Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

ÇANAKKAKLE ATEŞLER İÇİNDE

İstanbul’dan İzmir’e giderken geçmiştim yıllar önce Çanakkale ‘den .Türk tarihinin kaderinin çizildiği iki unutulmaz ismi, yeni ve çağdaş Türk cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolların başlangıç noktaları…
TÜFAD’ın (Türkiye Antrenörler Derneği) bir toplantısına katılmak içindi ikinci gidişim; fakat savaşların cereyan ettiği yerlere gidememiştim. Yaklaşık dört yıl önce, TÜFAD Afyon şube başkanlığımın son yılında futbol antrenörleri arkadaşlarımla oluşturduğumuz bir organizasyonla Bursa üzerinden Çanakkale’ye gittik. Kayıhan Belediye Başkanı antrenör arkadaşım Seydi Ahmet Kaya’nın tahsis ettiği koca bir otobüsle giderken 1914 Temmuz’un da başlayıp 1918 Ekim’inde biten İkinci Dünya savaşına girişimiz daha doğrusu bu savaşın içine adeta itildiğimiz bir sinema şeridi gibi geçmeye başladı zihnimden…
Türk ve dünya tarihine “Çanakkale Muharebeleri”diye geçen ve tarihte eşi pek görülmememiş bu muharebeler, bu büyük dünya savaşının özel ve önemli bir bölümüdür.Bu savaşa giren devletler, İngiltere-Fransa- Rusya bir blokta, Almanya-Avusturya başka bir blokta girdiler savaşa. Biz bu savaşa birkaç ay sonra önceden yazılmış bir senaryo sonucu sokulduk…
Çünkü bir ihtilalin ayak sesleri geliyordu Rusya’dan… Ve Almanlarla batıda, bizimle de Kafkasya’da savaşan Rusya içerde açlık ve sefalet içindeydi..Ve günde 45000 top mermisi sarfeden Rus ordusuna kendi harp sanayileri bu mermileri yetiştirecek durumda değildi.Yardım gerekiyordu Rusya’ya;yoksa Rusya çökerdi er geç… (Bu satırları yazarken Kırım’ın Rusya’ya iltihakı ve bu durum karşısında ABD-AB ve bizim de içinde bulunduğumuz blokun politikalarına dair haberleri de dinliyorum TV’lerden) El uzatmak gerekiyordu Rurya’ya, çöküşü önlemek için. Rusya’yamermi, silah, ilaç, ekmek ve her türlü yardım malzemesi ancak Çanakkale ve İstanbul boğazlarından ulaşabilirdi. İşte bu amaçla İngiliz ve Fransız gemileri Şubat ayından itibaren saldırıya geçtiler. Birkaç yarma harekatı başarısızlıkla bitince 18 Mart 1915 günü İtilaf donanması bütün gücüyle ateş yağdırmaya başladı Çanakkale kıyılarına…
231 gemi, 1115 top, bir ağızdan bir cehennem ateşi püskürtüyor saatlerce…Deniz tutuşmuş, iki kıyı da yanıyor, ateş içinde gökler… Her dakikası birer destan olan bu savaş sonunda tam bir hezimete uğrayan düşmanlar Boğazı denizden geçemeyeceğini anlayınca karadan saldırı planlarını uygulamaya başladılar.
İşte dört yıl önce gezdiğimiz Arıburnu, 57, alayın tümünü şehit düştüğü bu kutsal topraklar… Şâîr Mehmet Âkif’in “Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ”dediği topraklar… Mustafa Kemal’in tarih sahnesine bir yıldız gibi parlayarak çıktığı ve “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum, Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka kumandanlar alabilir…” sözlerini bu yerin rüzgarları kulaklarımıza tekrarlıyor hâlâ ….
Seddülbahir, Anafartalar, Conkbayırı ve her karışı şehit kanıyla ıslanmış toprakları geziyoruz. Zamanzaman ben arkadaşlara kısa konuşmalar yapıyorum.İçinde bulunduğumuz atmosfer çok heyecanlı ve hüzünlü… Memleketin her yerinden gelip buralarda şehit düşenlerin ruhları arasında geziyor gibiyiz…Anıtlar arasında dolaşıyoruz, küçüklü büyüklü levhalar nerede ne olduğunu anlatıyor… Afyonkarahisarlı şehitlerin bulunduğu yerdeyiz, ellerimiz semaya doğruluyor Fâtihâlarokuyoruz, tüm şehitlere, hepimizin gözleri yaşlı.
Ve Yahya Çavuş anıtı… “Dünyada hiçbir insan, ölümünü düşmana bu kadar pahalıya ödetmemiştir” Anıtın üstündeki kitâbede şunlar yazıyor:
“Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuştular/Tam üç alayla burda gönülden vuruştular/Düşman tümen sanırdı bu bir avuç askeri/Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER