eden yolculuğuna ara vermeden devam ediyor. Bundan sonra da devam edecektir. Biz de kaldığımız yerden inançlarımız değerlerimiz kültürümüzün yolunda bilimsel akademik kriterleri de dikkate alarak devam ediyoruz. Bu anlamda bugün 6 Mart 1922’de yani Batı Anadolu işgal altındayken Çanakkale’de dünyaya gelen bir öğretmen çocuğu bir subay torunu ve 8-9 göbek geriden de tabip hekim paşalarının torunu olan Dr. Saadettin Aygen benimle bir miktar da özdeşleşiyor. Kendisi çünkü şehre sonradan dışarıdan geldi ve bu şehre çok büyük katkıları oldu. Daha sonraki süreçte ve çalışmalarımızın devamında bu konuları ele alacağız. Şimdi 1940’lı yılların sonunda Afyon’a gelip 80’li yılların sonunda 38-39 yıl Afyon’da kaldıktan sonra ayrılan Aygen’in intibaları konuşmak üzere ben önsözü ya da ilk sözü değerli büyüklerimize bırakıyorum.”
“DOKTORLUĞU, GAZETECİLİĞİ,
HAYIRSEVERLİĞİ VE ARAŞTIRMACILIĞI
AYRI DEĞERDE”
Merhum Dr. M. Saadettin Aygen ile 1954 yılında kendi dükkanlarındaki bir alışveriş vesilesiyle tanıştıklarını anlatan Galip Leblebicioğlu, “Şu yönüyle de takdir etmek lazım. Hastanemizde 1 tane çocuk doktor var eski hastanede Mecidiye’de. Başka doktor var Kızılay’ın başkanıydı. Doğum yaptıran hemşire bile sıraylaydı. Öyle bir dönem geçirdi Afyon. Tanıştık görüştük arkası geldi devam etti sohbetimiz, toplantımız. Müsait oldukça o bana geldi ziyarete ben ona gittim. Basın dışında faaliyete geçtik. Turizm Derneği’ne Dr. Aygen’i başkan yaptık ve Turizm Derneği’nde faydalı çalışmalarda bulunduk hep birlikte.” dedi.
Dr. Aygen’in kendisinin çok akını bir ağabeyi olduğunu belirterek sözlerine başlayan H. Hakkı Özsoy şu bilgileri aktardı:
“Ara sıra gazetesinde mahlas ismiyle yazı yazıyordum, Ebulkasımoğlu diye. Türkeli Gazetesi’nde. Gazeteyi devir aldık. Adeta zorla verdi kıramadım. Ben gazeteciliği düşünmüyorum desem de bu ben sana bırakıp gideceğim dedi. Bir ideali vardı yani Türkeli’nin devam etmesini istiyordu. Onun için güzel haber en güzel olay günlük Türkeli Gazetesi’ne bakmak, okumaktı. Tabi bu merakı bir kabiliyet ve yetenek ona getirmişti. İnanın yazıları genelde demokrat, milliyetçi, muhafazakar olmakla beraber milliyetçilik cephesi biraz daha ağırlıklı. Kütüphanemizde vardır, makalelerini okuyun. Bir de Ziya Gökalp’in makalelerini okuyun, ayırt edemezsiniz. Böyle bir güzel kültür, öyle güzel bir dil, öyle bir ifade vardı ki. Kendisi dili tutuktu. Onun için pepe doktor derlerdi. Yüce rabbimiz bir insanın bir uzvuna bir eksiklik verirse onun başka uzuvlarında artı yaparak telafi ediyor. Bu da ilahi bir kanun. Yani onun o dilinin tutukluğu kalemine güç olarak geçmiş arkadaşlar. 7-24 çalışma saatini Aygen için 24-24 düşünürsünüz. Evi, muayenehanesi, camisi gazetesi 4 noktası var 24 saat içinde. Onun bir tek ideali var kalplere girmek. Kalp kırmamak, kalp kazanmak. O dönemde bir elin parmakları kadar doktor var. Fazla değil inanın o kadar kıymetli ve geçerli bir meslek ki ama bütün yük Aygen’in sırtında. Ölü olur rapor yazılacak eve gidilip bakılması lazım. Çok az sayıda doktor var kimse gitmez. Aygen, fakir zengin demez, para almaz pul almaz, koşa koşa gider. Sırf o insanın gönlüne girmek için. Aygen’in bu gönle girme topluma hizmet etme, insanlara faydalı olma konusundaki heyecanı bence bir ilmi çalışma konusu olacak vasıftadır. Hastayla ilgili bir Allah’ın kulundan hastasından para talep etmemiştir. O gün ilaç almak falan sorun. Zannederim 10 kuruş ve ya 20 kuruş doktora ödenen ücret. Bilenler usulca masanın ucuna o parayı koyarlar, bakmazdı. Olmayan teşekkür eder, gider. Yani bu derece manevi öncelik ama maddiyat çok geri planlarda. Öyle çok şatafat gösteriş yok, hep tevazu hakim. Afyon’daki 40 yıla yakın yaşantısı böyle çok aktif, çok faydalı ama hangisi, doktorluk mu dersiniz, araştırma mı dersiniz, tarih mi dersiniz, kültür mü dersiniz, yardım severlik mi dersiniz örnek olmak mı dersiniz, çok güzel örnek vasıfları taşıyarak geçmiştir. Afyon’dan hicret ettikten sonra İstanbul’da Kadıköy’de iskelenin karşısında mütevazi bir daire almış o tarihlerde orada kalıyorlar. İnanın sonra Afyon’a bir gelişleri oldu. Afyon sınırlarına girdiğimiz an derdi eşi Meserret hanım, ağlamaya başlıyor Doktor Aygen, çıkıncaya kadar, derdi. Afyon’a olan sevgisi, Afyon’daki insanlara olan sevgisi. Neden Afyon’u çok seviyordu? Afyon’da ki o milli manevi değerlere bağlılık, o insanların kendisine o konuda gösterdiği sevgi saygı çok müthiş bir şeydi. Güçlü bir duyguydu.”
“ŞEHRİMİZE ÇOK ŞEY VERDİ”
Türkeli Gazetesi’nin mensubu olarak çalışma hayatına başlamaktan onur duyanlardan olduğunu belirten Mehmet Sarlık ise gazetecilik hayatına Dr. Aygen’in yanında başladığını belirterek şu bilgileri aktardı:
“O zaman için spor basını yerel gazetelerde çok önemli. İki tane yerel gazetemiz var, Türkeli ve Kocatepe Gazeteleri. Bu gazetelerin yayınlanmasındaki, Afyonkarahisar’da basın hayatı çok renkli, sayısı iki tane ama hem gazeteler arasındaki yarış hem de anlayış, birbirlerine dayanışmaları, güzeldi. Aygen’e bir dostumuz beni spor yazıları yazmam için tavsiye etmişti. Lise yıllarımda başladım. 1978’de başlamıştım. 80’li yılların spor olaylarını yazıp servis ediyoruz ve haftalığımı veriyordu bize. Bir öğrenci için az sayılmayacak miktarda bir haftalık veriyordu. Bizde bundan ihtiyaçlarımızı karşılıyorduk. Aygen, biraz önce Hakkı Özsoy ağabeyimizin anlattığı gibi çok yönlü bir insan. Birincisi doktorluğu var, halk tabipliği adına çok önemli, gelen hastaların tedavileri ile ilgilenen, onların sorunlarını gidermeye çalışan, ilaç olmadığında destekleyen hatta ben şunu da biliyorum; hasta ağır bir tabloda ise gitmesi için taksi parası bile veren bir büyüğümüzdü. Biliyoruz ki Zülali Camisi’nin uzun yıllar Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanlığı da yapmıştı. Günlük yazıları dışında bizim için önemli sayılabilecek Afyon tarihi açısından Türkeli Gazetesi’nin yayınlarıydı. Yayınlarına çok önem verirdi. Tefrika ettiği yazılarını daha sonradan kitaplar haline getirmişti. 37’ye yakın kitap, bizim kültür hazinemiz olarak kütüphanelerimizde yerini aldı. Bu çok büyük bir değer. Birçok kaynağı Türkeli Gazetesi’nin yayınlarından ediniyoruz şu anda. Bir çok araştırmaya kaynaklık eden bu kitapların varlığı, Aygen ile özdeşleşmiş olarak şehrimize çok büyük değer katıyor. Doğum gününde ona minnet borçluyuz. Her açıdan örnek insanlığı çok büyük değer. Biz ona bakarak belki Afyonkarahisar’daki basın hayatına en büyük katkısı olan, hamurunda katkısı olan kişilerden birisi. Onun örnekliğinde hepimiz. Türkeli Gazetesi çünkü bir okuldu. Birçok gazeteci, muhabir, düşünce insanı, o Türkeli Gazetesi’nin merhalelerinden geçmiştir. Bir köşe yazısı yazmak isteyen ya da basın ailesine katılmak isteyeni Türkeli Gazetesi’nde görürdünüz. Küçücük muayenehanesinde tahta merdivenlerinden çıkarken korkasınız, gıcır gıcır öterdi, ama yukarıya çıktığınızda büyük mutluluk. Çünkü her taraf kitap dolu, nefis bir kitap kağıt kokusu, onlarla beraber yapıldığını çok şahit oldum ben. Çok yakın ilişki içindeydi, protokolle, şehri yönetenlerle, ama onları hiçbir şekilde incitmez, düşüncelerini bildiklerini iletmesini çok iyi bilirdi. Gazetesinde yol gösterici olurdu, güzelliklere yer verirdi. Olaylara, insanlara, halka olumsuz değil olumlu yönden bakmak taraftarıydı. O nedenle büyüktü. Bizim gözümüzde bir abide şahsiyet oldu her zaman. Doğum gününde minnetle anıyorum. 1987 yılında Sayın Hakkı Özsoy Ağabeyimiz devraldığında devralan kadronun içerisinde de bulundum. Büyük bir iştahla koşturdum. Kısa bir süre olsa dahi Hakkı Özsoy ağabeyimiz ile çalıştık. Benimle ilgili yazdığı belediyede göreve başladığımda bir yazısı vardı. Çok insanları iyi tahlil edebildiğini oradan anladım ben. İstişareye açık olduğu için de size katkısı olabilecek her şeyi söylerdi. Bu da özellikli yönüydü. Hakkı Özsoy, emanetini çok güzel noktalara taşıdı. Çok iyi bir yere verdiğini biliyordu. Gönül rahatlığı ile gitti. Büyük bir serüven Türkeli Gazetesi. Şehre verdikleri ile Aygen de bunun içerisinde başrol oynayan en büyük aktördür. Kendini minnetle anıyorum.”
Afyonkarahisar Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü İhsan Akar ise kendisinin çocukluğunda Dr. Aygen’i tanıma fırsatı bulduğunu belirterek şunları söyledi:
“Doğduğum andan itibaren Doktor Aygen ile bir iletişimim oldu. Babam işsizken ve ben çok küçükken bir havale geçirmişim. O zaman tabi ki ilimizde büyüklerimizin buyurduğu gibi doktor sayısı çok azdı. Babam beni Doktor Aygen Bey’in Turunç hanındaki muayenesine götürerek durumu arz etmiş ve oğlum hasta şeklinde kendisine iletmiş. Sağ olsun Doktor Aygen muayene etmiş beni ve kendi hazırlattığı şuruplardan vermiş. Yani Doktor Aygen Bey’in bende bebeklikten itibaren bir emeği vardır. Münire Hanım böyle bir toplantı için bizi davet ettiğinde sadece kurumsal olarak davet etti. Fakat Doktor Bey’e benim bir şükran borcum da var. Bu hadise Doktor Aygen ile yolumun ilk kesiştiği nokta oldu. İkinci nokta malum Zülâli Camii’nin eski Kurra hafızlarından Hafız Abdullah Akar benim amcamdır. Başka bir anım, benim küçük bir antika merakım vardı. Bir gün hurdacı bana bir daktilo getirdi. Bu daktiloyu bir depodan aldığını ve bunu ona veren kişinin Saadettin Aygen olduğunu söyledi. Ben de bunun yerine ulaşması kanaatiyle o daktiloyu mezarlığın üzerinde, o dönemde 2007 yılında orada bulunan Konağın olduğu yere envantere kaydedilmek üzere Konağa bağışladım. Oraya da not düştüm, Doktor Saadettin Aygen’e ait daktilodur şeklinde belirttim. Umarım halen yerinde duruyordur. Afyon’la ilgili en kalıcı ve eski tespitler, belgeler Doktor Aygen’in tespitleridir.
Türkeli Gazetesi bir okuldu. Bu okulun baş öğretmeni de bana göre belki Doktor Saadettin Aygen Bey’di. Örneğin Afyon’da Kurtuluş Savaşı’nın seyriyle ilgili bilgileri Saadettin Aygen’in köy köy dolaşarak, o zamanki şartlarda ses kaydına ulaştırdığı son Gazilerin beyanatlarından öğrendik ve bunları Doktor Bey Büyük Zafere doğru isimli kitaba da dökmüştür. Aynı zamanda böyle bir arkeolojik görevi de Doktor Aygen üstlenmiştir. Yani tarihçiliğini ve araştırmacı özelliğini de eklemiştir. Bizim insanımız üç noktada Saadettin Aygen’e teşekkürü borç bilmelidir. Doktorluk noktasında, gazeteciliği noktasında ve araştırmacılığı noktasında ona bir teşekkür borçluyuz. Bugün Afyon’da Kurtuluş Savaşının seyriyle ilgili bir şeyler biliyorsak Doktor Aygen’in tespitleri sayesinde biliyoruz. O yüzden Cenabı hak ona rahmet eylesin. Allah ondan razı olsun.”
“Rahmetli Aygen Afyon için büyük bir değerdir” diyen Ahmet Sarlık ise, “Aslında Türkiye içinde büyük bir değerdir. Çünkü hem Tıp Doktoru olacaksınız, hem gazetecilik yapacaksınız çoğu insan bunu yapmaz. Değerli Doktorumuzla biz gençlik yıllarımızda çalıştık. Büyük Zafere Doğru kitabının yazarlarından birisi de bizlerdik. O yıllarda beni kendisi çok severdi. Kitaptaki Gazi röportajları benim yapmış olduğum röportajlardır. Şu anda bu kitap Türkiye’de bir tarihtir. Doktor beyle en uzun çalışanlardan bir kişi de benimdir. Kendisinin kişiliği çok farklı bir yapıdaydı. Karşısındaki insanın kalbini hiçbir zaman kırmazdı. Hiçbir zaman yüksek sesle konuştuğunu duymadık. Kendisiyle beraber ben 80 ihtilalinde yargılandım. Yargılanmanın sebebi de yazılan bir köşe yazısından dolayıdır. Yazdığı yazı dolayısıyla o dönemin Milli Eğitim Müdürünü, Vali görevden almıştı. Bu yargılanma yaklaşık altı ay sürdü. Sonucunda mahkemeden beraat ettik ve başımızdan böyle bir anı da geçmiş oldu.
Doktor Aygen Bey’le hafta sonları, Pazar günleri mağaraları gezerdik, inleri inceleyip onları kitaplaştırdık. Büyüklerimizin de söylediği gibi Afyon için çok değerli bir insandı. Ülkemiz için temennim böyle değerli insanların sayısının artması yönündedir” dedi.
Türkeli Gazetesi sahibi M. Önder Artuk şunları söyledi:
“Benim rahmetli ile tanışma şansım olmadı. Kulaktan dolma ve okuduğumuz bilgilerle kendisini tanıma şansım oldu. Öncelikle doğum gününde kendisini anıyor olmakta büyük bir şereftir. Bugün benim büyük oğlumun da doğum günü. Bu da kaderin bir cilvesi galiba. Kendisini tanıdıkça, büyüklerimizden bu güzel bilgileri aldıkça çok mutlu oluyorum. Afyonlu olmayıp ta, birçok Afyonlu’dan çok daha fazla memleketimize hizmet etmiş bir insan. Allah rahmet eylesin. Kendisi Türkeli Gazetesine çok gönül vermiş. Benim de gazeteyle alakalı olan durumum da ilan olduktan sonra, arkadaş yâ da çevremdeki yaş ortalaması elli ve üstü olmaya başladı. Kendisi inanılmaz derecede Afyon’un o dönemine etki etmiş bir insan.” dedi.
Merhum Gazetecilerden İsmail Hızal ile ilgili tez çalışması yaparken Aygen’i tanıma imkanı bulduğunu belirten Tarih Öğretmeni Necati Başdağ ise şöyle konuştu:
“Bir basın mensubu İsmail Hızal’ı araştırırken, yol netice itibariyle Saadettin Aygen’e çıkıyor. Afyon basın tarihi açısından düşünüldüğü zaman, Afyon Basın tarihinin önemli Çınarlarından bir tanesi Türkeli Gazetesi ve Kocatepe Gazetesi olarak gözüküyor. Baktığımız da Aygen’in bu şehre önemli hizmetlerde bulunduğunu ve şehrin kültürel tarihi, şehir tarihçiliği işte milli mücadele ve fikirler olarak büyük katkılar sunduğunu gördüm. Kendisiyle tanışmak nasip olmadı. Çalıştığımız dönem içerisinde de basının içerisinde Saadettin Aygen isminin anıt bir isim olduğunu gördük. Bence dışarıdan gelen bir kişi olarak bu şehre dışarıdan gelip hizmet eden insanlardan birisi Doktor Aygen. Ve bu şehrin kimliğini çok iyi analiz etmiş, bu kimliğin mutlaka gelecek nesillere intikal etmesi gerektiğini de düşünen insanlardan bir tanesidir. Rahmetle anılması, unutulmaması ve bu konuyla ilgili olarak ta ciddi çalışmaların da yapılması gerektiğini düşünüyorum. Kendisine Allah’tan Rahmet diliyorum”
“AFYON BASIN TARİHİ
TÜRK VE TÜRKİYE TARİHİ GİBİ”
Türk tarihinin 5 bin yıllık bir geçmişi olduğunu belirten Prof. Dr. Turan Akkoyun ise, sözlerini şöyle sürdürdü:
“O tarih aslında Aygen’in tarihidir. Türk milletinin tarihidir. Türklük hep böyle inişli, çıkışlı bir yoldan geçerek ilerliyor. Günümüzde de özellikle Devletimizin iç ve dış ortamında, bu güçlüğü sırtlanıp omuz vermemiz gerekiyor. Aygen hoca bunu Afyon basınında yapmıştır. İşte bu atmosfer de biz tekrar geriye doğru gidelim. 1940’lı yılların sonunda Afyon’a geliyor. Ve buraya geldikten sonra o kalıcı oluyor. Kalıcı olmanın ötesinde de Afyon Kültürü, Türk Kültürü, İslami inanç ve gerekleri, Devletin üniter yapısıyla ilgili çalışmaları ısrarlı bir şekilde takip etti. Malum İkinci Dünya Savaşı sonrasında beliren çift kutuplu atmosferde Sovyetler adı altında Kominizm dünyada yayılma trendine girmişti. Ve Aygen’i işte biz burada Kominizm ile mücadele de görüyoruz. Türkeli Gazetesi 1951 yılında çıkmaya başladığın da ana ilkelerden birincisi Kominizm ile mücadeleydi. Bu basit bir olay değildir. Bugün Kominizm kolay bir hikâye gibi gelebilir. Kapalı camileri açtırma gibi politikası var. İşte burada bir cami kapalıysa önce bir dernek kurulması gerekiyor ve o dernek vasıtasıyla tekrar o caminin ibadete açılabilmesi gerekiyor. Zülâli camii de sanırım böyle kapalıydı. Acı ama bunlar yakın tarihimizin gerçekleridir. Bunlarında tabi ki basın tarihine girdiğimizde otomatikman toplumla bütünleşirseniz bu olayları göreceksiniz. Bu kapalı camilerin; Süt Dede camisi mesela ve pek çok caminin dernek vasıtasıyla açılmasında biz kimi görüyoruz; Dr. Mehmet Sadettin Aygen’i görüyoruz. Sonraki süreçte tabi Türkiye büyük bir demokratikleşme yaşadı. Çünkü Türk Milleti 5 bin yıllık bir birikimden geliyordu ve bu birikim hiçbir zaman kendisini geri plana atmıyordu. 1950’li yıllardan itibaren başlayan o süreçte Aygen her zaman Türk Milletinin çağdaş uygarlık seviyesini aşma hedefinde Türk kültürü ve basınıyla ne yaptı; sürekli olarak destek verdi. Destek verirken başka özelliklerde karşımıza çıkabilir. Mesela bunlardan bir tanesi; Türkiye’de yayınlanan ilk Bozkurt eserlerinden biri de yine Dr. Mehmet Sadettin Aygen’e ait. Bunu 100 küsur tefrika halinde gazetesinde yayınladı ancak kitaplaştırmadı. Bu topraklarda Büyük Taarruzla ilgili etkinliklerinde yığma olarak belli günlerde yapıldığını görüyor ama daha sonrasında yayılmadığının farkına vararak bir rahatsızlık duyuyor. Köy köy dolaşarak o günkü imkânsızlıklar içinde bazı bilgileri kayıt altına almaya çalışması, gelen paşalara bilgiler vermeye çalışması. Yazılarından ordu evindeki sohbetleri anlıyorum, oraya çok değer verdiğini anlıyorum. Aygen, 50’leri gördü, 60’ları gördü, 70’leri gördü 80’lerin 7 yalını gördü. Bu dönemin tamamında halkın her kesimin içinde oldu ama bir defa olsun milletvekili adayı olmadı. Bunun da vurgulanması lazım. Bu da düşünceleri güncel siyasete değil doğrudan devlet politikası yönünde Türk Kültürüyle ilgili bir hizmet olduğunun altının çizilmesi gerekiyor. Siyasilerimiz gelip geçicidir, devletimiz bakidir. Bunun altını her yazısında çizdiğini görüyoruz. Ben 12 bin yazısını okudum, derledim 20 bin civarında yazısının olduğunu tahmin ediyorum. Afyon basını ilginç bir basın. Afyon’da sinema yok 1913 sinema Dergisi var. İlginç bir basın. Karahisar-ı Sahip gazetesi var 1910’lu yılların özellikle 1. Dünya Savaşının çok önemli gazetelerinden biri. Atatürk’ün emriyle Anadolu’ya geç gazete yap, gazete çıkar diye savaşın sinyalleri Atatürk 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktı savaşı başlattı değil. Devam eden bir savaşta Atatürk Kuvvetli bir figürümüzdü ve güçlü bir liderdi. Öyle herkes çekildi, o kaldı lider oldu gibi değil. Doğrudan bilinçli olarak esaslı ve şerefli bir millet olarak yaşama esasını koyup ve bunu koyarken de tam anlamıyla daha Anadolu’yu geçmeden olaya hakim olan bir liderdi. Ve o liderin Anadolu’ya gönderdiklerinden biri de Afyon’a gelip Öğüt Gazetesini çıkardı. 1918 daha Atatürk İstanbul’da bile değil. Ve bu dönem zarfında yavaş yavaş bizim döneme doğru geliyoruz. Koçzadeler Afyon’a gelip 11 Temmuz 1919’da İkaz Gazetesini çıkardılar ki İkaz da yine kendi içinde ayrı özelliği olan ve doğrudan o günkü Sovyet İhtilalinin takip ettiği Lenin’in doğrudan abone olduğu bir gazeteydi. Lenin’in masasına gidiyordu bir nüshası. Bu 1917’den beri yine Nakşibendiliğe dayalı bir aileden gelen Hacı Ali Emre ya da Hacı Ali Efendi Sözbirliği gazetesini çıkarıyordu. Sözbirliği Gazetesi de İngiliz İstihbaratı tarafından takip ediliyordu. 1919-20-21’lerden bahsediyoruz. Bu zaman zarfında tabi gazeteler bir mektep. Sözbirliği Gazetesi’nde o tarihlerde 17 yaşında Abdullah Mahir Erkmen Atatürk’ün isteğiyle ilk yazısını yazıyor ve bu da beraberinde 1922-48 26 yıl her gün yayınlanan bir gazeteyi çıkarıyor; Haber Gazetesi. Ve dolayısıyla bu süreçte bu gazete kapanma sürecinde biz Dr. Aygen’i nerede görüyoruz? Afyon’da görüyoruz. Tarihler 1937 Kasımına geldiğinde yeni bir Armadanın doğuşunu görüyoruz. Ne bu Kocatepe. 1937 sanırım 15 Kasımında ilk nüshasını çıkarıyor. Ve İlk Yazı İşleri Müdürü de Atatürk’ün bizzat keşfettiği bu Abdullah Mahir Erkmen. Tabi 2 yâ da 3 nüsha çıkabiliyor. 1930’lu yılların içinde bu son derece zor ve ardından bu gazete bugüne kadar Afyonluların bu borcu. Biz dışarıdan geldik ilgimizi çekiyor ama Basın derneğimizin, basın mensuplarının Afyon araştırmacılarının yani bu Faruk Şükrü Yersel’i araştırmamak, araştırılmaması Afyon için inanılmaz derecede bir eksik. Kominizm ya da sol fikirlerin yaygın olduğu, o dönemlerde Afyon’da birisi çıkıyor, kominizmle mücadele adı altında bir gazete çıkarıyor. Türkeli. Ve o adam bir doktor. Ve o adam Afyon dışından geliyor. Bunun için Aygen, tarihi perspektiften bizim için daha değerli bir hale gelir. Tehlikeyi görmüş herkes, işte ne olur, acaba, falan derken ama o oradan adını koymuş ve bunun mücadelesini her halde ölene kadar bu konu da hiçbir şekilde geri adım attığını görmüyoruz. Aygen’in bu aşamadaki hizmetleri belgesele dökümü Afyon basını için de önemli bir güzergah olacaktır diye düşünüyorum. Bunları bugün 50 yılı aşan iki gazetemizin Türkeli Gazetesi Belgeseli, Kocatepe Gazetesi Belgeseli adı altında Kültür Bakanlığı’nda ya da İletişim Başkanlığı’nda projelendirerek çok sağlıklı bilimsel bir şekilde sonuçlara ulaştırabileceğini düşünüyorum. Bu arada konumuz basın olduğu için biraz daha dedikoduya girelim. Bahsetmezsek olmaz çünkü. Kocatepe ile Türkeli arasında okuduğunuzda birbiri ile ilgili yoğun fikir tartışmaları var. Ancak, her 30 Ağustos’ta Aygen’i Kocatepe’de görüyorsunuz. Şükrü Küçükkurt’u da yazısı ile Türkeli’de görüyorsunuz. Olması gereken bu. Farklı fikirlerdeki isimler milli değerlerde nasıl bir araya geliyorlar, çünkü başka bir ülkemiz yok. Bu ülkeyi kalkındıracak, hak edecek yere getirecek olan biziz medeniyetler para ile işle kurulmaz, kitapla fikirle kurulur Aygen bunu şahsıyla lokal anlamda Afyonkarahisar’da göstermiştir.”

Bakmadan Geçme